
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Hata
Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) (Ek fıkra: 29/6/2005 – 5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.
GEREKÇE:
Madde metninde çeşitli hata hâlleri düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada suçun maddî unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir. Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla; bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı; işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir.
Fıkrada ayrıca, maddî unsurlarda hata hâlinde, taksirle sorumluluğa ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre, meydana gelen neticeye ilişkin olarak gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı böyle bir netice ile karşılaşılmazdı şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Bu nedenle, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin yanılgısında taksirin varlığı kabul edilse bile; kanunda hırsızlık fiilinin ancak yararlanma kastıyla işlenebileceği belirtildiği için; böyle bir olay dolayısıyla ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Buna karşılık, av hayvanı zannederek gerçekte bir insana ateş edip onun ölümüne neden olan kişinin bu hatasında taksiri varsa, adam öldürme kanunda taksirle işlenen bir suç olarak da tanımlandığı için, böyle bir olayda fail, taksirle adam öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır.
Kastın varlığına engel olan hata, suçun sadece temel şekline ilişkin unsurlar hakkında değil, aynı zamanda failin daha ağır veya hafif ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurları bakımından da ortaya çıkabilir. İkinci fıkra ile kişinin, suçun nitelikli unsurlarına ilişkin hatasından yaralanması öngörülmüştür.
Hükûmet Tasarısının 23. maddesinin birinci fıkrasında 765 sayılı Türk Ceza kanunun 52. maddesinde düzenlemeye paralel olarak şahısta hata ve hedefte sapma hâli düzenlenmiştir.
“Şahısta hata” aslında bir ve ikinci fıkra hükümleri bağlamında düşünülmesi gereken bir durum olduğu için, bu hususa ilişkin ayrı bir hükme yer verilmesi gereksiz görülmüştür.
Keza, hedefte sapma hâli ile ilgili olarak bu madde kapsamında düzenleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Çünkü hedefte sapma hâlinde bir hata söz konusu değildir. Bu durumda suçların içtimaı hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sorun söz konusudur. Nitekim, uygulamada da hedefte sapma, suçların içtimaı ve özellikle fikri içtima bağlamında ele alınmaktadır.
Hükûmet Tasarısının 23. maddesinin 3. fıkra veya bendinde düzenlenen “hukuka uygunluk nedenlerinde hata” ile ilgili hüküm, bölüm başlığına paralel olarak değiştirilmiştir. Madde metnindeki “hukuka uygunluk nedenleri” yerine, “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” ibaresi konulmuştur. Somut olayda söz konusu nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanabilecektir. Ancak, bunun için hatanın kaçınılmaz olması gerekir. Hatanın kaçınılabilir olması durumunda ise, kişi işlediği fiilden dolayı sorumlu tutulacak ve fakat bu hata, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
5377 s.k. ile değişikliğin gerekçesi
30 uncu maddeye dördüncü fıkra olarak eklenen bu hükümle, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, kişi, işlediği fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde olmalıdır. Kişinin, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilmesine rağmen, bunun kanunda suç olarak tanımlandığını bilmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Ceza hukuku bakımından sorumluluk için önemli olan, işlenen fiilin haksızlık oluşturduğunun bilinmesidir.
Ancak, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususundaki hatasının kaçınılamaz olması hâlinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz olduğunun belirlenmesinde ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları göz önünde bulundurulur.
Hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Madde 52 – Bir kimse bir hata veya sair bir arıza yüzünden cürmü kast ettiği şahıstan başka bir şahsın zararına işlemiş olursa cürümden zarar gören kimsenin sıfatından neşet eden ve cezayı şiddetlendiren esbap faile tahmil olunmaz. Belki cürüm kast olunan şahsa karşı işlenmiş gibi telakki olunarak fail, cürmün tazammun edebileceği esbabı muhaffefeden istifade eder.
AÇIKLAMALAR
I. GENEL OLARAK HATA HALLERİ
Ceza hukukunda failin gerçekleştirmeyi kastettiği fiil ile bu fiilin sonucu arasında gerçekleşen uygunsuzluklar, “hata” ya da “sapma” kavramları çerçevesinde ele alınır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinde hata halleri özel olarak düzenlenmiştir. Failin kast ve taksiri etkileyebilecek şekilde gerçekliği yanlış algılaması veya hukuki durumu doğru değerlendirememesi, ceza sorumluluğunu doğrudan etkileyen bir durum olarak kabul edilir.
II. HATA TÜRLERİ
Hata halleri, doktrinde ve uygulamada genel olarak iki temel başlık altında incelenmektedir:
A. Maddi Hata (Fiile İlişkin Hata)
Maddi hata, failin suçun maddi unsurlarına ilişkin yanılgısıdır. Örneğin, failin vurduğu kişinin başka biri olduğunu sanması ya da kurusıkı olduğunu sandığı bir silahın gerçek çıkması gibi durumlar bu kapsama girer. Bu tür hatalar, failin kastını ortadan kaldırabilir veya suçun niteliğini değiştirebilir.
TCK m.30/1’e göre, “suçun maddî unsurlarında hata, kastı kaldırır.” Bu hüküm, failin fiili işlerken içinde bulunduğu yanılgının kast üzerinde doğrudan etkili olduğunu kabul eder. Burada önemli olan, failin suçun maddi unsurlarını gerçekten bilebilecek durumda olup olmadığıdır.
Örnek:
Kişinin, içinde gerçek mermi olduğunu bilmeden bir silahı ateşlemesi sonucu bir başkasının ölümüne sebep olması durumunda, failin kastı değil, olası taksir veya bilinçli taksir hükümleri devreye girebilir.
B. Hukuki Hata (Hukuka Aykırılığın Bilinmemesi)
Hukuki hata, failin işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmemesi ya da yanlış bir hukuki değerlendirme yapması hâlinde söz konusu olur. Bu tür hatalar, failin kastını ortadan kaldırmaz; ancak bazı durumlarda kusurluluğu etkileyebilir.
TCK m.30/4’e göre: “Fiilin haksızlık oluşturduğu bilinse bile, hukuka aykırılığın niteliği veya kapsamı hakkında kaçınılmaz bir hataya düşülmesi halinde, kişi kusurlu sayılmaz.” Bu hüküm, sadece kaçınılmaz hataları bağışlayıcı niteliktedir. Kaçınılabilir hukuki hata ise cezalandırılmayı engellemez.
Örnek:
Failin, işgal ettiği bir arsada bina yapmasının hukuka uygun olduğunu sanması, ancak bunun imar mevzuatına aykırı olması halinde, bu durum kaçınılabilir bir hata olarak değerlendirilip ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayabilir.
C. Kişide Hata (Error in Persona)
Kişide hata, failin hedeflediği kişi ile fiilin isabet ettiği kişinin aynı kişi olmaması durumudur; ancak fail, bu kişileri birbirine karıştırmakta ve aynı kişi zannetmektedir. Failin kastı, doğrudan isabet eden kişiye yöneliktir, zira onu hedeflediğini sanmaktadır.
Örnek:
Fail, düşmanı olan A’yı vurmak amacıyla ateş eder; ancak karanlıkta A zannettiği B’yi vurur. Failin kastı doğrudan A’yadır, fakat B’ye yönelmiş sanısı içindedir. Burada kişi yönünden hata (error in persona) söz konusudur.
Bu durumda suçun kastla işlenmiş hâli oluşur; zira failin kastı bir insana yöneliktir ve bir insanı öldürmüştür. Türk Ceza Hukuku’nda bu durumda genellikle kastın varlığı kabul edilir; yalnızca mağdurun şahsında bir hata bulunduğu ifade edilir. Ancak mağdurun kimliği suçun temel nitelikli unsuruysa (örneğin, kamu görevlisine karşı işlenen fiillerde), hata suçun vasfını etkileyebilir.
D. Hedefte Sapma (Aberratio Ictus)
Hedefte sapma, failin kastı belirli bir kişiye yönelmişken, fiilin yanlışlıkla başka bir kişiye isabet etmesidir. Burada fail hedefi doğru bilir; fakat icra hareketi istenmeyen bir netice doğurur.
Örnek:
Fail, A’yı öldürmek ister ve ona ateş eder; fakat mermi sekerek B’ye isabet eder ve onu öldürür.
Bu durumda TCK m.30/1 kapsamında bir hata mevcuttur. Failin kastı A’nın öldürülmesine yönelmiştir; ancak öldürülen kişi B’dir. Türk Ceza Hukuku’nda bu durumda failin A’ya yönelik kastı, B’ye yönelmiş sayılmaz. Bu nedenle B’nin ölümü bakımından taksirle sorumluluk doğar; A’ya yönelik öldürme kastı ise teşebbüs aşamasında kalır.
Bu tür durumlarda suçların fikri içtimaı ya da gerçek içtima hükümleri devreye girebilir: bir yandan A’ya karşı kasten öldürmeye teşebbüs, diğer yandan B’ye karşı taksirle öldürme suçları birlikte değerlendirilebilir.
E. Konuda Hata (Error in Objecto / Error Facti)
Konuda hata, failin kastının yöneldiği obje ile fiilin gerçekleştiği objenin farklı olmasıdır. Fail, fiili yönelttiği nesnenin/kişinin nitelikleri hakkında yanılgıya düşmektedir.
Örnek:
Fail, bir şahsın evine girerek oradan bir çanta çalar, fakat çantanın başka birine ait olduğunu bilmemektedir. Burada konunun ya da nesnenin sahibi yönünden bir hata vardır.
Konuda hata, failin kastını etkilemiyorsa sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Ancak failin kastı belirli bir hukuki duruma özgülenmişse (örneğin sadece kendisine ait olanı aldığını sanıyorsa), TCK m.30 kapsamında kastın bulunmadığı değerlendirilebilir.
III. HATANIN KUSURLULUĞA ETKİSİ
TCK m.30 sadece kastı değil, aynı zamanda kusurluluğu da etkileyen bir normdur. Hata, bazı hâllerde kastı kaldırırken, bazı hâllerde kusurluluğu etkileyip cezasızlık sonucuna yol açabilir. Özellikle hukuki hata bakımından, hatanın kaçınılabilir ya da kaçınılamaz olup olmadığı, cezai sorumluluğun belirlenmesinde kritik rol oynar.
IV. OBJEKTİF – SÜBJEKTİF HATA AYRIMI
Hata halleri, yalnızca fiilin maddi unsurlarına değil, aynı zamanda failin algı ve değerlendirme süreçlerine de ilişkindir. Bu kapsamda doktrinde yaygın olarak benimsenen bir ayrım, hatayı objektif ve sübjektif olmak üzere ikiye ayırır. Bu ayrım, özellikle kastın ve kusurun belirlenmesinde önemli sonuçlar doğurur.
A. Objektif Hata
Objektif hata, failin dış dünyada var olan somut gerçeklik hakkında yanılgıya düşmesidir. Failin hatası, suçun maddi unsurlarına yöneliktir; bu unsurlar ya hiç mevcut değildir ya da failin düşündüğünden farklı bir şekilde mevcuttur.
Özellikleri:
- Dış gerçekliğe ilişkindir (örneğin, failin boş olduğunu sandığı silahın dolu olması).
- TCK m.30/1 kapsamında değerlendirilir.
- Failin kastını doğrudan etkiler.
- Genellikle maddi hata kapsamında değerlendirilir.
Örnek:
Fail, yerde hareketsiz yatan bir kişiyi ölü zannederek cesedi sürükler; ancak kişi baygındır ve sonrasında ölür. Burada failin “ölü kişi” algısı objektif bir hatadır ve kastı ortadan kaldırabilir.
B. Sübjektif Hata
Sübjektif hata, failin dış dünyaya ilişkin algısı doğru olsa bile, bu durumu hukuken ya da ahlaken nasıl değerlendirmesi gerektiği konusundaki yanılgısıdır. Yani fail, eyleminin anlam ve sonucunu sübjektif olarak yanlış değerlendirir.
Özellikleri:
- Hukuki veya normatif değerlendirmenin hatalı yapılmasıdır.
- TCK m.30/4 kapsamında değerlendirilir.
- Kusurluluğa etki eder, fakat kastı ortadan kaldırmaz.
- Hukuki hata olarak da adlandırılabilir.
Örnek:
Fail, kaçak inşa ettiği yapının imar affından yararlandığını sanarak yıkım kararına direnirse, bu sübjektif bir hatadır. Ancak eylemin hukuka aykırılığının farkındaysa, hatası kaçınılabilir nitelikteyse kusurlu sayılır.
Değerlendirme
Objektif ve sübjektif hata ayrımı, özellikle suçun manevi unsuru ile kusurluluk arasındaki ilişkiyi kavramak açısından önemlidir:
| Kriter | Objektif Hata | Sübjektif Hata |
| Hata konusu | Dış dünyaya ilişkin fiili gerçeklik | Hukuki değerlendirme |
| Kast üzerindeki etkisi | Ortadan kaldırabilir | Genellikle kaldırmaz |
| Kusurluluğa etkisi | Kast yoksa kusur da yoktur | Kusurluluğu ortadan kaldırabilir (kaçınılmazsa) |
| TCK’daki yeri | m.30/1 | m.30/4 |
V. PUTATİF SUÇ (PUTATIV DELICT)
Putatif suç, failin hukuka aykırı olduğunu zannettiği bir fiili işlememesi gerekirken işlemiş gibi davranması hâlidir. Diğer bir ifadeyle fail, gerçekte suç olmayan bir fiili suç olduğunu sanarak suç işlediğini düşünmektedir. Bu durumda, dış dünyada gerçekleşen bir suç yoktur; ancak failin zihninde bir suç fikri mevcuttur.
A. Tanım ve Özellikler
- Putatif suç, Latince putare (sanmak/zannetmek) kökünden türemiştir.
- Fail, hukuka aykırı olduğunu sandığı bir eylemi gerçekleştirir; oysa eylem hukuka uygundur.
- Bu durum, hukuka aykırılık unsurunun değil, kastın varlığı tartışmasını doğurur.
- Gerçekte suçun kanuni tanımına uygun bir fiil olmadığından dolayı cezalandırılabilir bir suç oluşmaz.
B. Örnekler
- Örnek 1: Bir kişi, ülkeye sokulması serbest olan bir kitabı, yasaklı olduğunu zannederek gizlice ülkeye sokar. Fail, kaçakçılık yaptığını düşünmektedir; ancak fiil hukuken serbesttir. Bu durumda suç kastı mevcut olsa bile maddi unsur eksik olduğundan ceza sorumluluğu doğmaz.
- Örnek 2: Fail, arazisinde yetiştirdiği bir bitki türünün uyuşturucu etkisi olduğunu ve ekiminin yasak olduğunu sanarak, polise yakalanma korkusuyla bu bitkileri imha eder. Oysa bitki, yasaklı listede değildir. Fail, suç işlediğini zannetmiştir; ama gerçekte suç oluşmamıştır.
C. Hukuki Değerlendirme
Putatif suçlarda temel problem, kastın mevcudiyeti ile hukuka aykırılığın yokluğu arasındaki çelişkidir. Fail, suç kastı ile hareket etmiş görünse de, eylemde suçun kanuni unsurları mevcut değildir. Bu durumda, “suçun manevi unsuru” var, fakat “maddi unsuru” yoktur.
Yargıtay kararlarında ve öğretide genel kabul gören görüş şudur:
“Kişi, suç olmayan bir fiili suç olduğunu zannederek işlerse, suç kastı bulunsa bile fiil kanuni tanıma uymadığından dolayı cezalandırılmaz.”
Bu durum, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin (nullum crimen, nulla poena sine lege) bir sonucudur.
D. Hata ile Farkı
Putatif suçta fail, hukuka uygun bir fiili hukuka aykırı sanmaktadır. Oysa klasik hata hallerinde fail, hukuka aykırı bir fiili işlerken onun suç olduğunu fark etmemektedir.
| Kriter | Putatif Suç | Klasik Hata Halleri |
| Gerçek durum | Fiil hukuka uygundur | Fiil hukuka aykırıdır |
| Failin algısı | Fiilin suç olduğunu zanneder | Suç teşkil ettiğini bilmez |
| Ceza sorumluluğu | Suçun unsurları yok → cezasızlık | Kast yoksa → cezasızlık |
| TCK m.30 ile ilişkisi | Doğrudan ilgili değildir | TCK m.30 kapsamındadır |
VI. NORMATİF UNSURLARDA HATA
Ceza hukuku bakımından bazı suç tiplerinde, maddi unsurların yanında hukuki, normatif veya değer yargısına dayalı unsurlar da yer alabilir. Failin bu tür unsurlar hakkında yanılgıya düşmesi, “normatif unsurlarda hata” olarak adlandırılır. Bu hatalar, suçun oluşumunda belirleyici rol oynayabilir.
A. Normatif Unsur Nedir?
Normatif unsurlar, suçu tanımlayan maddi fiilin hukuki veya sosyal değer açısından değerlendirilmesini gerektiren unsurlardır. Failin yalnızca fiziksel fiili bilmesi değil, o fiilin ne anlama geldiğini de kavraması beklenir.
Örnek normatif unsurlar:
- Görevli memur (kamu görevlisine karşı işlenen suçlarda)
- Rızaya dayalı ilişki (cinsel dokunulmazlık suçlarında)
- Mala zilyetlik (hırsızlık suçunda)
- Akrabalık bağı (nitelikli yaralama veya miras hukukuyla ilgili suçlarda)
B. Hata Hali
Failin, normatif bir unsurun varlığı veya yokluğu konusunda yanılgıya düşmesi durumunda kastının varlığı tartışmalı hâle gelir. Fail, hukuki anlamını veya sosyal içeriğini bilmediği bir olguya kastını yönelttiyse, bu durumda kastın oluşup oluşmadığı dikkatle değerlendirilmelidir.
Örnek 1:
Fail, bir kişiye hakaret ederken onun kamu görevlisi olduğunu bilmemektedir. Burada normatif unsur olan “kamu görevlisi” sıfatı hakkında hata söz konusudur. Failin kastı, kamu görevlisine hakaret suçu bakımından oluşmamıştır.
Örnek 2:
Bir kişi, kendisine ait olduğunu sandığı bir çanta içerisindeki eşyaları alır. Oysa çanta başkasına aittir. Fail, zilyetlik durumunu değerlendirmekte hata yapmıştır.
C. Doktrinsel Değerlendirme
Bu tür hataların etkisi, suçun hangi unsuruna ilişkin olduğuna göre değişir:
- Eğer normatif unsur suçun maddi unsurunu oluşturuyorsa, TCK m.30/1 çerçevesinde kastı ortadan kaldırabilir.
- Eğer fail, normatif değerlendirmeyi kaçınılabilir bir şekilde yanlış yapmışsa, kusurluluğu devam eder.
- Ancak normatif hata kaçınılmaz ise ve failin kusurluluğu ortadan kalkıyorsa, TCK m.30/4 kapsamında cezai sorumluluk doğmayabilir.
D. Yargıtay ve Öğreti Yaklaşımları
Yargıtay, özellikle nitelikli suçlarda normatif unsurların failce bilinmemesini kastın yokluğu olarak değerlendirme eğilimindedir. Öğretide ise bu tür hataların bazen maddi unsurda hata, bazen hukuki hata kapsamında değerlendirilebileceği kabul edilir.
Sonuç: Değerlendirme
Normatif unsurlarda hata, hem kastı hem kusuru etkileyebilir. Bu tür hataların hukuki nitelendirilmesi, ceza sorumluluğunu doğrudan etkileyebileceğinden, her somut olayda dikkatle analiz edilmelidir. Özellikle normatif kavramların fail tarafından bilinip bilinmediği, bu bilgisizliğin kaçınılabilir olup olmadığı ve suça ilişkin değerlendirmeyi nasıl etkilediği belirleyici rol oynar.
VII. BİRDEN FAZLA KİŞİYE YÖNELİK HATA (KARMA HATA HALLERİ)
Hukuki ve fiili hata hallerinin uygulamada iç içe geçtiği hâllerde, failin kastı ile gerçekleşen netice arasında çok katmanlı bir uygunsuzluk doğabilir. Özellikle hedef sapması, kişide hata ve yan etkili neticelerin birleşmesiyle ortaya çıkan bu karma hallerin çözümünde, hem suçun manevi unsuru (kastın yöneldiği kişi/nesne) hem de maddi sonucu (fiilen gerçekleşen zarar) dikkate alınmalıdır.
A. Kombine Hatalar – Kavramsal Yaklaşım
Karma hata hallerinde genellikle şu durumlarla karşılaşılır:
- Hedef sapması + kişide hata (aberatio ictus + error in persona)
- Kişide hata + netice yönünden yanılma
- Birden fazla mağdurun etkilenmesi
- Putatif suç ile gerçek suçun iç içe geçmesi
Bu gibi durumlarda failin kastı, suça vücut veren eylemin yöneldiği kişi ve oluşan sonuç bakımından dikkatle incelenmeli, içtima ve kast teorileri birlikte değerlendirilmelidir.
B. Örnek Olaylar ve Çözümleme
Örnek 1: Hedefte sapma ve kişide hata birlikte
Fail, A’yı vurmak istemektedir. Ancak A zannettiği C’ye ateş eder ve mermi sekerek D’ye isabet eder. C’ye yönelik bir kişide hata (error in persona), D’ye yönelik ise hedefte sapma (aberatio ictus) söz konusudur.
Değerlendirme:
- C’ye yönelik kast, aslında A’ya yöneliktir; kastın yöneldiği kişi A’dır → A’ya karşı teşebbüs gündeme gelir.
- D’ye isabet ise failin kastının dışında gerçekleşmiştir → D’ye karşı taksirle yaralama veya öldürme gündeme gelir.
- Failin eylemi, farklı mağdurlara yönelen birden fazla suç doğurmuştur → gerçek içtima hükümleri uygulanır.
Örnek 2: Aynı anda birden fazla kişiye zarar verme
Fail, A’yı öldürmek kastıyla bomba yerleştirir. Patlamada A ölür, B ve C de yaralanır. Failin kastı sadece A’ya yönelmişse, B ve C’ye ilişkin netice dolaylı ve öngörülmeyen bir sonuçtur.
Değerlendirme:
- A için → kasten öldürme
- B ve C için → taksirle yaralama (fail bu sonucu öngörmediği sürece)
- Eğer patlama yerinin etkisi biliniyorsa, dolaylı kast veya olası kast tartışması gündeme gelir.
Örnek 3: Mağdurun niteliği konusunda hata + hedefte sapma
Fail, bir polis memuru olduğunu bildiği A’yı vurmak ister. A zannettiği kişiye (B’ye) ateş eder. Mermi, B’yi sıyırır ve yakındaki C’yi öldürür.
Değerlendirme:
- A’ya yönelik kast, kişide hata nedeniyle B’ye yönelmiştir → B’ye karşı teşebbüs
- C’nin ölümü, hedefte sapma niteliğindedir → C’ye karşı taksirle öldürme
- A’nın kamu görevlisi olması, nitelikli hâli etkiler. Ancak kast A’ya yönelik olduğundan bu durum dikkate alınabilir.
C. Hukuki Sonuçlar – Kastın Yönelimi ve İçtima
Bu tür karma hata durumlarında temel sorun şudur: Failin kastı ile gerçekleşen neticenin ceza hukuku bakımından nasıl örtüştüğü. Bu nedenle:
- Kastın yöneldiği kişi ile neticenin gerçekleştiği kişi ayrılırsa, kast açısından kime yöneldiği tespit edilir.
- Gerçekleşen netice kast kapsamında değilse → taksirle sorumluluk gündeme gelir.
- Aynı fiille birden fazla kişiye zarar verildiyse → içtima hükümleri uygulanır.
| Durum | Suç | Değerlendirme |
| Kast A’ya, sonuç B’ye → sapma | Taksirle B, teşebbüs A | Kast başka, netice başka |
| A zannedilen B’ye isabet → kişide hata | Kasten B’ye | Kast doğrudan isabet edene yönelmiş sayılır |
| Patlama sonucu A ölür, B yaralanır | Kasten öldürme (A), taksirle yaralama (B) | Bilinçli taksir varsa cezai artış gündeme gelir |
D. Genel Değerlendirme
Karma hata hallerinde ceza hukukunun üç temel yapıtaşı birlikte değerlendirilmelidir:
- Kastın yönelimi (fail kimi ya da neyi hedefliyordu?)
- Gerçekleşen netice (ne oldu, kim zarar gördü?)
- İçtima ilişkisi (birden fazla suç doğdu mu?)
Bu analiz ışığında, failin hem manevi durumu hem de fiili netice esas alınarak birden çok suçun oluştuğu ya da suçun nitelikli/eksik şekillerinin oluştuğu sonucuna varılabilir.
VIII. HATA HALLERİNE İLİŞKİN GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
1. Hata Kavramının Önemi
Ceza hukukunda hata, failin kast ettiği davranış ile gerçekleşen netice arasındaki uyumsuzluktan doğar. Failin hukuki veya fiili durumu yanlış algılaması, eylemin hukuki değerlendirilmesinde önemli sonuçlar doğurur. Bu nedenle, hata hallerinin doğru tespiti hem suçun oluşumu hem de cezanın belirlenmesi bakımından kritik öneme sahiptir.
2. Hata Türlerinin Tasnifi
Hata halleri, temel olarak iki ana grupta toplanabilir:
- Fiili Hata (Error in Facto): Failin olayın fiili veya kişisel yönüyle ilgili yanılmasıdır (örneğin, yanlış kişiyi hedeflemek).
- Hukuki Hata (Error in Iure): Failin işlediği fiilin hukuki sonuçları hakkında yanılmasıdır (örneğin, fiilin suç teşkil edip etmediği veya cezanın ağırlığı konusunda yanılma).
Fiili hata kendi içinde:
- Kişide hata (Error in persona): Hedef kişinin yanlış algılanması,
- Nesnede hata (Error in objecto): Suçun maddi unsurunun yanılması,
- Hedefte sapma (Aberratio ictus): Kastın hedefinden sapması
şeklinde alt kategorilere ayrılır.
3. Hata Halinin Sonuçları
- Hata halleri, failin kusur derecesini ve sorumluluğunu etkiler.
- Fiili hata halinde, failin kastı ile netice arasındaki uyumsuzluk cezanın hafifletilmesine veya sorumluluğun sınırlandırılmasına yol açabilir.
- Hukuki hata ise genellikle cezayı kaldıran bir neden olmakla birlikte, bazı durumlarda ceza sorumluluğu devam edebilir (örneğin, ceza yasasında düzenlenen özel hükümler kapsamında).
4. Karma Hata Hallerinin Zorluğu
- Birden fazla hata türünün bir arada veya ardışık olarak ortaya çıktığı karma hata hallerinde, failin kastı ile netice arasındaki ilişki daha karmaşık hale gelir.
- Bu durumlarda, kastın yöneldiği hedef, gerçekleşen netice ve zarar gören kişiler ayrı ayrı analiz edilmelidir.
- Birden fazla mağdur varsa, failin sorumluluğu içtima hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
5. Pratikte Hata Halleri
- Hata halleri genellikle suçun unsurlarının değerlendirilmesinde ortaya çıkar.
- Özellikle hedef sapması, yanlış kişi veya nesneye yönelik hareketlerde ceza hukuku açısından farklı sonuçlar doğurur.
- Bu bağlamda, hakim ve savcıların hata hallerini doğru tespit edip uygun hukuki değerlendirmeyi yapmak için sağlam bilgiye sahip olmaları gerekir.
6. Sonuç
Hata hallerinin ceza hukuku teorisi ve uygulaması açısından önemi büyüktür. Failin niyeti (kastı) ile fiilin neticesi arasında uyumsuzluk bulunması, suçun oluşumu, nitelendirilmesi ve cezanın belirlenmesinde esaslı etkiler doğurur. Hata türlerinin doğru analiz edilmesi, adil yargılanma ilkesinin ve hukuki güvenliğin korunması açısından gereklidir.
Bu nedenle, ceza hukuku müesseseleri ve uygulayıcıları, hata hallerine ilişkin ayrıntılı ve sistematik değerlendirmeler yapmak durumundadır. Ayrıca karma hata durumlarında içtima ve ceza sorumluluğu açısından kapsamlı bir çözümleme zorunludur.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.