
Anayasayı ihlal
Madde 309- (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
GEREKÇE:
Anayasanın Başlangıç Kısmında aynen “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiç bir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk dışına çıkamayacağı; Hiç bir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevî değerlerini, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;” şeklindeki ifade ile siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır.
Siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kuralların bütünü, Anayasal düzeni teşkil etmektedir. Bu madde ile korunmak istenen hukukî yarar, Anayasa düzenine egemen olan ilkelerdir.
Madde ile korunmak istenen hukukî yararın niteliği dikkate alınarak, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen” ibaresi kullanılmış, böylece korunmak istenen hukukî yarara açıklık getirilmiştir.
Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için, cebir veya tehdit kullanarak Anayasal düzenin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu nedenle, cebir ve tehdit bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukukî anlam ve içeriği, bilinen bir husustur. Bu nedenle, Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir veya tehdit kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118 inci maddesi, 146 ncı maddede olduğu gibi, cebir (“Violentemente”) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 faşist İtalyan Ceza Kanununun aynı konuyu düzenleyen 283 üncü maddesinde, suç tanımından cebir unsuru çıkarılmıştı. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan bu 283 üncü madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek; suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir.
Maddede, maddî unsur olarak “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi, cezalandırma için yeterlidir. Suç hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişlilik, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin neticeyi elde etmeye elverişli olup olmadığının hâkim tarafından takdir edilmesi gerekir.
DEĞİŞİKLİK GEREKÇESİ
Anayasamızda güvence altına alınmış olan ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında kullanılan hakların Anayasayı ihlal suçu kapsamında değerlendirilemeyeceğinin daha açık biçimde vurgulanması ve bu bakımdan ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilebilmesi için böyle bir değişikliğin yapılması gerekli görülmüştür.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Madde 146 – Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler, (Değişik İbare: 14/7/2004 – 5218/1 md.) ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahküm olur.
65 inci maddede gösterilen şekil ve suretlerle gerek yalnızca gerek bir kaç kişi ile birlikte kavli veya tahriri veya fiili fesat çıkararak veya meydan ve sokaklarda ve nasın toplandığı mahallerde nutuk irat veyahut yafta talik veya neşriyat icra ederek bu cürümleri işlemeğe teşvik edenler hakkında, yapılan fesat teşebbüs derecesinde kalsa dahi (Değişik İbare: 14/7/2004 – 5218/1 md.) ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hükmolunur.
(Ek: 6/7/1960 – 15/1 md.) Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden onbeş seneye kadar ağır hapis ve amme hizmetlerinden müebbeden memnuiyet cezası hükmolunur.
AÇIKLAMALAR
Anayasayı İhlal Suçu: Hukuki Analiz ve Uygulama Rehberi
I. Korunan Yarar ve Hukuki Niteliği
1. Tarihçe
Türkiye’de anayasal düzenin korunmasına ilişkin hükümler, hukuki sistemin evriminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu düzenlemelerin ilk örneği, Osmanlı Dönemi’nde yürürlüğe giren 1274 sayılı Ceza Kanunu’nun 55. maddesinde görülmüştür. Maddede, saltanatın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılmasına teşebbüs edenlerin cezalandırılması öngörülmekteydi (Fransız Ceza Kanunu, 1810; İtalyan Ceza Kanunu, 1889). Cumhuriyet dönemiyle birlikte, 22.4.1925 tarihli ve 635 sayılı Kanunla Cumhuriyet ilkesinin korunmasına yönelik düzenleme getirilmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesi ise, anayasal düzen ve yasama organını birlikte korumakta iken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile korunan yararlar ayrı ayrı düzenlenmiş ve anayasal düzenin korunması öncelikli hale getirilmiştir. 2003 yılında TBMM’ye sunulan tasarıda ise (363. madde), anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmıştır (Hükümet Tasarısı, 2003).
2. Korunan Hukuki Yarar
5237 sayılı Kanun’da korunan hukuki değer, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen olarak belirtilmiştir. Bu bağlamda; Cumhurbaşkanlığı, yasama, yürütme, silahlı kuvvetler, egemenlik ve ülke bütünlüğü gibi anayasal unsurlar korunmaktadır. Bu nedenle suçun temel amacı, anayasal düzenin güvenliğini sağlamak ve tehlikeye düşmesini önlemektir.
3. Suçun Hukuki Niteliği
- Siyasi Suç Niteliği: Suç, siyasi iktidar düzenine karşı işlenen eylemleri yaptırıma bağladığından siyasi suç vasfındadır.
- Terör Suçu Niteliği: 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na göre bu suç, terör suçu olarak değerlendirilir.
- Somut Tehlike ve Teşebbüs Suçu: Suçun varlığı için anayasal düzenin fiilen ortadan kalkması şart değildir; eyleme teşebbüs edilmesi yeterlidir. Bu nedenle suç somut tehlike ve teşebbüs suçu niteliği taşır.
- Bağlı Hareketli Suç: Suç yalnızca cebir ve şiddet kullanılarak işlenebilir.
II. Suçun Maddi Unsurları
1. Fail ve Mağdur
- Fail: Suç özgü bir fail tanımı içermemektedir; vatandaş veya yabancı, kamu görevlisi veya değil, herkes suçun faili olabilir.
- Mağdur: Suç doğrudan devlete karşı işlense de, dolaylı mağdur toplum ve bireylerdir. Araç suçlar işlenen gerçek kişiler ise, fiilen mağdur sayılır.
2. Fiil
A. Hareket Öğesi
- Cebir ve Şiddet Kavramları: Suçun hareket öğesi, kişilerin iradelerini etkileyici tehdit veya fiziksel güç kullanımıdır. Bu kapsamda, eşya veya şahıs üzerinde zor uygulamak, tesisleri yakıp yıkmak veya kişiler üzerinde hürriyeti kısıtlama gibi eylemler cebir ve şiddet öğesi oluşturur.
- İcra Hareketinin Başlangıcı: Suç, failin eylemine başlamasıyla oluşur. Hazırlık hareketleri suç sayılmaz. İcra hareketinin elverişliliği, eylemin anayasal düzeni tehlikeye düşürme kapasitesiyle ölçülür.
B. Hareketin Elverişliliği
- Hareket, anayasal düzeni tehlikeye düşürecek önem ve ağırlıkta olmalıdır.
- Failin araç ve yetenekleri, örgütlenme durumu ve eylemin planlı olup olmadığı değerlendirilmelidir.
- Elverişli hareketin varlığı, mahkeme tarafından somut delillerle saptanmalıdır.
C. Netice ve Suçun Tamamlanması
- Suç, anayasal düzeni ortadan kaldırma, değiştirme veya uygulanmasını önleme teşebbüsü ile oluşur.
- Neticenin gerçekleşmesi gerekmez; eylemin somut tehlike yaratması yeterlidir.
- Suç, icra hareketlerine başlanıldığı anda tamamlanır; ancak devam eden eylemler tehlikeyi sürdürür.
III. Hukuka Aykırılık
- Anayasayı ihlal suçu, anayasal düzenin korunmasını hedefler.
- Suç, yalnızca hukuka aykırı yöntemlerle anayasal düzeni değiştirmeye yönelik eylemlerle oluşur.
- Demokratik hak ve özgürlükler kapsamında yapılan fikir açıklamaları veya örgütlenmeler suç oluşturmaz.
- Kanun, cebir ve şiddet ile sınırı çizdiği için hukuka uygun eleştiriler ve demokratik faaliyetler korunmaktadır.
IV. Manevi Unsur
- Suç, doğrudan kasıt ile işlenir. Fail, anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmayı veya uygulanmasını önlemeyi bilerek ve isteyerek hareket eder.
- Taksirle işlenmesi mümkün değildir.
V. Suç İsnadı Durumunda Yapılması Gerekenler
A. Suç İsnat Edilen Kişiler İçin
- Derhal bir ceza avukatına başvurmak gereklidir. Anayasayı ihlal suçunun teknik ve stratejik yönleri nedeniyle uzman avukat müdahalesi kritik önemdedir.
- Delil toplama ve belgeleri güvence altına alma: Herhangi bir yazışma, iletişim veya eylem kaydı hukuki savunmada kullanılabilir.
- Soruşturma sürecinde işbirliği ve açıklamalar: Avukat rehberliğinde ifade verilmelidir; tek başına beyanlar aleyhe kullanılabilir.
B. Mağdur veya Müştekiler İçin
- Resmî makamlara başvuru ve ihbar: Tehdit veya cebir içeren eylemler yetkili makamlara bildirilmeli.
- Hukuki destek almak: Avukat yardımıyla dava süreci takip edilmeli.
- Delil ve tanık bilgilerini korumak: Somut delillerin kaybolmaması ve korunması, yargı sürecinde hayati öneme sahiptir.
VI. Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Soru 1: Anayasayı ihlal suçunda netice gerçekleşmeli mi?
Cevap: Hayır. Suçun oluşması için neticenin gerçekleşmesi şart değildir; teşebbüs ve somut tehlike yeterlidir.
Soru 2: Demokratik eleştiriler suç sayılır mı?
Cevap: Hayır. Fikir açıklamaları ve demokratik eylemler, cebir ve şiddet içermediği sürece suç oluşturmaz.
Soru 3: Failin yabancı uyruklu olması fark yaratır mı?
Cevap: Hayır. Suç, failin vatandaş veya yabancı olmasına bakılmaksızın oluşur.
Soru 4: Suçun işlenmeye başlandığı an nasıl tespit edilir?
Cevap: İcra hareketine başlanıldığı ve eylemin anayasal düzeni tehlikeye düşürmeye elverişli olduğu somut delillerle saptanır.
VII. Sonuç ve Öneriler
Anayasayı ihlal suçu, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninin korunması için kritik öneme sahiptir. Ancak, demokratik hakların korunması ve hukuka aykırı olmayan eylemlerin cezalandırılmaması da önemlidir. Bu nedenle suç isnadı veya mağduriyet durumlarında:
- Alanında uzman ceza avukatıyla çalışmak,
- Somut delilleri güvence altına almak,
- Soruşturma sürecinde hukuki danışmanlık almak
hayati önemdedir. Bu yaklaşım, hem failin savunma haklarını güvence altına alır hem de mağdurların hukuki haklarının korunmasını sağlar.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.