
Suç üstlenme
Madde 270- (1) Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir.
Suç uydurma
Madde 271- (1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.
İftira
Madde 267- (1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.
(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
(5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; (…)[100] hükmolunur.
(6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
(7) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 17/11/2011 tarihli ve E.: 2010/115, K.: 2011/154 sayılı Kararı ile.)
(8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.
(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.
Fikri içtima
Madde 44- (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.
Suç Üstlenme ve Suç Uydurma: Hukuki Ayrım ve Uygulama Örnekleri
Ceza hukuku, suçların tanımlarını belirlerken önemli bir ayrım yapar: suç üstlenme ve suç uydurma. Türk Ceza Kanunu (TCK), bu iki suç türünü farklı maddelerde ele almakta ve her birinin hukuki sonucu da farklı olmaktadır. Ancak uygulamada bu iki suç arasında sınır çizmek bazen zor olabilmektedir. Bu yazıda, TCK’nın 270. maddesinde yer alan suç üstlenme ve TCK’nın 271. maddesinde yer alan suç uydurma arasındaki farkları, bu suçların nasıl oluştuğunu ve somut bir olayda nasıl uygulanması gerektiğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Suç Üstlenme ve Suç Uydurma Arasındaki Temel Farklar
Suç Üstlenme (TCK 270/1), “Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir...” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin gerekçesi ise “Madde metninde suç üstlenme suçu tanımlanmıştır. Kişi, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle, bildirimde bulunmuş olabilir. Bu durumda, suç üstlenme suçu oluşur…” şeklinde açıklanmıştır. Suç üstlenme suçu, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak bir suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi suretiyle işlenmektedir. Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir. Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir.
- Özellikleri:
- Suç gerçekte işlenmemiş olabilir.
- Fail, suçu kendisinin işlediğini veya suça katıldığını iddia eder.
- Suç üstlenme durumunda, fail yalnızca kendisiyle ilgili suç işlediğini bildirir.
Suç Uydurma (TCK 271/1) ise, “İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Bu suç, belirli bir kimseye isnat yöneltilmeden, işlenmediği bilinen bir suçun yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar edilmesi veya işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerinin soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurulması suretiyle işlenmektedir. İhbar veya uydurma hareketlerinin gerçekleştirilmesi ile tamamlanan bu suçun iki tür işleniş biçimi bulunmakta olup fiilin, ihbar suretiyle işlenmesine şekli suç uydurma, delil veya emarelerini uydurmak suretiyle işlenmesine ise maddi suç uydurma denilmektedir. Söz konusu suçun unsurlarını; işlenmemiş bir suçun olması, suç duyurusunun kanuni tipte belirtilen makamlara yapılması ve uydurulan suçun belli bir kimseye isnat edilmemesi olarak saymak mümkündür.
- Özellikleri:
- Fail, işlenmediğini bildiği bir suç hakkında bilgi verir.
- İhbar edilen suç, belirli bir kişiye isnat edilmez.
- Uydurma suç delillerinin soruşturmayı başlatmaya yönelik olması gerekir.
Fikri İçtima
TCK’nın hazırlanmasında “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır” ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnaları ise 5237 sayılı Kanun’un “Suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde düzenlenmiştir.
765 sayılı Kanun’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde hâlinde ve Kanun’un 79. maddesinde düzenlenmiş iken, TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin ikinci fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun’un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima TCK’nın 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde non bis in idem kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, Erime sistemini benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Bu bağlamda, tek fiil veya bir fiilden ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlâl edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki tek bir fiil i oluşturmaktadır.
TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Nitekim aynı Kanun’un 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir.
Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir.
Görüldüğü gibi kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi hâlinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir.
Şüpheli/Sanık ve Mağdur/Müşteki Açısından Alınması Gereken Önlemler
Şüpheli/Sanık İçin Önemli Hususlar
- Savunma Hakkı: Suç üstlenme veya suç uydurma suçlarından suçlanan bir sanık, savunma hakkını etkin şekilde kullanmalıdır. Sanığın, suçlamalarla ilgili gerçeği çarpıtan beyanlar verdiği kabul edildiğinde, savunma yapma hakkı oldukça önemlidir.
- Avukat Yardımı: Suç üstlenme veya suç uydurma suçları, karmaşık hukuki nitelikler taşır. Bu nedenle, sanığın alanında uzman bir ceza avukatı ile çalışması gereklidir. Avukat, sanığın beyanlarının doğru şekilde mahkemeye yansıması ve en iyi savunmanın yapılması için gereken yardımı sağlar.
- Fikri İçtima Değerlendirmesi: Fikri içtima söz konusu olduğunda, sanığın birden fazla suçtan cezalandırılması yerine yalnızca en ağır cezanın verilmesi gerektiğini unutmamak önemlidir.
Mağdur/Müşteki İçin Önemli Hususlar
- Delil Toplama: Mağdur veya müşteki, kendisine yönelik gerçeğe aykırı beyanlar ile karşılaştığında, olayı yetkili makamlara bildirmeli ve delil toplama sürecini başlatmalıdır. Yalnızca beyanla sınırlı kalmamak, şüpheli hakkında güçlü delillerin birikmesi önemlidir.
- Hukuki Yardım Alınması: Gerçeğe aykırı beyanlar, mağdur açısından mağduriyet yaratabilir. Bu durumda, mağdurun bir ceza avukatı ile görüşmesi, yasal haklarını koruma açısından kritik olacaktır.
Sıkça Sorulan Sorular
1. Suç üstlenme ve suç uydurma arasındaki fark nedir?
Suç üstlenme, sanığın gerçeğe aykırı olarak kendisinin işlediğini iddia ettiği bir suçu yetkili makamlara bildirmesiyle oluşur. Suç uydurma ise işlenmediğini bildiği bir suç hakkında yanlış ihbarda bulunulmasıdır.
2. Suç üstlenme suçu ile suç uydurma suçunun cezaları nedir?
Suç üstlenme suçu, TCK’nın 270/1 maddesi uyarınca iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırken, suç uydurma suçu, TCK’nın 271/1 maddesi uyarınca üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
3. Fikri içtima nedir ve nasıl uygulanır?
Fikri içtima, tek bir fiil ile birden fazla farklı suçun işlenmesi durumunda en ağır ceza ile cezalandırılmayı öngörür. Yani, bir fiil ile birden fazla suç işlendiğinde, en ağır suç için ceza verilir.
4. Sanık, avukatla nasıl iletişim kurmalı?
Sanık, suçlamalarla ilgili doğru savunmalar yapabilmek için bir ceza avukatı ile çalışmalıdır. Ceza avukatı, sanığın haklarını koruyarak en iyi şekilde savunmasını sağlar.
Sonuç
Suç üstlenme ve suç uydurma arasındaki farklar, ceza hukuku açısından oldukça önemlidir. Sanığın, başkalarının azmettirmesi sonucunda bir kişiyi öldürdüğüne yönelik gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde; katılanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamaya yönelik tek bir ifade niteliğinde olduğu hususu göz önünde bulundurulduğunda, bu beyanların hukuki anlamda tek bir fiil olarak kabul edilmesi, bu bağlamda da işlediği bir fiil ile TCK’nın 270/1. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçu ile aynı Kanun’un 267/1 ve 43/2. maddelerinde düzenlenen zincirleme şekilde işlenen iftira suçunun oluşmasına sebebiyet veren sanığın TCK’nın 44/1. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri uyarınca bunlardan en ağır cezayı gerektiren zincirleme şekilde işlenen iftira suçundan cezalandırılması gerekir. Bu suçların hangi maddeler çerçevesinde değerlendirileceği, özellikle fikri içtima durumlarının varlığı, hukuki sonuçları etkileyebilir. Hem şüphelilerin hem de mağdurların bu süreçte alanında uzman bir ceza avukatı ile hukuki destek alması, en doğru ve etkili sonuçları elde etmek için gereklidir.
Yargıtay Kararları
– Sanığın, … (…) isimli şahsı öldürdüğüne yönelik gerçeğe aykırı beyanının TCK’nın 270/1. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunu mu yoksa aynı Kanun’un 271/1. maddesinde düzenlenen suç uydurma suçunu mu oluşturduğu
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, “Suç üstlenme” başlığıyla düzenlenen 270. maddesi; “Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesi ise “Madde metninde suç üstlenme suçu tanımlanmıştır. Kişi, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle, bildirimde bulunmuş olabilir. Bu durumda, suç üstlenme suçu oluşur…” şeklinde açıklanmıştır.
Suç üstlenme suçu, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak bir suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi suretiyle işlenmektedir. Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir. Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir.
Suç uydurma suçu ise Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde yer alan 271. maddesinde; “İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Bu suç, belirli bir kimseye isnat yöneltilmeden, işlenmediği bilinen bir suçun yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar edilmesi veya işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerinin soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurulması suretiyle işlenmektedir. İhbar veya uydurma hareketlerinin gerçekleştirilmesi ile tamamlanan bu suçun iki tür işleniş biçimi bulunmakta olup fiilin, ihbar suretiyle işlenmesine şekli suç uydurma, delil veya emarelerini uydurmak suretiyle işlenmesine ise maddi suç uydurma denilmektedir. Söz konusu suçun unsurlarını; işlenmemiş bir suçun olması, suç duyurusunun kanuni tipte belirtilen makamlara yapılması ve uydurulan suçun belli bir kimseye isnat edilmemesi olarak saymak mümkündür.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Yerel Mahkemece sanığın, … (…) isimli şahsı öldürdüğüne yönelik Cumhuriyet savcısına gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu kabul edilen olayda;
Suç üstlenme suçunda failin üstlendiği suçun gerçekte hiç işlenmemiş bir fiile ilişkin de olabileceği ve suç uydurma suçunda herhangi bir şahsın fail olarak gösterilmesi söz konusu değil iken suç üstlenme suçunda failin şüpheli olarak kendisini bildirmesi gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; … (…) isimli şahsı öldürdüğüne yönelik Cumhuriyet savcısına gerçeğe aykırı beyanda bulunan sanığın eyleminin TCK’nın 270/1. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
B- Sanığın iddianameye konu beyanlarının bir bütün hâlinde tek bir fiil oluşturup oluşturmadığı, bu bağlamda sanığın TCK’nın 44. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 267/1 ve 43/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerekip gerekmediği
1. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
TCK’nın hazırlanmasında “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır” ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnaları ise 5237 sayılı Kanun’un “Suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde düzenlenmiştir.
765 sayılı Kanun’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde hâlinde ve Kanun’un 79. maddesinde düzenlenmiş iken, TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin ikinci fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun’un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima TCK’nın 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde non bis in idem kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, Erime sistemini benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağırının cezasının verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Bu bağlamda, tek fiil veya bir fiilden ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlâl edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki tek bir fiil i oluşturmaktadır.
TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. Nitekim aynı Kanun’un 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir.
Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir.
Görüldüğü gibi kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi hâlinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir.
2. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Yerel Mahkemece sanığın, Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği iddianameye konu 13.03.2013 tarihli ifadesi sırasında katılanlar…ve …’in azmettirmesi sonucunda 2004 yılında cezaevinde bulunduğu sırada aynı koğuşta birlikte kaldığı … (…) isimli şahsı öldürdüğüne yönelik gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu iddia ve kabul edilen olayda;
Sanığın iddianameye konu olan ve yargılamanın sınırlarını belirleyen 13.03.2013 tarihli ifadesi çok ayrıntılı bir kurgu içerse de özünde katılanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamaya yönelik tek bir ifade niteliğinde olduğu hususu göz önünde bulundurulduğunda, bu beyanların hukuki anlamda tek bir fiil olarak kabul edilmesi, bu bağlamda da işlediği bir fiil ile TCK’nın 270/1. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçu ile aynı Kanun’un 267/1 ve 43/2. maddelerinde düzenlenen zincirleme şekilde işlenen iftira suçunun oluşmasına sebebiyet veren sanığın TCK’nın 44/1. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri uyarınca bunlardan en ağır cezayı gerektiren zincirleme şekilde işlenen iftira suçundan cezalandırılması gerekmektedir. (Ceza Genel Kurulu 2022/201 E. , 2025/66 K.)

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.