Hukuki Makaleler

Anayasa Yargısında Yüce Divan: Anayasa Hukuku – Avukat Necmettin İlhan

GİRİŞ

1961 Anayasası ile birlikte Türk Hukukunda Anayasa Mahkemesi bünyesinde özel bir mahkeme olarak faaliyet gösteren Yüce Divan, yapısı, teşkilat şekli ve yargılama usulü konularında zaman zaman değişikliklere maruz kalmış ve bu yönleriyle tartışmaların konusu olmuştur. 1982 Anayasasında Yüksek Mahkemeler başlığı altında düzenleme konusu edilen  Anayasa Mahkemesinin özel statüye sahip anayasal organlardan biri olarak nitelendirilmesi daha yerindedir. Esas görevi normların Anayasa’ya uygunluğunun denetlenmesi olan Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla ceza yargılaması yapması istisna oluşturmaktadır. Yüce Divan’ın kişi yönünden yargılama yetkisi 2010 yılı anayasa reformuna bağlı olarak genişlemiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde anayasa yargısının tanımı, yüce divan kavramı ve tarihçesi, ikinci bölümde yüce divan olarak anayasa mahkemesinin hukuki niteliği, oluşumu ve teşkilat yapısı, görev ve yetkileri, yüce divanın mahkeme olarak işleyiş ve yargılama usulleri, yüce divan kararlarının kesinliği ele alınmış, sonuç bölümünde ise görüş ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ANAYASA YARGISININ TANIMI

Normlar hiyerarşisi mekanizmasını kullanarak hukuk devleti ilkesinin hakim olmasını amaçlayan anayasa yargısı, yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunu denetlemekle hem anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığını hem de hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

İlk kez Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesinin 1803 yılında verdiği kararla anayasa yargısı adını alan denetim mekanizmasına ülkemizde yasaların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi kapsamında ilk kez 1961 Anayasası ile açık bir biçimde yer verilmiş ve bu denetimin Avrupa modeli anayasa yargısı örnek alınarak merkezi bir yargı organı tarafından yapılması yöntemi kabul edilmiştir.[1]

Anayasa yargısının dar ve geniş anlamda olmak üzere iki şekilde tanımı yapılabilir. Dar anlamda anayasa yargısı, kanunların ve diğer yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunun denetlenmesi ve karara bağlanması, geniş anlamda anayasa yargısı ise anayasa hukuku sorunlarının yargısal usullerle incelenip karara bağlanması olarak ifade edilir.[2]

Diğer bir ayrım şekli ise, şekli veya maddi anlamda anayasa yargısıdır. Şekli anlamda anayasa yargısı  yürürlükteki mevzuat tarafından öngörülen  anayasa mahkemesinin tüm faaliyetleridir.[3]

Maddi anlamda anayasa yargısının kapsam ve  tanımının belirlenmesinde bir kısım ölçütler ileri sürülmüş olup, birg örüşe göre  anayasa yargısının kapsamının belirlenmesinde kıstas olarak taraflar esas alınmaktadır.Ancak b her olaya göre uyuşmazlığın taraflarının değişebileceği veya özel hukuk veya idare hukuku alanına giren bir kısım uyuşmazlıklarında bu kapsam içinde girebileceği yönündeki düşüncelerle bu görüş doktrinde eleştirilmiştir.[4]

Bir diğer görüş ise, anayasa yargısının kapsamının belirlenmesinde konu unsuru dikkate alınmalıdır. Ancak bu hususta değişik görüşler ileri sürülmüştür. Kelsen, anayasa yargısını yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi olarak ifade ederken, Tripel “maddi anayasa problemleri alanındaki yargı” olarak tanımlamaktadır.[5]  Friesenhahn’ın savunduğu “maddi anlamda Anayasa yargısı, devletin yargı fonksiyonu içinde en yüksek dereceyi teşkil eden yargı türlerini içine alır” şeklindeki tanım uygulamada genel olarak benimsenen görüştür.[6]

2. YÜCE DİVAN KAVRAMI, AMACI VE TARİHÇESİ

KAVRAM

 1982 Anayasasında düzenlenen fakat açık tanımı yapılmayan “yüksek mahkeme” veya “yüksek kurul” anlamına gelen “Yüce Divan” ifadesinden, genel mahkemelere göre daha yüksek bir mahkeme kastedildiği görülmektedir.[7]

1982 anayasasının 148. maddesinde, Anayasa Mahkemesi’nin;

Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (…) Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar (…) Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları (…) da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar….” hükmü getirilmiştir.

Türk pozitif hukukunda “Yüce Divan” tanımı yapılmamış olup, doktrindeki tanıma göre, “Egemenlik denen gücü, halkın adına yürüten ve yargı erklerinde kullanan üst derecedeki kamu görevlilerinin görev suçlarını muhakeme etmek üzere kurulan mahkemeler” Yüce Divan olarak tanımlanmaktadır.[8]

AMACI

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 18. maddesinin 3. fıkrasında ” Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi başkan ve üyelerini, başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay başkan ve üyelerini görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılamak” şeklinde ifade ile maddede belirtilen kişilerin görevleriyle ilgili suçlardan yargılanmalarının “Yüce Divan” sıfatıyla Anayasa Mahkemesine verilmesi,  bu kişilerin siyasi hesaplaşma veya başka nedenlerle haksızlığa maruz kalmalarının önüne geçilmesi ve bu suretle adil yargılanma ilkesinin gerçekleşebileceği[9], ayrıca  hakkında ithamda bulunulan kişinin yerine getirdiği görevin önem ve niteliği gözetildiğinde daha üstün anayasal teminata ihtiyaç duyulması nedeniyle Yüce Divan yargısının öngörüldüğü yönünde görüşler ileri sürülmüştür.[10]

2.1. Osmanlı’da Yüce Divan

Yüce Divan, ilk Osmanlı-Türk Anayasası olan 1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin 92-95. maddelerinde “Divan-ı Ali” ismiyle düzenlenmiştir.  1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin 92. maddesinde “Divani Âli otuz âzadan mürekkeptir. Bunların onu Heyeti Âyan ve onu Şûrayı Devlet ve onu Mahkemeyi Temyiz ve istinaf rüesa ve âzasından kur’a ile tefrik ve tâyin olunarak Heyeti Âyan dairesinde lüzum göründükçe ba iradei seniye akdolunur. Vazifesi vükelâ ile Mahkemei Temyiz rüesa ve âzasının ve zat ve hukuku şahane aleyhinde harekete ve Devleti bir hali muhataraya ilkaya tasaddi eyliyenlerin muhakemesidir.” şeklinde ifade ile  Bakanları, Temyiz Mahkemesi Başkan ve üyeleri ile Padişahın şahsını, saltanatını ve devleti tehlikeli bir duruma düşürmeye teşebbüs edenleri yargılamak olan Divan-ı Ali’nin, 10’u Heyeti Ayan (Senato), 10’u Suray-ı Devlet (Danıstay) ve 10’u Mahkeme-i Temyiz (Yargıtay) ile İstinaf Mahkemesi Başkan ve üyeleri arasından kur’a ile belirlenen toplam 30 üyeden oluştuğu  belirtilmiştir.[11]

1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin 92. maddesinde “Divanı Âli ikiye münkasem olup biri dairei ithamiye ve biri divanı hükümdür. Daireyi ithamiye dokuz âzadan ibaret olup bunun üçü Heyeti Âyan ve üçü Divanı Temyiz ve İstinaf ve üçü Şûrayı Devlet âzasından Divanı Âliye alınacak aza içinden kur’a ile intihap olunur.“, 94. maddesinde “Bu dairei şikâyet olunan zevatın müttehem olup olmadığına sülüsanı ekseriyetile karar verir ve dairei ithamiyede bulunanlar divanı hükümde bulunamaz.” ve 95. maddesinde “Divanı hüküm yedisi Heyeti Âyan ve yedisi Divanı Temyiz ve İstinaf ve yedisi Şûrayı Devlet rüesa ve âzasından olmak üzere Divanı Ali âzasının yirmibir neferinden mürekkep olarak Dairei ithamiye tarafından muhakemesi lâzım olduğuna karar verilmiş dâvalar hakkında âzayı mürettebenin sülüsanı ekseriyetile kat’iyen ve kavanini mevzuasına tatbikan hükmeder ve hükümleri kabili istinaf ve temyiz değildir.” şeklindeki düzenlemeler ile anılan dairelerin ne şekilde teşekkül ettiği ve hangi yöntemle karar alınacağı belirtilmiştir.[12] 

2.2. Cumhuriyet Döneminde Yüce Divan

1921 Anayasası’nda Yüce Divan

1921 Anayasası’nda Yüce Divan düzenlememiştir. Yüce Divan 1924 Anayasası’nın 61-67. maddeleri arasında düzenlenerek Cumhuriyet döneminde Anayasaya  girmiştir.[13]

1924 Anayasası’nda Yüce Divan

1924 Anayasasının 62. maddesinde “Divanı Âli âzalığı için on biri Mahkemei Temyiz, onu Şûrayı Devlet rüesa ve âzası meyanından ve kendi Heyeti Umumiyeleri tarafından ledeliktiza reyi hafi ile yirmi bir zat intihap olunur. Bu zevat reyi hafi ve ekseriyeti mutlaka ile içlerinden birini Reis ve birini reis vekili intihap ederler.“, 63. maddesinde “Divanı Âli bir Reis ve on dört âza ile teşekkül ve ekseriyeti mutlaka ile karar ittihaz eder.  Mütebaki altı zat ledelicap Heyetin noksanını ikmal için ihtiyat âza vaziyetindedirler. İşbu ihtiyat âza üçü Mahkemei Temyiz, üçü Şûrayı Devletten müntahap âza arasından olmak üzere kur’a ile tefrik olunurlar. Reisliğe ve Reis vekilliğine intihap olunanlar bu kur’aya dâhil olamazlar.” hükümleri ile  Yüce Divan’ın, 15 asıl ve 6 yedek olmak üzere toplam 21 üyeden oluştuğu, 21 üyenin 11’i Mahkeme-i Temyizden (Yargıtay), 10’u Şurayı Devletten (Danıştay) seçildiği, Yüce Divan’ı oluşturan üyeler kendi aralarından bir baskan ve bir başkanvekili seçecekleri  belirtilmiş ve toplanma ve karar alma usulü düzenlenmiştir.[14]

27 Mayıs 1960 İhtilali ve Yüce Divan

27 Mayıs 1960 tarihinde askeri darbe ülke yönetimine el konulmuş, Milli Birlik Komitesi TBMM’yi dağıtmış ve  darbeyi anayasal zemine oturtmak maksadıyla  12.06.1960  tarih ve 1 sayılı kanunla Anayasa’nın bazı maddeleri değiştirilmiş, bazı maddeleri ise tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Anılan kanunun 24. maddesi ile 1924 Anayasasının Yüce Divanı düzenleyen maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Yüce Divan yerine geçmek ve bazı kişilerin yargılamalarını yapmak üzere 1 sayılı kanunun 6. maddesi ile  ilk soruşturmayı yapma ve itham görevini gerçekleştirmek için Yüksek Soruşturma Kurulu, yargılamayı yaparak hüküm tesis etme görevini yerine getirecek organ olarakta Yüksek Adalet Divanı kurulmuş,  Yüksek Adalet Divanı’nın görevi Düşük Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Bakanları, eski iktidar Milletvekillerini ve bunların suçlarına iştirak edenleri yargılamak olarak belirtilmiş,  1 sayılı kanunun 6/son maddesi ile  1924 Anayasası’nda Yüce Divan’da yargılanacakları belirtilen diğer kişileri yargılama yetkisi Yüksek Adalet Divanı’na verilmiştir.[15]

13.12.1960 tarihli ve 157 sayılı Kanun’la Kurulan Yüce Divan

27 Mayıs İhtilali’nden 16 Aralık 1960 tarihine kadar Yüce Divan görevini Milli Birlik Komitesi’nin çıkardığı 1 sayılı Kanun’la kurulan Yüksek Adalet Divanı yerine getirmiştir.  13.12.1960 tarih ve 157 sayılı “Kurucu Meclis Teşkili Hakkında Kanun” ile 1924 Anayasası’nın Yüce Divan yargısını düzenleyen 61-66. maddeleri tekrar yürürlüğe konulmuş, buna göre, meclis soruşturmasına karar verildiğinde MBK ile Temsilciler Meclisinden seçilecek yedişer üyeden kurulu soruşturma komisyonu gerekli soruşturmayı yapacaktır. Soruşturma komisyonu, yedi üyesi MBK içerisinden, kalan yedi üyesi ise Temsilciler Meclisi’nden seçilmek üzere toplam ondört üyeden oluşmaktadır. Soruşturma komisyonu tarafından hazırlanan soruşturma raporu Kurucu Meclis’e sunulacak,  Kurucu Meclis soruşturma raporu üzerinde yapacağı inceleme üzerine 1924 Anayasası’nın 61-66. maddelerine göre Yüce Divan kurulmasına gerek olup olmadığı yönünde bir karar verecektir. Kurucu Meclis’in yargılama yapılmasına karar vermesi durumunda yargılama yapmakla görevli mahkeme artık Yüksek Adalet Divanı değil, “Yüce Divan” olacaktır.[16]

 1961 Anayasası Döneminde Yüce Divan

1961 Anayasası ile Yüce Divan için yeni bir dönem başlamış, özellikle yasaların ve TBMM  içtüzüğünün Anayasaya uygunluğunu denetlemekle görevli Anayasa Mahkemesi’nin kurulması ve Yüce Divan görevinin bu mahkemeye verilmesi ülkemiz için “Anayasa Yargısı” açısından tam bir milat olmuştur.  1961 Anayasası’nın 145 ile 152. maddeleri Anayasa Mahkemesini düzenlemiştir. 1961 Anayasası’nın 145. maddesine göre onbeş asıl ve beş yedek üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi’nin asıl üyelerinden dördü Yargıtay, üçü Danıştay Genel Kurullarınca kendi başkan ve üyeleriyle Başsavcı ve Başkanın sözcüsü arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğuyla ve gizli oyla seçilir. Bir üye, Sayıştay Genel Kurulunca kendi başkan ve üyeleri arasından yine aynı yöntemle seçilir. Ayrıca Millet Meclisi üç, Cumhuriyet Senatosu iki ve Cumhurbaşkanı da iki üye seçmektedir. Cumhurbaşkanı’nın seçeceği üyelerden birin, Askeri Yargıtay Genel Kurulu’nun üye tam sayısının salt çoğunluğuyla ve gizli oyla göstereceği üç aday arasından seçer. Bu şekilde oluşan Anayasa Mahkemesi, kendi üyeleri arasından, gizli oyla ve üçte iki çoğunlukla dört yıl için bir Başkan ve bir Başkanvekili seçer. Ayrıca Anayasa’nın 148. maddesinde, Mahkemenin kuruluş ve yargılama usullerinin çıkarılacak bir kanunla; çalışma yöntemi ve üyeleri arasındaki iş  bölümünün ise kendi yapacağı içtüzük ile düzenleneceği hükme bağlanmıştır. 1961 Anayasası’nın 147. maddesi Anayasa Mahkemesi’nin görevlerini belirtmektedir. Bu bağlamda; Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Yüksek Hakimler Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini, Cumhuriyet Başsavcısını, Başkanunsözcüsünü, Askeri Yargıtay Başsavcısını ve kendi üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divan’da savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı yapar ve Yüce Divan kararları kesindir. Yüce Divan, 1876 tarihli Kanun-i Esasi ve 1924 Anayasalarında gerek görüldüğünde kurulan olağanüstü bir mahkeme iken 1961 Anayasası ile tabii hakim ilkesine uygun olarak daimi görev yapan yetkili bir mahkeme statüsü kazanmıştır.

1982 Anayasası’nda Yüce Divan

Yüksek mahkemeler ve yargı organları açısından Türkiye oldukça  dağınık bir yargı örgütlenmesine sahiptir. 1982 Anayasasında “Yüksek Mahkemeler” kenar başlığı altında  Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) ve Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere 6 adet mahkeme ismine yer verilmiş,Yüksek Mahkemeler kenar başlığı altında yer almayan Sayıştay da Anayasa’nın 3. Kısmının “Yargı” başlıklı 3. Bölümünde düzenlenmiştir.  Yasama başlığı altında yer alan Yüksek Seçim Kurulu’nun da yüksek mahkeme olduğu bazı yazarlar tarafından ileri sürülmektedir.[17]

1982 Anayasası’nda Üçüncü Kısım, Üçüncü Bölümde “Yargı” baslığı altında yer alan “Yüksek Mahkemeler” içerisinde Anayasa Mahkemesi düzenlenmiş ve 1961 Anayasası’ndaki Yüce Divan sistemini büyük oranda korunmuş olmakla birlikte yeni yapılan Anayasa’da modern Anayasa Mahkemesi anlayışına aykırı olarak TBMM’nin Anayasa Mahkemesine üye seçme yetkisine son verilmiş, ancak 1982 Anayasası’nda  07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle TBMM’nin  Anayasa Mahkemesine üye seçme imkanı tekrar getirilmiştir.

1982 Anayasası’nın 148. maddesinde Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş,  buna göre; Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yargılamaktadır. 1982 Anayasası’nda  07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle görevleriyle ilgili suçlardan ötürü Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla yargılayacağı kişiler arasına “TBMM Başkanı”, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da dahil edilmiştir. Yüce Divan’da savcılık görevini (Yargıtay) Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan’ın verdiği kararlar kesin kararlar olup aleyhine herhangi bir kanun yoluna gidilemez.[18]

İKİNCİ  BÖLÜM

1. YÜCE DİVAN OLARAK ANAYASA MAHKEMESİ

1961 Anayasası’nın 147. maddesinin gerekçesinde; “…kanunda yazılı şahısları da Yüce Divan sıfatıyla yargılamak Anayasa Mahkemesinin görevleri arasındadır. Eski Anayasamızda da bulunan Yüce Divan vazifesi bu suretle ‘yüksek hakimlerden’ kurulu bulunan bu heyete verilmiştir” şeklinde açıklama ile Yüce Divan görevinin niçin Anayasa Mahkemesi’ne verildiği açıklanmış, 1982 Anayasası’nın 148. maddesinde Yüce Divan görevinin Anayasa Mahkemesi’ne verilmesinin gerekçesi belirtilirken meseleye sadece ilke kuralı olması seklinde yaklaşılmıştır.

1982 Anayasası’nın hazırlık aşamasında da Anayasa Mahkemesi ve Yüce Divan hakkında farklı tartışmalar olmakla birlikte yine aynı sonuca varılmış, Yüce Divan görevinin Yargıtay’a verilmesi ağırlıklı görüş olarak ortaya çıkmasına rağmen bu husus anayasal metne dönüşmemiştir.[19]

Yüce Divan görevinin Anayasa Mahkemesine verilmesinin nedenini Faruk Erem; “Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan olarak görevlendirilmesini, onun prensibinde aramak lazımdır. Üç kuvvetin üstünde ve onlardan bağımsız bir organ olan Anayasa Mahkemesi’nin, siyasal konulu suçların davasına ‘Yüce Divan’ olarak bakmasında, bu yönden isabet görülebilir. Böyle olunca Anayasa Mahkemesi’ne ‘Hususi Mahkeme’ demek doğru olmayacaktır, zira genel yargılama organları içinde, fakat hususi mahkeme olarak kabulüne yukarda işaret edilen prensip manidir” şeklinde açıklamıştır.[20]

 Anayasa Mahkemesi’nde Yüce Divan sıfatıyla yargılanan kişilerin iddia konusu suçlarının niteliği siyasi içerik taşıması ve bu nedenle bu yöndeki yargılamanın  yasama, yürütme ve yargı organlarının  üstünde bir anayasal organa verilmesi gerektiği ve bu organın da Anayasa Mahkemesi olduğu  görüşü ileri sürülmüştür.[21] Ancak bu görüşe karşı ileri sürülen diğer bir görüş ise, Yüce Divan görevinin Anayasa Mahkemesine verilmesinin hukuki değil o günün politik konjonktürü ve gelişmeleri olduğu yönündedir.[22]

1.1. Yüce Divan Olarak Anayasa Mahkemesinin Hukuki Niteliği

Yüce Divan’ın, yargılama konusunun ortaya çıkmasından sonra kurulan yargı organını  ifade eden olağanüstü bir mahkeme olduğunu ileri süren görüşler olduğu gibi  bir ihtisas mahkemesi olduğu yönünde de görüşler mevcuttur.

Tabii hakim ilkesi gerek 1961 Anayasası’nda gerekse de 1982 Anayasası’nda açıkça düzenlenmiş olup,  1982 Anayasasının 37. maddesinde “… hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne  Çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciiler kurulamaz” şeklindeki düzenleme ile olağanüstü yargı organı oluşturulmasını yasaklamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin olağanüstü mahkeme olup olmadığı hususu doktrinde tartışmalı olup, bir kısım görüşlerde  olağanüstü mahkeme olmadığı savunulurken[23],  aksi yönde görüşler bulunduğu da[24] görülmektedir. Bir kısım görüşlerde ise, Yüce Divan’ın yargılama konusundan önce kurulması nedeniyle tabii hakim ilkesini ihlal etmediği belirtilmekle birlikte üyelerin hukuk bilgisi ile  techiz edilmesi sorunu üzerinde durulmaktadır.[25]

Bizim kanaatimizde, Anayasa Mahkemesi’nin, iddia konusu suçun işlenmesinden önce görev ve yetki alanının belirli olması nedeniyle tabii hakim ilkesine aykırılık oluşturmadığı yönündedir.

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla yargılama yaparken ihtisas mahkemesi olarak görev yapmaktadır. İhtisas mahkemelerinin kurulması ve çalışma usulü ise tabii hakim ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır.[26]

1.2. Yüce Divanın Oluşumu ve Teşkilat Yapısı

Anayasa Mahkemesi teşkilatı; Başkanlık, Genel Kurul, bölümler, komisyonlar, Genel Sekreterlik ve idari birimlerden oluşur.Genel Kurul, Mahkemenin on yedi üyesinden oluşur. Genel Kurul, Başkanın veya belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az on iki üye ile toplanır.  Anayasamızda 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunma hakkı tanınmıştır. Bireysel başvuruları karara bağlamak üzere Anayasa Mahkemesi’nde bir başkanvekili başkanlığında yedişer üyesi olan iki bölüm bulunur. Bölümler, bir başkanvekilinin başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Bölüm ve komisyonların oluşumu ve is bölümü ile ilgili hususlar İçtüzükle düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi’nin idari işleyişini yürütmek üzere Başkanlığa bağlı olarak bir Genel Sekreterlik birimi bulunmaktadır. Genel Sekreterliğe bağlı birimlerin çalışma esasları yönetmelikle düzenlenir. Genel Sekreter, Başkan tarafından raportörler arasından görevlendirilir. Genel Sekreterin görevde olmaması durumunda, yerine Genel Sekreterin belirleyeceği Genel Sekreter yardımcısı vekâlet eder. Başkan tarafından raportörler arasından üç Genel Sekreter yardımcısı görevlendirilir. Genel Sekreter yardımcılarının görevleri ve aralarındaki iş bölümü ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir. 

1982 anayasasının 146. maddesinde;

 “Anayasa Mahkemesi onbeş üyeden kurulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay (…) genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.

Yargıtay, Danıştay (…) ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, (…)80 en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde (…) en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.

Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hâkim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır.

Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında Resmî veya özel hiçbir görev alamazlar.” şeklindeki düzenleme ile üyelerin hangi yöntemle seçileceği düzenlenmiştir.[27]

1.3. Yüce Divanın Görev ve Yetkileri

Anayasa’nın 148. maddesine göre, Yüce Divan’ın yargılama görev ve yetkisi hem kişi hem de görev yönünden sınırlandırılmıştır.

1.3.1. Şahıslar Bakımından Yetki

1982 Anayasası’nın 148 maddesinde ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 3. maddesinde Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı kimleri yargılayabileceği hususu düzenlenmiştir.

 1982 anayasasının 148. maddesinde;

“…Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (…)85 Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar (…)86 Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.)Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları (…) da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.”[28] şeklindeki düzenlemede, Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla kimleri yargılayabileceği belirtilmiş olup, buna göre Anayasa Mahkemesi;

1. Cumhurbaşkanını,

2.Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını,

3.Cumhurbaşkanı yardımcılarını,

4.Bakanları,

5.Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerini,

6.Yargıtay Başkan ve üyelerini,Yargıtay Başsavcısı ve Başsavcı vekilini,

7. Danıştay Başkan ve üyelerini, Danıştay Başsavcısı ve Başsavcı vekilini,

8. Hakimler ve Savcılar  Kurulu Başkan ve üyelerini ,

9. Sayıştay başkan ve üyelerini,

10. Genelkurmay Başkanını,

11. Kara Kuvvetleri Komutanını,

12. Deniz Kuvvetleri Komutanını,

13. Hava Kuvvetleri Komutanını,

görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılama yetkisine sahiptir.

1.3.2. Suçlar Bakımından (Madde İtibariyle)  Yetki

Ceza yargılamasında mahkemelerin hangi ağırlıkta ve ne tür suçlara bakacağını düzenleyen kurallara madde bakımından yetki denilmektedir.

Yüce Divan, Anayasa’nın 148. maddesinde gösterilen belli sayıdaki üst düzey kamu görevlisini sadece “görev suçları” bakımdan yargılamakla yetkili olup bu kişilerin kişisel suçları ile genel veya ayrık kurallar geçerlidir.[29] Görev suçu ile görev sırasında işlenen suç birbirinden ayrı olup, bir suçun  görev sırasında veya görev yerinde işlenmiş olması yeterli değildir, ayrıca suçun unsurunu oluşturan eylem görevle ilgili olmalıdır.[30]

Doktrinde  “görevle ilgili suç” un tanımlanmasında “dar” ve “geniş” olmak üzere iki ölçüt kullanılmaktadır. “Dar ölçüt”e göre, görevle ilgili suçtan bahsedebilmek için görev ile işlenen suç arasında bir illiyet bağının bulunması yeterlidir. “Geniş ölçüt”e göre ise, anılan kişilerin memurluk sıfatları dikkate alınmalı ve memurluk sıfatı islenen suçun unsuru veya şiddet sebebi ise suç, görevle ilgili bir suç olarak kabul edilmelidir.[31]

1.3.3. Yer Bakımından Yetki

Mahkemelerin hangi yer sınırları dahilindeki davalara bakacağını belirleyen yetki kurallarına “yer bakımından yetki” denilmekte olup, genel ceza mahkemelerinin yer bakımından yetki kuralları 5271 sayılı CMK’nın 12 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK.nun;

Yetkili mahkeme başlıklı 12. maddesinde;

(1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

(2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.

(3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.

(4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.

(5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.

Özel yetki başlıklı 13. maddesinde;

(1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.

Yabancı ülkede işlenen suçlarda yetki başlıklı 14. maddesinde;

(1)Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.

(2) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.

(3) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık Türkiye’de yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından belirlenir.

(4) Yabancı ülkelerde bulunup da diplomatik bağışıklıktan yararlanan Türk kamu görevlilerinin işledikleri suçlardan dolayı yetkili mahkeme Ankara mahkemesidir.

Deniz, hava ve demiryolu taşıtlarında veya bu taşıtlarla işlenen suçlarda yetki başlıklı 15. maddesinde;

(1) Suç, Türk bayrağını taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında bulunan mahkeme yetkilidir.

(2) Türk bayrağını taşıma hakkına sahip olan hava taşıtları ile demiryolu taşıtları hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

(3) Ülke içerisinde deniz, hava veya demiryolu taşıtlarında ya da bu taşıtlarla işlenen suçlarda, bunların ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.

(4) Çevreyi kirletme suçu, yabancı bayrağı taşıyan bir gemi tarafından Türk kara suları dışında işlendiği takdirde, suçun işlendiği yere en yakın veya geminin Türkiye’de ilk uğradığı limanın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Bağlantılı suçlarda yetki başlıklı 16. maddesinde;

(1) Yukarıdaki maddelere göre her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir.

(2) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.

(3) Uyuşulmazsa, Cumhuriyet savcısı veya sanığın istemi üzerine ortak yüksek görevli mahkeme birleştirmeye gerek olup olmadığına ve gerek varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.

(4) Birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur.”  şeklinde düzenleme ile genel yetki kuralı ve istisnalarına yer verilmiştir. 

Ancak bu kurallar ve istisnalar Yüce Divan’ın yer bakımından yargılama yetkisi açısından geçerli değildir. Yüce Divan olarak Anayasa Mahkemesi madde bakımından yetkili olduğu tüm suçlarda yetkili tek mahkemedir.

1.3.4. Yüce Divan’da İrtibat Dolayısıyla Görev Sınırının Aşılması

Anayasa’nın 148. maddesinde Yüce Divan’ın yargılama alanı hem kişi hem de madde bakımından sınırlandırıldığı dikkate alındığında, Yüce Divan’ın yargılama yetkisine giren suçlara  iştirak eden diğer kişilerin nerede ve ne şekilde yargılamalarının yapılacağı  hususunda  Anayasa’da veya 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da  düzenleme getirilmemiş olmakla birlikte  bu sorunun 5271 sayılı CMK’nın 9. maddesi hükmü nazara alınarak bağlantılı suçlardan davalar birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabileceği veya açılmış olan davaların  birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede görülebileceği yönündeki düzenlemeler dikkate alınarak çözüme kavuşturulması mümkündür.

4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un 10. maddesinde “Bu Kanun kapsamındaki suçların iştirak halinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur, üst memurla aynı mahkemede yargılanır.” şeklindeki düzenleme dikkate alınarak  doktrinde  bu sorunun aynı yöntemle çözülebileceği belirtilmiştir.[32]

Ancak, Yüce Divan’da yargılanacak olan şahısların memur olmayanların suçuna iştirak etmesi halinde yargılamanın  Yüce Divan’ın görev alanına girmediği ileri sürülmüş[33], eski bakanlar Ş.E’nin ve S. K’nın  yargılandıkları davalarda görüldüğü gibi sıradan vatandaşların yüce divan’da yargılanacak kişilerin suçlarına iştirak etmeleri halinde ise Yüce divanda yargılamalarının yapılacağına karar vermiştir.

2. YÜCE DİVANIN MAHKEME OLARAK İŞLEYİŞ VE YARGILAMA USULLERİ

2.1. Yüce Divana Sevk Kararının Niteliği

Yasama organı olan TBMM’nin Yüce Divan’a sevk kararının hukuki nitelemesi hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür.[34]

2.1.1. İzin

Yüce Divan’a sevk kararının izin mahiyetinde olduğunun kabulü halinde izni veren kurum veya kuruluşun bu kararını geri alabileceğini kabul etmek gerekir ki  bu durumun Yüce Divan’a sevk kararı açısından mümkün olmadığı gözönüne alındığında Yüce Divan’a sevk kararını kamu davasının açılması için önkoşul olan izin mahiyetinde görmek mümkün değildir.[35]

2.1.2. Kovuşturmaya Başlanması Kararı

Yüce Divan’a sevk kararının 5271 sayılı CMK’daki kovuşturma evresinin başlamasına sebep olan iddianame niteliğinde kabul etmek gerekmektedir. Buna bağlı olarak TBMM’nin Yüce Divan’a sevk kararında bir iddianamede bulunması gereken ve 5271 Sayılı CMK’nun 170. maddesinde sayılan asgari unsurların bulunması gereklidir.

TBMM içtüzüğünün 107. maddesinin  2. fıkrasında;

“…Bu önergede; Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya bakanlıkların görevleriyle ilgili işlerden dolayı hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya bakanın cezai sorumluluğu gerektiren fiillerinin görevleri sırasında işlendiğinden bahsedilmesi, hangi fiillerinin hangi kanun ve nizama aykırı olduğunun gerekçe gösterilmek ve Maddesi de yazılmak suretiyle belirtilmesi zorunludur...” hükmüne yer verilmiştir.[36]

Doktrinde bir kısım yazarlar, TBMM’nin faaliyeti adli nitelikte olduğundan Yüce Divan’ın TBMM’nin sevk kararını iade etmesi halinde yargılama hukukunun genel ilkelerine göre sorun çözülmelidir.[37]  

2.2. Yüce Divan’da Uygulanacak Usul Hükümleri

Yüce Divan’da uygulanacak usul hükümleri  konusunda  2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunla bir kısım düzenlemeler getirilmiş olup, anılan kanunun 35. maddesinde Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla çalışırken yürürlükteki kanunlara göre duruşma yapacağı ve hüküm kuracağı, Yüce Divan kararlarının kesin olduğu belirtilmiştir.[38]

Buna göre, Yüce Divan’ın yargılama usulü hakkında 2949 Sayılı Kanunda hüküm bulunmaması halinde 5271 sayılı CMK’nun ilgili hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır. 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 35. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “…hüküm verir” ifadesinden Yüce Divan’ın yaptığı yargılama sonucunda esasa ilişkin kararını yürürlükteki ceza kanunlarına göre vereceğini kabul etmek gerekir.[39]

Söz konusu kuralın sadece yargılama usulü açısından geçerli olduğu, cezai sorumluluğun tespiti ve yaptırımın uygulanmasında Yüce Divan’ın kanunlarla bağlı kalmaksızın takdir yetkisine sahip bulunduğunu belirten aksi yöndeki görüşlerin “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine aykırılık teşkil ettiği unutulmamalıdır.

2.3. Hazırlık Soruşturması

2.3.1. İtham ve İddia

Yüce Divan’da itham makamı yasama organıdır. Cumhuriyet Başsavcısı duruşmalarda sadece ithamı yürütür. Yüce Divan yaptığı yargılamada sadece olay ve fiil ile bağlı olduğuna ve itham ile bağlı olmadığına göre böyle bir ithamcıya gerek olmadığı, aksi durumun yapılan yargılamaya siyasi bir muhakeme niteliği vereceği  ve bunun da yargılamanın tarafsızlığı hususunda şüphe oluşmasına sebebiyet verebileceği ileri sürülmüştür.[40]

İtham yürürlükteki kanunlara göre yapılması gerektiği dikkate alındığında burada yasama organının ithamda kanunilik esası ile bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Yapılan itham son soruşturmanın açılması kararının yerine geçmektedir.[41]

Dosyanın Yüce Divan’a gelmeden önce yapılan işlemlerin niteliği konusunda doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bahri Öztürk, yargılanacak şüpheli hakkında yapılan hazırlık soruşturması, şüphelinin belirlenerek savunmasının alınması, delillerin toplanması ve sair işlemlerin yerine getirilerek alınan kararla birlikte dosyanın Yüce Divan’a sevk edilmesinin kamu davası açma niteliğinde bir iddia faaliyeti olduğunu belirtmiştir.[42]

Yapılan soruşturma sonucunda suç şüphesinin yeterli olmadığı kanaatine varılırsa şüpheli hakkında  takipsizlik kararı vermek,  yeterli şüphe bulunduğu takdirde ise soruşturma neticesi iddianame yerine geçen bir fezlekeye bağlanarak dava açılmalıdır.[43]

2.3.2. Hazırlık Soruşturması Usulü

Yüce Divan’ın yargılamaya başlayabilmesi için öncelikle bazı işlemlerin yerine getirilmesi gerekmekte olup, buna göre gerek 1982 Anayasası’nda ve gerekse de TBMM İçtüzüğünde belirtilen kurallar gereğince yargılanacak kişiler hakkında öncelikle Yüce Divan’a sevk kararının alınması gerekmektedir. 1982 Anayasası’nın 148. maddesinde sayılan ve yüksek yargı organı üyesi olan şahıslar açısından ise her birinin bağlı olduğu mahkemelerin kendi içtüzüğünde yer alan kurallara göre yapılacak soruşturma sonucunda Yüce Divan’a sevk kararının alınması gerekmektedir. Yüce Divan’a sevk açısından yargılanacak kişinin sıfatına göre  Yüce Divana sevk kararının alınması konusunda farklı usuller öngörülmüştür.

Cumhurbaşkanı yönünden;

1982 Anayasasının 105. maddesinde;

Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.

Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.

Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır…” şeklindeki düzenlemeyle  Cumhurbaşkanının Yüce Divana sevkine ilişkin usule yer verilmiştir.

Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar yönünden;

1982 Anayasasının 106. maddesinde;

“…Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.

Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.

Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır ve dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.” şeklindeki düzenlemeyle  Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanların Yüce Divana sevkine ilişkin usule yer verilmiştir.

Yüksek Yargı Organlarının Üyeleri yönünden; 1982 Anayasası’nın 148. maddesinde,  “…Anayasa Mahkemesi… Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay (…)85 Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar (…)86 Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar…” hükmü getirilmiş[44]  olmakla birlikte, bu kişilerin Yüce Divana sevki ile ilgili hususlar her yüksek mahkemenin kendi içtüzüğünde düzenlenen esaslara göre yapılacak ve sevke kendi mahkemeleri karar verecektir.

2.4. Son Soruşturma ve Hüküm

2.4.1. Yargılama Aşamasına Hazırlık

Yüce Divan yargılamasının düzenlendiği 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 35-40 maddelerinde duruşmaya hazırlık ile ilgili düzenlemeye yer verilmediğinden bu hususla ilgili  5271 sayılı CMK’nun aynı konuyu düzenleyen 175-181 maddeleri uygulanacaktır.[45]

 2.4.2. Duruşmanın Yürütülmesi

2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, Yüce Divan yargılamasında duruşmanın yürütülmesi, deliller ve delillerin değerlendirilmesi konularında 5271 sayılı CMK’ya atıfta bulunmuştur. Öncelikle 2949 sayılı Kanunda buna ilişkin yer verilen hükümler uygulanacak, hüküm bulunmadığı takdirde ise anılan Kanunun 35. maddesi yollamasıyla yürürlükteki 5271 sayılı CMK’nun ilgili hükümleri tatbik edilecektir.

Yüce Divan’da savcılık görevini 1982 Anayasası’nın 148. ve 2949 sayılı Kanunun 36. maddelerinde belirtildiği üzere  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcı vekili yapar. Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından bir veya birkaçı da Cumhuriyet Başsavcısı veya vekili ile duruşmada hazır bulunabilir. Doktrinde bir kısım yazarlar ayrı bir yargı organı olarak teşkil edilen Yüce Divan’da  genel yargı organında görevli olan ve idari yönden tam olarak tarafsız sayılamayan Cumhuriyet başsavcısının görev yapması eleştirmektedir.[46]

2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 46. maddesinde;

Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri:

1. Kendilerine ait olan veya kendilerini ilgilendiren dava ve işlere;

2. Aralarında evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin, kan veya sıhriyet yönünden usul ve füruunun, dördüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan yönünden ve sıhriyeti doğuran evlilik kalkmış olsa bile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) sıhriyet yönünden civar hısımlarının veya aralarında evlatlık bağı bulunan kimselerin dava ve işlerine;

3. Dava ve iş sahiplerinin vekili, vasisi veya kayyımı sıfatıyla hareket ettiği dava ve işlere;

4. Hâkim, savcı, hakem sıfatıyla bakmış veya tanık ya da bilirkişi olarak beyanda bulunmuş olduğu dava ve işlere;

5. İstişari mütalaa ve kanaat beyan etmiş olduğu dava ve işlere;bakamazlar.” hükmüne yer vererek dava ve işlere bakmanın caiz olmadığı haller düzenlenmiştir.[47]

Benzer düzenleme 5271 sayılı CMK.nun 23. maddesinde;

(1) Bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz.

(2) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.

(3) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.” olarak yer almaktadır.

2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Başkan Ve Üyelerin Reddi başlıklı  47. maddesinde,

 “Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hallerin dava açılmadan veya iş Mahkemeye gelmeden önce mevcut olduğu iddası ile reddolunabilirler.

Bu takdirde, Anayasa Mahkemesi, reddedilen üye katılmaksızın ret konusu hakkında kesin karar verir.

Ret şahsidir. Kurulun toplanmasına mani olacak sayıda üyenin redine ilişkin talepler dinlenmez.” hükmüne yer verilmiş,

Benzer düzenleme 5271 sayılı CMK.nun 24. maddesinde,

(1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.

(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.

(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK.nun 25. maddesinde yer alan,

“(1) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hâkimin reddi, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya; duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtayda görevlendirilen üye veya tetkik hâkimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hâllerde, inceleme başlayıncaya kadar hâkimin reddi istenebilir.” hükmünün doktrinde bazı yazara göre Yüce Divan açısından uygulanamayacağı ileri sürülmüştür.[48]

2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 48. maddesinde; ret dilekçesinde ret sebeplerinin açıkça gösterilmesi ve lüzumlu ispat vasıtalarının hep birlikte bildirilmesi gerekli olduğu, aksi halde dilekçenin reddolunacağı, 49. maddesinde; Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin, 46 ncı Maddede yazılı sebeplere dayanarak davaya veya işe bakmaktan çekinmeleri halinde, Anayasa Mahkemesi çekinme isteğinde bulunan Başkan veya üyenin de iştirakiyle konu hakkında kesin karar verileceği, ancak çekinme isteğinde bulunaınn oylamaya katılamayacağı, kurulun toplanmasına mani olacak sayıda üyelerin çekinme isteklerinin dinlenmeyeceği, 50. maddesinde; Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin reddine ilişkin istemlerin reddi halinde, ret isteyenden Mahkemece, ret isteminin mahiyetine göre onbin liradan yüzbin liraya kadar para cezası alınacağı ve buna göre hükmolunacak para cezasının Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edileceği, 51. maddesinde;Anayasa Mahkemesinde bakılan veya işler dolayısıyla bilgisine başvurulan bilirkişi veya tanığın dinlenmesinin usul kanunları gereğince resmi bir makamın iznine bağlı bulunup da Devlet menfaatlerine zararlı olacağı mülahazasıyla izin verilmediği takdirde, Mahkeme izin vermeye yetkili kimsenin sözlü veya yazılı mütalaasını aldıktan sonra, izin vermemenin yersizliğine üçte iki çoğunlukla karar verirse, bilirkişi veya tanık sır saklama ödevine dayanılamayacağı belirtilmiştir.[49]

2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda açıkça düzenlenmeyen; 5271 sayılı CMK.nun,

Madde 225 –  (1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.

Madde 226 –  (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.

Madde 237 –  (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.

(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.

Madde 238 –  (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.

Madde 239 –  (1) (Değişik: 24/7/2008-5793/41 md.) Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteyebilir.

(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde avukat görevlendirilmesi için istem aranmaz.

Madde 243 – (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.” hükümleri Yüce Divan yargılamasında uygulanacaktır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanunun 36. maddesi gereğince, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan olarak verdiği görev konusundaki kararlar dolayısıyla Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulamaz. Bütün yargı mercileri, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan olarak görev konusunda verdiği kararlara, kendilerinin Anayasa Mahkemesinin kararı ile çatışan kesin veya kesinleşmiş bir kararı bulunsa bile, uymak zorundadırlar. Hüküm uyuşmazlığı durumunda yalnızca Anayasa Mahkemesi kararı gözönünde tutulur ve uygulanır.[50]

2.4.3. Hüküm

Yüce Divan’ın yaptığı yargılama sırasında gerek usul gerekse esasa ait konularda  öncelikle 2949 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun uygulanacak, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde ise yürürlükteki usul ve esası düzenleyen kanunlara göre değerlendirme yapılacaktır. Yüce Divanın müzakereleri gizli olup,  salt çoğunlukla karar verilir, karara muhalif kalanlar kararda muhalefet şerhlerini açıklarlar. Yüce Divan kararları da diğer bütün mahkeme kararları gibi açık ve gerekçeli olmak zorundadır. Kararlar anayasanın açık hükmü gereğince kesindir.[51] .

3. YÜCE DİVAN KARARLARININ KESİNLİĞİ

3.1. Temyiz

1982 Anayasası’nın 148/9. maddesinde belirtildiği üzere Yüce Divan kararlarına yönelik  başvurulacak bir kanun yolu bulunmamaktadır. Ancak daire kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesindir.

Yüce Divan kararlarına karşı kanun yolu başvuru imkanının bulunmaması  yapılacak muhtemel hatanın  giderilmesine engel teşkil edecek ise de  böyle bir başvuru sonucunda incelemenin hangi organ tarafından ve ne şekilde yapılacağı sorunu gündeme gelmektedir. Doktrinde bir kısım yazarların, Yüce Divan’ın böyle bir durumda daha az sayıda üye ile toplanıp verilecek kararın temyiz tetkikinin  de Anayasa Mahkemesi’nin Genel Kurulu’nca yapılabileceği ileri sürülmüştür.[52]

3.2. Muhakemenin Yenilenmesi

Yüce Divan kararları kesin olmasına rağmen genel görüşe göre yargılamanın yenilenmesi yolunun açık olduğu, 5271 sayılı CMK’nun 311 vd. maddelerindeki şartlar dairesinde yeniden yargılama yapılabileceği ileri sürülmüştür.[53]

3.3. Yüce Divan Kararlarının İnfazı

Yüce Divan’da yapılan yargılama sonucunda verilen kararlar infazı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine  “ilamat defterine” kaydı yapıldıktan sonra infazı gerçekleştirilecektir.

3.4. Şartla Tahliye Hükümlerinin Uygulanması

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un Koşullu salıverilme başlıklı 107. maddesinde;

Madde 107- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.

(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümleler:14/4/2020-7242/48 md.) Ancak, Türk Ceza Kanununun;

a) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82 ve 83) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

b) Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan (madde 87, fıkra iki, bent d) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

c) İşkence suçundan (madde 94 ve 95) ve eziyet suçundan (madde 96) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

d) Cinsel saldırı (madde 102, ikinci fıkra hariç), reşit olmayanla cinsel ilişki (madde 104, ikinci ve üçüncü fıkra hariç) ve cinsel taciz (madde 105) suçlarından süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

e) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (madde 102, 103, 104 ve 105) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,

f) Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

g) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,

h) Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından (madde 326 ilâ 339) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,

cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ayrıca, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar ile 1/1/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanır.

(3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;

a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,

b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,

c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,

d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,

e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz,

Yıldır.  

(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümle:14/4/2020-7242/48 md.) Koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından ise tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır. Ancak, bu süreler;

a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,

b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört,

c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk,

d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört,

e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki,

Yıldır. (Ek cümle:22/7/2010 – 6008/9 md.) Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.

(5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır. 

(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez.

(7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir.

(8) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda devam ederler.

(9) İnfaz hâkimi, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek infaz hâkimine verir. (Ek cümleler:14/4/2020-7242/48 md.) İnfaz hâkimi ayrıca, iki yılı geçmemek üzere denetim süresi içinde hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenecek yükümlülüklere tabi tutulmasına karar verebilir. Bu karar gereğince denetimli serbestlik müdürlüğü, risk ve ihtiyaçlarını dikkate alarak hükümlüyü;

a) Belirli bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma,

b) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme,

c) Belirlenen programlara katılma,

yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutar. Denetimli serbestlik müdürlüğü hükümlünün risk ve ihtiyaçlarını dikkate alarak yükümlülükleri değiştirebilir.

(10) İnfaz hâkimi, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.

(11) (Değişik:14/4/2020-7242/48 md.) Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hâkimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir; raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.

(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, infaz hâkiminin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.(1)

(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;

a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı sürenin,

b) (Değişik: 25/5/2005-5351/8 md.) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, bu yükümlülüklere uymama tarihi ile hak  ederek  salıverilme  tarihi  arasındaki  süreyi  geçmemek  koşuluyla ihlalin niteliğine göre takdir  edilecek  bir sürenin,(2)

Ceza infaz kurumunda aynen çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez.

(14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

(15) (Değişik: 20/7/2017-7035/25 md.) Hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse hükmü veren ilk derece mahkemesinin bulunduğu yer infaz hâkimliği, cezaların toplandığı hâller ile hükmün bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş olması hâlinde ise 101 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen infaz hâkimliği tarafından koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.

(16) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine

Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiş olup, Yüce Divan’ın kararıyla mahkumiyet alan sanığın şartla tahliyesine veya şartla tahliyesinin geri alınmasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine yine Yüce Divan karar verecektir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi’nin asli görevi kanunların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi yani Anayasa Yargısı olmasına ve Yüce Divan yargılamasının  bir ceza yargılaması niteliğinde olmasına rağmen  üyelerinin bir kısmının hukuk dışı meslek mensubu oldukları dikkate alındığında zaman zaman verilen kararların tartışmaya yol açtığı görülmektedir. Bu tür sakıncaların önüne geçebilmek için Yüce Divan görevinin Yargıtay Ceza Genel kurulunca yerine getirilmesi isabetli çözüm olacaktır. Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri yeniden ele alınıp bireysel başvuruya bağlı artan iş yükü dikkate alınarak Yüce Divan görevi Yargıtay’a Ceza Daireleri Genel Kurulu’na, siyasi parti mali denetim görevi ise Sayıştay’a verilmelidir.

KAYNAKÇA

Araslı, O., (1991), “Konuşma”, TBBD, Sa. 4, Ankara.

Armağan, S., (1967), Anayasa Mahkemesi’nde Kazai Murakabe Sistemi, İstanbul, s. 10.

Arslan, Ç., (1999), Yüce Divan Olarak Anayasa Mahkemesi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Azrak, A. Ü., (1962), “Türk Anayasa Mahkemesi, Anayasa Düzenindeki Yeri, Teşkilatı ve

Fonksiyonları”, ÜHFM, C.28, Sa. 3-4, İstanbul.

Bilge, N., (1956), Bakanların Görev ve Sorumları, Ankara:Yeni Desen Matbaası.

Erem, F., (1986), “Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan Olarak İncelenmesi”, Ankara.

Gökçe, A.F., Dölek,E., (2018), “Anayasa Yargısı Ve Demokrasi”, Avrasya Sosyal Ekonomi

Araştırmaları Dergisi, C:5,S:6.

Gözübüyük, A. Ş., (1993), “Açıklamalı Türk Anayasaları”, Ankara.

http://www.anayasa.gen.tr/2929sk.htm erişim tarihi 08.05.2020

http://www.anayasa.gen.tr/tbmmictuzuk.htm erişim tarihi 08.05.2020

https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1876-k%C3%A2n%C3%BBn-i-

es%C3%A2s%C3%AE/ erişim tarihi: 08.05.2020

https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1924-anayasasi/ erişim tarihi

08.05.2020

https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2247.pdf erişim tarihi 08.05.2020

https://www.tbmm.gov.tr/ tutanaklar/ KANUNLAR_KARARLAR/ kanuntbmmc043/

kanunmbkc043/ kanunmbkc04300157. erişim tarihi 08.05.2020

https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa61.htm erişim tarihi 08.05.2020

Öztürk, B., (1995), “Bir Ceza Mahkemesi Olarak Anayasa Mahkemesi: Yüce Divan”,

Anayasa Yargısı, Sa. 12, Ankara.

Öztürk, B.,Erdem, M.R., (2006), Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara: Seçkin

Yayıncılık, 9. Baskı, s.791.

Tikveş, Ö., (1982), “Teorik ve Pratik Anayasa Hukuku”, İzmir 1982.

Uzun, C.D., (2016), “Yeni Anayasada Yüksek Yargı”, SETA/Siyaset, Ekonomi ve Toplum

Araştırmaları Vakfı, Haziran 2016, Sayı:158.

Yanık, M., (2008), Yüce Divan, İstanbul:Derin Yayınları.


[1] Gökçe, A.F., Dölek,E., (2018),  “Anayasa Yargısı Ve Demokrasi”,  Avrasya Sosyal Ekonomi Araştırmaları Dergisi,  C:5,S:6, s.131

[2] Armağan, S., (1967), Anayasa Mahkemesi’nde Kazai Murakabe Sistemi, İstanbul, s. 10.

[3] Arslan, Ç., (1999), Yüce Divan Olarak Anayasa Mahkemesi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s. 24.

[4] Azrak, A. Ü., (1962), “Türk Anayasa Mahkemesi, Anayasa Düzenindeki Yeri, Teşkilatı

ve Fonksiyonları”, ÜHFM, C.28, Sa. 3-4, İstanbul, s.661-662

[5] Azrak, a.g.e,  s.661-662

[6] Azrak, a.g.e,  s.663

[7] Yanık, M., (2008), Yüce Divan, İstahbul:Derin Yayınları, s.7

[8] Öztürk, B., (1995), “Bir Ceza Mahkemesi Olarak Anayasa Mahkemesi: Yüce

Divan”, Anayasa Yargısı, Sa. 12, Ankara, s.59

[9] Öztürk, a.g.e, s.60

[10] Erem, F., (1986), “Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan Olarak İncelenmesi”, Ankara, s.8

[11] Öztürk, B.,Erdem, M.R., (2006),Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara: Seçkin

Yayıncılık, 9. Baskı, s.791 vd.

[12]https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1876-k%C3%A2n%C3%BBn-i-es%C3%A2s%C3%AE/ erişim tarihi: 08.05.2020

[13] Gözübüyük, A. Ş., (1993), “Açıklamalı Türk Anayasaları”, Ankara

[14] https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1924-anayasasi/ erişim tarihi 08.05.2020

[15] https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa61.htm erişim tarihi 08.05.2020

[16] https://www.tbmm.gov.tr/ tutanaklar/ KANUNLAR_KARARLAR/  kanuntbmmc043/ kanunmbkc043/ kanunmbkc04300157. erişim tarihi 08.05.2020

[17] Uzun, C.D., (2016),  “Yeni Anayasada Yüksek Yargı”, SETA/Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Haziran 2016, Sayı:158, s.167

[18] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf erişim tarihi 08.05.2020

[19] Araslı, O., (1991), “Konuşma”, TBBD, Sa. 4, Ankara

[20] Erem, a.g.e, s.5

[21] Öztürk/Erdem, a.g.e, s.791

[22] Erem, a.g.e, s. 475

[23] Kunter, N., (1986), “Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, 8. Baskı, İstanbul 1986, s. 130-131

[24] Erem, a.g.e, s.5

[25] Öztürk/Erdem, a.g.e, s.797 vd.; Öztürk, a.g.e. s.87

[26] Kunter, a.g.e,  s. 129.

[27] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf, erişim tarihi: 08.05.2020

[28] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf erişim tarihi: 08.05.2020

[29] Yanık, a.g.e,  s.111-112

[30] Bilge, N., (1956), Bakanların Görev ve Sorumları, Ankara:Yeni Desen Matbaası, s.29

[31] Erem, a.g.e, s.9

[32] Bilge, a.g.e, s.77-83; Arslan, a.g.e, s.59

[33] Yanık, a.g.e,  s.110-136

[34] Erem, a.g.e, s.15; Arslan, a.g.e, s.88

[35] Erem, a.g.e, s.15

[36] http://www.anayasa.gen.tr/tbmmictuzuk.htm erişim tarihi 08.05.2020

[37] Erem, a.g.e, s.15; Arslan, a.g.e, s.89

[38] http://www.anayasa.gen.tr/2929sk.htm erişim tarihi 08.05.2020

[39] Erem, a.g.e,  s.10-16; Öztürk, a.g.e, s.103, Tikveş, Ö., (1982),“Teorik ve Pratik Anayasa Hukuku”, İzmir 1982, s. 53

[40] Öztürk, a.g.e, s.103; Tikveş, a.g.e, s. 53

[41] Öztürk, a.g.e, s. 104

[42] Öztürk, a.g.e,  s.103;  Öztürk/Erdem, a.g.e,  s.797 vd

[43] Öztürk, a.g.e, s.104

[44] http://www.anayasa.gen.tr/2929sk.htm erişim tarihi 08.05. 2010

[45] Arslan, a.g.e, s.103-104

[46] Erem, a.g.e, s.14

[47]  http://www.anayasa.gen.tr/2929sk.htm erişim tarihi 08.05.2020

[48] Arslan, a.g.e, s.107; Öztürk/Erdem, a.g.e, s.798-799

[49] http://www.anayasa.gen.tr/2929sk.htm erişim tarihi 08.05.2020

[50] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2247.pdf erişim tarihi 08.05.2020; Erem, a.g.e, s.7; Öztürk, a.g.e, s.102

[51] Öztürk/Erdem, a.g.e, s.819

[52] Erem, a.g.e, s.22

[53] Erem, a.g.e, s.22

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir