Hukuki Makaleler

İnsan Öldürme (Adam Öldürme, Cinayet) Suçunun Unsurları: Ceza Hukuku – Avukat Necmettin İlhan

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU

5237 sayılı TÜRK CEZA KANUNU

Madde 81 – (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

Kasten öldürme suçunun basit şekli TCK’nın 81. maddesinde düzenlenmiştir. Kendisine hukuki sonuçlar bağlanmış tıbbi bir kavram olan ölüm, biyolojik ölüm ve beyin ölümü olarak ikiye ayrılmaktadır. Biyolojik ölümde, beynin bir süre daha yaşadığı kabul edilmektedir. Türk Tabipler Birliği, ölümün kabulü için beynin işlevlerini yitirmiş olması, tüm reflekslerin sona ermiş olması, kalp atışı ve solunumun durmuş ve yapay yöntemlerle kendiliğinden çalışır duruma getirilememiş olması gibi kriterler kabul etmiştir. Beyin ölümü, tüm beyin fonksiyonlarının geri dönüşsüz kaybıdır. Hukukumuzda beyin ölümü kriterleri, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’un 11. maddesi ve Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği ile belirlenmiştir.

1-) SUÇUN MADDİ UNSURLARI

a-) SUÇLA KORUNAN HUKUKİ YARAR

TCK’nın 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçuyla korunan hukuki yarar, kişinin yaşam hakkıdır. Bununla birlikte 82. maddenin f bendinde ceninin korunması, g bendinde kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi, j ve k bentlerinde kötü geleneğin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

b-) SUÇUN FAİLİ

TCK’nın 81. maddesi bakımından suçun faili, 82. maddenin (d) bendinde sayılan kişiler hariç herkes olabilir.

c-) SUÇUN MAĞDURU

Suçun mağduru, vücudu üzerinde öldürmeye yönelik hareketin gerçekleştirildiği kişidir; mağdur ancak hayatta olan kişiler olabilir, dolayısıyla yaşama hakkına yönelik koruma, doğumla birlikte başlamakta ve ölümle sona ermektedir. Suçun mağduru, mutlaka insan olmalıdır. Cenin, ceza hukuku anlamında insan/kişi sayılmadığından bu suçun mağduru olamayacak, ceninin öldürülmesi halinde şartların oluşması halinde kanunun 99. veya 100. maddeleri uygulanacaktır.

d-) FİİL

Kasten öldürme suçunun konusu, mağdurun hayatıdır.

2-) SUÇUN MANEVİ UNSURU

Suçun manevi unsuru genel kasttır. Öldürme suçunda kastın tayini, suçun taksirle, kastın aşılmasıyla, olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenebilmesi nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır.

Suçun maddi unsuru, mağdurun öldürülmesidir. Mağdurun hangi yöntem ve aletlerle öldürüldüğünün, Kanunun 82/1-c bendinde sayılan yöntemler hariç önemi yoktur.

Fail, adam öldürme kastı ve düşüncesi ile hareket etmekte ise ve doğrudan doğruya hedef aldığı kimseyi öldürürse, eylemi doğrudan kastla öldürme,

Fail, öldürme kastı ile hareket etmekte ve öldürmek istediği kimselerin yanında başkalarının da ölebileceğini öngörmekte, ancak bu sonucun da doğmasını kabullenmekte ve bu sonucun doğmayacağını ümit etmekle yetinmekte ise, bu sonucun gerçekleşmesini göze almış sayılacağından olası kastla öldürme,

Fail, adam öldürme sonucunu doğuracak hareketlerini yaparken bu sonucu istememekte, ancak normal bilgi, zeka ve tecrübede bir kimse tarafından bu sonucun doğabileceği öngörülmekte iken, fail bunu öngörememiş ise ve gerektiği kadar dikkat ve özen göstermemesinden sonuç doğmuş ise, fail taksirli öldürme suçundan,

Fail, adam öldürme sonucunu doğuracak hareketleri yaparken bu sonucu gerçekleşmesini istememekte, fakat bu sonucun gerçekleşebileceğini öngörmekte, sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmekte ise, fail bilinçli taksirle öldürme suçundan,

Fail, mağduru yaralama amacıyla hareket ettiği halde ölümün gerçekleştiği durumda, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan,

sorumlu olacaktır.

Esasen failin iç dünyasını ilgilendiren kastının niteliğinin belirlenebilmesi  için dış dünyaya yansıyan davranışlarından hareketle sonuç çıkarmak  olanaklıdır. Başka deyişle, failin olay öncesi, sırası ve sonrasındaki davranışları kastının belirlenmesinde ölçü olarak alınmalıdır.

Buna göre;

– Fail ile ölen arasında olay öncesine dayalı, ciddi bir husumet bulunup bulunmadığı,

– Failin olayda kullandığı aracın öldürmeye elverişli olup olmadığı,

– Ölendeki darbe sayısı ve şiddeti,

– Darbelerin vurulduğu bölgelerin hayati bakımdan önemi,

– Failin davranışlarına kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenin etkisiyle mi son verdiği,

– Failin suç aletini kullanış biçimi,

– Olay öncesi, esnası ve sonrasında failin mağdura yönelik davranışları ve sarfettiği sözler gözetilmeli,

tüm bu kıstaslar birlikte değerlendirilerek sanığın saklıda kalan “derunî” nitelikteki kastı ortaya çıkarılmalıdır.

Yargıtay uygulamasına göre; eylemin nedeni, sanığın olay yerine hazırlıklı gelmesi, fiilin iradiliği, nitelik ve şiddeti, suçta kullanılan vasıtanın cinsi, yaranın meydana geldiği yer, eyleme maruz kalan organların hayati önemi haiz olması, olayın seyri ölümü “beklenir sonuç” haline getirmişse, failin öldürme kastıyla hareket ettiğini kabul etmek gerekir.

Kastı sadece suç aletine göre belirlemek mümkün değildir, öldürmeye elverişli bir tabanca sadece yaralama amacıyla kullanılabileceği gibi, bir taş, sopa ve benzeri bir araç da öldürmeye elverişli şekilde kullanılabilir.  Örneğin şeker öldürme için elverişli bir araç değilken, şeker hastasına glikoz enjekte edilmesi öldürücü olabilir. 

Objektif olarak öldürmeye elverişli kabul edilen silahın etkisi ile etki mesafesi, kullanılış şekli de her olayda göz önünde bulundurulmalıdır.

Atış veya darbe sayısı kastın belirlenmesinde büyük önem taşımaktadır. İnsan vücudunda baş, göğüs ve karın bölgesi yaşamsal öneme sahip bölgelerdendir. Bu bölgeler hedef alınarak yapılan saldırılar öldürme kastına işaret edebilir. Saldırı neticesi oluşan yara/yaraların niteliği suç vasfının belirlenmesinde önemli olduğundan, vücuttaki her bir yaranın ayrı ayrı ve birlikte yaşamsal tehlikeye neden olup olmadığı, iç organlara nüfuz edip etmediği konusunda adli tıp kurumundan rapor aldırılarak sonucuna göre failin hukuki durumunun belirlenmesi gerekmektedir.

Gerek silahlı gerekse silahsız atışlarda (taş vb.) fail ile mağdur arasındaki mesafe, olay yeri, olay zamanı, olay yerinin özellikleri sanığın kastını belirlemede belirleyici bir kıstas olarak esas alınabilir. Failin mağdurun yakınında olmasına rağmen hayati bölgeleri hedef alarak ateş etmemesi, elindeki aletle hayati bölgelere vurmaması öldürme kastının olmadığını gösterebileceği gibi yakın mesafeden çok sayıda yapılan atış ya da aletin kullanılış biçimi öldürme kastına işaret edebilir. Her somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmalı, failin hedef seçme olanağının bulunup bulunmadığı, rastgele yapılan atış ya da kesici delici, künt aletin savrulması, fırlatılması ile doğrudan yöneltilip yöneltilmediği, kullanılan aletin ateşli silah olması halinde dorudan mağdura doğrultulup doğrultulmadığı, kesici delici ya da künt alet olması halinde direkt havale edilip edilmediği, aletin etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Uygulamada en çok künt cisim kullanılmasında ya da çıplak el, tekme, kafa vurma gibi olaylarda kastın belirlenmesinde sorun yaşanmaktadır.

Kesici delici aletin boyu, namlu uzunluğu, namlu özelliği kastın belirlenmesinde önem taşımaktadır.

Kavga ortamında meydana gelen olaylarda, sadece isabet bölgesi değil, isabet sayısı ile şiddeti; vücudu ne şekilde etkilediği ve hayati tehlikeye neden olup olmadığı da araştırılmalıdır. Ateşli silahla birden fazla yapılan atış bazen isabet yeri önemli olmadan öldürmeye teşebbüs sayılırken, kullanılan aletin kesici delici, künt olması halinde isabet sayısı, yeri ve vücutta meydana getirdiği harabiyet önem kazanmaktadır.

Künt cisimle kafaya direkt olarak vurulması veya kesici delici aletle bir kez vurulsa bile iç organlarda meydana gelen harabiyetin ağırlığı, çökme kırığının alanı kastın belirlenmesi açısından önem arz etmektedir.

Fail ile mağdur arasında bir düşmanlığın bulunup bulunmadığı, failin düşmanca hareket etmesini gerektiren bir sebep olup olmadığı tespit edilmeli, olayın nasıl geliştiği ve sona erdiği her somut olayda değerlendirilmelidir. Fail ile mağdur arasında öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunmaması, failin imkânı olmasına rağmen eylemine devam etmemesi ve kendiliğinden eylemine son vermesi öldürme kastı olmadığını, yaralama kastı ile hareket ettiğini gösterebilir.

Failin eylemini tamamlamasına engel harici bir nedenin olup olmadığı araştırılmalıdır. Failin eylemini tamamlamasına engel olup araya giren kişilerin varlığı, kaçan mağdurun kovalanması fakat yakalanamaması, ateşli silahta merminin bitmesi, silahın tutukluk yapması, mağdurun direnmesi, engellemesi, failin eylemini tamamlamasına engel  nedenler olarak gösterilebilir. Eylemin tamamlanmasına engel olan neden objektif olmalı ve kanıtlarıyla ortaya konulmalıdır.

Failin suç işlenmeden önceki hazırlıkları kastını belirlemede önemlidir, failin mezar kazması, mağduru öldüreceğini söylemesi, pusu kurması, suçta kullanacağı aracı temin etmesi, denemesi, mağduru araması, takip etmesi, plan yapması öldürme kastına işaret eden davranışlardır.

Failin kastının hiçbir şüpheye yer vermeyecek derecede belirlenememesi durumunda, şüpheden sanık yararlanır evrensel kuralını uygulamak gerekir. “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanmamış bulunan bir ispat kuralıdır. Şüpheden sanık yararlanır kuralı sadece beraat kararı verilmesi gereken hallere münhasır değildir. Öldürme kastı ile yaralama kastı arasında şüphe bulunan hallerde de bu kuralın uygulanması ve sanık lehine yorum yapılması gerekmektedir.

Taksirle işlenen suça teşebbüs mümkün değildir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda suç, neticenin meydana gelmesi ile oluşacağından, meydana gelmemiş ağır netice açısından teşebbüs hükmünün uygulanması mümkün değildir.

Olası kastta failin sorumluluğu, neticenin meydana gelmesiyle başlar, netice meydana gelmeden, failin sorumluluğu başlamayacağından, teşebbüs aşamasında kalan neticeden faili sorumlu tutmak mümkün değildir.

Failin, fiili ile sonuç arasında illiyet bağının bulunması gerekir, illiyet bağının bulunması, için sonucun tamamen veya yalnızca failin fiilinden meydana gelmiş olması zorunlu değildir, failin sonuca neden olması yeterlidir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir