
Ceza Yargılamasında İddianamenin Önemi, Sınırları ve Adil Yargılanma Hakkı
Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden biri “davasız yargılama olmaz” kuralıdır. Bir başka deyişle, usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame veya iddianame yerine geçen belgenin yokluğunda, ceza yargılaması yapılamaz. Bu durum yalnızca yargılamanın şekli bir koşulu değil; aynı zamanda adil yargılanma hakkının en önemli teminatlarından biridir.
Adil Yargılanma Hakkı ve Savunma Hakkının Temel Dayanakları
Anayasal Güvence
Anayasa’nın 36. maddesi açıkça belirtmektedir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Bu hüküm, yalnızca yargılama hakkını değil; aynı zamanda savunma hakkının etkin kullanımını da güvence altına almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Kapsamında Güvence
AİHS’nin 6. maddesi, adil yargılanma hakkını detaylı biçimde düzenler. Özellikle 6/3-a bendi, bir suçla itham edilen kişiye, kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebi hakkında en kısa sürede ve anladığı bir dilde bilgi verilmesini zorunlu kılar.
Bu düzenleme, savunma hakkının ancak suçlamanın açık ve anlaşılır biçimde öğrenilmesi ile mümkün olabileceği anlayışına dayanır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na Göre İddianamenin Rolü
İddianamenin Fonksiyonu
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nın 170. maddesine göre, kamu davasını açma görevi Cumhuriyet savcısına aittir. Savcı, yeterli şüphe oluştuğunda bir iddianame düzenler. Bu iddianame:
- Suçun işlendiği yönünde yeterli şüphe doğuran delilleri,
- Fiilin hukuki nitelendirmesini,
- Şüphelinin kimliğini,
- Suçun işlendiği yer ve zamanı,
- Suçun unsurlarını ve delilleri
detaylı biçimde içerir.
İddianame, yalnızca davayı açmakla kalmaz, aynı zamanda yargılamanın sınırlarını da belirler. Mahkeme, ancak iddianamede yer alan fiil ve fail hakkında hüküm kurabilir (CMK madde 225).
İddianamede Olması Gereken Asgari Unsurlar
Bir iddianamenin geçerli sayılabilmesi için şu unsurları taşıması gerekir:
- Suçun maddi olguları açıkça anlatılmalı,
- Bu olguların hukuki nitelendirmesi yapılmalı,
- Delillerle ilişkilendirme sağlanmalı,
- Sanığın lehine ve aleyhine olan tüm hususlar belirtilmelidir.
Bu unsurların eksikliği, iddianamenin iadesi veya yargılamanın geçersizliği sonucunu doğurabilir.
Mahkemenin Yetkisi ve Hukuki Nitelendirme (CMK 225-226)
Mahkeme, fiille bağlıdır ancak fiilin hukuki nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir. Yani, sanığın eylemi farklı bir suç oluşturuyorsa mahkeme bunu değerlendirebilir. Ancak bu durumda:
- Sanığa yeni nitelendirme hakkında bilgi verilmesi,
- Savunma hakkını kullanabilmesi için süre tanınması gerekir (CMK madde 226).
Bu şart yerine getirilmeden farklı bir suçtan mahkûmiyet kararı verilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir.
Şüpheli/Sanık Açısından Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın dikkat etmesi gereken başlıca noktalar şunlardır:
- İddianameyi mutlaka incelemeli, suçlamanın niteliği ve deliller hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
- Suçun hukuki tanımına itiraz edebilir, iddianamede eksik veya hatalı kısımların düzeltilmesini talep edebilir.
- İthamın anlaşılabilir şekilde yapılmadığını düşünüyorsa, savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürebilir.
- CMK madde 226 uyarınca suçun vasfı değiştiğinde, ek savunma hakkı talep etmelidir.
- Tüm süreçte bir ceza avukatından hukuki yardım alınması, savunmanın etkin yürütülmesi açısından hayati önemdedir.
Mağdur/Müşteki Açısından Önemli Noktalar
- Mağdur, iddianamede yer alması gereken kimlik bilgilerinin ve suçtan doğrudan zarar gördüğüne ilişkin açıklamaların doğru yapıldığından emin olmalıdır.
- Delillerin sunulması aşamasında aktif rol almalı, iddianamede mağduriyetinin eksiksiz anlatılmasını sağlamalıdır.
- İddianamede yer alan suçlamaların kapsamı dışında kalan fiiller hakkında suç duyurusunda bulunabilir.
- Ceza davası sürecinde haklarının korunması için mağdur vekili (avukat) aracılığıyla süreci takip etmesi önemlidir.
Mahkemenin Rolü: Suç Duyurusu ve Yeni Suç Şüphesi
Mahkemeler, Cumhuriyet savcısının dava açma takdirine müdahale edemez. Ancak, yargılama sırasında yeni bir suç şüphesi veya başka bir şüpheli ortaya çıkarsa:
- Mahkeme doğrudan dava açamaz,
- Sadece suç duyurusunda bulunabilir,
- Yeni dava açılması hâlinde, bağlantı varsa dosyaların birleştirilmesine karar verilebilir.
Bu uygulama, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatları ile sabittir.
İddianamede Fiilin Açıklanma Biçimi ve Yargıtay Uygulaması
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına göre:
- Bir olaydan dolaylı biçimde söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığı anlamına gelmez.
- Fiilin doğrudan, bağımsız ve açık şekilde anlatılması gerekir.
- Hukuki nitelendirme hatalı olsa bile, maddi fiilin anlatımı yeterli olmalıdır.
Aksi hâlde, yargılama konusu olmayan bir fiil üzerinden mahkûmiyet kararı verilmesi, savunma hakkının ihlali sayılır.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
1. İddianame nedir ve neden önemlidir?
İddianame, Cumhuriyet savcısının hazırladığı ve sanık hakkında ceza davası açılmasını sağlayan belgedir. Yargılamanın konusunu ve sınırlarını belirler; bu nedenle geçerli bir iddianame olmadan dava yürütülemez.
2. İddianamede isim geçmeden bir kişi hakkında hüküm kurulabilir mi?
Hayır. Hüküm yalnızca iddianamede belirtilen fail ve fiil hakkında verilebilir (CMK 225).
3. Suçun vasfı değişirse ne olur?
Mahkeme, CMK 226 gereği sanığı bilgilendirir ve savunma için ek süre verir. Bu yapılmadan farklı suçtan mahkûmiyet verilemez.
4. İddianamede eksiklik varsa ne yapılabilir?
Sanık veya müdafii, iddianamenin iadesi talebinde bulunabilir. Ayrıca eksik anlatımlar savunma aşamasında dile getirilebilir.
5. Mağdur, iddianameden memnun değilse ne yapabilir?
Eksik anlatılan fiiller hakkında suç duyurusunda bulunabilir veya katılma talebinde bulunarak davaya müdahil olabilir.
Sonuç
Ceza yargılaması, teknik detayları ve hak ihlali riskleri yüksek bir süreçtir.
İddianamenin içeriği, savunmanın sınırlarını belirlediğinden, hem sanık hem de mağdur açısından profesyonel destek alınması büyük önem taşır.
Alanında uzman bir ceza avukatı,
- İddianamenin hukuka uygun düzenlenip düzenlenmediğini değerlendirir,
- Savunma stratejisini oluşturur,
- Usul hatalarını tespit eder ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmesini önler.
Yargıtay Kararları
Bir suçla ilgili olarak açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı hususunun değerlendirilmesine gelince:
Konuyla ilgili düzenlemeler ise şöyledir:
Anayasa:
“A. Hak arama hürriyeti
Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”,
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi:
“Adil Yargılanma hakkı
…
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden
en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,…”,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu:
“Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi
Madde 225- (1) “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) – Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.”,
“Kamu davasını açma görevi
Madde 170- (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.”,
“Suçun niteliğinin değişmesi
Madde 226 – (1) “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.”.
Ceza kovuşturmasının başlaması ve yargılamanın icrası, usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame ya da iddianame yerine geçen belgenin varlığına, yani açılmış bir kamu davasının mevcudiyetine bağlıdır. Zira davasız yargılama olmaz. Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir (CMK madde 170/1). Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler (CMK Madde 170/2). İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır (CMK Madde 170/4). Yasanın öngördüğü şartlara uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame/dava açan belge, davayı hem açar hem de sınırlarını tayin eder. Yargılama ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında icra edilir. Hüküm de iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir (CMK Madde 225).
Anılan düzenlemeler, bir yönüyle yargılamanın konu ve sınırlarını belirlerken diğer yandan da adil yargılanma hakkı (Anayasa madde 36, İHAS madde 6/3-a) bağlamında savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin teminatlarını oluşturur.
Şöyle ki; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa madde 36). Bir suç ile itham edilen herkes kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek (İHAS madde 6/3-a) hakkına sahiptir. Savunma hakkı, öncelikle ithamın öğrenilmesi ile mümkün olur ve etkili biçimde kullanılabilir. Bu durumda Sözleşmenin, ithamı öğrenmenin asgari standardını, yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinin, ayrıntılı ve anlaşılabilir bir dille açıklanması olarak belirlediği söylenmelidir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin istikrar kazanmış uygulamalarına göre ve tartışma konusu bağlamında iddianamede eylemle ilgili olarak açılmış bir davanın varlığından bahsedebilmek için; isnat edilen fiil (suç), fiilin dayandığı maddi olgular (İnceoğlu Sibel Adil Yargılanma Hakkı s.315 Ofner and Hopfinger/Austria, Appl. No 524/59 617/59 23.11.1962) ile bu maddi olguların hukuki nitelendirilmesine (İnceoğlu age s.315 Brozicek/Italy) açıkça ve anlaşılır biçimde (CGK 06.11.2007 tarihli ve 213-224, 16.4.2013 tarihli ve 49-146 sayılı) yer verilmesi gerekir. Hukuki nitelendirme/vasıflandırma; isnat edilen fiilin (suçun), maddi olgularla birlikte açıkça ve anlaşılır biçimde anlatılmak ön şartıyla, suç adının ve/veya sevk maddesinin gösterilmiş olmasını da zorunlu kılar (CGK 10.5.2022 tarihli ve 495-317).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarına (CGK 13.5.1997 tarihli ve 76-114, 13.3.2018 tarihli ve 902-97, 24.3.2022 tarihli ve 527-208 sayılı) göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan dolaylı olarak söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olay bağlamında değil doğrudan ve bağımsız olarak açıklanması gerekir.
Mamafih, fiille bağlı olan mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir (CMK madde 225). Davaya konu edilen ve sabit görülen fiilin hukuki vasıflandırılması mahkemeye ait bir yetkidir. Ancak sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez (CMK madde 226). Bu nedenle mahkeme, sübut bulan fiilin, iddianamede anlatılan suçu değil ve fakat bir başka suçu oluşturduğu düşüncesinde ise CMK’nın 226. maddesi gereğince durumdan sanığı haberdar edip (ek) savunmasını sormalıdır. Her halûkârda, hukuki vasfı değiştiği kabul edilen fiilin, öncelikle yukarıda yer verilen usule uygun biçimde iddianamede anlatılmış olması gerekir. Aksi hâlde iddianamede usulünce anlatılmayan bir fiille ilgili olarak CMK’nın 226. maddesi gereğince sanığa (ek) savunmasının sorulması suretiyle hüküm kurulamaz (CGK 09.10.2007 tarihli ve 44-200, 20.01.2004 tarihli ve 313-6 sayılı).
Diğer taraftan, kamu davasını açma görevi doğrudan doğruya Cumhuriyet savcısına verilmiş olup, mahkemelerin ve yargıçların Cumhuriyet savcılarının bir kişi hakkında kamu davası açma hususundaki takdirlerini zorlamaları olanaklı değildir. Öğreti ve yerleşmiş yargısal kararlarda da bir kişi ile ilgili dava açılmasının sağlanmasının mahkemenin görevi olmadığı, bu noktada mahkemenin rolünün yalnızca suç duyurusunda bulunmak olabileceği görüşü benimsenmiştir. Açılmış bir dava nedeniyle devam eden bir yargılama sırasında başka bir suç şüphesi ya da şüpheli kimliğine ulaşmaları halinde mahkemece suç duyurusunda bulunulacak, görülmekte olan bir dava ile ilgili bağlantılı olabilecek ve derdest yargılamayı da etkileyebilecek bir hâl var ise suç duyurusu sonucunda dava açılması hâlinde görülmekte olan dava ile birleştirilmek suretiyle sonucuna göre tüm delillerin birlikte tartışılması yoluna gidilecektir (CGK 02.10.2012 tarihli ve 1020-1799 sayılı).
1. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Olay günü akşam saatlerinde sanık … ve …’in yanına gelen inceleme dışı sanık …’ın aracıyla gezmeyi teklif ederek adı geçenlerle birlikte şehir merkezinde dolaştığı sırada bir parkın yakınlarında aracı durdurması, maktulün kendilerine doğru gelmekte olduğunu gören sanıkların araçtan inmek istemelerine rağmen …’ın gerek olmadığını söylemesi ve bunun üzerine maktulün de gruba dâhil olup onlarla birlikte alkol alması karşısında, sanık … ve …’in, inceleme dışı sanık …’ın eylem öncesinde oluşan suç işleme kararını bildiklerinin ileri sürülememesi, kaldı ki seyir esnasında maktul ve inceleme dışı sanık … arasında herhangi olumsuz bir konuşma geçmemesi, sanıkların parkta dolaştıkları sırada … ve maktulenin araçta cinsel ilişkiye girdikleri hususunun sabit olması, tanık …’in olay gününü kast ederek maktulenin kendisine … ile şehir dışına gideceklerini söylediği yolundaki anlatımları da dikkate alındığında maktul ile … arasında öldürmeyi gerektirebilecek düzeyde bir husumet olmadığından olayın aniden geliştiğinin kabulünde zorunluluk bulunması, bu manada, sanık …’nin eylem aşamasında da fiilin icra hareketlerine iştirak ettiğinin ya da eylemin gerçekleştirilmesini mümkün kılan veyahut kolaylaştırıcı bir davranışta bulunduğunun yasal delillerle ortaya konulamaması, kendisi de alkollü olan, “olayı önleme yükümlülüğü de bulunmayan” sanığın, …’ı engellemeye yönelik bir davranış geliştirmemiş olmasından tek başına öldürme fiiline yardım ettiği sonucuna ulaşılamaması ve olay anına ilişkin görgü tanığı veya başkaca da delil ikame olunamaması nedeniyle sanık …’nin aksi ispat edilemeyen ve …’in anlatımları ile doğrudan savunmalarına itibar edilmesinin gerekmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; …’ın maktulü öldürmesinden sonraki aşamada sanık …’nin cesedin taşınmasına ve gömülmesine iştirak etmek şeklindeki eyleminin suç delillerini yok etme, gizleme ya da değiştirme suçuna mümas olduğunun kabulü gerekir.
Ulaşılan bu sonuca göre;
Dava açan belgede … ve sanık …’nin fiilleri ayrıntılarıyla tarif edilip sanık …’nin cesedin olay mahallinden alınması ve başka bir yerde gömülmesi gibi hususlarda suç delillerinin gizlenmesini de sağladığının, ancak kasten öldürme suçuna yardım eden sıfatıyla iştirak ettiğinden bahisle bu suçtan ayrıca cezalandırılmalarının talep edilmediği hususunun açıkça anlatılması karşısında usulüne uygun açılmış bir dava bulunan, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulmasında usul hükümleri yönünden bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak, suçu bildirmeme suçundan yöntemine uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmaması nedeniyle mezkur suçtan kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki değerden yoksun olduğu, hukuken geçersiz olan bu karara yönelik Ceza Genel Kurulunca bir inceleme yapılamayacağı, kaldı ki, kimsenin kendisini suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamayacağı (nemo tenetur se ipsum accusare) cihetle, kasten öldürme suçuna iştirak etmemekle birlikte …’ın maktulü öldürme eyleminden sonra maktulün cesedinin saklanması suçuna … ile birlikte asli fail olarak katılan sanık …’nin bildirim yükümlülüğü altında olduğunu söylemek mümkün görünmediğinden suçun yasal unsurları itibarıyla da oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanık … hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan kurulan hükümlerin denetlenmesi amacıyla dosyanın Özel Daireye gönderilmesine, suçu bildirmeme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise hukuki değerden yoksun olduğunun tespitine karar verilmelidir.
Suçun niteliği bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu üyesi; sanık …’nin eyleminin yardım eden sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğu görüşüyle karşı oy kullanmışlardır. .. (Ceza Genel Kurulu 2023/341 E. , 2025/112 K.)

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.