
Yargıtay Bozma Kararının Etkisi: Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi Kararlarının Hukuki Akıbeti
Giriş
Türk ceza yargı sisteminde istinaf ve temyiz aşamaları, adil yargılanma hakkının en güçlü güvenceleri arasındadır. 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçen bölge adliye mahkemeleri, yargılamaya ikinci bir denetim katmanı ekleyerek, hem maddi vakıa hem de hukuki denetim imkânı sağlamıştır.
Ancak uygulamada sıklıkla tartışılan bir konu, Yargıtay’ın bozma kararının ardından hangi mahkemenin yeniden hüküm kuracağı ve önceki hükümlerin hukuki geçerliliğinin ne şekilde ortadan kalktığıdır. Özellikle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay tarafından bozulması hâlinde, bu karara dayanak teşkil eden ilk derece mahkemesi hükmünün de tamamen ortadan kalktığı yönündeki tespit, gerek uygulamada gerek doktrinde önemli sonuçlar doğurmaktadır.
İstinaf ve Temyiz Arasındaki Temel Fark
İstinaf, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 272. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararlarının hem maddi hem hukuki yönden denetlenmesini sağlayan bir kanun yoludur. İstinafta mahkeme, dosya ve delilleri yeniden inceleyebilir, gerekirse duruşma yapabilir, delil toplayabilir ve yeni bir hüküm kurabilir.
Buna karşın temyiz, CMK’nın 288. maddesine göre yalnızca hukuki denetim aracıdır. Yargıtay, olayın esasına girmez; yalnızca kanunların doğru uygulanıp uygulanmadığını denetler. Dolayısıyla temyiz, yalnızca “hukuk kurallarının yanlış uygulanması” veya “uygulanmaması” hâllerinde devreye girer.
Yargıtay Bozma Kararının Hukuki Sonuçları
Yargıtay tarafından verilen bozma kararı, hem Bölge Adliye Mahkemesi kararını hem de bu karara bağlı ilk derece mahkemesi hükmünü tamamen ortadan kaldırır.
Zira istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar, CMK’nın 223. maddesinde sayılan bağımsız bir “hüküm” değildir. Bu karar, ilk derece mahkemesi hükmüyle doğrudan bağlantılıdır. Dolayısıyla Yargıtay, istinafın esastan reddine dair kararı bozduğunda, ilk derece mahkemesi hükmü de hukuken geçerliliğini yitirir.
Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatlarında açıkça belirtildiği üzere:
“Bir hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkar. Bu durumda mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun şekilde yeni bir hüküm kurulmalıdır.”
Bu nedenle Yargıtay bozması sonrası, Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesinde belirtilen esaslara göre yeniden ve bağımsız bir hüküm kurulması zorunludur.
TCK’nın 61. Maddesi Uyarınca Yeniden Hüküm Kurma Zorunluluğu
TCK’nın 61. maddesi, cezanın belirlenmesinde dikkate alınacak ölçütleri düzenler. Mahkeme, suçun işleniş biçimini, failin kast veya taksir derecesini, saikini, suçun konusunun önemini ve meydana gelen zararı dikkate alarak adaletli bir ceza belirlemesi yapar.
Yargıtay’ın bozma kararı sonrası, Bölge Adliye Mahkemesi yeni hüküm kurarken:
- Bozma gerekçelerini dikkate almalı,
- TCK 61’deki kriterlere uygun şekilde ceza tayini yapmalı,
- Hükmün infaz yeteneği taşıyan, açık ve gerekçeli olmasına özen göstermelidir.
Sadece “ilk derece mahkemesi hükmünün istinafının reddine” karar verilmesi yeterli değildir; çünkü ortada artık hukuken geçerli bir “ilk derece hükmü” kalmamıştır.
Şüpheli / Sanık Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bozma Sonrası Süreci Aktif Takip Etmek
Yargıtay bozma kararı verdiğinde, dosya ilk derece mahkemesine veya yeniden hüküm kuracak bölge adliye mahkemesine gönderilir. Sanık, bu aşamada yeniden savunma yapma hakkına sahiptir.
Bu nedenle sanık veya müdafii, bozma gerekçelerini dikkatle incelemeli ve bu doğrultuda yeni savunma stratejisi belirlemelidir.
Ceza Avukatı Desteği Hayati Önem Taşır
Bozma sonrası yargılamalar teknik olarak karmaşık süreçlerdir. Bu aşamada yapılacak bir hata, aleyhe sonuç doğurabilir.
Bu nedenle sanığın, ceza hukuku alanında uzman bir avukattan profesyonel destek alması, hak kaybını önlemek açısından büyük önem taşır.
Lehine Bozma Kararında Stratejik Savunma
Yargıtay’ın bozma kararı sanık lehineyse, “aleyhe bozma yasağı” devreye girer. Bu durumda yeni yargılamada sanığın cezası ağırlaştırılamaz. Ancak savunma sürecinde yapılan usul hataları, lehe bozmanın etkisini ortadan kaldırabilir.
Mağdur / Müşteki Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bozma Kararının Etkisini Anlamak
Bozma kararı, mağdur açısından da yargılamanın yeniden başlaması anlamına gelir.
Mağdur, yeniden görülecek davada:
- Delil sunma,
- Tanık dinletme,
- Maddi-manevi tazminat taleplerini yenileme
haklarına sahiptir.
Hukuki Temsilin Önemi
Mağdurun haklarının etkin şekilde korunabilmesi için, sürecin deneyimli bir ceza avukatı tarafından takip edilmesi büyük önem taşır.
Avukat, bozma gerekçelerini doğru analiz ederek, mağdurun haklarının ikinci yargılamada zedelenmemesini sağlar.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Yargıtay bozma kararı verirse dosya nereye gider?
CMK 304/2-a gereği, istinafın esastan reddine ilişkin karar bozulmuşsa dosya ilk derece mahkemesine gönderilir.
Bölge Adliye Mahkemesi yeniden hüküm kurabilir mi?
Evet, ancak Yargıtay bozma kararına uyması hâlinde, TCK 61 esaslarına göre yeni ve gerekçeli bir hüküm kurmak zorundadır.
İlk derece mahkemesi kararı tamamen ortadan kalkar mı?
Evet. Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay tarafından bozulmasıyla ilk derece mahkemesi kararı da hukuken sona erer.
Direnme kararı ne zaman verilebilir?
Yargıtay’ın bozma gerekçesine katılmayan mahkeme, gerekçesini açıklayarak direnme kararı verebilir. Ancak bu durumda da yeni bir hüküm kurulması zorunludur.
Sonuç
Yargıtay bozma kararı, yalnızca üst mahkeme denetimi değil, aynı zamanda yargılamanın yeniden yapılandırılması anlamına gelir.
Bu kararla birlikte, Bölge Adliye Mahkemesi hükmü ortadan kalktığı gibi, ona bağlı ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen hükümsüz hale gelir.
Bu süreçte, hem şüpheli/sanık hem de mağdur/müşteki açısından hakların doğru kullanılması, delillerin etkin sunulması ve sürecin dikkatle takip edilmesi büyük önem taşır.
Adaletin tecellisi için, bu karmaşık ve teknik süreçlerde mutlaka ceza hukuku alanında uzman bir avukatın hukuki desteği alınmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, bozma kararı bir son değil, adil bir sonuca ulaşma yolunda yeni bir başlangıçtır.
Yargıtay Kararları
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 17.05.2022 tarihli ve 248-359 sayılı, 31.05.2023 tarihli ve 315-322 sayılı, 05.07.2022 tarihli ve 359-528 sayılı ve 16.10.2024 tarihli ve 216-315 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere;
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek 20.07.2016 tarihinde göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle ülkemizin de taraf olduğu İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’ye Ek 7 No’lu Protokol’de yer verilen güvenceler güçlendirilmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinin Türk yargı sistemine ikinci kez dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir durum ve anlayış ortaya çıkmıştır. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı başvurulabilen, hatta başvuru olmasa da bir kısmı için resen öngörülen bir kanun yolu (CMK madde 272/1) olarak istinafta, hem maddi vakıa denetimi hem de hukuki denetim yapılabilmekte, sebep gösterilmese de ilk derece mahkemesi hükmü bir bütün olarak incelenmekte, varsa hukuka aykırılıklar resen belirlenerek, kural olarak yeniden yapılacak yargılama ile ıslah edilmekteyken, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerini konu edinen temyiz yolu, bir hukuki denetim mekanizması olarak öngörülmüş, temyiz merciinin yetkisi de kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, maddi ceza hukuku ve muhakeme hukuku normlarının kullanılması bakımından hukuka aykırılık taşıyıp taşımadıklarının incelenmesi ile sınırlanmış (CMK. madde 288/1, 294/2), hukuka aykırılık ise aynı yasa maddesinin ikinci fıkrasında; “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” olarak tanımlanmıştır.
CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar; istinaf başvurusunun esastan reddi, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi, hükmün bozulması ve davanın yeniden görülmesi olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de; “Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir.” (Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, İstanbul, s. 812) şeklinde görüşler belirtilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü başvuruda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (…/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı, ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.
Öte yandan, 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay bozma ilamı ile ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan İlk Derece Mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı nazara alındığında, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.10.2016 tarihli ve 392-445 sayılı hükmün istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince verilen 28.12.2016 tarihli ve 7868-711 sayılı sanığın mahkûmiyetine ilişkin kararı temyizen inceleyen Özel Dairece bozulduğu, bozma kararına uyan Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesinde belirtilen esaslara göre yeniden hüküm kurulması gerektiği hâlde Özel Daire bozma kararıyla ortadan kalkan İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesinin yeterli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.(A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 17.05.2022 tarihli ve 248-359 sayılı, 31.05.2023 tarihli ve 315-322 sayılı, 05.07.2022 tarihli ve 359-528 sayılı ve 16.10.2024 tarihli ve 216-315 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere;
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek 20.07.2016 tarihinde göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle ülkemizin de taraf olduğu İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’ye Ek 7 No’lu Protokol’de yer verilen güvenceler güçlendirilmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinin Türk yargı sistemine ikinci kez dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir durum ve anlayış ortaya çıkmıştır. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı başvurulabilen, hatta başvuru olmasa da bir kısmı için resen öngörülen bir kanun yolu (CMK madde 272/1) olarak istinafta, hem maddi vakıa denetimi hem de hukuki denetim yapılabilmekte, sebep gösterilmese de ilk derece mahkemesi hükmü bir bütün olarak incelenmekte, varsa hukuka aykırılıklar resen belirlenerek, kural olarak yeniden yapılacak yargılama ile ıslah edilmekteyken, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerini konu edinen temyiz yolu, bir hukuki denetim mekanizması olarak öngörülmüş, temyiz merciinin yetkisi de kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, maddi ceza hukuku ve muhakeme hukuku normlarının kullanılması bakımından hukuka aykırılık taşıyıp taşımadıklarının incelenmesi ile sınırlanmış (CMK. madde 288/1, 294/2), hukuka aykırılık ise aynı yasa maddesinin ikinci fıkrasında; “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” olarak tanımlanmıştır.
CMK’nın “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” başlıklı 280. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar; istinaf başvurusunun esastan reddi, düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi, hükmün bozulması ve davanın yeniden görülmesi olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre bir hüküm bozulmuş olmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken CMK’nın 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunludur. CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanun’un 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Öğretide de; “Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. Bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından direnme kararlarında da 5271 sayılı CMK’nın 230, 231 ve 232. maddeleri gereğince yeniden hüküm kurulmalı ve kurulan bu hüküm sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Bu nedenle direnme kararlarında da olay özetlenmeli, neden bu sonuca ulaşıldığı gerekçelendirilmeli ve hukuki nitelemeye yer verilmelidir.” (Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, İstanbul, s. 812) şeklinde görüşler belirtilmiştir. Bu husus Bölge Adliye Mahkemeleri kurulduktan sonra da geçerliliğini sürdürmekte, ilk derece mahkemesi için yeni bir hüküm kurulması zorunlu olduğu gibi Bölge Adliye Mahkemeleri için de bu kural geçerlidir.
Yargıtay, temyiz edilen hükmü başvuruda gösterilen hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma kararı, hukuka aykırılık nedeniyle bölge adliye mahkemesinin son kararının kaldırılmasıdır (…/Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 462). Ancak Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararın temyiz incelemesi sonucunda bozulmasıyla ilk derece mahkemesi tarafından kurulan ilk hükmün de bozulduğu kabul edilmelidir. İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı tek başına infaz yeteneği bulunan ve hukuk düzeninde sonuç doğuran bir hüküm değildir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı, ilk derece mahkemesince verilen hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan Yargıtay incelemesi sonucu verilen bozma kararıyla ilk derece mahkemesi hükmü de tamamen ortadan kalkar. CMK’nın 223. maddesinde hükümlerin neler olduğu açıkça sayılmış olup istinaf başvurusunun esastan reddi gibi kararlar hüküm olarak kabul edilmemiştir. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda anılan maddede sayılan hükümlerden biri kurulmamış ve bu karar da temyiz incelemesi sonucu bozulmuş ise direnme kararı verilirken ilk derece mahkemesi tarafından verilen hüküm yeniden kurulmalıdır.
Öte yandan, 28.02.2019 tarihli ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile eklenen CMK’nın 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bozma kararı istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise Yargıtay dosyayı, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine gönderecektir. Bu düzenlemeyle istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın bozulmasından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderileceğinden direnme kararı da ilk derece mahkemesince verilebilecektir. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde direnme kararı verilemeyeceğinden kanun koyucu tarafından benzer uyuşmazlıkların önüne geçildiği anlaşılmaktadır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay bozma ilamı ile ortadan kalkması sonucunda bu hükme bağlı olan İlk Derece Mahkemesi kararının da tamamen ortadan kalktığı nazara alındığında, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.10.2016 tarihli ve 392-445 sayılı hükmün istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince verilen 28.12.2016 tarihli ve 7868-711 sayılı sanığın mahkûmiyetine ilişkin kararı temyizen inceleyen Özel Dairece bozulduğu, bozma kararına uyan Bölge Adliye Mahkemesince TCK’nın 61. maddesinde belirtilen esaslara göre yeniden hüküm kurulması gerektiği hâlde Özel Daire bozma kararıyla ortadan kalkan İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesinin yeterli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.(Ceza Genel Kurulu 2023/426 E. , 2025/113 K.)

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.