Hukuki Makaleler

Suça İştirakte “Yardım Etme” Kurumunun; Suç Delillerini Yoketme, Gizleme veya Değiştirme ve Suçu Bildirmeme Suçları Yönünden Değerlendirilmesi: Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

Yardım etme

Madde 39- (1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.

Suçu bildirmeme

Madde 278- (İptal: Anayasa Mahkemesinin 30/6/2011 tarihli ve E.:2010/52, K.:2011/113 sayılı Kararı ile.; Değişik: 2/7/2012-6352/91 md.)

(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Mağdurun onbeşyaşını bitirmemiş bir çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan engelli olan ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunan kimse olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılır.[106]

(4) Tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler bakımından cezaya hükmolunmaz. Ancak, suçu önleme yükümlülüğünün varlığı dolayısıyla ceza sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır.

Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme

Madde 281- (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

TÜRK CEZA KANUNU’NDA SUÇA İŞTİRAK, YARDIM ETME VE SUÇU BİLDİRMEME SUÇLAR


Giriş

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) suçun tek kişi tarafından işlenmesi kadar birden fazla kişinin suça katılımı da ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bu kapsamda suça iştirak kavramı, failin yanında yer alan ancak suça değişik düzeylerde katkı sunan kişilerin hukuki sorumluluğunu belirlemek açısından büyük önem taşır. TCK’da iştirak hâlleri faillik ve şeriklik olarak ikiye ayrılmış, azmettirme ve yardım etme fiilleri şeriklik başlığı altında ele alınmıştır.

Özellikle TCK’nın 39. maddesi “yardım etme”yi ayrıntılı şekilde düzenleyerek, bir suça doğrudan iştirak etmeyen ancak işlenmesine katkıda bulunan kişilerin hangi şartlar altında cezalandırılacağını belirlemiştir. Bu düzenleme, hem uygulamada hem doktrinde sıkça tartışılan konuların başında gelmektedir.


Yardım Etme (TCK Madde 39)

Genel Tanım

TCK m.39’a göre, bir suçun işlenmesine yardım eden kişi, suçun türüne göre değişen oranlarda cezalandırılır. Yardım etme; failin suç işleme kararını güçlendirmekten, suçun işlenmesi sırasında fiilen destek olmaya kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar. Ancak önemli olan nokta, yardım edenin fiil üzerinde hâkimiyet kurmamasıdır.

Maddi Yardım

Yardım etme iki şekilde gerçekleşebilir: maddi yardım ve manevi yardım. Maddi yardım; failin suç işlemesini kolaylaştıran veya doğrudan destekleyen eylemleri kapsar. Bunlar:

  • Suçun işlenmesinde kullanılacak araçları temin etmek,
  • Suçun icrasını kolaylaştıracak şekilde önceden veya suç sırasında yardımda bulunmak.

Örneğin, hırsızlık için kullanılacak aleti sağlayan kişi, bu suça maddi yardım etmiş sayılır.

Manevi Yardım

Manevi yardım, failin suç işleme iradesini güçlendiren veya yönlendiren psikolojik destek niteliğindeki fiillerdir. Bunlar:

  • Suç işlemeye teşvik etmek,
  • Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
  • Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaat etmek,
  • Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek.

Örneğin, failin suç işlemeye tereddüt ettiği durumda onu cesaretlendiren veya planlama aşamasında yönlendiren kişi manevi yardım eden konumundadır.


Yardım Etmenin Unsurları

Yardım etme suçunun oluşabilmesi için bazı şartların bir arada bulunması gerekir:

  • Failin suç işleme kastının bulunması,
  • Yardım edenin, suça katkı sunduğunun bilincinde olması,
  • Yardım eyleminin kasten yapılması,
  • Yardım fiilinin suçun işlenmesine gerçekten katkı sağlaması.

Kişinin olay sırasında pasif kalması, suça ilgisiz davranması ya da seyirci konumunda olması, tek başına yardım etme suçunun oluşması için yeterli değildir. Ancak kişi, yükümlülüğü olmasına rağmen suçu engellemezse, ihmali davranışla iştirak hükümleri gündeme gelir.


Yardım Etme ile Müşterek Faillik Arasındaki Fark

Yardım etme ile müşterek faillik arasındaki temel fark, fiil üzerinde ortak hâkimiyetin bulunup bulunmadığıdır. Müşterek fail, suçun icrasına fiilen katılır ve eylemin akışını belirler. Yardım eden ise icra aşamasında etkin değildir; yalnızca suçun işlenmesini kolaylaştırır veya destekler.

Bu nedenle, yardım edenin cezai sorumluluğu failinkinden daha azdır. TCK m.39’da bu husus açıkça belirtilmiş ve yardım eden için cezada indirim öngörülmüştür.


Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme (TCK Madde 281)

TCK’nın 281. maddesi, işlenmiş bir suçun delillerini veya eserlerini ortadan kaldırmaya yönelik eylemleri bağımsız bir suç olarak tanımlar.

Bu suçun oluşabilmesi için:

  • Daha önce işlenmiş bir suçun bulunması,
  • Bu suça ait delillerin veya eserlerin varlığı,
  • Gerçeğin ortaya çıkmasını engelleme amacıyla delillerin yok edilmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması gerekir.

Kişinin kendi işlediği veya iştirak ettiği suçun delillerini yok etmesi hâlinde ayrıca bu suçtan ceza verilmez. Bu durum şahsi cezasızlık sebebi olarak maddenin içinde yer alır.

Ancak dikkat edilmelidir ki, fail suç işlenmeden önce “delilleri gizleyeceğine” dair bir söz vermişse, bu vaat TCK 39 kapsamında yardım etme suçu oluşturabilir. Yani delil yok etme fiili bazen yardım etme kapsamına da girebilir.


Suçu Bildirmeme (TCK Madde 278)

TCK m.278, “işlenmekte olan bir suçu veya sonuçları hâlen önlenebilecek bir suçu yetkili makamlara bildirmeme” fiilini cezalandırır.

Bu suçla korunmak istenen hukuki değer, adalet sistemine güven ve kamu düzenidir. Kişi, bildirim yükümlülüğünü ihmal ederse bir yıla kadar hapis cezası alabilir. Ayrıca mağdurun çocuk, hamile veya engelli olması hâlinde ceza yarı oranında artırılır.

Ancak bu yükümlülük, suçu işleyen veya suça iştirak eden kişiler için geçerli değildir. Yani fail veya şerik, kendi suçunu bildirmemekten dolayı ayrıca cezalandırılamaz.


Şüpheli/Sanık Açısından Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Bir kişi, suça yardım ettiği şüphesiyle soruşturma altına alındığında aşağıdaki konulara özellikle dikkat etmelidir:

  • Eylemin zamanlaması (suçtan önce mi, suç sırasında mı, yoksa sonrasında mı gerçekleşti?)
  • Fiil üzerindeki hâkimiyet düzeyi (yardım mı, yoksa müşterek faillik mi?)
  • Yardım kastının bulunup bulunmadığı,
  • Yardım eyleminin gerçekten suça etkisi.

Bu noktada ceza avukatı yardımı hayati önemdedir. Avukat, olayın tüm yönleriyle incelenmesini, delillerin hukuka uygun toplanmasını ve savunmanın doğru stratejiyle yürütülmesini sağlar. Yanlış bir değerlendirme, sanığın daha ağır bir suçtan yargılanmasına neden olabilir.

Ayrıca şüpheli, delil yok etme suçuyla da itham edilirse, m.281’in kapsamı ve şahsi cezasızlık hükümleri dikkatle analiz edilmelidir.


Mağdur/Müşteki Açısından Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Mağdur veya müşteki açısından en önemli nokta, suça kimlerin fiilen veya dolaylı olarak katıldığının tespitidir. Bu kapsamda:

  • Failin yanında suçun işlenmesine katkı sunan kişilerin (yardım eden, azmettiren vb.) tespiti,
  • Suçun planlanması ve icrası sürecinde yardım eylemlerinin ortaya konulması,
  • Delillerin korunması ve zamanında bildirilmesi,
  • Soruşturma sürecinde etkin şekilde ifade verilmesi gerekir.

Mağdur, delil yok etme veya gizleme fiiliyle karşılaşmışsa bunu derhal savcılığa bildirmelidir. Gecikme, adaletin gerçekleşmesini engelleyebilir. Bu süreçte ceza hukuku alanında uzman bir avukatın rehberliği, hem soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi hem de hakların korunması açısından son derece önemlidir.


Sıkça Sorulan Sorular

Yardım edenle fail aynı cezayı mı alır?
Hayır. Yardım eden, suça doğrudan katılmadığı için cezası failin cezasından daha azdır.

Delil gizleyen kişi her zaman yardım eden sayılır mı?
Hayır. Delil gizleme fiili, ancak suç işlenmeden önce vaat edilmişse yardım etme kapsamına girebilir. Suçtan sonra kendiliğinden yapılırsa TCK 281’e göre bağımsız bir suç oluşturur.

Bir kişi suçu engelleme imkânı olduğu hâlde sessiz kalırsa ne olur?
Eğer bu kişi suçun önlenmesiyle ilgili özel bir yükümlülüğe sahipse, ihmali davranışla iştirak hükümlerine göre sorumlu tutulabilir.

Yakınımın suç işlediğini biliyorum ama bildirmedim. Bu suç mu?
TCK m.278’e göre bildirmeme suçu düzenlenmişti. Ancak bu hüküm bazı yönleriyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Yine de bazı özel durumlarda adliyeye güveni zedeleyen bu eylemler başka suç tipleriyle değerlendirilebilir.

Suçun işlendiğini sonradan öğrendim. Ne yapmalıyım?
Durumu gecikmeden savcılığa veya kolluğa bildirmeniz gerekir. Aksi takdirde delillerin kaybolması, suçun aydınlatılmasını zorlaştırır.


Sonuç ve Öneri

TCK’nın 39, 281 ve 278. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, suça iştirak, yardım etme, delil gizleme ve suçu bildirmeme fiilleri arasında hassas sınırlar bulunmaktadır. Bu sınırların yanlış yorumlanması, kişinin adli süreçte ağır sonuçlarla karşılaşmasına neden olabilir.

Bu nedenle, gerek şüpheli/sanık gerekse mağdur/müşteki konumunda olan herkesin, alanında uzman bir ceza avukatından profesyonel hukuki destek alması büyük önem taşır. Ceza hukuku yargılamaları, hem özgürlük hem de itibar açısından ciddi sonuçlar doğurur.

Doğru savunma stratejisi, zamanında başvuru ve etkili hukuki temsil, adaletin yerini bulması açısından en güvenli yoldur.

Yargıtay Kararları

Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirak için faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren TCK’nın “Yardım etme” başlıklı 39. maddesi;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on beş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak
Olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vadetmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
Yerleşik uygulama ve doktrindeki görüşlere göre; suça yardım eden olarak sorumlu tutulabilmek için kanunda tek tek sayılan hareketlerin kasten gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde müşterek hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
İştirak hâlinde işlenen bir suçta, suçun işlenip tamamlanmasından sonraki suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK madde 281) gibi davranışların, TCK’nın 39.maddesinin 2. fıkrası kapsamında yardım olarak değerlendirilebilmesi için, bu davranışları icra eden kişinin, işlenecek suçla ilgili delilleri yok edeceğini, gizleyeceğini veya değiştireceğini suçun işlenmesinden önce sanığa va’detmesi gerekir. Aksi hâlde suçun işlenip tamamlanmasından sonraki suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme gibi davranışlar TCK’nın 281. maddesinde düzenlenen suça temas eder.
Fail herhangi bir suçun icrai hareketlerini gerçekleştirdiği sırada, suçun işlenmesini engellemeyen veya kayıtsız kalan kimsenin ihmali davranışla iştirak hâlinde sorumlu tutulabilmesi için, bu konuda bir yükümlülüğünün bulunması gereklidir. Bu bağlamda, babanın çocuğuna karşı müteselsilen cinsel istismarda bulunduğu, annenin bu durumdan haberdar olduğu ancak çocuğunun bu durumdan kurtarılması için herhangi bir girişimde bulunmadığı bir ihtimalde anne, babanın müteselsilen işlemekte olduğu cinsel istismar suçuna ihmali davranışla iştirak etmiştir (İzzet Özgenç Türk Ceza Kanunu, Genel Hükümler, 17. Basım, s. 622-623).
Diğer taraftan, TCK’nın “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrası ise şöyledir; “Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.”
Madde ile daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması, işlenen suçtan bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Suçun konusunu, daha önce işlenmiş olan bir suçun delil ve eserleri oluşturmaktadır. Bir suçtan elde edilmiş olan eşyayı da suçun eser ve delili olarak kabul etmek gerekir. Bu itibarla söz konusu suç, önceden işlenmiş bir suçun varlığını gerekli kılmaktadır.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için başka bir suçun delil ve eserlerinin yok edilmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulması şeklindeki seçimlik hareketlerden en az birisinin gerçekleştirilmesi yanında failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacıyla da hareket etmesi gerekmektedir. Ancak fıkra metninde bir şahsi cezasızlık sebebine yer verilmiştir. Buna göre, kişiye kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçun delillerini yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi dolayısıyla ayrıca ceza verilmez. Ancak kabul edilen bu şahsi cezasızlık sebebi sadece suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu ile sınırlı olup eylemin ayrıca başka bir suçu oluşturduğu hâllerde failin diğer suçtan sorumlu olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Bu aşamada “Suçu bildirmeme” başlığını taşıyan TCK’nın 278. maddesi hükümleri üzerinde de durulmalıdır.
Bahse konu madde; “(1) İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İşlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması halen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” düzenlenmesini taşımakta olup maddenin 3. fıkrasında mağdurun on beş yaşını bitirmemiş çocuk, bedensel veya ruhsal bakımdan özürlü olması ya da hamileliği nedeniyle kendisini savunamayacak durumda bulunması hâllerinde verilecek cezanın yarı oranda artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu suçla korunmak istenen hukuksal yarar öncelikle, bildirim yükümlülüğüne bağlı suçla korunan hukuki yarar ile aynı olup ayrıca adliyeye yönelik güven duygusunun sağlanması da amaçlanmaktadır.
Fail, bildirim yükümlülüğüne konu olan suçun neticesini önleme hususunda hukuki bir yükümlülük altında ve bunu önlememiş ise bu suçtan değil, işlenmesine engel olmadığı suçu ihmali hareketle işlemekten dolayı sorumlu tutulacaktır. Öte yandan, işlenmekte olan veya işlenmekle birlikte neticesinin sınırlandırılması hâlen mümkün olan suçun faili veya şeriki de bu suçun faili olamayacaktır. …..

1. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Olay günü akşam saatlerinde sanık … ve …’in yanına gelen inceleme dışı sanık …’ın aracıyla gezmeyi teklif ederek adı geçenlerle birlikte şehir merkezinde dolaştığı sırada bir parkın yakınlarında aracı durdurması, maktulün kendilerine doğru gelmekte olduğunu gören sanıkların araçtan inmek istemelerine rağmen …’ın gerek olmadığını söylemesi ve bunun üzerine maktulün de gruba dâhil olup onlarla birlikte alkol alması karşısında, sanık … ve …’in, inceleme dışı sanık …’ın eylem öncesinde oluşan suç işleme kararını bildiklerinin ileri sürülememesi, kaldı ki seyir esnasında maktul ve inceleme dışı sanık … arasında herhangi olumsuz bir konuşma geçmemesi, sanıkların parkta dolaştıkları sırada … ve maktulenin araçta cinsel ilişkiye girdikleri hususunun sabit olması, tanık …’in olay gününü kast ederek maktulenin kendisine … ile şehir dışına gideceklerini söylediği yolundaki anlatımları da dikkate alındığında maktul ile … arasında öldürmeyi gerektirebilecek düzeyde bir husumet olmadığından olayın aniden geliştiğinin kabulünde zorunluluk bulunması, bu manada, sanık …’nin eylem aşamasında da fiilin icra hareketlerine iştirak ettiğinin ya da eylemin gerçekleştirilmesini mümkün kılan veyahut kolaylaştırıcı bir davranışta bulunduğunun yasal delillerle ortaya konulamaması, kendisi de alkollü olan, “olayı önleme yükümlülüğü de bulunmayan” sanığın, …’ı engellemeye yönelik bir davranış geliştirmemiş olmasından tek başına öldürme fiiline yardım ettiği sonucuna ulaşılamaması ve olay anına ilişkin görgü tanığı veya başkaca da delil ikame olunamaması nedeniyle sanık …’nin aksi ispat edilemeyen ve …’in anlatımları ile doğrudan savunmalarına itibar edilmesinin gerekmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; …’ın maktulü öldürmesinden sonraki aşamada sanık …’nin cesedin taşınmasına ve gömülmesine iştirak etmek şeklindeki eyleminin suç delillerini yok etme, gizleme ya da değiştirme suçuna mümas olduğunun kabulü gerekir.
Ulaşılan bu sonuca göre;
Dava açan belgede … ve sanık …’nin fiilleri ayrıntılarıyla tarif edilip sanık …’nin cesedin olay mahallinden alınması ve başka bir yerde gömülmesi gibi hususlarda suç delillerinin gizlenmesini de sağladığının, ancak kasten öldürme suçuna yardım eden sıfatıyla iştirak ettiğinden bahisle bu suçtan ayrıca cezalandırılmalarının talep edilmediği hususunun açıkça anlatılması karşısında usulüne uygun açılmış bir dava bulunan, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulmasında usul hükümleri yönünden bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak, suçu bildirmeme suçundan yöntemine uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmaması nedeniyle mezkur suçtan kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki değerden yoksun olduğu, hukuken geçersiz olan bu karara yönelik Ceza Genel Kurulunca bir inceleme yapılamayacağı, kaldı ki, kimsenin kendisini suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamayacağı (nemo tenetur se ipsum accusare) cihetle, kasten öldürme suçuna iştirak etmemekle birlikte …’ın maktulü öldürme eyleminden sonra maktulün cesedinin saklanması suçuna … ile birlikte asli fail olarak katılan sanık …’nin bildirim yükümlülüğü altında olduğunu söylemek mümkün görünmediğinden suçun yasal unsurları itibarıyla da oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanık … hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan kurulan hükümlerin denetlenmesi amacıyla dosyanın Özel Daireye gönderilmesine, suçu bildirmeme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise hukuki değerden yoksun olduğunun tespitine karar verilmelidir.
Suçun niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu üyesi; sanık …’nin eyleminin yardım eden sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır. (Ceza Genel Kurulu    2023/341 E.  ,  2025/112 K.)

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir