
Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat
Koruma tedbirleri nedeniyle haksız şekilde yakalanan veya tutuklanan kişiler, uğradıkları maddi ve manevi zararları Devletten tazmin edebilir. Bu tazminat hakkı, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında detaylı şekilde düzenlenmiş olup, hem maddi hem de manevi zararların karşılanmasını amaçlar.
Haksız Tutuklama ve Tazminat Hakkı
CMK’nın 141. maddesi uyarınca,
Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını,
Devletten maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, kişinin malvarlığında uğradığı gerçek kayıpların karşılanmasını hedefler. Haksız tutukluluk sırasında;
- Gelir kaybı,
- İşten uzak kalma,
- Hukuka aykırı işlemler nedeniyle oluşan giderler,
maddi zarar kapsamında değerlendirilir. Örneğin, tutuklandığı tarihte emekli olan ve emekli olduğu dönemde bilgi birikimi ve tecrübesi nedeniyle çalıştığını beyan eden bir kişi, tutuklu kaldığı süre için belge sunmasa dahi net asgari ücret üzerinden gelir kaybı tazminatı alabilir.
Örnek: Davacının tutuklu kaldığı süre, net asgari ücret üzerinden hesaplanarak maddi tazminat belirlenir. Eğer davacı çalıştığı işyeri veya serbest meslek kazancı için belge sunabiliyorsa, bu gelirler esas alınır.
Manevi Tazminat
Manevi tazminat ise, kişinin özgürlüğünden mahrum kalması, yaşadığı stres, itibar kaybı ve psikolojik etkiler nedeniyle verilir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken:
- Tutukluluk süresi,
- Kişinin sosyal ve ekonomik durumu,
- Toplumsal konumu,
- İşlenen suçun niteliği,
gibi kriterler göz önünde bulundurulur. Örneğin, emekli ve toplumda saygın bir konumda olan bir kişinin uzun süre tutuklu kalması durumunda, manevi tazminat miktarı daha yüksek belirlenebilir.
Tazminat Talebinde Bulunma Koşulları
CMK 142. maddeye göre:
- Tazminat talebi, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
- Maddi zararlar, belge ve delillerle kanıtlanmalıdır,
- Mahkeme, gerekli gördüğünde bilirkişi atayabilir ve araştırma yapabilir,
- Tazminat kararları duruşmalı olarak verilir ve istinaf yoluna başvurulabilir.
Uzman Ceza Avukatının Önemi
Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davaları, hukuki bilgi ve deneyim gerektirir. Uzman bir ceza avukatı, aşağıdaki süreçlerde kritik rol oynar:
- Tutukluluk süresi ve gelir kaybının hesaplanması,
- Maddi ve manevi zararların belgelenmesi,
- Mahkeme sürecinde savunma stratejilerinin oluşturulması,
- İstinaf ve temyiz süreçlerinde temsil.
Profesyonel destek, tazminat miktarının hakkaniyetli ve maksimum düzeyde belirlenmesini sağlar.
Sık Sorulan Sorular (SSS)
1. Haksız tutuklamada maddi tazminat ne zaman ödenir?
Kararın kesinleşmesinden ve idari başvuru sürecinin tamamlanmasından sonra, tazminat davacının banka hesabına 30 gün içinde ödenir.
2. Tutukluluk süresinde gelir kaybı nasıl hesaplanır?
Davacı çalışıyorsa maaş bordrosu veya gelir belgeleri, serbest meslek sahibi ise vergi kayıtları ve meslek kuruluşu verileri esas alınır. Belgeler yoksa net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılır.
3. Manevi tazminat neye göre belirlenir?
Tutukluluk süresi, toplumsal konum, suçun niteliği, sosyal ve ekonomik durum gibi faktörler dikkate alınır.
4. Emekli bir kişi tazminat alabilir mi?
Evet, tutukluluk süresi için net asgari ücret üzerinden maddi tazminat ve manevi tazminat alabilir.
5. Tazminat davası hangi mahkemede açılır?
Ağır ceza mahkemesi veya Tazminat Komisyonu görevlidir.
Sonuç
Koruma tedbirleri nedeniyle haksız şekilde tutuklanan kişiler, maddi ve manevi tazminat hakkına sahiptir. Tutukluluk süresinde gelir kaybı ve sosyal itibar kaybı esas alınarak belirlenen tazminat, adaletin ve hakkaniyetin sağlanmasında önemli bir araçtır. Uzman ceza avukatı ile süreç yönetimi, tazminat hakkının doğru ve eksiksiz kullanılmasını garanti eder.
Yargıtay Görüşü (Ceza Genel Kurulu 2021/216 E., 2025/12 K.)
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konularına İlişkin Hukuki Açıklamalar
Haksız ve hukuka aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi, ülkemizde ilk kez 1961 Anayasası’nın 30. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede yakalama ve tutuklamanın hangi hâllerde söz konusu olacağı açıklandıktan sonra; “Bu esaslar dışında işleme tâbi tutulan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.” hükmü yer almıştır.
Anayasa’da yer alan bu düzenleme doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinde yedi bent hâlinde, tazminatı gerektiren durumlar ayrıntılı olarak belirtilmiş, 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 8. bendinde yer alan aynı tür suçtan mahkûm olanlar, itiyadi suçlular ve suç işlemeyi meslek veya geçinme vasıtası hâline getirenlerin tazminat isteyemeyeceklerine ilişkin hüküm 10.01.1991 tarihli ve 3696 sayılı Kanun ile kaldırılmıştır.
Haksız yakalanan ve tutuklanan kimselere tazminat ödenmesi esası 1982 Anayasası’nda da sürdürülmüş, 19. maddede yakalama ve tutuklama şartlarına işaret edildikten sonra anılan maddenin son fıkrasında; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu hüküm 17.10.2001 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile; “Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde de kişilerin özgürlüğünün hangi hâllerde sınırlandırılabileceği belirlenmiş, maddenin son fıkrasında bu şartlara aykırı davranılması durumunda mağdur olan herkesin tazminat istemeye hakkı olduğu esası kabul edilerek, kişilerin keyfî olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 18. maddesi ile 466 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, CMK’nın Yedinci Bölümü’nde, “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” ana başlığı altındaki 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir.
Bu kapsamda CMK’nın “Tazminat istemi” başlıklı 141. maddesi şöyledir;
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”
Maddi tazminat ile davacıların mal varlığında meydana gelen somut bir azalma ya da kazanç kaybı gibi masrafların karşılanması amaçlanırken, manevi tazminat ile kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi düşünülmektedir.
Maddi tazminatın konusu, hukuka aykırı bir koruma tedbirine maruz kalan kişilerin uğradıkları maddi zararlardır. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında karşılanması gereken maddi zarar; mal varlığının aktif değerlerinde meydana gelen azalma veya pasifinde, başka bir anlatımla borçlarında artma şeklinde oluşabilir.
Maddi tazminatın esasını oluşturan mal varlığında meydana gelen azalma veya gelir kaybının tespitinde objektif ölçü ve belgelere dayanılmalı, kişinin gözaltına alınması ya da tutuklanmasından önceki işine bakılmalıdır. Davacı işçi ya da memursa çalıştığı yerden, serbest meslek çalışanı ise ilgili meslek kuruluşundan sorulup, vergi kayıtları da incelenerek, sağlık durumu, çalıştığı işin niteliği, hafta sonu, dini ve milli bayramlarda çalışıp çalışmadığı araştırılıp sonucuna göre gerekirse bilirkişi marifetiyle maddi kaybı hesaplanmalıdır.
Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat talebinde bulunulabilmesi için, zarar ile haksız işlem arasında uygun illiyet bağı bulunması, zararın da hukuka uygun bir gelire ilişkin olması gerekmektedir. Örneğin tefecilik yapan ya da kumar oynayan birisinin, tutuklu kaldığı günler için belirtilen yollarla elde edeceği kazançtan yoksun kaldığını ileri sürerek açacağı tazminat davası kabul edilmeyecektir.
Herhangi bir işte çalışmayan kişilere verilecek maddi tazminatın hesaplanmasında gözaltında ya da tutuklu kaldıkları dönemdeki net asgari ücret göz önünde bulundurulmalı, serbest meslek sahibi olanların ne kadar kazanç elde ettikleri vergi dairesi veya ilgili meslek kuruluşundan sorulmalı, belli bir işyerinde çalışmayan, dolayısıyla aldıkları ücret ya da maaşı belirli olmayan kişilerin ise tarım veya sanayide çalışıp çalışmadıkları araştırılıp, bu alandaki asgari ücret üzerinden tazminat hesaplanmalıdır.
Tazminat hukukunun koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarında da tatbiki gereken genel prensipleri uyarınca, davacının dava dilekçesinde uğradığını ileri sürdüğü tüm zararlarının niteliğini, miktarını ve buna ilişkin delillerini açıkça göstermesi gerekmektedir. Davacı, maddi kaybının belirlenebilmesi bakımından herhangi bir işte çalışıyorsa buna ilişkin maaş bordrosu ve benzeri bilgi ya da belgelerini ibraz etmeli, varsa tanıklarını göstermelidir.
Nitekim öğretide; “Yasa dışı yakalanan veya tutuklanan kimsenin mesleki uğraşısına göre uğrayacağı her türlü maddi kayıplarını maddi zarar olarak tarif edebiliriz. Bu zararın tespit edilmesindeki ölçüler objektif ölçülerdir. Örneğin, ticaret ya da tarımla uğraşan kimselerin uğrayacağı kazanç kayıplarını maddi zarar olarak sayabiliriz. Zararların saptanmasındaki ölçü, sübjektif takdir yerine belirli ölçü ve belgelerdir. Ödenecek maddi zarar, gerçek zararın karşılığı olacak, delillerle kanıtlanacak, gerektiğinde bilirkişiye tespit ettirilecektir. ‘Tutuklanmasaydım şu şekilde bir iş tasavvur ediyordum, sağlayacağı kâr şu oranda olacaktı’ şeklindeki soyut istekler karşılanmayacaktır.” (M. Naci Ünver-A. Mümin Kavalalı, Yasa Dışı Yakalanan Veya Tutuklananlara Tazminat Verilmesi, Kazancı Yayınevi, İstanbul 1990, s. 42-43) “Maddi zarar, haksız olarak yakalanan veya tutuklanan kimselerin, yakalama ve tutuklama süresinde uğradıkları gelir kaybıdır. Ayrıca haksız işlem nedeniyle yaptıkları giderlerin de maddi zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Avukat ücreti ve yol giderleri maddi zarar hesabında göz önüne alınır. Yakalanan veya tutuklanan kişi işçi ve memur gibi ücretli birisi ise, net ücret kaybı maddi zarar sayılır. Ancak kişi tekrar görevine iade edilmesi nedeniyle tüm ücret ve haklarını alacaksa, kendisine maddi tazminat ödenmez. Böyle bir durum yoksa belli bir işyerinde çalışan işçilerin hafta ve resmi tatillerde de çalışıp çalışmadıkları araştırılarak net gelir kaybının saptanması gerekir. Belirli bir iş yerine bağlı olarak çalışmayan işçiler için tarım veya sanayide çalışıp çalışmadıkları araştırılarak, tarım veya sanayi asgari ücreti üzerinden tazminata hükmolunur. Hafta ve bayram tatilleri hesaba dâhil edilmez. Brüt asgari ücretten vergi düşülerek hesap yapılması gerekir. İşsizlere de net asgari ücretten tazminat ödenir. Serbest meslek sahibi olanların, daha önce ne kadar kazanç sağladığı vergi dairesi veya meslek kuruluşu gibi yerlerden sorularak veya gerekirse bilirkişi dinlenerek gelir kaybının saptanması ve buna göre tazminata hükmedilmesi gerekir. Maddi zarar kişinin yakalandığı ya da tutuklandığı tarihten serbest bırakıldığı güne kadar olan gelir kaybıdır.” (Osman Yaşar-Cengiz Otacı, Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, 6. Baskı, c. 2, s. 1684) “Tazminat talebinde bulunan davacının sigorta, vergi gibi kaydı olması halinde ilgili kurumdan gerekli belgelerin getirtilerek gözaltı veya tutuklulukta geçen süre içindeki net gelir kaybının, çalıştırdığı iş yerinin tutukluluk süresinde faaliyetine devam edip etmediği gözetilerek hesaplanması, davacının herhangi bir kaydı olmaksızın çalıştığının belirlenmesi halinde, net asgari ücret üzerinden hesaplanarak bir miktarın maddi tazminat tayini gerekir.” (Hülya Poyraz Giyik, Kanun Dışı Yakalama, Tutuklama, Arama Ve El Koymaya İlişkin Tazminat Davaları, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 71) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Gelir ve tutuklu kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybı konusunda itibar edilecek herhangi bir belge ibraz edilememesi hâlinde, davacının tutuklu kaldığı döneme ilişkin olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 16 yaşından büyükler için belirlenen net asgari ücret miktarı üzerinden hesaplanacak maddi tazminata hükmedilir. Davacının, koruma tedbirlerinin uygulandığı tarihten önce, örneğin tutuklanmadan önce emekli olması hâlinde, tutuklu kalınan süre hizmetten sayılmaz. Dolayısıyla, tutukluluk süresinin hizmet süresi kapsamında değerlendirilmek suretiyle bu nedenle uğranılan kaybın maddi tazminat kapsamına dâhil edilmesi söz konusu değildir. Fakat emekli olan davacının, tutuklu kaldığı süre için net asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanacak miktar gelir kaybı kapsamında değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda emekli olan kişinin başka bir işte daha çalışabileceği dikkate alınarak çalışamamaktan kaynaklı kendisine maddi tazminat ödenecektir.
Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairelerinin istikrar kazanmış kararları da bu yönde olup, Dairenin 02.03.2020 tarihli ve 2370-2163 sayılı kararında; “Davacının tutuklandığı tarihten önce emekli olduğunun anlaşılması karşısında, tutuklu kaldığı süre için Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca belirlenen asgari ücret tutarı üzerinden hesap edilecek miktarın maddi tazminat olarak hükmolunma gerektiği” 06.06.2022 tarihli ve 839-4424 sayılı kararında; “Davacının cezaevinde iken emekli edildiği, tutuklu olmasaydı emekli iken başka bir işte çalışabileceği göz önünde bulundurularak, davacının, emekli olduğu tarih ile tahliye edildiği 09.10.2013 tarihine kadar geçen süreye karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 16 yaşından büyükler için belirlenen net asgari ücret miktarları üzerinden hesaplanacak miktarın emeklilik tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesi gerektiği” 14.06.2021 tarihli ve 13728-4818 sayılı kararında; “Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davacının hakkında başlatılan soruşturma üzerine tutuklanmadan önce 15.09.2011 tarihinde emekli olduğu, Dairemizce UYAP’tan alınan SGK kayıtlarına göre de davacının 15.09.2011 tarihinde emekli olduğunun görülmesi karşısında, tutuklu olmasaydı emekli iken başka bir işte çalışabileceği göz önünde bulundurularak, emekli olduğu tarih ile tahliye edildiği tarihe kadar geçen süreye karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 16 yaşından büyükler için belirlenen net asgari ücret miktarları üzerinden hesaplanacak miktarın gelir kaybı olarak ödenmesine karar verilmemesinin kanuna aykırı olduğu” vurgulanmıştır.
Manevi tazminat ise kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden mahrum kalması nedeniyle duyduğu elem, keder, ıstırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yönelik olup tümüyle giderilmesi imkânsız ise de belirlenecek manevi tazminat kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olacaktır. Bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin ceza infaz kurumunda kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklamanın şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
1. Davacı lehine maddi tazminata hükmolunmasının mümkün olup olmadığı;
Tutuklandığı tarihte emekli olan ve emekli olduğu dönemde de bilgi birikimi ve tecrübesi nedeniyle çalıştığını beyan eden davacının, tutuklu olmasaydı emekli iken başka bir işte çalışabileceği ve tutuklu kaldığı döneme ilişkin kazanç kaybı konusunda bir belge sunmamış olması göz önüne alındığında, hakkaniyet ilkesi gereği davacının tutuklu kaldığı süre için net asgari ücretin tamamı üzerinden hesaplanacak miktarın gelir kaybı kapsamında maddi tazminat olarak belirlenmesi gerekmektedir.
2. Hükmolunan manevi tazminatın fazla tayin edilip edilmediği ;
1947 doğumlu, evli, iki çocuklu ve… rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olan, Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren menetmeye teşebbüs suçundan 3 yıl 4 ay 8 gün tutuklu kaldıktan sonra bu suçtan beraat eden davacının sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu ve ceza infaz kurumunda kaldığı süre ile müsnet suçun niteliği, tutuklamanın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve haksız tutukluluğun gerçekleştiği tarihteki paranın satın alma gücü de göz önüne alındığında, davacı lehine hükmolunan 400.000 TL manevi tazminatın makul olmayıp fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.