Hukuki Makaleler

Bozma İlamına Direnilmesine Yönelik Ara Karar Sonrası Cumhuriyet Savcısından Esasa İlişkin Görüşünün Sorulması ve Hazır Olan Sanık Müdafiine Savunma Hakkı Tanınması: Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

Ceza Yargılamasında Cumhuriyet Savcısının Esas Hakkındaki Görüşü ve Savunma Hakkının Önemi

Ceza muhakemesi, maddi gerçeği insan onuruna yakışır biçimde ortaya çıkarmayı amaçlayan, tarafların eşit koşullarda iddia ve savunmalarını ileri sürebildikleri bir yargısal süreçtir. Bu sürecin en kritik aşamalarından biri, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün alınması ve sanık ile müdafiine savunma imkânı tanınmasıdır. Özellikle bozma sonrası yapılan yargılamalarda bu husus, hem usul hem de adil yargılanma hakkı bakımından belirleyici bir öneme sahiptir.


Cumhuriyet Savcısının Esas Hakkındaki Mütalaası Neden Önemlidir?

Ceza yargılamasında iddia makamı olan Cumhuriyet savcısı, sadece soruşturma aşamasında değil, kovuşturma sürecinde de aktif rol oynar. CMK madde 33 uyarınca duruşmada verilecek kararlar, savcı ve taraflar dinlendikten sonra alınır. Yani mahkeme, hüküm kurmadan önce mutlaka savcının görüşünü almak zorundadır.

Savcının görüşü, şu unsurları içermelidir:

  • Sanığa isnat edilen maddi vakıa (olayın ne olduğu),
  • Bu vakıanın hukuki nitelendirmesi (hangi suç tipine girdiği),
  • Mahkûmiyet talep ediliyorsa, uygulanması gereken kanun maddeleri.

Savunma Hakkı ve Usuli Güvenceler

CMK madde 216 gereğince deliller tartışılırken söz sırası önce katılan veya vekiline, sonra Cumhuriyet savcısına, ardından sanığa ve müdafiine verilir. Bu sıralama, silahların eşitliği ilkesinin doğal sonucudur. Ayrıca, hüküm kurulmadan önce mutlaka hazır bulunan sanığa son söz verilmelidir.

Dolayısıyla savcının esas hakkındaki mütalaası alınmadan ve sanık müdafiine savunma imkânı tanınmadan hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir ve Yargıtay içtihatlarına göre bozma sebebidir.


Şüpheli/Sanık Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Savcının esas hakkındaki görüşü detaylı şekilde alınmadan hüküm kurulursa, sanık ve müdafii bu usulsüzlüğü mutlaka zapta geçirtmeli ve itiraz etmelidir.
  • Savcının görüşü somutlaştırılmadığı takdirde, sanığın savunma hazırlama hakkı zayıflamış olur. Bu durum, adil yargılanma hakkının ihlalidir.
  • Sanık ve müdafii, hükümden önce son söz hakkının tanınıp tanınmadığını mutlaka kontrol etmelidir.

Mağdur/Müşteki Açısından Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Bozma sonrası yargılamada mağdur veya vekili de delillerin tartışılmasında ve bozma ilamına ilişkin beyan sunma aşamasında aktif katılım göstermelidir.
  • Savcının esas hakkındaki görüşü alınmazsa, bu yalnızca sanığın değil mağdurun da adil yargılanma hakkını etkileyebilir. Çünkü mağdurun menfaatleri, hükmün gerekçeli ve usule uygun kurulmasına bağlıdır.
  • Mağdur vekili, usuli eksiklikleri tespit ettiğinde bunu mutlaka duruşma zaptına yansıtmalı ve temyiz sebebi olarak ileri sürmelidir.

Direnme Kararları ve Usuli Boyut

Bozma sonrası mahkemelerin önünde iki yol vardır:

  1. Yargıtay bozma kararına uymak,
  2. Önceki kararında direnmek.

Ancak hangi yola gidilirse gidilsin, savcının esas hakkındaki mütalaasının alınması zorunludur. Bu zorunluluk yerine getirilmeden verilen direnme kararları, usulden bozulur.


Alanında Uzman Ceza Avukatının Önemi

Ceza muhakemesi, teknik bilgi ve tecrübe gerektiren karmaşık bir süreçtir. Özellikle usuli eksikliklerin tespiti ve temyiz dilekçelerine doğru şekilde yansıtılması, profesyonel destek olmadan çoğu zaman mümkün değildir.

Bu nedenle:

  • Şüpheli/sanık veya mağdur/müşteki, hak kaybı yaşamamak için mutlaka alanında uzman bir ceza avukatından yardım almalıdır.
  • Avukat, usul kurallarının ihlal edilip edilmediğini denetler, zapta geçirir ve gerektiğinde üst mahkemelere taşır.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

Savcının mütalaası alınmadan verilen karar kesinlikle bozulur mu?
Evet. Yargıtay uygulamasına göre, bu durum savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, hüküm usulden bozulur.

Savcının kısa ve soyut beyanı mütalaa sayılır mı?
Hayır. Mütalaa, olayın hukuki nitelendirmesini ve uygulanacak kanun maddelerini açıkça göstermelidir.

Hazır bulunan sanığa son söz hakkı tanınmazsa ne olur?
Bu da savunma hakkının kısıtlanmasıdır ve başlı başına bozma sebebidir.

Mağdur veya müştekinin görüşü alınmadan hüküm kurulursa sonuç ne olur?
Usul kurallarına aykırılık oluşturur ve mağdur lehine temyiz sebebi olabilir.


Sonuç

Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün alınmaması veya hazır bulunan sanığa/müdafiine savunma hakkı tanınmadan hüküm kurulması, usuli güvence ihlalidir ve adil yargılanma hakkını doğrudan etkiler. Bozmadan sonra yapılan yargılamada bozma ilamına direnilmesine karar verilmesi yönündeki Cumhuriyet Savcısının görüşünün usule uygun geçerli ve yeterli esas hakkında mütalaa olarak kabul edilmesi mümkün bulunmadığı gibi hazır bulunan sanık … müdafisine esas hakkında savunma imkânı da tanınmadığından savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir. Bu nedenle, tarafların haklarını koruyabilmeleri için sürecin her aşamasında dikkatli hareket etmeleri ve uzman bir ceza avukatından profesyonel destek almaları hayati öneme sahiptir.

Yargıtay Kararları

“Kararların verilmesi usulü
Madde 33 – (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir.”
“Delillerin tartışılması
Madde 216 –1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.”
“Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri
Madde 307 – (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. ..”
Amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasının özünü; yargılamanın asıl sujeleri tarafından, silahların eşitliği, yüzyüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri doğrultusunda icra edilecek olan ve çelişmeli yargılamaya imkan sağlayan kolektif bir kurum olarak aleni duruşma/celse oluşturur.
Duruşmaya ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir (CMK madde 190). CMK’nın 191. madesinde öngörülen usule göre başlayan duruşmada sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır. Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır (CMK madde 206/1). Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık … katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir (CMK madde 201/1). Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık … müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir (CMK madde 201/1).
İddianame çerçevesinde, iddia makamı ve katılan/müşteki-mağdur tarafın ileri sürdüğü iddialar ile savunmanın serdedilmesi ve ikame olunan delillerin huzurda tartışılmasından sonra iş bu kolektif yargısal faaliyetin, ihtilafı çözme/sonuç çıkarma/hüküm kurma aşamasına geçilecektir. Gelinen bu aşamada sanığın hukuki durumu henüz bir yargı kararı ile belirlilik kazanmadığından iddia makamının, yapılan yargılama, mevcut ve ikame olunan delil(lerin) durumu ve gelişen/değişen süreç itibariyle son görüşünün ne olduğunun bilinmesi, etkin bir savunma hakkının kullanılması bağlamında büyük önem arz eder. Bu nedenledir ki kanun vazıı, CMK’nın 33. maddesinde; “Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten…sonra verilir.” diyerek, Cumhuriyet savcısı yönünden emredici bir düzenlemeye yer vermiştir. Cumhuriyet savcısının bu görüşünün/esas hakkındaki mütalaasının, doğrudan ya da iddianameye veya zikredilen özellikleri taşıyan önceki mütalaaya atfen de olsa; sanığa isnat edilen maddi vakıayı, bu vakıanın hukuki nitelendirmesini ve mahkûmiyete dair ise nitelendirmeyle ilgili kanun maddelerini açık ve anlaşılır biçimde gösteriyor olması lazım gelir.
Bu konuda doktrin görüşleri de şöyledir; “İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır… Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir… Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır.” (Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. bası, İstanbul, s.193, 936-937); “Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serdetmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez… Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir… Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir.” (Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 258-262).
Diğer taraftan müstekar uygulamalara göre; Yargıtayın bozma ilamı ile derece mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar ortadan kalkarlar. Bozmadan sonraki serbestlik ilkesi kapsamında mahkemeler kural olarak bozmadan sonra gerek bir önceki kararlarından, gerekse bozma ilamından tamamen farklı bir sonuca ulaşıp apayrı bir hüküm/karar tesis edebilirler. Bu ilkenin istisnalarından birini direnme/ısrar kararı oluşturur (CMK madde 307/4).
Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar (CMK madde 307/1). Cumhuriyet savcısının bozmaya karşı diyeceklerini bildirmesi ile esas hakkındaki mütalaasını sunması, prensip olarak farklı fonksiyonları ve sonuçları olan savcılık işlemleridir. Bu nedenledir ki Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak derece mahkemesi, bozma kararına uysa da önceki kararında ısrar etse de Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının, savunma hakkının etkin kullanılabilmesine imkân sağlayacak açıklık ve yeterlilikte olması usuli bir mecburiyettir.
Keza hüküm, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafii ve diğer ilgililer dinlendikten sonra verilebilir (CMK madde 33). Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir (CMK madde 216/3). Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra hazır bulunan sanık … müdafii dinlenmeli, her halûkârda hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde:
Bozmadan sonra yapılan yargılamanın 17.09.2019 tarihli celsesinde bozma ilamı okunarak duruşmada hazır bulunan sanık, müdafii ve Cumhuriyet savcısına bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu, Cumhuriyet savcısı tarafından serdedilen; “Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2018/10313 Esas – 2019/8723 Karar sayılı ilamına direnilmesine karar verilmesi talep olunur.” şeklindeki düşüncenin, usule uygun geçerli ve yeterli esas hakkında mütalaa olarak kabul edilmesi mümkün bulunmadığı gibi hazır bulunan sanık … müdafisine esas hakkında savunma imkânı da tanınmadığından savunma hakkının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan usule aykırılıklar nedeniyle Yerel Mahkemenin sanık hakkında kurduğu direnme kararına konu hükümlerinin sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.(Ceza Genel Kurulu  2022/110 E.  ,  2025/54 K.)

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir