Hukuki Makaleler

Bağlılık Kuralı ve Suça İştirak (5237 sayılı TCK. madde 40): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU

Bağlılık kuralı

Madde 40- (1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.

(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir.

GEREKÇE:

Bağlılık kuralı, suç ortaklarından bazılarında faillik için aranan şartların bulunmaması hâlinde, bu kişilerin işlenen suçtan sorumluluğunu sağlamaktadır. Böylece; suçun işlenişinde hâkimiyet kuramadığı veya özel faillik niteliğini taşımadığı için fail olarak sorumlu tutulamayan bir suç ortağı, bağlılık kuralı sayesinde, gerçekleşen suçtan sorumlu tutulabilmektedir.

Bağlılık kuralının gereği olarak, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilmesi için, failin işlediği fiilin kasten işlenmesi ve hukuka aykırı olması gerekir ve yeterlidir. Failin bu fiil nedeniyle ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Yine, cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran kişisel nedenler, ancak ilgili suç ortağı açısından hukukî sonuç doğururlar.

Özel faillik niteliğinin arandığı suçlarda, ancak bu niteliğe sahip olan kişiler fail olabilir. Örneğin zimmet suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. Özel faillik niteliğini taşımayan kişiler, özgü suça iştirak etmeleri hâlinde, ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu olur.

Sadece özel faillik niteliğine sahip olmak, özgü suçun faili olarak sorumluluk için yeterli olmayabilir. Bunun için, özel faillik niteliğinin yanı sıra, ayrıca fiil üzerinde hâkimiyet kurulması gerekir. Örneğin resmî belgede sahtecilik suçunun işlenişine iştirak eden kamu görevlisi kişilerin, bu suçun nitelikli şekli açısından müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmeleri için, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, ayrıca belgede sahtecilik fiili üzerinde ortak hâkimiyet kurmaları gerekir.

Azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk için, suçun tamamlanmış veya en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir. Bu sonuç, bağlılık kuralının niceliksel etkisinden çıkarılmaktadır.

Hükûmet Tasarısında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda olduğu gibi, “kişisel ağırlatıcı nedenlerin” ve “fiilî ağırlatıcı nedenlerin şeriklere uygulanması” hükümlerine yer verilmiştir. Bu hükümler, bağlılık kuralının henüz bilinmediği 19. yüzyıl ceza hukuku düşüncesinin ürünü olarak kanuna konmuştur. Bağlılık kuralına metinde yer verildikten sonra, bu hükümlerin korunmasına gerek kalmamıştır. Kaldı ki, “ağırlatıcı neden”lerin kişisel veya fiilî olarak ayırıma tabi tutulması bilimsel olmadığı için, uygulamada duraksamalara ve çelişkili kararlara neden olmaktadır. Belirtilen nedenlerle, Hükûmet Tasarısının 43 ve 44. maddeleri hükümleri metinden çıkarılmıştır.

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Madde 66 – Bir cürüm veya kabahati beraber işleyenlerden veya icrasını kolaylaştırmağa yardım edenlerden biri hakkında teşdidi cezayı mucip olan şahsa merbut daimi veya arızi ahval ve evsaf, cürüm veya kabahate iştirak eyledikleri zamanda ona vakıf olan faillere dahi sirayet eder. Ancak haklarında terettüp eden cezanın altıda biri indirilebilir ve (Değişik İbare: 14/7/2004 – 5218/1 md.) ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ile müebbet ağır hapis cezasına bedel yirmi seneden yirmi dört seneye kadar ağır hapis cezası hükmolunur.

Madde 67 – Fiilin cezasını teşdit eden maddi esbabı dahi cürüm veya kabahatin vasfını tebdil edecek şekilde olsa bile fiil işlendiği zamanda ona vakıf olan şeriklere saridir.

AÇIKLAMALAR

Özet

Bu makalede, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen bağlılık kuralı ve suça iştirakin hukuki niteliği, kapsamı ve sınırları detaylı şekilde incelenmiştir. Bağlılık kuralının temel amacı, azmettiren ve yardım edenlerin sorumluluğunu failin suçunun gerçekleşmesine ve işleniş aşamasına bağlamak suretiyle cezai adalet ve hukuk güvenliği ilkelerini korumaktır. Ayrıca özgü suçlarda bağlılık kuralının uygulanması ve kişisel cezasızlık nedenlerinin iştirak edenlere sirayeti konusu ele alınmıştır. Doktrinsel görüşler, Yargıtay içtihatları ve kanun hükümleri doğrultusunda bağlılık kuralının ceza hukukundaki yeri analiz edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bağlılık kuralı, suça iştirak, teşebbüs, özgü suçlar, ceza sorumluluğu


Giriş

Suça iştirak, ceza hukuku sisteminde suçun faili olmayan, ancak suçun işlenmesine azmettiren veya yardım eden kişilerin cezalandırılmasını sağlayan önemli bir müessesedir. Türk Ceza Kanunu’nun 38. ve 39. maddelerinde bu durum açıkça düzenlenmiştir. Ancak, fail olmayan bu kişilerin sorumluluğunun sınırlandırılması ve belirlenmesi için kanun koyucu “bağlılık kuralı” adıyla anılan kurallar getirmiştir. Bağlılık kuralı, suça iştirakin ancak failin kasten işlediği ve en azından teşebbüs aşamasına ulaşan bir suçun varlığı halinde söz konusu olabileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca özgü suçlarda bu kuralın uygulanması farklılıklar içermekte, kişisel cezasızlık nedenlerinin sirayeti ise katılanların sorumluluğunu etkileyen önemli bir husus olarak öne çıkmaktadır.

Bu çalışma, bağlılık kuralını; hukuki niteliği, kapsamı, özgü suçlara etkisi ve kişisel nedenlerin sirayeti başlıkları altında detaylı biçimde incelemektedir. Ayrıca, Yargıtay kararları ve doktrinsel yaklaşımlar ışığında bu kuralların pratikte nasıl uygulandığı analiz edilmektedir.


I. Bağlılık Kuralının Hukuki Niteliği ve Amaçları

Bağlılık kuralı, ceza hukuku açısından suça iştirakin sınırlarını belirleyen temel bir ilkedir. Kanunun 40. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere, azmettiren veya yardım edenin sorumluluğu ancak failin kasten işlediği hukuka aykırı bir fiilin bulunmasına bağlıdır.1 Bu kuralın temel amacı, suça iştirak edenlerin sorumluluğunu failin eyleminin hukuki ve maddi unsurlarına bağlayarak keyfi cezalandırmaları önlemek ve hukuk güvenliğini sağlamaktır.2

Failin suçunun varlığı ve hukuka aykırılığı, katılanların sorumluluğunun ön koşulu olarak kabul edilir. Bu sayede, katılanların sorumluluğu objektif ölçütlere bağlanır ve adil yargılanma ilkesi desteklenmiş olur. Erman, bağlılık kuralının, suça iştirakin temel prensibi olduğunu ve bu ilkenin katılanların hukuki durumunu failin eylemine bağladığını ifade etmektedir.3

Yargıtay da bu doğrultuda, suçun teşebbüs aşamasına ulaşmaması durumunda azmettirme ve yardım suretiyle cezalandırmanın mümkün olmadığını hükme bağlamıştır.4 Böylece, failin suç kastının katılan tarafından da paylaşılması zorunlu hale getirilmiştir.5


II. Bağlılık Kuralı Gereği Suça İştirakin Koşulları

1. Kasten ve Hukuka Aykırı İşlenmiş Bir Fiilin Varlığı

Bağlılık kuralı uyarınca, azmettiren veya yardım eden şerikin sorumluluğu, failin kasten ve hukuka aykırı olarak işlediği bir suçun bulunmasına bağlıdır.6 Failin eylemi kasıtlı ve hukuka aykırı olmalıdır; kasti olmayan veya hukuka uygun bulunan eylemler nedeniyle şerik sorumlu tutulamaz. Örneğin, meşru müdafaa durumunda bulunan bir kişiye yardım eden kimse cezai sorumluluktan kurtulur.7

Kastın unsurları, failin suçu işlerken taşıdığı niyet, maksat veya saik gibi unsurları da kapsar. Dolayısıyla, suç kastı içinde bulunan özel unsurlar da gerçekleşmelidir.8

2. Suçun En Az Teşebbüs Aşamasına Varması

Kanun koyucu, suça iştirakin gerçekleşebilmesi için suçun en az teşebbüs aşamasına ulaşmasını şart koşmuştur.9 Hazırlık hareketlerinde kalmış bir eyleme yardım eden veya azmettiren kişinin sorumluluğu söz konusu değildir.10

Teşebbüs aşaması, failin suçun icrasına yönelik doğrudan hareketlere başladığı aşamadır.11 Hazırlık aşaması ise, suçun icrasına yönelik fiili hareketler başlamadan önceki planlama ve hazırlık safhasını ifade eder.12

Bu ayrım ceza hukukunun kanunilik ve suçta ve cezada kanunilik ilkelerine uygun olarak cezai sorumluluğun sınırlandırılmasına hizmet eder.13


III. Özgü Suçlarda Bağlılık Kuralının Uygulaması

Özgü suçlar, failin özel niteliklere sahip olmasını gerektiren suçlardır.14 Bu suçlarda sadece kanunda belirtilen vasıflara sahip kişiler fail olabilir; diğerleri ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.15

Örneğin, kamu görevlilerince işlenen görevi kötüye kullanma veya zimmet suçları yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenebilir.16 Kamu görevlisi olmayan kişinin bu suçlara katılması halinde, bu kişi azmettiren veya yardım eden sıfatıyla cezalandırılır.17

Bazı durumlarda, dolaylı faillik kurumu özgü suçlarda bağlılık kuralının uygulanmasına istisna teşkil eder.18 Başkasını araç olarak kullanan kişi dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.19 Örneğin, kamu görevlisini yanıltarak sahte belge düzenleten kişi dolaylı fail sayılır ve sorumlu tutulur.20


IV. İştirakte Cezalandırmayı Önleyen Kişisel Nedenlerin Sirayeti

TCK m.40/1’de belirtildiği gibi, suça iştirak eden kişilerin birinin cezasını kaldıran ya da hafifleten kişisel nedenler diğerlerine sirayet etmez.21 Bu hükümle, her katılan kendi kusurlu fiiline göre değerlendirilir.

Yargıtay kararları da, kişisel cezasızlık ve ceza indirici nedenlerin iştirak eden diğer kişilere yansımayacağını kabul etmektedir.22

Öte yandan, suçun nitelikli şekline iştirak edenlerin bu niteliklerin farkında olması gerekir; bilmedikleri durumda sorumluluk temel şekilden doğar.23 Bu durum, katılanların bilgi ve kast düzeyinin cezai sorumlulukta belirleyici olmasını sağlar.24


Sonuç

Bağlılık kuralı, Türk Ceza Hukuku’nda suça iştirakin sınırlarını belirleyen temel bir ilkedir. Failin kasıtlı ve hukuka aykırı fiilinin varlığı, suçun en az teşebbüs aşamasına ulaşması ve özgü suçlarda özel düzenlemelere uyulması şartlarıyla katılanların sorumluluğu şekillenir. Kişisel cezasızlık veya hafifletici nedenlerin diğer iştirakçilere sirayet etmemesi ise cezai sorumluluğun bireyselliğini korur. Bu kural, cezai adalet ve hukuk güvenliği açısından hayati önem taşımaktadır. Bağlılık kuralının doğru anlaşılması ve uygulanması, suça iştirakin hukuk sisteminde adil ve tutarlı şekilde düzenlenmesini sağlar.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir