
MEŞRU SAVUNMA VE ZORUNLULUK HÂLİ
Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
GEREKÇE:
Maddenin birinci fıkrasında bir hukuka uygunluk nedeni olarak meşru savunma düzenlenmiştir.
Meşru savunma bakımından Tasarı şu koşulları saptamıştır:
Bir kere her türlü hakka yönelik haksız bir saldırıya karşı meşru savunmanın söz konusu olduğu belirtilmiş ve böylece kurumun, bazen anlamsız ve sosyal gereklere aykırı düşecek derecede dar tutulmasının önüne geçilmesi istenilmiştir.
Esasen, kanunlarımızda mala karşı saldırılarda da meşru savunmayı kabul eden hükümlere yer verilmiş olması kurumun bu şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır.
Ayrıca, şu husus da belirtilmelidir ki, kişileri suç işlemekten caydıracak en etkin araçlardan birisi, suç işlediklerinde karşılık görebilecekleri endişesi olduğundan, meşru savunma hakkının böylece genişletilmesi, kriminolojik yönden caydırıcı etki de yapabilecektir.
İkinci olarak meşru savunmanın “haksız saldırı” koşulu bakımından, “gerçekleşen haksız saldırı” ile “gerçekleşmesi muhakkak haksız saldırı” veya “tekrarı muhakkak haksız saldırı” aynı sayılmıştır. Böylece kişilerin haksız saldırılara karşı kendilerini korumaları olanağı daha da genişletilmiş olmaktadır.
Savunmanın “saldırı ile orantılı biçimde” olması, yani saldırıyı defedecek ölçüde olması, meşru savunmanın temel koşullarından birisi olarak kabul edilmiştir. Saldırıya uğrayan kişi, ancak bu saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde bir davranış gerçekleştirdiği takdirde, meşru savunma hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak zorunluluk (zaruret, ıstırar) hâli düzenlenmiştir: Zorunluluk hâlinde, kişinin, kendisinin veya başkasının sahip bulunduğu bir hakka yönelik bir tehlikeyi gidermek amacıyla gerçekleştirdiği davranış dolayısıyla, ceza sorumluluğu yoktur. Meşru savunmadan farklı olarak, zorunluluk hâlinde bir saldırı değil tehlike söz konusudur. Zorunluluk hâlinin kabulü için, kişinin tehlikeye bilerek neden olmaması, tehlikeden suç olan bir harekete başvurmadan kurtulmanın olanaklı bulunmaması ve tehlikenin ağır ve muhakkak olması da araştırılacaktır.
Ayrıca, tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan araç arasında “orantılılık ilkesi” kabul edilmiştir.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Madde 49 –
“……………………..
2 -Gerek kendisinin gerek başkasının nefsine veya ırzına vuku bulan haksız bir taarruzu fili hal defi zaruretinin bais olduğu mecburiyetle,
3 -Gerek nefsini ve gerek başkasını vukuuna bilerek mahal vermediği ve başka türlü tahaffuz imkanı da olmadığı ağır ve muhakkak bir tehlikeden muhafaza etmek zaruretinin bahis olduğu mecburiyetle, işlenilen fiillerden dolayı faile ceza verilemez.
Bir numaralı bentte gösterilen halde merciinden sadır olan emir hilafı kanun olduğu takdirde neticesinden hasıl olan cürme müterettip ceza emri veren amire hükmolunur.
Madde 461 – Yukarıdaki iki fasılda beyan olunan fiillerden birini aşağıda gösterilen mecburiyetlerle yapanlara ceza verilmez. Bu mecburiyetler :
1. 495, 496, 497, 499 uncu maddelerde beyan olunan fiillerden birinin faillerine yahut nehbü garet yapanlara karşı malını müdafaa etmek.
2. Bir şahsın evine veya içinde adam oturur sair her türlü bina ve müştemilatına merdiven kurup çıkanları veya duvarını delenleri veya kapısını kıranları veyahut işbu mebani ve müştemilatına ateş koyanları; -bu fiiller gece vakti olmak veya gündüz olsa bile hane ve bina müştemilatı, ücre bir mahaldebulunmak şartiyle- içinde ikamet edenlerin emniyeti şahsiyelerince aklen varit bir endişe ve havfi ciddi mevcut olduğu takdirde defetmektir.
Ancak bu maddenin bir numaralı bendinde beyan olunan ahvalde müdafaada ifrada gidilmiş ve hane ve sükna müştemilatına merdiven kurmak, kapı kırmak, duvar delmek fiillerinin faillerini def’i için iki numaralı bentte yazılı şartlar mevcut bulunmamış olduğu halde asıl fiile mürettep ceza, ağır hapis hapse tahvil olunmak üzere üçte birinden yarısına kadar indirilir.”
Meşru savunma (meşru müdafaa) ve zorunluluk hali ile ilgili sıkça sorulan sorular:
- Meşru savunma nedir ve hangi durumlarda hukuken meşru kabul edilir?
- Meşru savunma ile haksız tahrik arasındaki farklar nelerdir?
- Meşru savunmanın hukuka uygunluk nedeni olmasının ceza hukukundaki sonucu nedir?
- Bir eylemin meşru savunma sayılabilmesi için saldırının hangi özellikleri taşıması gerekir?
- Saldırının şiddet veya tehdit şeklinde olması zorunlu mudur?
- İcrai veya ihmali davranışlar meşru savunma açısından nasıl değerlendirilir?
- “Seni öldürürüm” gibi tehditler neden meşru savunmayı gerektirmez?
- Hangi durumda saldırganın kimliğinin bilinmemesi, meşru savunma hakkını ortadan kaldırır?
- Saldırının haksız olması ne anlama gelir ve bu nasıl belirlenir?
- Kamu görevlisinin yetkisini aşarak tehdit veya cebir uygulaması halinde meşru savunma mümkün müdür?
- İlk haksız davranışta bulunan kişi de meşru savunmadan yararlanabilir mi?
- Meşru savunma ortamı yaratmak amacıyla haksız davranışta bulunan kişi bu haktan yararlanabilir mi?
- Meşru savunmanın koşulları oluştuğunda karşılıklı saldırılarda bu haktan kim yararlanır?
- Savunmanın saldırana yöneltilmesi şartı ne anlama gelir?
- Savunmanın saldırıya karşı orantılı olması nasıl anlaşılır?
- Saldırıya uğrayan kişinin aşırı güç kullanması halinde meşru savunma hakkı ortadan kalkar mı?
- Malvarlığına yönelik saldırılarda meşru savunma nasıl uygulanır?
- Üçüncü kişi yararına meşru savunma hangi koşullarda mümkündür?
- Zorunluluk hâli nedir ve meşru savunmadan farkı nedir?
- Zorunluluk hâlinin hukuki dayanağı nedir ve hangi koşullarda uygulanır?
- Zorunluluk hâlinde “ağır ve muhakkak bir tehlike” nasıl tanımlanır?
- Tehlikenin insan davranışı, hayvan saldırısı veya doğa olayından kaynaklanması zorunlu mudur?
- Hangi durumlarda doğa olayları zorunluluk haline neden olur?
- Tehlikenin bir hakka yönelik olması zorunluluk hâlini nasıl etkiler?
- Kişinin tehlikeye bilerek neden olmaması şartı nasıl değerlendirilir?
- Başka suretle korunma olanağı bulunmadığında zorunluluk hali nasıl uygulanır?
- Devletin koruma sağlaması mümkünken, başkasına zarar vererek korunma neden zorunluluk sayılmaz?
- Tehlike ile işlenen fiil arasında orantı nasıl sağlanır?
- Zorunluluk hâlinde yaşam hakkının diğer haklara üstün olması ne anlama gelir?
- Tehlikeye göğüs germe yükümlülüğü hangi hallerde zorunluluk halinden yararlanmayı engeller?
- Meslekleri gereği tehlikeli durumlarla karşılaşan kişiler zorunluluk halinden yararlanabilir mi?
- Üçüncü kişi yararına zorunluluk hâli hangi koşullarda mümkündür?
- Üçüncü kişi bilerek tehlikeye neden olduğunda, onun için zorunluluk hali uygulanabilir mi?
AÇIKLAMALAR
Meşru müdafaa, diğer adıyla meşru savunma, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde, saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. Ceza hukukunda meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir (TCK m.25). Saldırıyı defetmek için orantılı karşı güç kullanan kimse, meşru müdafaahükümleri gereği cezalandırılmaktan kurtulur. Maruz kaldığı haksız saldırının etkisi altında, “heyecan, korku ve paniğe” kapılarak meşru müdafaa sınırlarının aşılması halinde dahi faile ceza verilmez (TCK m.27).
Savunma, ancak bu saldırıyı etkisiz kılacak ölçüde olduğu takdirde, meşru savunma hukuka uygunluk nedenlerinden sayılır.
Zorunluluk hâli, kişinin, kendisinin veya başkasının sahip bulunduğu bir hakka yönelik bir tehlikeyi gidermek amacıyla gerçekleştirdiği davranıştır. Bu nedenle ceza sorumluluğu yoktur. Zorunluluk hâlinin kabulü için, kişinin tehlikeye bilerek neden olmaması, tehlikeden suç olan bir harekete başvurmadan kurtulmanın imkansız olması ve tehlikenin ağır ve kesin olması da araştırılır.
I. MEŞRU SAVUNMA
Meşru savunma, kişilerin saldırıya karşı verdikleri kendini veya diğer bir insanı koruma içgüdüsünden kaynaklanan doğal tepkinin hukuken meşru görülmesidir.
Meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olup, suç teşkil etmemesini sağlar. Bu durumda fail hakkında CMK’nın 223/2-d maddesi uyarınca “beraat kararı” verilir.
Belirtmek gerekir ki, haksız tahrik ile meşru savunma faklı hukuki kurumlardır.
Haksız tahrik, sona ermiş veya henüz devam etmekle birlikte, savunma yapılması zorunlu olmayan ve duyulan elem ve üzüntünün sonucu olarak tepki vermeye neden olan haksız bir saldırıyı ifade etmektedir. Meşru savunma ise, derhal sona erdirilmesi gereken bir saldırı veya saldırı tehlikesine karşı korunma amacıyla gerçekleştirilmekte ve savunma amaçlı bu fiil hukuka uygun kabul edilmektedir.
2.Meşru Savunmanın Şartları
A.Saldırıya İlişkin Şartlar
a.Bir Saldırının Varlığı
Meşru savunmanın ilk koşulu, ortada bir saldırının bulunmasıdır. Saldırı, hukuken korunan bir yarara yönelik olmalı ve bir insan davranışından kaynaklanmalıdır.
Saldırının sadece şiddet veya tehdit şeklinde gerçekleştirilmesi gerekmez. Saldırı, icrai veya ihmali bir davranıştan kaynaklanabilir. Bu nedenle, cebir veya tehdit olmaksızın bir hakkın hukuka aykırı bir yolla ihlal edilmesi durumunda da meşru savunmadan söz edilmelidir.
Buna karşın, bazı haklara tecavüz edilmesi, meşru savunmayı gerektirmez. Bir saldırı veya tehlike yaratmayan “seni öldürürüm”, “kurşuna dizerim” vb. tehditler de meşru savunmayı gerektiren ‘saldırı’ niteliğinde kabul edilemez. Laf atma, namusa (cinsel özgürlüğe) yönelik saldırı da meşru savunmayı gerektirir nitelikte değildir.
Saldırının güncel olması yani o anda bu tehlikeye neden olması gerekir. Bu nedenle tehdit ile gerçekleşen saldırının güncel olmaması durumunda, meşru savunma koşulu oluşmayacaktır.
Saldırı, faili bilinen bir insandan kaynaklanmalı ve tepki de o kişiye yönelmelidir. Bu nedenle, saldırıyı başlatan kişinin bilinememesi durumunda, meşru müdafaadan söz edilemez.
b.Saldırının Haksız Olması
Faile veya başkasına yönelen saldırı, haksız nitelikte bir saldırı olmalıdır. Saldırının meşru bir gerekçesi varsa, failin meşru müdafaa hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. Örneğin, yakalama emri üzerine kendisini yakalamak isteyen kolluk görevlisine veya suçüstü hali nedeniyle yakalama yükümlülüğünü yerine getiren herhangi bir kişiye (CMK m.90) karşı da meşru müdafaada bulunulamaz.
Diğer taraftan, kamu görevlisinin, görevinin sınırını aşarak veya keyfi davranarak, yetkisi olmadığı halde cebir veya tehditte bulunması durumunda, görevliye karşı meşru müdafaada bulunulabileceği kabul edilmektedir.
İlk haksız hareketi yapan kişi, bu nedenle saldırıya uğramışsa meşru müdafaada bulunabilir mi?
Saldırıyı tahrik eden haksız davranışın meşru müdafaadan yararlanmaya engel olmaz. Çünkü, haksız tahrik eylemin haksızlığını ortadan kaldırmamakta, ancak cezada indirim nedeni sayılmaktadır.
Meşru müdafaa ortamı yaratmak kastıyla haksız davranışta bulunan kişinin meşru müdafaadan yararlanamayacağı kabul edilir. Diğer yandan, haksız tahrik oluşturan ve kasten işlenen bir eylem, başlıbaşına bir ‘saldırı’ niteliğinde ise, tahrik edenin meşru müdafaadan yararlanması mümkün olmayacaktır.
Meşru savunma koşulları oluşan kişinin tepkisel eylemine karşı (meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa) meşru müdafaadan yararlanılabilir mi?
Meşru savunmadan yararlanan kişinin eylemi hukuka uygun olduğundan, ona karşı meşru müdafaadan yararlanılması söz konusu olamayacaktır.
Düello tarzındaki karşılıklı saldırılarda, iki tarafın da savunma için değil, saldırı maksadıyla hareket etmeleri nedeniyle meşru müdafaadan yararlanılmaz.
Kavgalar bakımından, ilk haksız saldırıyı başlatanın belirlenememesi ve iki tarafın da saldırı hazırlıkları veya icrası içinde olduğu anlaşıldığında, meşru müdafaa hükmünün uygulanmaması gerektiği ileri sürülmüştür.
c.Saldırının Bir Hakka Yönelik Bulunması
Saldırı, hukuken korunan herhangi bir yarara karşı gerçekleştirildiğinde meşru savunmadan yararlanılabilir.
d.Saldırının Savunma Anında Halen Var Olması
Meşru savunmadan söz edebilmek için, saldırının fiilen gerçekleşmiş olması veya tekrarının muhakkak olması gerekmektedir.
B.Savunmaya İlişkin Şartlar
a.Savunmanın Zorunlu Olması
Meşru savunmanın geçerli olması için; tehlikenin derhal ortadan kaldırılması zorunlu olmalıdır. Eğer tehlike derhal ortadan kaldırılmazsa, korunan hukuki yarar mutlaka zarar görecek durumda olmalıdır.
Saldırıya uğrayan kişi, hukukça korunan yararlarından herhangi bir fedakarlık yapmadan, bu saldırıdan kendisi korunabilecek halde ise savunma hakkı doğmaz.
Yasal savunmada sanığa kaçma yükümlülüğü yüklenemeyeceği gibi, sanıktan kaçarak kurtulması istenemez. Failin kaçma olanağının bulunup bulunmadığı da dikkate alınamaz.
Meşru savunmada bulunmanın gerekli olup olmadığının belirlenebilmesi için, saldırının hangi hukuki konuya yönelik bulunduğu, saldırının ağırlığı, saldırganın ısrarlı olup olmadığı, kullanılan aracın niteliği gibi ölçütlerden yararlanılabilir.
b.Savunmanın, Saldırana Karşı Yapılması
Meşru savunma, haksız saldırı nedeniyle ve bu saldırıyı ortadan kaldırmak maksadıyla yapılmaktadır. Bu bakımdan, savunmanın saldırıya yönelmesi ve saldıran kişi veya kişilere karşı yapılması gerekmektedir. Saldırıda bulunmayan bir kimseye karşı savunmada bulunulamaz.
c.Savunmanın Saldırı İle Orantılı Olması
Saldırının orantılı olması gerekmektedir. Savunmanın saldırıyı ortadan kaldırmak maksadıyla, saldırıyı ortadan kaldırmaya yeterli olacak oranda olması ve gerekenden fazla bir güç kullanımında bulunulmaması gerekir.
Saldırıya uğrayan kişinin, bunu fırsat bilerek, saldırının ağırlığıyla ölçüsüz, dengesiz biçimde çok ağır bir sonuca yol açacak tepkide bulunması, eylemi haklı olmaktan çıkaracaktır.
Saldırıda kullanılan araç ile savunmada kullanılan araçlar arasında makul bir denge bulunmasını gerekir.
Savunmanın orantısız bulunması durumunda, koşulları varsa 27/2. madde uygulanmalıdır. Diğer bir deyişle, savunmada ölçüsüzlük/orantısızlık halinde savunmada sınır aşılmış demektir.
3. Zilyetlik ve Malvarlığına Yönelik Meşru Savunma
Bir hakka yönelik saldırılara karşı da meşru savunmada bulunulabilir. Meşru savunma kapsamına hukuk düzenince korunan kişisel ve meşru savunmaya elverişli tüm haklar girmektedir.
Kamu düzeninin ihlal edilmesine yönelik fiiller, aynı zamanda bir şahsın kişisel hakkını da ihlal etmiyorsa, meşru savunmaya konu bir haktan bahsedilemez.
4. Üçüncü Kişi Yararına Meşru Savunma
Üçüncü kişi yararına meşru savunma için saldıranın başka bir kimse olması zorunlu değildir. Saldıran başka bir kimse olabileceği gibi, kendi hakkına bizzat zarar veren şahsa karşı da meşru savunmada bulunulabilir.
Üçüncü kişinin herhangi bir kişisel hakkına yönelen saldırı da meşru savunmaya neden olabilir.
Saldırıya uğrayan hak üzerinde tasarruf yetkisinin bulunduğu hallerde, üçüncü kişi saldırıya rıza gösteriyor, savunmada bulunmak istemiyorsa, onun lehine meşru savunmada bulunulamaz.
Üçüncü kişinin, üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan bir hakkının saldırıya uğramasına karşın, savunmada bulunmak istememesi, saldırıya rıza göstermesi durumunda ise, onun rıza göstermesi saldırıyı hukuka uygun hale getirmeyeceği için, ortada haksız bir saldırı bulunmaktadır. Böyle bir saldırıyı önlemek için üçüncü kişi lehine meşru savunmada bulunulabilir.
II.ZORUNLULUK (ZARURET) HALİ
Meşru müdafaada failin kendisine veya başkasına yöneltilmiş bir “haksız saldırı” , zorunluluk halinde ise failin kendisine veya başkasına yöneltilmiş “ağır ve muhakkak bir tehlike” söz konusudur. Fail, tehlikeden kurtulma veya başkasını kurtarma zorunluluğu altında hareket etmektedir. tck’nın 25. maddesinin 2. fıkrasında “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
2.Zorunluluk Halinin Şartları
A.Tehlikeye İlişkin Şartlar
a.Ağır Bir Tehlikenin Varlığı
Tehlike, bir hakka zarar verme ihtimalinin varlığıdır. Zorunluluk halinden söz edilebilmesi için ağır bir tehlike bulunmalıdır. Bir insan hayatının kaybına, vücut bütünlüğünün ihlaline veya diğer bir hakkın önemli şekilde zarar görmesine yol açan tehlikenin ağır olduğu kabul edilir.
Tehlikeye yol açan nedenler; doğa olayları, bir hayvan hareketi veya insan davranışı olabilir. Ancak hayvan saldırısının başkası tarafından silah olarak kullanılması durumunda meşru savunma söz konusu olur.
Çeşitli doğa olayları zorunluluğa neden olabilir; örneğin, deprem, su baskını, yangın, salgın hastalıklar, fırtına, geminin batması gibi.
Bir insan hareketi de, örneğin sigara içerken uyuyup yangına neden olduğu için komşunun bahçesine veya balkonuna girme şeklinde zorunluluk haline neden olabilir.
b.Tehlikenin Bir Hakka Yönelik Olması
Herhangi bir kişilik hakkına yönelen tehlike nedeniyle, zorunluluk haline başvurulabilir. Örneğin, yaşam hakkı, vücut bütünlüğü hakkı, cinsel özgürlük, kişi özgürlüğü hakları, şeref ve mal varlığı hakları, zorunluluk halinin konusunu oluşturabilir.
c.Tehlikenin Muhakkak Olması
Tehlikenin muhakkak olması, gerçekleşmesinin derhal veya çok yakın bir gelecek içinde muhtemel olduğu tehlikeyi ifade etmektedir. Muhakkak tehlike karşısında derhal bir korunma hareketi yapılmadığı takdirde korunan hukuki değer önemli ölçüde zarar görecektir. Aksi durumda, yani derhal korunma gerekmediği halde, daha uygun veya rahat koşulların sağlanması amacına yönelik hareketler, tehlikenin muhakkak olmadığını gösterecektir.
Buna karşın, insan olarak aynı durumdaki herkes tarafından katlanılması gereken biyolojik veya toplumsal nedenlere dayalı tehlikelerin zorunluluk nedeni kabul edilemeyeceği düşünülmektedir. Örneğin, hamilelik ve doğumun normal güçlükleri ve riskleri, ekonomik buhran dönemlerinde toplumun aşırı fakirlik çekmesi gibi olaylar zorunluluk nedeni sayılmamalıdır.
d.Tehlikeye Bilerek Neden Olunmaması
Fail, ortaya çıkan tehlikeye bilerek neden olmamalıdır. Failin bilerek neden olduğu tehlikeden korunmak veya başkasını korumak için yaptığı hareketler zorunluluk hali içerisinde görülemez. Ancak, taksirli davranışıyla tehlikeye neden olan kişi, zorunluluk nedeninden yararlanır.
B.Korunmaya İlişkin Şartlar
a.Başka Suretle Korunma Olanağının Bulunmaması
Tehlikeden kurtulmanın tek uygun seçenek olması durumunda zorunluluk halinden söz edilmelidir. Başkasına zarar verilmeden de tehlikeden kurtulma olanağı varsa, zorunluluk halinden faydalanılamaz.
Tehlikeyi def edecek diğer bir yol kullanılmadan doğrudan bir kişiye ait hakka zarar verilmesi halinde, zorunluluk nedeni gerçekleşmeyecek, fail eyleminden dolayı cezalandırılacaktır.
Devletin veya hukuk düzeninin sağlayacağı koruma imkanının bulunmasına karşın, başkasına zarar verecek bir yola başvurulması da zorunluluk halinden yararlanılmasını önleyecektir.
b.Tehlikenin Ağırlığı İle İşlenen Fiil Arasında Orantı Bulunması
Koruma amacıyla işlenen fiilin tehlikeyle orantılı olması gerekir. Böylece faile sınırsız bir yetki verilmemiş, ancak üstün veya dengeli bir değer için diğer bir hakkın ihlal edilebileceği kabul edilmiştir.
Yaşam hakkı her durumda üstün değerdir. Fakat, yaşam hakları arasında bir yarışma kabul edilemez. Örneğin, yaşlı ile genç veya bir grup ile tek kişinin yaşamı arasında karşılaştırma yapılamaz.
c. Tehlikeye Göğüs Germe Yükümlülüğünün Bulunmaması
Hukuk düzeni kişilere bazı hallerde doğabilecek tehlikeye karşı koyma, göğüs germe yükümlülüğü yüklemektedir. Böyle bir yükümlülüğün bulunması durumunda zorunluluk halinden yararlanılamaz.
Tehlikeye göğüs germe yükümlülüğü, kanundan veya sözleşmeden doğabilir, ancak ahlaki yükümlülük zorunluluk haline engel değildir. Örneğin, askerler, kolluk güçleri, itfaiyeciler, gemiciler, meslekleri gereği terör, silahlı saldırı veya yangına karşı mücadele etmekle görevlidirler.
C.Üçüncü Kişi Yararına Zorunluluk Hali
Meşru savunmada olduğu gibi zorunluluk halinde de üçüncü kişi yararına hareket edilmesi kabul edilir. Üçüncü kişi yararına zorunluluk halinden yararlanılabilmesi için, tehlikeden korunmak istenilen üçüncü kişinin faille akraba olması gerekli değildir. Herhangi bir kişi yararına zorunluluk hali gerçekleşebilir.
Tehlikeye üçüncü kişinin bilerek neden olması durumunda, tehlike karşısında karar vermek durumunda olan kişinin tehlikenin nedenini araştırması beklenemeyeceğinden, onun kurtarılması için de zorunluluk halinden yararlanılabilir.
Stj. Av. Elif GÜNDOĞMUŞ
Av. Necmettin İLHAN

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.