
Özel hayatın gizliliğini ihlal
Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.[1]
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
GEREKÇE:
Maddenin birinci fıkrasında, metninde özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır.
İkinci fıkrada, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler, örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.
6352 sayılı Yasa ile yapılan Değişikliğin GEREKÇESİ
Madde ile, Türk Ceza Kanununun 134 üncü maddesinde yer alan hapis cezaları, caydırıcılıklarının sağlanması ve etkin olması bakımından artırılmaktadır. Ayrıca, maddenin ikinci fıkrasında yer alan, özel hayatın gizliliği kapsamında koruma altına alınan görüntü veya seslerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması hâlinde cezanın artırılmasına ilişkin hüküm kaldırılmaktadır. Bunların yanında, maddenin ikinci fıkrasına, “görüntü veya sesleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “hukuka aykırı olarak” ibaresi eklenmektedir.
Bilindiği üzere, haberleşmenin gizliliği mutlak değildir. Haberleşme içerikleri, belirli hallerde, haberleşen kişilerin bilgisi veya rızası olmasa da hukuka uygun olarak öğrenilebilmektedir.
Anayasanın 22 nci maddesine göre; “millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı” ile veya “yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri” ile haberleşme içerikleri öğrenilebilir; yani bu hâllerde artık haberleşmenin gizliliğinden söz edilemez. İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmesinin 8 inci maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesi uyarınca, bir suç nedeniyle yapılan soruşturma veya kovuşturmada koruma tedbiri olarak şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla haberleşmesi kayda alınabilmekte ve dinlenebilmekte; 140 ıncı maddesi uyarınca da “teknik araçlarla izleme” yöntemiyle şüpheli veya sanığın katıldığı alenî olmayan konuşmalar dinlenebilmekte ve kayda alınabilmektedir. Bu koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında kişilerin özel hayatına ilişkin konuşmalar ve hatta görüntüler de dinlenebilmekte ve kayda alınabilmektedir.
Kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin, bilgisi dışında hukuka uygun olarak izlenebildiği, dinlenebildiği ve kayda alınabildiği bu durumlarda, dinleme ve kayda alma fiiline münhasır olarak herhangi bir suçun oluştuğundan söz edilemeyecektir.
Ancak, bu içeriklerden bir kısmı, soruşturma dosyasına konularak soruşturmanın süjelerinin bilgisine ve bilahare iddianame kabul edildikten sonra da kamunun bilgisine açık hale gelmektedir. Bu gibi durumlarda ikinci fıkrada tanımlanan suçun oluşmayacağı muhakkaktır.
Belirtilen hususlara açıklık getirmek amacıyla, fıkra metnine “hukuka aykırı olarak” ibaresi eklenmiştir. Bu değişiklik karşısında, söz konusu suçun oluşabilmesi için, ifşa fiilinin hukuka aykırı olduğunun fail tarafından bilinmesi gerekmektedir; yani bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilecektir.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Bu maddenin karşılığı bulunmamaktadır.
AÇIKLAMALAR
TCK m.134 Kapsamında Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu: Hukuki ve Uygulamalı Bir İnceleme
1. Giriş
Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi, bireyin özel hayatının gizliliğini koruma amacını taşıyan temel ceza normlarından biridir. Modern toplumlarda bireyin mahremiyetine yapılan müdahaleler teknolojik gelişmelerle birlikte çeşitlenmiş ve yoğunlaşmıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda özel hayatın gizliliği, yalnızca kişisel alanın değil, bireyin tüm manevi varlığının bir parçası olarak hukuki koruma altına alınmıştır. TCK m.134, bu gizliliğin ihlali hallerine yönelik cezai yaptırımlar öngörmektedir.
2. Suçun Kanuni Dayanağı ve Normatif Yapısı
2.1. Kanuni Düzenleme
TCK m.134, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçunu iki fıkrada düzenlemektedir. Birinci fıkrada genel olarak özel hayatın gizliliğini ihlal eylemleri ve görüntü/ses kaydı suretiyle işlenen ihlaller düzenlenirken, ikinci fıkrada bu görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı mülga TCK döneminde benzer bir düzenleme mevcut olmayıp, bu tür eylemler kabahat kapsamında değerlendirilmekteydi.
2.2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasal Dayanak
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20. maddesi bireyin özel hayatına saygı hakkını güvence altına alır. Bu anayasal güvence, TCK m.134 ile ceza hukuku düzleminde somutlaşmakta ve bireylerin mahremiyet alanı cezai koruma altına alınmaktadır.
3. Suçun Koruduğu Hukuki Değer
TCK m.134 ile korunan hukuki yarar, bireyin özel hayatının gizliliği hakkıdır. Bu hak, bireyin başkaları tarafından bilinmesini istemediği alanlarının – örneğin cinsel hayatı, sağlık durumu, manevi dünyası – korunması amacını güder. Kişilik haklarının temel bir parçası olan bu hak, kişinin özgürlük alanı içinde özel bir yeri haizdir.
4. Suçun Maddi Unsurları
4.1. Fail
TCK m.134 suçunun faili herkes olabilir. Fail açısından özel bir nitelik aranmaz. Ancak m.137’ye göre kamu görevlisinin görevi dolayısıyla bu suçu işlemesi veya meslek kolaylığı ile işlenmesi hâlinde ceza artırılacaktır.
4.2. Mağdur
Bu suçun mağduru da herkes olabilir. Ancak yalnızca gerçek kişiler mağdur olabilir; tüzel kişilerin özel hayatı olamayacağından bu suçun mağduru olmaları mümkün değildir. Ayrıca mağdurun sağ ve doğmuş olması gerekir. Doğmamış çocuklar veya ölüler doğrudan mağdur sayılamaz; ancak yakınları suçtan zarar gören sıfatıyla koruma görebilir.
4.3. Suçun Konusu: Özel Hayat ve Sınırları
Özel hayat kavramı soyut, göreceli ve dinamik bir kavramdır. Kimi zaman fiziksel bir mekân (örneğin yatak odası, banyo) kimi zaman da kişisel bilgiler (örneğin sağlık durumu, duygusal ilişkiler) özel hayat kapsamında değerlendirilir. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, özel hayat sadece dört duvar arasındaki mahremiyet değil, aynı zamanda toplum içinde bile bireyin dikkat çekmeden hareket etme hakkını da kapsar.
Özel Hayatın Alanları:
- Giz Alanı: Yalnızca kişi veya en yakın çevresi tarafından bilinen, örneğin cinsel hayat, çıplaklık, tuvalet gibi mahrem durumlar.
- Özel Alan: Yakın çevreyle paylaşılan; aile ilişkileri, günlük yaşam pratikleri.
- Kamusal Alan: Kişinin herkesle paylaştığı, özel hayatın dışında kalan alandır.
Bu ayrım, somut olaylarda suçun oluşup oluşmadığının belirlenmesi bakımından kritik önem taşır.
4.4. Hareket Unsuru
a) Gizliliği İhlal (m.134/1 ilk cümle):
Herhangi bir teknik araç kullanılmaksızın, çıplak gözle izleme, dinleme, gözetleme gibi eylemlerle özel hayatın ihlali durumudur. Bu fiillerin suç teşkil etmesi için failin özel bir gayretle bu alanı ihlal etmesi gerekir.
b) Görüntü veya Ses Kaydı (m.134/1 ikinci cümle):
Gizli alanın ses veya görüntüsünün teknik araçlarla kayda alınmasıdır. Burada önemli olan, görüntü ya da sesin kayıt cihazına sabitlenmesidir. Görüntü/sesin tanınabilirliği tartışmalı olmakla birlikte, belirli ölçüde anlaşılırlık taşıyan kayıtlar suçun oluşması için yeterlidir.
c) İfşa Eylemi (m.134/2):
Özel hayata ilişkin ses veya görüntülerin hukuka aykırı şekilde başkalarına yayılması veya paylaşılmasıdır. Görüntü ya da seslerin ifşa edilmeden önce de gizli niteliğini koruyor olması gerekir.
5. Yargıtay Uygulaması
Yargıtay kararları, özel hayatın kapsamının belirlenmesinde oldukça geniş bir yorumu benimsemektedir. Özellikle kamuya açık alanlarda bile “kalabalıkta tanınmazlık” ilkesine dikkat çekilmiş, bir kişinin kamuya açık alanda olması nedeniyle her türlü mahrem bilginin kaydının hukuka uygun olamayacağı vurgulanmıştır. Ayrıca, özel hayatın gizliliği yalnızca mekânsal değil, bağlamsal olarak da değerlendirilmelidir.
6. Hukuka Aykırılık ve İzin Verilebilir Müdahale Sınırı
Her özel hayat müdahalesi suç teşkil etmez. Kamu yararı, rıza, hukuka uygunluk nedenleri bu suçu ortadan kaldırabilir. Örneğin kamuya mal olmuş bir kişinin siyasi faaliyetlerinin izlenmesi ve kamuoyu ile paylaşılması belli şartlar altında hukuka uygun kabul edilebilir. Ancak bu kişilerin dahi tamamen özel nitelikli yaşam alanları hukuken korunmaktadır.
7. Suçun Hukuki Nitelendirmesi ve İçtihatlar Işığında Değerlendirme
TCK m.134 suçu hem soyut hem de uygulaması bakımından karmaşık bir suç tipidir. Suçun oluşması için:
- Gizli tutulmak istenen özel bir yaşam olayına yönelik eylem,
- Bu eylemin mağdurun iradesi dışında gerçekleştirilmesi,
- Fiilin belirli bir mahrem alanı hedef alması ve
- Özel bir çabanın varlığı
gerekmektedir.
Yargıtay kararları, bu kriterleri olayın fiziki ve sosyal bağlamıyla birlikte değerlendirmekte ve her somut olayın kendi özelinde çözümlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
8. Sonuç
TCK m.134 ile bireyin özel hayatının gizliliği, ceza hukuku yoluyla korunmakta, özel hayat alanına yönelik izinsiz müdahaleler cezai yaptırımlarla karşılık bulmaktadır. Bu suç tipi, bireyin kişisel özgürlüğü, mahremiyeti ve onurunu korumaya yönelik temel bir araçtır. Gelişen dijital çağda bu korumanın daha da önem kazandığı açıktır. Ancak uygulamada hem kavramsal sınırların hem de teknik kriterlerin dikkatle belirlenmesi, bireyin anayasal hakları ile kamu yararı arasındaki hassas dengenin gözetilmesi büyük önem taşımaktadır.
[1] 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanunun 81 inci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para” ibaresi “bir yıldan üç yıla kadar hapis” ve “cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” ibaresi ise “verilecek ceza bir kat artırılır” şeklinde değiştirilmiştir.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.
