
Hâkimin Tutukluluk Değerlendirmesine Katılması ve Kanun Yolu İncelemesinde Görev Alması: Tarafsızlık, Bağımsızlık ve Adil Yargılanma Hakkı Açısından Değerlendirme
Giriş
Ceza yargılamasında adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri, hâkimin tarafsız ve bağımsız olması ilkesidir. Hâkimin daha önce bir dosya hakkında görüş bildirmiş olması, özellikle de tutukluluk değerlendirmesinde yer alıp sonrasında aynı dosyanın kanun yolu incelemesine katılması, tarafsızlık ilkesinin ihlali anlamına gelebilir.
Bu makalede, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 22, 23 ve 289. maddeleri çerçevesinde hâkimin görev yasakları incelenecek; ayrıca AİHS’nin 6. maddesi kapsamında adil yargılanma hakkına etkileri ele alınacaktır.
Hâkimin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı: Hukuki Temeller
Bağımsızlık İlkesi
Anayasa’nın 138. maddesine göre hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar ve yalnızca Anayasa, kanun ve hukuka bağlı olarak, vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir kişi, kurum veya makam hâkimlere emir veya talimat veremez. Bu hüküm, yargının yasama ve yürütmeden tamamen bağımsız olmasını sağlar.
Tarafsızlık İlkesi
Bağımsızlık, hâkimin dış etkilere karşı korunmasını sağlarken; tarafsızlık, hâkimin içsel önyargılardan arınmış bir şekilde yargılama yapmasını ifade eder. 2017 yılında Anayasa’nın 9. maddesine yapılan değişiklikle “bağımsız” kelimesinin yanına “ve tarafsız” ibaresi eklenmiş; böylece tarafsızlık, anayasal bir güvenceye kavuşturulmuştur.
Ayrıca, Bangolar Yargı Etiği İlkeleri de hâkimlerin bağımsızlık, tarafsızlık, dürüstlük, eşitlik ve liyakat çerçevesinde görev yapmalarını öngörür.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Hâkimin Davaya Katılamayacağı Hâller
CMK m.22 ve m.23’ün Anlamı
CMK’nın 22. maddesi, hâkimin görev yasağını belirler. 23. madde ise, bir hâkimin daha önce karar verdiği bir dosyada, sonradan üst dereceli mahkemede incelemeye katılamayacağını açıkça düzenler.
Bu düzenlemelerin amacı, önceden fikir beyan etmiş bir hâkimin aynı konuda ikinci kez karar vermesinin tarafsızlık algısını zedelememesi içindir.
Yargıtay Uygulaması ve CMK 289. Madde
CMK’nın 289/1-b bendi, “hâkimlik görevini yapmaktan kanunen yasaklanmış hâkimin hükme katılması” hâlini hukuka kesin aykırılık olarak tanımlar. Bu durumda verilen karar, bozma sebebi oluşturur.
Yargıtay içtihatlarında da, daha önce tutukluluk hakkında karar vermiş bir hâkimin aynı dosyada temyiz incelemesine katılması adil yargılanma hakkının ihlali sayılmıştır.
Somut Olay Üzerinden Değerlendirme
Bir hâkimin, sanığın tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karar verdikten sonra Yargıtay üyesi olarak aynı dosyanın temyiz incelemesine katılması, CMK 23/1’e açıkça aykırıdır.
Bu durumda, hem hukuka kesin aykırılık (CMK 289/1-b) hem de AİHS m.6’da düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olur. Hâkimin daha önce dosya hakkında kanaat oluşturmuş olması, tarafsızlık ilkesini zedeler ve yargıya olan güveni sarsar.
Şüpheli veya Sanık Açısından Yapılması Gerekenler
- Tarafsızlık ihlali şüphesi varsa, derhal reddi hâkim talebinde bulunulmalıdır (CMK m.24-31).
- Hâkimin önceden aynı dosyada tutukluluk veya benzeri bir konuda karar verdiği biliniyorsa, bu durum dilekçeyle tespit ettirilmeli ve kayıt altına alınmalıdır.
- Yargılama sonunda bu hâkim karar vermişse, temyiz veya istinaf başvurusunda CMK 289/1-b’ye açıkça dayanılmalıdır.
- Sanığın adil yargılanma hakkı ihlal edilmişse, iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM başvurusu yapılabilir.
- Tüm bu süreçlerde, alanında uzman bir ceza avukatıyla çalışmak hayati önem taşır.
Mağdur veya Müşteki Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Tarafsızlık ilkesinin ihlali, yalnızca sanığın değil, mağdurun da adil yargılanma hakkını zedeler.
- Mağdur vekili, hâkimin daha önce dosyayla bağlantılı bir kararda yer aldığını öğrenirse, itiraz veya reddi hâkim talebinde bulunabilir.
- Eğer hâkim bu şekilde karar vermeye devam ederse, mağdur da kanun yollarına başvurarak kararın bozulmasını talep edebilir.
- Mağdurun haklarının tam korunabilmesi için, sürecin ceza hukuku uzmanı bir avukat tarafından takip edilmesi gerekir.
Uluslararası Hukuk Boyutu: AİHS ve AİHM Kararları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Piersack/Belçika, De Cubber/Belçika ve Hauschildt/Danimarka kararlarında, bir hâkimin aynı dosyada önce tutuklama veya iddianame sürecinde yer alıp daha sonra hüküm vermesini objektif tarafsızlık ilkesine aykırı bulmuştur.
Bu kararlar, Türkiye’deki yargılamalar açısından da bağlayıcıdır. Anayasa’nın 90. maddesi gereği, AİHS hükümleri iç hukuk normu olarak uygulanır.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. Aynı dosyada soruşturma aşamasında tutuklama kararı veren hâkim, Yargıtay incelemesinde görev alabilir mi?
Hayır. CMK 23. maddeye göre bu durum yasaktır. Aksi hâlde tarafsızlık zedelenir.
2. Böyle bir durumda karar ne olur?
Bu durum CMK 289/1-b’ye göre “hukuka kesin aykırılık” teşkil eder; karar Yargıtay tarafından bozulur.
3. Tarafsızlık ihlali nasıl ispatlanır?
Dosya kayıtlarından hâkimin önceki işlemleri (örneğin tutukluluk değerlendirmesi veya karar tarihleri) delil olarak sunulur.
4. Sanık ne yapmalı?
Reddi hâkim talebi, temyiz başvurusu veya gerekirse AİHM başvurusu yapmalıdır. Bu süreçte ceza avukatı desteği önemlidir.
5. Mağdurun bu süreçte hakkı var mı?
Evet. Mağdur da tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahiptir ve benzer başvuruları yapabilir.
Sonuç
Hâkimin, daha önce tutukluluk değerlendirmesi yaptığı bir dosyada sonradan kanun yolu incelemesine katılması, CMK 23/1 ve 289/1-b maddelerine aykırı olup, adil yargılanma hakkını ihlal eder. Bu tür ihlallerin önüne geçilmesi, yargıya olan güvenin korunması açısından büyük önem taşır.
Şüpheli, sanık veya mağdur fark etmeksizin, bu tür süreçlerde alanında uzman bir ceza avukatından profesyonel hukuki destek almak, hak kayıplarının önlenmesi açısından zorunludur.
Yargıtay Kararları
A.Tutukluluk değerlendirmesine karar veren hâkimin, kanun yollarında görev alıp alamayacağına ilişkin ön sorun yönünden;
1. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Ceza muhakemesinde, iddia ve savunmanın ışığında uyuşmazlığı çözüp maddi gerçeğe ulaşma görevi mahkemeye aittir. Mahkemenin bu yetkisi yargılamada hâkimler eliyle yürütülmektedir. Yargılama sonunda verilen hükmün adil olması ve tarafları tatmin edebilmesi için hâkimin belli niteliklere sahip olması gerekir. Bağımsızlık ve tarafsızlık bu niteliklerin en önemlileri arasında yer almaktadır.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, birbirlerinden farklı kavramlar olmalarına karşın, bağımsız olmayan bir hâkimin tarafsız bir hüküm vermesi beklenemeyeceğinden, bu kavramların aynı zamanda birbirleriyle iç içe geçmiş olduklarını ifade etmek mümkündür.
Bağımsızlık, hâkimin görevini yaparken hiçbir dış baskı ve etki altında bulunmaması ile hiçbir kişi veya merciden emir almaması, kısaca özgür olmasıdır. Hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduğu, Anayasa’mızın 138. maddesinde “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.” şeklinde açıkça vurgulanmıştır.
Tarafsızlık, hâkimin yargılama yaparken yansız olması, taraflara eşit mesafede bulunması ve kişiliğinden sıyrılabilmesi, başka bir deyişle taraflara subjektif değil objektif davranmasıdır.
Tarafsızlıkla ilgili Anayasa’mızda açık bir düzenleme bulunmamakta iken 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 27.04.2017 tarihinde yürürlüğe giren 1. maddesi ile Anayasa’nın 9. maddesine “bağımsız” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve tarafsız” ibaresi eklenmiş ve madde; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” hâlini almıştır. Söz konusu değişiklikle Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan mahkemelerin ve dolayısıyla hâkimlerin tarafsızlığı anayasal bir dayanağa kavuşturulmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de; hâkimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığının, adil yargılanma hakkının bir gereği olduğu ifade edilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonunun 22.04.2003 tarihli oturumunda kabul edilen, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27.06.2006 tarihli ve 315 sayılı kararı ile benimsenmiş olan; hâkimlerin hangi esaslara göre görevlerini yürüteceklerine ilişkin Bangolar Yargı Etiği İlkeleri olarak adlandırılan belgede bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat olmak üzere altı temel değerden bahsedilmiş ve bu değerlere ilişkin ilkeler tanımlanmıştır. Bu belgede, diğer kapsamlı açıklamaların yanı sıra bağımsızlık; “Hâkim, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarından bağımsızdır.”, tarafsızlık ise, “Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizatihi karar için değil aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir. Hâkim, yargısal görevlerini tarafsız, ön yargısız ve iltimassız olarak yerine getirmelidir. Hâkim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.” şeklinde açıklanmıştır.
Gelinen aşamada ceza muhakemesinde tarafsızlığın güvence altına alınmasına yönelik düzenlemeler üzerinde de durulması gerekmektedir.
CMK’nın “Hâkimin davaya bakamayacağı hâller” başlıklı 22. maddesinde görev yasakları sayılmış; “Yargılamaya katılamayacak hâkim” başlıklı 23. maddesinde ise, bir karar veya hükme katılan hâkimin, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme iştirak edemeyeceği, aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkimin de, kovuşturma evresinde görev yapamayacağı hükme bağlanmıştır.
Bahse konu maddenin gerekçesinde; “Hâkim verdiği itiraz yoluna başvurulmuş kararı veya temyiz edilmiş hükmü inceleyecek yüksek görevli mahkemedeki karara katılamaz. Hâkimlerin bir işe müdahâle ettiklerinde önceden fikir veya düşüncelerinin olmaması gereklidir ve tarafsız kalmanın bir koşulu da budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin altıncı maddesine dayanarak hâkimin önce soruşturmasını veya soruşturma işlemini yaptığı davadaki usul işlemlerine katılmasını hukuka aykırı saymıştır.” açıklamalarına yer verilmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeyle, yargılamaların daha önce aynı konuda görüş açıklamamış hâkimler tarafından icra edilmesini ve böylece hâkimin tarafsızlığı konusunda oluşabilecek her türlü şüphenin ortadan kaldırılmasını amaçlamıştır.
Öte yandan, CMK’nın “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesinin 1-b bendinde; “Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması” hukuka kesin aykırılık hâlleri içinde düzenlenerek, bu eksiklik Yargıtay tarafından dikkate alınacak bir hukuka aykırılık nedeni olarak kabul edilmiştir.
2. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Sanık …’in incelemeye konu suç nedeniyle Kahramanmaraş (Kapatılan) 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.03.2014 tarihli ve 31 sorgu sayılı kararı tutuklandığı, aynı Mahkemenin 21.05.2014 tarihli ve 330 değişik iş sayılı kararı ile tutukluluk hâlinin devamına dair karar verildiği, bu karara karşı sanık müdafiinin itiraz etmesi üzerine Kahramanmaraş (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 28.05.2014 tarih ve 339 değişik iş sayı ile itirazın reddine karar verilerek talep konusunda değerlendirme yapılması için dosyanın Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Mahkeme Başkanı sıfatıyla Hâkim …’in, 30.05.2014 tarih ve 1204 değişik iş sayı ile “Atılı suçun vasıf ve mahiyeti, dosyada kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunması, mevcut delil durumu, tutuklu kalınan süre ve tahliye için yasal şartların dosyada mevcut olmaması,” şeklindeki gerekçeler ile itirazın ve tahliye talebinin reddine karar verdiği, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 05.07.2017 tarihli ve 696 sayılı kararı ile Yargıtay üyeliğine seçilmesinin ardından görevli olduğu Yargıtay 1. Ceza Dairesinde, Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.10.2018 tarihli ve 284-275 sayılı kararına yönelik temyiz incelemesine iştirak ettiği anlaşılan dosyada;
Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığı sırada sanık …’in tutukluluk durumunun devamına karar vermek suretiyle görüş bildiren hâkim …’in, Yargıtay üyesi seçildikten sonra hükmün temyiz incelemesi sırasında Yargıtay üyesi olarak görevli olduğu Yargıtay 1. Ceza Dairesindeki müzakerelerde oy kullanmak suretiyle 27.11.2019 tarihli ve 2735-5226 sayılı karara katılmasının, CMK’nın 23/1. maddesine aykırı olup aynı Kanun’un 289/1-b bendine göre hukuka kesin aykırılık hâlini içerdiğinde ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu hâline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlali niteliği taşıdığında kuşku bulunmamaktadır.(Ceza Genel Kurulu 2023/341 E. , 2025/112 K.)

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.