Hukuki Makaleler

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç (5237 sayılı TCK. madde 23): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan


5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç

Madde 23- (1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.

GEREKÇE:

Kişi suç teşkil eden bir fiili işlerken, kastettiği neticeden daha ağır veya başka bir netice gerçekleşmiş olabilir. Bu gibi durumlarda netice sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusudur. Örneğin, basit yaralamada bulunulmak istenirken, kişi görme, işitme yeteneğini yitirmiş olabilir. Yaralama fiili gerçekleştirilirken, genellikle bunun sonucunda ağır bir neticenin meydana gelebileceği düşünülür. Örneğin gözün, kulağın üzerine sert bir biçimde vuran kişi, bu yumruk neticesinde mağdurun görme veya işitme yeteneğini yitirebileceği olasılığını göz önünde bulundurur. Ağır neticenin ortaya çıkacağının bu şekilde öngörüldüğü durumlarda, meydana gelen ağır netice açısından fail olası kastla hareket etmektedir.

Buna karşılık, yaralama fiili sonucunda kişinin öngörmediği ağır bir netice de meydana gelmiş olabilir. Örneğin canının biraz yanması için mağdurun karın boşluğuna hafif bir biçimde vurulması hâlinde mağdur inhibisyon sonucu ölebilir. Bu gibi durumlarda ise fail, yaralama fiilini işlerken, mağdurun ölebileceğini tahmin etmemiş olabilir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve Hükûmet Tasarısının bazı hükümlerinde, kişi gerçekleştirmeyi kastetmediği böyle neticelerden objektif olarak sorumlu tutulmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, bu tür sorumluluk, ortaçağ kanonik hukukunun kalıntısı olan “versari in re illicita”, yani hukuka aykırı bir durumda olan bunun bütün neticelerine katlanır anlayışının ürünü olup, çağdaş ceza hukuku bu anlayışı çoktan terk etmiştir. Çünkü kusurun aranmadığı objektif sorumluluk hâlleri kusursuz ceza olmaz ilkesiyle açıkça çelişmektedir. Ülkemiz ceza hukuku öğretisinde uzun süredir objektif sorumluluk hâllerinin ceza mevzuatından çıkarılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu talebin yerine getirilmesi, Anayasada öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucudur.

Madde metnindeki düzenlemeyle, meydana gelen ağır netice açısından kişinin sorumlu tutulabilmesi için, söz konusu neticeye ilişkin olarak en azından taksir dolayısıyla kusurlu bulunması gerekmektedir. Bu hükümle, meydana gelen kastedilenden başka ve ağır netice açısından sorumluluğun, kusura dayalı bir sorumluluk olması sağlanmak istenmiştir.

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Madde 452 –(Değişik: 9/7/1953-6123/1 md.)

Katil kastiyle olmayan darp ve cerh veya bir müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa fail, 448 inci maddede beyan olunan ahvalde sekiz, 449 uncu maddede yazılı ahvalde on ve 450 nci maddede muharrer ahvalde on beş seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapse mahkum olur.

Eğer telefi nefis failin fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin idaresinden hariç ve gayri melhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse, 448 inci maddede beyan olunan ahvalde beş seneden, 449 uncu maddede muharrer ahvalde yedi seneden ve 450 nci maddede yazılı ahvalde fail on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Madde 458 –(Değişik: 11/6/1936 – 3038/1 md.)

Geçen maddelerde beyan olunan ahvalde fiil; netice itibariyle failin asıl maksadını tecavüz etmiş olduğu takdirde ceza üçte birden yarısına kadar eksiltilir.

AÇIKLAMALAR

I. Netice Sebebiyle Ağırlaşan Suç Kavramı

Ceza hukukunda failin iradi davranışıyla ortaya çıkan neticenin, kastının ötesinde daha ağır ya da farklı bir sonuç doğurması durumunda sorumluluğun kapsamı ve niteliği, tarihsel olarak önemli tartışmalara konu olmuştur. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) döneminde, özellikle 452 ve 458. maddeler kapsamında düzenlenen “kastı aşan neticeden dolayı sorumluluk” halleri objektif sorumluluk esasına dayanıyordu. Bu sistemde failin kusuru araştırılmaz; eylem ile netice arasındaki illiyet bağı var ise sorumluluk doğuyordu.

Ancak bu yaklaşım, objektif sorumluluk ilkesi olarak eleştirilmiş ve günümüz ceza hukukunun temel prensiplerinden olan kusura dayalı sorumluluk sistemi 5237 sayılı TCK ile benimsenmiştir. Kanun gerekçesinde de belirtildiği üzere, Ortaçağ kilise hukukundan miras kalan ve günümüzde hukuken kabul edilmeyen “hukuka aykırı durumda bulunan failin tüm neticelerine katlanması” ilkesi terk edilmiştir.

Buna göre, failin sorumlu tutulabilmesi için en az taksir derecesinde kusurlu olması gerekir. Dolayısıyla, kastedilenden farklı veya daha ağır neticenin oluşmasında failin kusuru yoksa, bu netice bakımından sorumluluğu ortadan kalkar ve fail yalnızca temel suçtan sorumlu olur.

5237 sayılı TCK’nın 23. maddesi, Alman Ceza Kanunu’nun 18. maddesine paralel bir düzenlemedir ve objektif sorumluluğun kaldırılması bakımından doktrinde olumlu karşılanmaktadır (Eren, 2014; Akman, 2016).

Netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, failin temel suç tipini işlemiş olması ve bu hareketinin daha ağır bir netice doğurması sebebiyle cezalandırılması, failin daha ağır neticenin gerçekleşme ihtimalini taşıdığı halde suçu işlemiş olmasıyla açıklanır. Bu nedenle failin, ağır neticenin ortaya çıkabileceğini öngörmesi ve buna rağmen hareket etmesi kusurlu sayılır (Gökcan, 2018). Ancak failin ağır netice bakımından kusursuzluğu tespit edilirse, sorumluluk oluşmaz.

Temel suç tipinin neticeli olması zorunlu değildir. Örneğin, bir tehlike suçunun ağır neticeyle sonuçlanması halinde de netice sebebiyle ağırlaşan suç ortaya çıkar (Özbek, 2020; TCK m. 97/2).

Doktrinde netice sebebiyle ağırlaşan suçlar genellikle iki gruba ayrılır (Fleischer, 2012; Akman, 2016):

  • Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlar: Failin iradesi dışında, kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkar. Burada ağır netice, failin iradesi dışındaki neticedir ve cezalandırmanın temel unsuru olur. Örnek: TCK m. 87/4.
  • Görünüşte (gerçek olmayan) neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlar: Suçun oluşması için gereken neticenin yanı sıra, niteliği farklı ve daha ağır bir neticenin de ortaya çıkması gerekir. Örnekler: TCK m. 87/2 (organ kaybı), 90/5 (ölümle sonuçlanan insan üzerinde deney), 95/4 (işkence sonucu ölüm).

Doktrinde bu ayrım, ağırlaşan neticenin kasten işlenen başka bir suça ilişkin olup olmaması bağlamında ele alınır (Köse, 2017). Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlarda, ağır netice kasten işlenen başka bir suçla bağlantılıdır. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlarda ise ağır netice, kast edilen suça ilişkin değildir.

5237 sayılı TCK’da netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda failin sorumluluğu 23. maddeye bağlanmıştır. Ancak, 23. madde tek başına uygulanmaz; ağırlaşan neticeye ilişkin özel hükümlerin varlığı şarttır. Böylece, 23. madde yalnızca temel suç ile özel hüküm kombinasyonunda uygulanabilir (Akyıldız, 2019). Bu da kasti veya taksirli suçların genel sorumluluk rejimi ile netice sebebiyle ağırlaşan suçların ayrımını netleştirir.


II. Maddenin Uygulama Koşulları

Netice sebebiyle ağırlaşan suçun varlığından söz edilebilmesi için birlikte gerçekleşmesi gereken şartlar şunlardır (Gökcan, 2018; Köse, 2017):

  1. Temel Suçun Kastla İşlenmesi: Failin temel suçu kasti olarak işlemiş olması gerekir. İlk hareket taksirle işlenmişse, netice sebebiyle ağırlaşan suç hükümleri uygulanmaz.
  2. Kast Edilen Fiilden Farklı veya Daha Ağır Neticenin Meydana Gelmesi: Failin kasti hareketi, kastedilenden farklı veya daha ağır neticeye yol açmalıdır. Neticenin mağduru da ilk hareketin hedefindeki kişi olmalıdır. Hedefte sapma veya şahıs hatası durumunda 23. madde değil, 30. madde veya içtima hükümleri uygulanır (Erman, 2020).
  3. İlliyet Bağının Bulunması: Failin eylemi ile netice arasında kesintisiz bir illiyet bağının olması gerekir. Araya illiyeti kesen bir faktör (başka kişinin kusurlu davranışı, kaza, mücbir sebep) girmişse, fail yalnızca temel suçtan sorumludur.
  4. Ağır Netice Bakımından En Az Taksirli Kusurun Bulunması: Ağır veya farklı neticenin ortaya çıkmasında failin en az taksir düzeyinde kusurlu olması gerekir. Neticenin fail tarafından öngörülebilir olması zorunludur. Öngörülemeyen neticelerden dolayı sorumluluk kurulamaz (Gökcan, 2018).
  5. Kanunda Netice Sebebiyle Ağırlaşan Suça İlişkin Açık Düzenleme: Netice sebebiyle ağırlaşan suçların varlığı kanunda açıkça öngörülmelidir.

Örnek olarak, TCK 87. maddesi neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçlarını düzenler. Ancak, failin temel yaralama eyleminin 86/1 veya 86/3 kapsamında olması şarttır. Fail, 86/2’deki basit yaralama kastıyla hareket etmişse, ağır netice meydana gelse dahi 87. madde uygulanmaz; sorumluluk taksirle yaralama veya taksirle öldürme kapsamında değerlendirilir (Köse, 2017).

Kasten yaralamanın ölümle sonuçlanması durumunda, failin temel hareketinin 86/1 veya 3 kapsamına girmesi gerekir. Basit yaralama kastıyla işlenen eylemden ölüm meydana gelirse 87/4. madde uygulanmaz; failin taksiri varsa taksirle ölüme neden olmaktan sorumlu tutulur (Akyıldız, 2019).

Yargıtay uygulamalarında, mağdurun hastalığı nedeniyle ölüm halinde failin hastalığı bilip bilmediği araştırılır. Fail hastalığı bilip neticeyi öngörmüşse bilinçli taksirle veya olası kastla sorumludur; bilmezse basit taksirle ölümden sorumlu olur. Bu uygulama, neticenin öngörülebilirliği ilkesi ile uyumludur (Erman, 2020).

87/4. maddenin uygulanabilmesi, failin ağır neticeyi istememiş olmasına bağlıdır. Fail neticeyi doğrudan veya olası kastla istemişse 87/4 değil, daha ağır kast hükümleri uygulanır (Gökcan, 2018).


III. Netice Sebebiyle Ağırlaşan Suçlarda Manevi Unsur, İçtima, İştirak ve Teşebbüs

1. Manevi Unsur

Netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, en az taksir derecesinde kusur aranır. Ancak failin ağırlaşan netice bakımından kastla hareket etmesi mümkündür. Bu konuda doktrinde farklı yaklaşımlar vardır (Akman, 2016; Fleischer, 2012):

  • Bazı yazarlar, kanunda taksir derecesinde kusurun aranmasının kastı dışlamadığını; kastın da sorumluluk için yeterli olduğunu, yani kast veya taksir arasında sorumluluk açısından bir ayrım yapılmaması gerektiğini savunur (Evren, 2013).
  • Diğer görüşe göre ise, manevi unsurun derecesi cezanın tayininde önemlidir; kast ile taksir arasında ceza bakımından fark gözetilmelidir (Özbek, 2020).

Gerçek netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, failin ağırlaşan netice yönünden taksirli olması gerekir. Örneğin, TCK 87/4’te failin bu neticeye doğrudan veya olası kastının bulunmaması şarttır. Eğer fail bu neticeyi öngörmüş ve kabullenmişse, olası kastla öldürmeden sorumlu tutulur (Köse, 2017).

2. Netice Sebebiyle İşlenen Suçlarda İçtima

Netice sebebiyle ağırlaşan suçlar, temel suçu içine alan ancak ayrı bir suç tipini oluşturan müstakil suçlardır. Bir fiille birden fazla netice oluşsa da tek bir suç meydana gelir. Bu nedenle fikri içtima kuralları uygulanmaz (Gökcan, 2018).

3. Netice Sebebiyle İşlenen Suçlarda İştirak

TCK 40/1 uyarınca, suça iştirak edenler kendi kusurları oranında sorumludur. Ağır netice bakımından en az taksir seviyesinde kusur aranır. İştirak edenlerin ağır netice nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için bu kusurun bulunması gerekir. Kusuru olmayan, yalnızca temel suçtan sorumludur (Akyıldız, 2019).

Azmettiren ve yardım edenler için de benzer ilke geçerlidir. Ağır netice bakımından kusur yüklenebiliyorsa sorumluluk vardır; aksi halde yalnızca temel suçtan sorumlu tutulurlar (Erman, 2020).

4. Netice Sebebiyle İşlenen Suçlarda Teşebbüs

Netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda teşebbüs konusu tartışmalıdır. Bazı görüşler, neticeyi oluşturmak için gerekli tüm fiil tamamlandığında suçun tamamlandığını ve teşebbüsün mümkün olmadığını savunur (Fleischer, 2012). Diğer görüşler ise, ağırlaşan neticenin gerçekleşmediği durumlarda teşebbüsün mümkün olabileceğini ileri sürer (Akman, 2016). Yargıtay uygulamaları da bu konuda farklılık gösterebilir; bu husus 35. madde ve teşebbüsle ilgili genel kurallar kapsamında ayrıntılı incelenmelidir.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir