Hukuki Makaleler

İnsan Öldürme (Adam Öldürme, Cinayet) Suçlarında İştirak: Ceza Hukuku – Avukat Necmettin İlhan

Adam Öldürme Suçlarında İştirak (TCK m.37-39)

Giriş

Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında çok failli suçlar ve suça iştirak kavramları, suçun işlenişinde birden fazla kişinin rol alması durumunda sorumlulukların belirlenmesinde kritik öneme sahiptir. Özellikle kasten öldürme suçları bakımından, suçun fail ve şerik yönünden hukuki nitelendirilmesi, cezai sorumluluk ve uygulanacak yaptırımların belirlenmesi açısından önemlidir. Bu makalede, 5237 sayılı TCK’nın iştirak hükümleri (m.37, 38 ve 39) çerçevesinde, müşterek faillik, azmettirme ve yardım etme kavramları ayrıntılı olarak incelenmiştir.


1. TCK’da İştirak Kavramı ve Sistem Değişikliği

5237 sayılı TCK ile birlikte 765 sayılı Kanun’daki asli iştirak-fer’i iştirak ayrımı kaldırılmış, iştirak şekilleri fiilin işlenişi üzerindeki hakimiyet ölçütüne göre belirlenmiştir. Yeni sistemde suçun işlenişine katkı sağlayan kişiler, fiilin doğrudan fail olmasa bile şerik olarak sorumludur.

  • Müşterek faillik (m.37/1): Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birden fazla kişi birlikte gerçekleştirdiğinde, herkes fail statüsünde olur.
  • Azmettirme ve yardım etme (m.38-39): Suçun işlenmesine doğrudan katılmayan, ancak işlenişi etkileyen kişiler şerik olarak sorumludur. Bu kişiler, esas failin eylemine bağlılık kuralı uyarınca cezalandırılır.

2. Müşterek Faillik

Müşterek faillikte, suç ortakları arasında iki temel koşul bulunmalıdır:

  1. Birlikte suç işleme kararı: Failler, suçun işlenmesi konusunda irade birliği göstermelidir.
  2. Müşterek hakimiyet: Suçun icrasına ilişkin hareketler üzerinde birlikte kontrol ve irade sahibi olunmalıdır.

Örnek: Üç kişinin birlikte birini bıçaklayarak öldürmesi durumunda, tümü müteselsil fail olarak cezalandırılır.

Not: Sadece garantörlük görevini yerine getirmemek suretiyle bir başkasının suçuna iştirak etmek mümkün değildir; bu durumda kişi kendi ihmal suçundan sorumludur.


3. Şeriklik: Azmettirme ve Yardım Etme

3.1 Azmettirme

  • Suç işleme kararı olmayan bir kişide suç işleme iradesinin oluşmasını sağlamak.
  • Kasten işlenen suçlarda geçerlidir; ihmali davranışla azmettirme mümkün değildir.
  • Azmettiren, işlenen suçun cezası ile sorumlu tutulur; bazı durumlarda failden daha ağır ceza öngörülebilir.
  • Azmettirme, suçun en az teşebbüs aşamasında gerçekleşmesini gerektirir.

3.2 Yardım Etme

  • Suçun icrasına doğrudan katılmasa da, failin suç işleme eylemini kolaylaştıran eylemler.
  • Maddi veya manevi yardım biçiminde olabilir; ihmal yoluyla yardım mümkündür, ancak esas fiil üzerinde maddi hakimiyet kurmayı gerektirmez.
  • Yardım eden şerik, esas failin eylemine bağlı olarak cezalandırılır.

4. Şeriklerin Sorumluluğu ve Bağlılık Kuralı

  • Şeriklerin cezai sorumluluğu doğrudan değil, bağlılık kuralı gereğince oluşur.
  • Esas failin eyleminin kasten ve hukuka aykırı olması gerekir.
  • Nitelikli suç hallerinin etkisi şeriklere sirayet eder. Örneğin, bir kişiyi yakınına karşı öldürmeye azmettiren kişi, failin işlediği nitelikli suçtan sorumlu tutulur.

TCK’nın 37/1. maddesine göre suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, müşterek fail olarak sorumlu olur.

Çok failli suçlar, zorunlu olarak ancak birden çok kişinin ortak katılımıyla gerçekleşebilirler, çok failli suçlar dışında, bir kişi tarafından işlenebilen suçların birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde ise suça iştirakten bahsedilir. Buna göre; suça iştirak hükümleri, bazı istisnalar dışında bir kişinin işleyebileceği bir suçu birden fazla kişinin işlemesi halinde suç ortaklarının sorumluluk statülerini belirler.

765 sayılı Kanunda, “asli iştirak””fer’i iştirak” ayrımı kabul edilirken; asli iştirak (64. m.), asli maddi iştirak (64/1. m.) ve asli manevi iştirak (64/2. m.) olarak ikiye ayrılmıştır. Bu ayrımda fiili irtikap etme ve doğrudan doğruya beraber işleme; asli maddi iştirak şekilleri olarak ön görülmüştür. Buna karşılık azmettirme, asli manevi fail olmayı gerektirmektedir. Tek tek sayılmak suretiyle belirlenen fer’i iştirak (65. m.) hallerinde ise, cezadan indirim yapılması yöntemi benimsenmiştir. Zorunlu fer’i iştirakte ise (65/son m.) indirim yapılmamaktadır.

5237 sayılı TCK’nın sisteminde, asli iştirak-fer’i iştirak ayrımı kaldırılmış ve Kanunun gerekçesinde iştirakle ilgili olarak sistem değişikliğinin nedenleri belirtilmiştir. Buna göre, eski sistemin en önemli sakıncası, kişinin suçun işlenişine katkısının, gerçekleştirilen suçun bütünlüğü içerisinde değil, ondan bağımsız olarak ele alınmasıdır. Eski sistemde, suçun işlenişine iştirak eden kişilerin çoğu zaman asli fail olarak mı, yoksa fer’i fail olarak mı sorumluluğu gerektirdiği duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanamamaktadır. Halbuki, yeni sistemde, kişinin katkısının suçun gerçekleşmesine olan etkisi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, diğer suç ortaklarıyla birlikte suçun işlenişi üzerinde ortak hakimiyet kurup kurmadığı rahatlıkla anlaşılabilmektedir.

Yine gerekçede belirtildiğine göre; Hükümet Tasarısı’nda da benimsenen asli iştirak, fer’i iştirak ayrımının adil ve eşit olmayan bir cezalandırmayı sonuçlaması ve uygulamada zorluk ve duraksamalara neden olması dolayısıyla, bu ayrımı esas alan düzenleme tasarıdan çıkarılmıştır. Yeni yapılan düzenlemeyle, iştirak şekilleri fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyet ölçü alınarak belirlenecektir. Bu sistemde birer sorumluluk statüsü olarak öngörülen iştirak şekilleri ise, faillik, azmettirme ve yardım etmeden ibarettir.

5237 sayılı Yasaya göre; suçun işlenişine yaptığı katkı tek başına yasal tanıma uygun bulunmayan diğer suç ortakları şerik olarak kabul edilmektedir, şerikliğe ilişkin genel hükümler sorumluluk alanını genişleten hükümler olarak nitelendirilmektedir. Şeriklikte azmettirme ve yardım etme biçiminde iki farklı görünüş şekli vardır. Şeriklerin, gerçekleşen yasal tanıma uygun haksızlıktan ancak bağlılık kuralı vasıtasıyla sorumlu tutulmaları mümkündür.

5237 sayılı Kanundaki düzenlemeye göre;

Kanunda tanımlanan haksızlığı yalnız başına gerçekleştiren kişiye doğrudan fail (müstakil fail) denir (Örneğin, bir kişiyi bıçakla yaralayan kişi yaralama suçunun doğrudan failidir.). Doğrudan fail, işlediği suçun gerektirdiği ceza ile cezalandırılır. Kanunda tanımlanan haksızlığın birden fazla suç ortağı tarafından müştereken gerçekleştirildiği durumda ise müşterek faillik suç konusudur (m. 37/1) (Örneğin, bir kişiyi her birisi bıçak kullanan 3 kişi bıçaklarla yaralamak suretiyle öldürdüklerinde, her üçü de kasten öldürme suçunun müşterek failidir.).

Müşterek (ortaklaşa) faillikte; birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, suç oluşturan eylemin icrası üzerinde ortaklaşa hakimiyet kurulması söz konusudur. Burada, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, eylem üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.

Müşterek faillikten bahsedebilmemiz için iki koşul bulunmaktadır. Buna göre, öncelikle, failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır, ayrıca suçun işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurulması gerekir.

Aralarında irade birliği oluşsa bile, sırf garantörlüğün yerine getirilmemesi suretiyle bir başkasının icrai suçuna müşterek fail olarak iştirak etmek mümkün değildir. Burada kişi kendi ihmali suçundan sorumlu olur. Bunun sebebi de failliğin şerikliğe asliliği prensibidir. Bunun yanında taksirli suçlara iştirak hükümleri uygulanmaz.

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki haksızlığı gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına şerik denilmektedir. Kanunun şerikliğe ilişkin hükümleri (m.38 ve 39) sorumluluk alanını genişleten hükümler olma niteliğini taşımaktadır. Şerikliğin, 5237 sayılı TCK’da azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlendiği görülmektedir. Eğer 40. maddede yer alan bağlılık kuralı olmasa idi, bu sistemde şerikleri işlenen suçtan sorumlu tutmak mümkün olmayacaktı. Buna göre, fiil üzerinde hakimiyet kuramadığı veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen haksızlıktan bağlılık kuralı vasıtasıyla sorumlu tutulabilmektedir. Bu yönüyle bağlılık kuralının çifte fonksiyonundan bahsedilir. Şeriklik halinde cezalandırılabilirliğin dayanağını teşkil eden bağlılık kuralının söz konusu fonksiyonu ifa edebilmesi için; esas fiilin mutlaka kasten işlenmesi ve hukuka aykırı olması gerekli ve yeterlidir. Esas fiili gerçekleştiren failin ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Keza, cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran şahsi sebepler, ancak ilgili suç ortağı açısından hukuki sonuç doğururlar (Niteliksel bağlılık kuralı) (m.40/1). Bu sebeple taksirli suçlarda “suça iştirak” hükümleri kapsamında iştirak mümkün değildir.

İhmali davranışla kasten öldürme suçuna şerik olarak katılmak mümkündür. Bu durumda, ayrıca şeriklerin ölüm neticesini önleme yükümlülüğünün olması gerekmez. Örneğin; azmettiren, harekete geçme yükümlülüğü altında bulunan kişiyi, harekete geçmemeye, yükümlü olduğu icrai davranışı ihmal etmeye azmettirdiği hallerde gerçekleşen suçtan azmettiren olarak sorumlu tutulur. Bu suça manevi yardım şeklinde katılmak da mümkündür. Ancak, maddi yardım biçiminde katılmak olanaklı görülmemektedir.

İştirakten dolayı sorumluluk için, suçun en azından teşebbüs aşamasında kalmış olması gerekir (m.40/3) (Nicelikli bağlılık kuralı). Suç teşebbüs aşamasına gelmemiş ise akim kalmış azmettirme cezalandırılmaz.

5237 sayılı TCK, iki tür şeriklik haline yer vermiştir. Bunlar birisi “yardım etme” iken diğeri “azmettirme”dir. Azmettiren 765 sayılı TCK’da “asli fail” sayılırken, 5237 sayılı TCK’da “şerik” sayılmıştır.

Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer, kişi daha önce suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme olmaz, artık manevi yardım olabilir. Azmettirme, yeni yasada bir şeriklik hali olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte, izlenen suç politikasının gereği olarak, azmettirenin de, failin cezası ile cezalandırılacağı kabul edilmiştir. Hatta 38. maddenin 2. fıkrasındaki hallerde azmettirene failden daha fazla ceza öngörülmüştür.

Yukarıda da belirtildiği gibi ancak kasten işlenebilen bir suça azmettirme mümkündür. Azmettirme, daima eylem üzerinde manevi bir etkiyi ifade etmektedir, ihmali davranışla azmettirme mümkün değildir. Azmettirenin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme hususunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekir. Eylemin yer ve zamanının veya eylemin işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur. Yine, kişi ancak belli bir suça azmettirilebilir. Suç işlemesi istenen kişinin belli olmaması halinde de azmettirmeden söz edilemez. Azmettirmeden ceza verilebilmesi için bu suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasında kalmış olması gerekir. Sonuçsuz kalmış azmettirmeden ceza verilmez. Ancak, bu hal ayrı bir suç olarak yasada ayrıca düzenlenmişse o zaman cezalandırılabilir. Azmettirilenin sınırı aşması halinde, önemsiz sapmalar, işlenen suçtan dolayı kişinin azmettiren sıfatıyla sorumlu tutulmasına engel oluşturmaz. Bunun dışında azmettirilenin, nitelik veya nicelik olarak azmettirilen suçun sınırlarını aşması halinde, azmettiren ancak azmettirdiği suçtan cezalandırılabilir. Aşılan kısımdan sorumlu tutulamaz. Ayrıca, azmettireni azmettirmek de mümkündür. Bu durumda, hem azmettireni azmettiren, hem de azmettiren aynı şekilde sorumlu olurlar.

Şerik olarak sorumlu tutulabilmek için, failin kusurlu olması şart değildir. Örneğin, bir akıl hastasını, suç işlemek için azmettiren şerik olarak sorumlu olur. Oysa burada akıl hastası kusuru bulunmadığından sorumlu tutulamayacaktır

5237 sayılı TCK’da, şahsi ya da fiili ağırlaştırıcı sebeplerin sirayeti hükümlerine yer verilmemiştir (765 sayılı TCK m.66-67). Yine, kavga suçu bu yasada düzenlenmemiştir (765 sayılı TCK m.464, 466). Buna göre, şahsa bağlı sebeplerden yalnızca ilgilisi yararlanabilecektir. Şahsa bağlı sebeplerin cezayı artırdığı durumlarda da aynı uygulama yapılacaktır. Kavga suçuna ilişkin hükümler yerine, iştirak hükümlerinin uygulanması gerekecektir.

Suça iştirak ile ilgili olarak; uygulamada ortaya çıkan sorunların en önemlilerinden birisi şeriklerin sorumluluklarının kapsamının belirlenmesi ile ilgilidir:

Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, onun cezalandırılabilmesi için başka bir kurala ihtiyaç yoktur. Bu nedenle suçu birlikte işleyen failler, kendi fiillerine göre cezalandırılırlar. Zira, müşterek faillerin her birinin fiili haksızlık niteliğini kendi fiilinden alır ve diğerine bağlılık arz etmez. Bu nedenle, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemez.

Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Başka bir anlatımla, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenirler.

Sonuç olarak; ister fiilden, isterse failin veya mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin “nitelikli kasten öldürme” suçunu oluşturup oluşturmadığı faile göre belirlenir ve bu hal şeriklere sirayet ettirilir. Bu durum, TCK’nın 82. maddesinde sayılan tüm nitelikli haller için geçerlidir. Örneğin; (A) kendi babasını öldürmesi için (F)’yi azmettirdiğinde, suçun gerçekleşmesi halinde, her ikisi de 81. madde uyarınca sorumlu olurlar. Çünkü, failin işlediği suç “basit kasten öldürme” suçudur. Aksine, (F)’nin, (A)’yı, (A)’nın babasının öldürülmesine azmettirdiği durumda ise, hem (A)’nın, hem de (F)’nin “82/1-d” maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan “yakın akrabayı kasten öldürme suçundan” sorumlu tutulması gerekir. Zira, failin işlediği suç “nitelikli öldürme”dir. Azmettiren ise, azmettirirken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir, (A)’nın babasını, (A) ile (F)’nin birlikte öldürmeleri haline gelince; bu durumda ikisi de müşterek fail olacaklarından, (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır. Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.

KONU İLE İLGİLİ YARGITAY BİRİNCİ CEZA DAİRESİ KARARLARI

“Kabul ve gerekçeye göre; Sanığın olay öncesi Danca’da ev tutması, diğer sanık Tayfur adına olaydan önce olayda kullanılan aracı satın alması, telefon baz istasyonlarından anlaşıldığı üzere sabah ve akşam saatlerinde maktulün öldürüldüğü olay yeri ve çevresinde olduğunun tesbit edilmesi ve olay sabahı olay yerine araç ile giderek sanık Tayfur’un tabanca ile maktulü öldürdüğü sırada çalışan araç içinde olay yerinde bekleyerek, olay sonrası maktulün ölüp ölmediğini kontrol ettikten sonra, idaresindeki araçla diğer sanıklarla birlikte kaçması karşısında, sanık Timur’un oğlu olan diğer sanık  Tayfur ile fikir ve eylem birliği içerisinde suçun işlenişi üzerinde ortak hakimiyet kurarak, müşterek fail olarak eylemlerini gerçekleştirdiği anlaşıldığı halde, sanığın 5237 sayılı TCK’nın 37. maddesi kapsamında suça müşterek fail kabulu ile TCK’nın 37, 82/1-a ve 62 maddeleri gereğince hüküm kurması yerine, aynı Yasanın 39. maddesi uyarınca yardım eden olarak katıldığının kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” (1.C.D. 2015/447 E.- 2015/4222 K.)

“Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, mağdurlarla aralarında önceye dayalı husumet bulunan sanıkların iki ayrı araçla bir kısmı silahlarla, bir kısmı sopalarla topluca olay yerine gelerek maktul ve kardeşlerine ait dükkanlara saldırdıkları, dükkanı içerisinde bulunan maktulün karşı dükkanda çalışan kardeşinin vurulduğunu düşünerek ona yardım etmeye koştuğu sırada sanıkların açtığı ateş sonucu üç ayrı vücut bölgesinden aldığı saçma isabetleriyle öldüğü, sanık Memet’in yere düşen maktule ayrıca sopayla vurduğu, yine açılan ateşler sonucunda mağdur Ahmet’in yüz bölgesine isabet eden saçmalarla hayati tehlikeye neden olmayacak şekilde yaralandığı anlaşılan olayda, …… Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde birlikte hareket etmek suretiyle fiiller üzerinde müşterek hakimiyet kurdukları, buna bağlı olarak her bir sanığın TCK’nın 37/1 maddesi uyarınca sorumlu tutulmaları gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu haklarında aynı kanunun 39. maddesinin uygulanarak eksik cezalar tayini,” (1.C.D. 2015/3376 E. – 2015/5267 K.)

“Dosya kapsamına göre, sanık Oğuz’un kardeş olan sanıklar Caner ve Cihan’ın; maktul Ahmet’in de mağdur Mehmet’in arkadaşı olduğu, sanık Vedat’ın ise her iki tarafla yakınlığının bulunduğu, Ahmet’in kardeşi katılan Dudu’nun önce Cihan, ardından da Mehmet ile duygusal ilişkisinin bulunduğu, olay günü Dudu ile Cihan’ın seyahat ettikleri tramvayda karşılaştıkları, bir süre sohbet ettikten sonra birlikte durakta indikleri, bu sırada durakta bekleyen Mehmet’in hızla Cihan’ın yanına gelerek kendisi ile tartışmaya başladığı, aralarında yaşadıkları tartışma ve arbedenin sonrasında belirledikleri yerde kozlarını paylaşmak üzere anlaştıkları, bu randevulaşmada Mehmet’in maktul Ahmet’e, Cihan’ın ise Caner ve Oğuz’a haber verdiği, bir süre sonra belirlenen yerde karşılaşan tarafların, aralarında geçen hararetli konuşmaların ardından kavgaya tutuştukları, böylelikle gelişen kavga sırasında olay yerine gelen Vedat ile Cihan ve Oğuz’un, maktulü basit şekilde darp ettikleri, akabinde de Caner’in ani gelişen kastla, Ahmet’i bıçaklayarak öldürdüğü olayda kırdıkları, bu sırada Caner’in ele geçirdiği bıçakla, aldığı darbeler üzere yere çömelen maktulü üçü öldürücü olmak üzere beş yerinden bıçaklayarak öldürdüğü, sonradan olay yerine gelen Vedat’ın ise diğer sanıklardan bağımsız olarak ve ne olduğunu anlayamadan ani bir kararla katıldığı kavgada, maktulü basit şekilde yaraladığı olayda,

Sanık Caner ile tam bir irade ve eylem birliği içinde fiili hakimiyetleri altına aldıkları maktule yönelik fiillerini birlikte işledikleri anlaşılan sanıklar Cihan ve Oğuz’un, “fail” sıfatı ile “kasten öldürme” suçundan TCK’nın 37, 81, 29, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları yerine, iştirakin derecesinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “yardım eden” sıfatı ile “kasten öldürme” suçundan aynı Kanunun 81, 39, 29, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi,” (1.C.D. 2014/4090 E. – 2015/85 K.)

“Oluşa ve dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk Onur ile sanık Murat’ın arkadaş oldukları, olay tarihinden bir süre önce Onur ile mağdur Yasin arasında bilinmeyen bir sebepten dolayı anlaşmazlık bulunduğu, olay günü mağdur ve arkadaşlarının Onur ile karşılaştıkları ve mağdur ile Onur arasında kim tarafından başlatıldığı tespit edilemeyen tartışmanın kavgaya dönüştüğü, çıkan kavgada Onur’un üzerinde bulunan bıçağı çıkarması üzerine mağdur ve arkadaşlarının kaçmaya başladıkları, arkadaşı Onur’un mağduru kovaladığını gören Murat’ın da kaçmakta olan mağdurun peşinden koştuğu ve yakalayarak darp etmeye başladığı, Murat tarafından mağdurun darp edilmesi sırasında Onur’un da olay yerine geldiği ve elinde bulunan bıçakla iki tanesi kalça bölgesinden, bir tanesi de sırt bölgesinden olmak üzere toplam üç darbe ile mağduru yaraladığı, akciğer yaralanmasına ve hemopnömotoraksa neden olan sırt bölgesindeki yaralanma nedeniyle mağdurun hayati tehlike geçirdiği olayda;

Kullanılan aletin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti ile meydana gelen yaralanmaya göre, suça sürüklenen çocuk Onur’un eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, sanık Murat’ın da fikir ve irade birliği içerisinde eylem üzerinde birlikte hakimiyet kurarak suça sürüklenen çocuk Onur’un suçuna TCK’nın, 37/1 maddesi kapsamında katıldığı gözetilmeden, suç niteliğinde ve sanık Murat’ın iştirakinin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde suça sürüklenen çocuk Onur hakkında kasten yaralama suçundan, sanık Murat hakkında ise kasten yaralama suçuna yardımdan hüküm kurulması,” (1.C.D. 2012/2387 E. -2014/982 K.)

“Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanıklar Mehmet K, İbrahim T, Mehmet T, Hasan Ç ve suça sürüklenen çocuk Kadir K ile mağdur Hüseyin C arasında anlaşmazlık bulunduğu, olay günü mağdur Hüseyin’in içerisinde bulunduğu aracı idarelerinde bulunan araçla takip eden sanıklar ve suça sürüklenen çocuğun mağdurun içerisinde bulunduğu aracı sıkıştırdıkları, bunun üzerine mağdurun içerisinde bulunduğu aracın sağa dönüş yaptığı ancak hakimiyetin kaybedilmesi üzerine aracın duvara çarparak durduğu, sanıklar Mehmet K ve İbrahim T araçlarından inerek üzerlerinde bulunan av tüfekleri ile mağdur Hüseyin’i hedef alıp birden fazla ateş ettikleri, Hüseyin’in de üzerinde bulunan ruhsatsız tabancasını çıkarıp üç kez ateş etmek suretiyle karşılık verdiği, sanıklar Mehmet K ve İbrahim T’ın ateş etmeleri üzerine sırt, kalça ve bacak bölgelerinden isabet alan mağdur Hüseyin’in akciğer ve dalak yaralanmasına, sağ böbrekte hematoma, pnömotoraksa ve hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaralandığı olayda; …… Sanıklar Mehmet T, Hasan Ç ve suça sürüklenen çocuk Kadir K’nın mağdur Hüseyin C’ye silahla ateş ettiklerine ve eylemlerinin diğer sanıklar Mehmet K ile İbrahim T’nin eylemlerine manevi yardımın ötesine geçtiğine dair delil bulunmaması karşısında, suça yardım eden olarak iştirak eden sanıklar Mehmet T, Hasan Ç ve suça sürüklenen çocuk Kadir K eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında aynı kanunun 81 ve 35. maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde TCK’nın 81 ve 35. maddeleri uyarınca fail olarak cezalandırılmalarına karar verilmesi,” (1.C.D. 2014/1308 E.-2014/5050 K.)

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanıklar Bekir ve Alpaslan’ın içlerinde mağdur Simakina da bulunan pazarladıkları üç yabancı uyruklu kadının teslim alınması nedeniyle taraflar arasında meydana gelen silahlı çatışmada sanıklar Bekir ve Alpaslan’ın azmettirmesiyle sanık Deniz’in elindeki kaleşnikof marka silahla öldürmeye etkili mesafeden karşı grupta yer alan mağdur İlyas M’yi sağ ve sol gluteal bölgeler ile sol uyluk, sağ ön kol bölgelerinden dört isabetle basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek şekilde yaraladığı olayda; kullanılan silahın niteliği, hedef alınan vücut bölgeleri, yara yerleri, yara adedi ve yaraların niteliği nazara alındığında, eylem adam öldürmeye teşebbüs niteliğinde olduğundan, sanıklar hakkında adam öldürmeye teşebbüse azmettirme suçundan hüküm kurulması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde yaralamaya azmettirme suçundan hüküm kurulması” ( 1.C.D. 2011/997 E. – 2011/2043 K.)

“Sanık Mustafa T.’nın, oğlu olan sanık Tolga T.’yı adam öldürme suçuna azmettirmesi suçunda TCK’nın 61/5. maddesi uyarınca cezada artırım öngören TCK’nın 38/2. maddesinin, haksız tahrike ilişkin aynı yasanın 29 maddesinden önce uygulanması gerekirken 29. maddeden sonra uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla cezaya hükmedilmesi” ( 1.C.D. 2009/2768 E. – 2011/1720 K. )

“TCK’nın 38/2 maddesinde müebbet hapis cezasının artırılmasına dair bir hüküm bulunmadığı halde, sanık Abdülkadir hakkında çocuk yaştaki sanık Aydın’ı öldürmeye teşebbüse azmettirme suçundan verilen mahkûmiyet kararında, TCK’nın 38/2 maddesi uyarınca ağırlaştırılmış hapis cezasına hükmedilerek sanık hakkında fazla ceza tayini” ( 1.C.D. 2011/635 E. – 2011/3185 K. )

“Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık Fayik’in atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında sanık Türkan aleyhine başka bir delil bulunmadığı ve sanık Fayik’in ikrarının sadece kendisini bağlayacağı gözetilmeden, sanık Türkan’ın sanık Fayik’i azmettirdiğine dair her türlü şüpheden uzak ve kesin delil bulunmadığı halde, sanık Türkan’ın, sanık Fayik’i azmettirdiği ve sanık Fayik’in de kendisini suça azmettireni ihbar ettiği gerekçesiyle sanık Fayik hakkında 5237 sayılı TCK’nın 38/3. maddesi uyarınca indirim yapılmış olması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” (1.C.D. 2011/867 E. – 2011/3478 K.)

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık Volkan ile maktul Mustafa arasında önceden var olan iş ortaklığı nedeniyle anlaşmazlık bulunduğu, sanığın birkaç kez telefonla maktulü arayarak alacağı olduğunu iddia ettiği parayı istediği, maktulün her defasında borcu kabul etmemesi üzerine, sanığın “vermezsen adam gönderirim” diyerek tehdit ettiği, bu şekilde anlaşmazlığın husumete dönüştüğü, bunun üzerine sanık Volkan’ın, maktulü öldürmeye karar verdiği, bunun için maktulü tanımayan arkadaşı sanık Ahmet’le birlikte İzmir ilinden, yanlarına sanık Volkan’ın, önceden başka bir yaralama suçunda kullandığı tabancayı da alarak maktulün bulunduğu Kuşadası ilçesine geldikleri, burada maktulün işletmekte olduğu otelin karşısında bulunan barda bir süre oturdukları ve sanık Volkan’ın, sanık Ahmet’e maktulün işlettiği oteli göstermesinden sonra oradan ayrıldıkları, yaptıkları plan uyarınca sanık Ahmet’in aynı gün, uygun zamanı bekleyerek, sanık Volkan’dan aldığı suçta kullandığı tabancayla, maktul Mustafa’nın işlettiği otele gelerek, önce maktulün sağ bacağından basit tıbbi müdahale ile iyileşemeyecek şekilde yaraladığı sırada, otelin resepsiyon bölümünde bulunan maktulün oğlu Necdet’in, yapılan silahlı saldırıyı  defetmek için çekmecede bulunan babasına ait silahı çıkarttığını görmesi üzerine Necdet’in baş ve göğüs bölgesine iki kez, sonra aldığı yaralanmanın etkisiyle yere düşen maktul Mustafa’nın baş bölgesine bir kez ateş ederek, maktulleri öldürdüğü  olayda;

Sanık Volkan’ın, maktul Mustafa’yı öldürmeye karar verdiği, bu yönde sanık Ahmet’i azmettirdiği, aradan belli bir süre geçmesine karşın, sanıkların bu kararlarından dönmeyip, kararlarında ısrar ederek suçu işledikleri anlaşılmakla;

Sanık Volkan’ın, tasarlayarak öldürmeye azmettirme suçundan, TCK’nın 38/1. maddesi yollamasıyla 82/1-a; sanık Ahmet’in tasarlayarak öldürme suçundan, TCK’nın 82/1-a maddeleri uyarınca cezalandırılmaları yerine, suçların niteliklerinde yanılgıya düşülerek; yazılı şekilde sanık Volkan’ın yaralamaya azmettirme, sanık Ahmet’in kasten öldürme suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesi” (1.C.D. 2011/1550 E. – 2011/5778 K. )

“Oluş, kabul ve dosya kapsamından; Sanık Özer’in kız arkadaşı olan tanık Mihaela M.’in, 2008 yılında maktul Sait ile tanışmasından sonra maktul Sait ile de birlikte olduğu, ilişkilerinin ilerlemesinin ardından, durumun sanık Özer tarafından öğrenildiği, sanık Özer’in önce tanık Mihaela’yı maktul Sait’ten ayrılmaya ikna etmeye çalıştığı, başarılı olamayınca maktul Sait’i şiddeti giderek artacak şekilde tehdit etmeye başladığı, maktul ve tanığın ayrılmayacaklarını anlayınca da maktul Sait’in öldürülmesi yönünde sanık Bülent’e talimat verdiği, sanık Bülent’in de sanıklar Yaşar ve Serkan’ı menfaat karşılığında maktulün öldürülmesi için temin ettiği, silah verdiği, olay yerinde birlikte keşif yaptıkları, olay günü de sanıklar Yaşar ve Serkan’ın işyeri önünde sandalyede oturan maktul Sait’e 7,65 ve 9 mm. çaplı tabancalar ile çok sayıda ateş ederek öldürdükleri anlaşılmakla, sanıklar Özer ve Bülent’in eylemlerine uyan maktul Sait’i tasarlayarak öldürmeye azmettirme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 38. maddesi yollamasıyla 82/1-a, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları yerine, uygulama yeri bulunmayan olası kastla tasarlayarak öldürmeye azmettirme suçundan cezalandırılmalarına karar verilerek eksik ceza tayini” (1.C.D. 2012/4192 E. – 2013/449 K.)

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanıklar Yücel, Yüksel ve Mürsel’in kardeş oldukları, Orhan Y. isimli şahsın diğer kardeşleri Yılmaz’ı 22/01/2004 tarihinde öldürmesinde yanında bulunduğu iddia edilip, TCK’nın 448, 65/3 maddeleri uyarınca hakkında kamu davası açılıp, yargılama sonrasında Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/245 esas, 2005/144 karar sayılı ilamıyla verilen beraat hükmü kesinleşen mağdur-katılan Taner’e bu sebeple husumet besledikleri, sanıkların Erzurum Kapalı Cezaevinde bulunan yakınları Mustafa ve Tamer’i ziyarete geldiklerinde, yine yakınlarını ziyarete gelen ve kardeş olan mağdur Taner, Muhammet Özgür ve adı geçenlerin kirveleri mağdur Mehmet’le karşılaştıkları, sanık Yücel’in ele geçirilemeyen tabancayla üç mağduru da hedef aldığı, kan gütme saikiyle öldürmek için ateş etmesi üzerine, mağdur-katılan Taner ve mağdur Mehmet’in cezaevi nizamiyesinde içeriye kaçarak isabet almaktan kurtuldukları, ancak bir yakınını ziyarete gelmiş olan ve nizamiyede bulunan üçüncü kişi konumundaki mağdur Nurettin’in bu atışlardan göbek alt kadran ve sağ baldırından yaşamını tehlikeye sokmayacak şekilde yaralandığı, mağdur Muhammet’in ise dosya içeriğindeki geçici rapora göre,pelviste önde sıyrık oluşturacak ve yaşamını tehlikeye sokmayacak şekilde yaralandığı, mağdur-katılan Taner’in de ele geçirilemeyen tabancayla yasal savunma sınırları içerisinde ateş etmek suretiyle sanık Yücel’e karşılık verdiği, sanıklar Mürsel ve Yüksel’in, sanık Yücel’in eylemi sırasında onun yanında yer almak suretiyle suçun işlenmesini kolaylaştırdıkları olayda;

Sanıklar Mürsel ve Yüksel hakkında kurulan hükümler yönünden;

Olay sırasında iki farklı tabancadan ateşlendiği ekspertiz raporuyla anlaşılan toplam 16 adet (9+7) mermi kovanının elde edildiği, sanık Yücel’in silahla ateşine, mağdur-katılan Taner tarafından da aynı şekilde karşılık verildiği, böylece sanıklar Mürsel ve Yüksel’in mağdurlara tabancayla ateş ettiklerinin maddi delillerle ve tanık anlatımlarıyla tereddütsüz belirlenemediği, bu nedenle eylemlerinin diğer sanık Yücel’in yanında yer almak suretiyle suçun işlenmesini kolaylaştırmak olduğunun anlaşılması karşısında, haklarında TCK’nın 39. maddesinin uygulanması yerine, TCK’nın 37 maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini” (1.C.D. 2011/319 E –   2011/2167 K.)

“Sanık Cengiz’in, maktul Yavuz’un öldürülmesi konusunda sanık Zülküf’ü azmettirdiğine dair delillerin neler olduğunun gerekçede denetime elverişli şekilde gösterilip tartışılmadan azmettirmenin kabulü ile buna göre uygulama yapılması; sanık Cengiz’in, sanık Zülküf’ün maktulü öldürdüğü sırada yanında yer almak suretiyle manevi yönden maktulün karşı koyma gücünü kırdığı belirtildiği ve böylece 5237 sayılı TCK’nın 39/1. maddesinde düzenlenen suça yardım etme tarif edildiği halde, aynı Yasanın 37/1. maddesi ile uygulama yapılması suretiyle fazla ceza tayini” (1.C.D. 2010/5798 E. – 2011/1924 K. )

“Sanık Kemal’in fail olarak işlediği “tasarlayarak öldürme” suçunun işlenmesine yardımda bulunarak icrasını kolaylaştıran sanıklar hakkında, 15 ila 20 yıl aralığında hapis cezası öngören TCK’nın 39. maddesinin uygulanması sırasında, aynı Kanunun 61. maddesi uyarınca, suçun işleniş biçimi ve kastlarının yoğunluğu dikkate alınarak, alt sınırdan uzaklaşarak makul bir ceza verilmesi yerine, yazılı şekilde 15 yıl hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini” ( 1.C.D. 2010/5123 E. – 2011/735 K. )

“Sanık Veysi’nin, av tüfeği ile havaya ateş eden oğlu Tuncay’a maktul Gökmen’e ateş etmesini söyleyerek teşvik ettiği, sanık Tuncay’ın kasten öldürme eylemine TCK’nın 39/2-a maddesi kapsamında yardım eden olarak katıldığı halde, TCK’nın 81, 39, 29 ve 62. maddeleri yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,” (1.C.D. 2009/66 E. – 2011/319 K.)

“Öldürme eylemini gerçekleştiren sanık Ali’nin yanında kardeşi Besim’in bulunduğu ve olay sırasında suçta kullandığı silahı gizlemesi için kardeşi Mehmet’e vererek silahın ortadan kaldırılmasını sağladığı dikkate alındığında, sanık Besim’in diğer sanıkla birlikte suç işleme kararıyla eylem üzerinde hakimiyet kurduğu kesin olarak belirlenemediğinden, sanık lehine yorumla eylemenin suça yardım etme düzeyinde kaldığının kabulü ile TCK’nın 39. maddesinin uygulanması yerine yazılı şekilde fail olarak kabul edilerek fazla ceza tayini” (1.C.D.2011/2703 E.-2011/4204 K)

“Sanık Sezai’nin olay sırasında sanık İzzet S’nin yanında yer almak suretiyle  mağdur Kazım’ı tabancayla ateş ederek öldürmeye teşebbüs eylemine destek olduğu ve arabayla suçun asli faili olan sanığı olay yerinden kaçırarak yakalanmasını engellediği anlaşılmakla, öldürmeye teşebbüs suçunun işlenmesine yardım eden olarak katıldığı sübuta eren sanığın cezalandırılması gerekirken dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle beraatına karar verilmesi” (1.C.D. 2010/1666 E. – 2012/947 K.)

“Sanıklar Cahit ve Nezir’in sanık Sinan ile amca çocukları oldukları, ailelerinin mensubu olan Emin’in öldürülmesinin öcünü almak için Yezen ailesinden birisini öldürmek için plan yaptıkları bu plan doğrultusunda Yezen ailesinden olan maktul Melek’i takibe aldıkları, olay günü maktulün olay yeri olan kahvehanede olduğunu öğrenen sanıklar Nezir ve Cahit’in olay yerine giderken sanık Sinan’ı telefon ile çağırdıkları, olay yeri yakının da sanıkların buluştuğu, sanık Sinan’ın burada beklediği, sanık Cahit’in yanında 9 mm’lik tabanca, sanık Nezir’in yanında 7.65 mm.lik tabanca olduğu halde maktulün bulunduğu kahvehaneye giderek, maktule yakın masaya oturdukları, bir süre sonra sanık Cahit, mağdur Abdullah ile oturmakta olan maktulün yanına giderek birden fazla maktule doğru ateş ettiği, olay yerinde kafasından yaralanan maktulün öldüğü, aynı masada oturup kaçmaya çalışan mağdurun ise kolundan isabet alarak yaralandığı, sanık Nezir ise ele geçmeyen tabanca ile ateş etmeden, fikir ve irade birliği içinde hareket ettiği sanık Cavit’in ateş etmesinin ardından birlikte olay yerinden kaçtıkları ve sanık Sinan ile buluştukları, bir süre sonra tekrar ayrıldıkları olayda;

a-Sanık Sinan Y’nin maktul Melek’e yönelik eyleminden kurulan hüküm yönünden;

Sanık Sinan’ın sanıklar Nezir ve Cahit’i babasını öldüren aile mensubu olan maktul Melek’i öldürmeye azmettirmesi sonucu olayın gerçekleştiği anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nın 38. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeyerek TCK’nın 39. maddesi kapsamında yardım eden olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” ( 1.C.D. 2015/1120 E. – 2015/3225 K. )

5. Suçtan Zarar Görenler İçin Rehber

  • Mağdur/müşteki, olay sonrası hukuki süreci başlatmak için:
    • Hemen polis veya savcılığa başvurmalı,
    • Olayın delillerini (fotoğraf, tanık ifadeleri, adli rapor) eksiksiz toplamalı,
    • Alanında uzman bir ceza avukatı ile irtibata geçmelidir.
  • Şüphelilerin tespit edilmesi ve suçun niteliğinin belirlenmesi sürecinde mağdurun hızlı ve doğru bilgi paylaşması çok önemlidir.

6. Şüpheli/Sanıklar İçin Uyarılar

  • Suça karışmış veya şüpheli durumda olan kişiler, kesinlikle tek başına ifade vermemeli ve hemen uzman ceza avukatı ile danışmalıdır.
  • Yanlış veya eksik beyan, suçun nitelendirilmesini ve cezanın belirlenmesini olumsuz etkileyebilir.
  • Suçun iştirak boyutu ve şerik olarak sorumluluk, avukatın hukuki stratejisi ile doğru şekilde değerlendirilmelidir.

7. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

S1: Her birlikte suç işleyen kişi müşterek fail midir?
Evet, birlikte suç işleme kararı ve müşterek hakimiyet varsa herkes müşterek fail olarak cezalandırılır.

S2: İhmali davranışla azmettirme mümkün müdür?
Hayır, azmettirme kasten işlenen suçlarda geçerlidir.

S3: Taksirli suçlarda iştirak hükümleri uygulanır mı?
Hayır, taksirli suçlara iştirak hükümleri uygulanmaz.

S4: Şerik, failin işlediği nitelikli suçtan sorumlu tutulur mu?
Evet, bağlılık kuralı gereği şerik, failin işlediği nitelikli suçtan sorumludur.

S5: Suça katılmayan ancak bilgi sağlayan kişi şerik sayılır mı?
Bilgi sağlamak, suçun işlenmesine doğrudan katkı sağlıyorsa, yardım eden şerik kapsamında değerlendirilebilir.


8. Sonuç

Adam öldürme suçlarında iştirak hükümleri, faillik ve şeriklik ayrımına dayalı yeni sistem ile açıklık kazanmıştır. Müşterek faillik, azmettirme ve yardım etme kavramları, suçun işlenişinde rol alan herkesin sorumluluklarını belirler. Mağdurların ve şüphelilerin hukuki haklarını koruyabilmeleri için alanında uzman ceza avukatı ile çalışmaları kritik önem taşır.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir