
Cebir
Madde 108- (1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
GEREKÇE:
Madde metninde cebir kullanma suçu tanımlanmıştır. Cebir kullanma suçu, aynı zamanda kasten yaralama suçunu oluşturmaktadır. Ancak, kasten yaralama suçundan farklı olarak, bir şeyi yapması veya yapmaması ya da bir şeyin yapılmasına müsaade etmesi için kişiye karşı cebir tatbik edilmektedir.
Latince karşılığı “vis compulsiva” olan cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir.
Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Cebir hâlinde kişi bir acı hissetmektedir ve bu acının etkisiyle belli bir davranışı gerçekleştirmeye zorlanmaktadır. Buna karşılık, tehdit hâlinde, kişi bir tecavüzün, kötülüğün ileride meydana geleceği bildirilerek korkutulmaktadır.
Bu düzenlemede, cebir kullanma suçuyla ilgili olarak öngörülen ceza, kasten yaralama suçundan dolayı verilecek cezanın belli bir oranda artırılmasından ibarettir.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Madde 188 – (Değişik: 7.6.1979 – 2245/2 md.)
Bir kimse bir şeyi işlemek veya işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir kimseye zor kullanır veya onu tehdit eder veya yetkisi olmadan veya yasalara aykırı olarak bir konuda bilgi vermesini veya inancını veya siyasi veya sosyal görüşünü açıklamasını isterse altı aydan bir yıla kadar hapis ve bin liradan üçbin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.
Bu kimse tasarladığı sonucu elde etmişse hapis cezası bir yıldan iki yıla ve ağır para cezası ikibin liradan beşbin liraya kadardır.
Birinci fıkradaki eylemler silahla ya da kendini tanınmayacak bir hale koyarak ya da bir kaç kişi tarafından birlikte ya da imzasız bir mektup ya da özel işaretlerle ya da var olan veya var sayılan gizli bazı örgütlerin oluşturdukları tehdit gücünden yararlanarak işlenmiş ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
Bu suretle istenilen sonuç elde edilmişse beş yıldan sekiz yıla kadar ağır hapis cezası verilir ve ayrıca beş yıl genel güvenlik gözetimi altında bulundurulabilir.
Bir kimse, gayrimeşru olarak kamu hizmetlerinin görülmesine ayrılan yapılara veya eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına kişiler veya eşya üzerinde zor kullanarak veya başkalarını tehdit ederek engel olursa, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bir kimse, gayrimeşru olarak her türlü eğitim ve öğretim kurumlarına veya öğrencilerin toplu olarak oturdukları yurt veya benzeri yerlere veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına kişiler veya eşya üzerinde zor kullanarak veya başkalarını tehdit ederek engel olursa yukarıdaki fıkrada gösterilen ceza ile cezalandırılır.
Yukarıdaki fıkrada gösterilen hal dışında eğitim ve öğretim çalışmalarının kesilmesine veya ara verilmesine haksız eylem ve davranışlarıyla neden olanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
Yukarıdaki iki fıkrada gösterilen eylemler suçun işlendiği eğitim veya öğretim kurumlarının öğrencisi olmayan veya suçun işlendiği yurt veya benzeri yerlere yetkili makamlarca kabul edilmiş bulunmayan ya da öğrenci olmadığı halde bu gibi yerlerde kalan kişiler tarafından işlenirse verilecek ceza, altıncı fıkradaki halde üç yıldan beş yıla, yedinci fıkradaki halde ise bir yıldan üç yıla kadar hapistir.
Yukarıdaki son dört fıkrada gösterilen eylemler; silahla veya kendini tanınmayacak hale koyarak ya da bir kaç kişi tarafından birlikte veya var olan veya var sayılan bazı gizli örgütlerin oluşturdukları tehdit gücünden yararlanarak işlenmiş ise beş yıldan sekiz yıla kadar ağır hapis cezası verilir ve ayrıca beş yıl genel güvenlik gözetimi altında bulundurulur.
AÇIKLAMALAR
CEBİR SUÇU: TÜRK CEZA KANUNU’NDA YERİ, UNSURLARI VE UYGULAMADAKİ YANSIMALARI
Özet
Cebir suçu, Türk Ceza Kanunu’nda kişinin irade özgürlüğünü fiziki güç yoluyla zedeleyen fiiller arasında yer almakta ve özellikle kasten yaralama ile karıştırılabilmektedir. Bu çalışma, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 108. maddesinde düzenlenen cebir suçunu, tarihi gelişimi, maddi ve manevi unsurları, suçun özel görünüş şekilleri ile diğer suçlarla ayrımı çerçevesinde incelemektedir. Aynı zamanda uygulamadaki tereddütlere de ışık tutmak amacıyla Yargıtay kararlarına atıf yapılmakta ve suçun benzer suç tipleriyle sınırları ortaya konmaktadır.
1. Giriş
Latince karşılığı vis compulsiva olan cebir, fiziki güç kullanımı yoluyla kişinin veya bir üçüncü kişinin irade ve davranışı üzerinde baskı kurmak şeklinde tanımlanabilir. Cebir, Türk Ceza Hukuku’nda hem bağımsız bir suç tipi olarak hem de bazı suçların unsuru ya da nitelikli hali olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cebir suçu, ilk olarak 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde düzenlenmiş, ancak bu düzenleme tehdit suçu ile iç içe geçmiş ve uygulamada birçok karışıklığa yol açmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile cebir suçu müstakil bir başlık altında (m. 108) düzenlenmiş ve bu sayede uygulamada açıklık sağlanmıştır.
2. Cebir Suçunun Hukuki Niteliği ve Korunan Hukuki Yarar
Cebir suçunda korunan temel hukuki değer, bireyin irade özgürlüğü ve bedensel dokunulmazlığıdır. Kişinin kendi kararına göre hareket etme serbestisi, başka bir kişinin fiziki zorlamasıyla sekteye uğratıldığında bu suç meydana gelir. Suç, vücut dokunulmazlığının ihlali yoluyla irade özgürlüğüne zarar verir.
3. Suçun Unsurları
3.1. Fail ve Mağdur
Cebir suçunun faili herkes olabilir. Özel bir failliğe gerek yoktur. Ancak suçun bir kamu görevlisi tarafından, görev yetkisi dışında işlenmesi halinde 256. madde uyarınca “zor kullanma yetkisinin aşılması” suçu gündeme gelebilir.
Mağdur da herkes olabilir. Fiziki güç, bir şeyi yapması ya da yapmaması için başka birine yöneltilmişse, yaşı küçük veya akıl hastası dahi olsa kişi mağdur sayılır. Ancak mağdurun bir tüzel kişi olması mümkün değildir, yalnızca onun organı olan gerçek kişi mağdur olabilir.
3.2. Suçun Konusu
Cebir suçunun konusu mağdurun bedeni ve fiziki yapısıdır. Cebir, yalnızca fiziki güç kullanımı ile işlenebilir; sözlü tehdit veya psikolojik baskı bu suçun konusuna girmez.
3.3. Hareket ve Sonuç
Suçun oluşması için mağdura yönelik doğrudan fiziki zorlama gereklidir. Bu zorlama; mağduru itme, tutma, vurma, saçını çekme gibi eylemlerle gerçekleştirilmelidir. Fiilin sonucunda mağdurun acı çekip çekmemesi önemli değildir. Suç, fiziki eylemin gerçekleştirilmesiyle tamamlanır.
4. Suçun Manevi Unsuru
Cebir suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur. Failin kastı, mağdurun belirli bir eylemi yapmasını, yapmamasını ya da izin vermesini sağlamak amacıyla fiziki güç kullanma yönünde olmalıdır. Buradaki amaç, suçun cebir mi yoksa yaralama mı olduğu ayrımında belirleyici bir unsurdur.
Yargıtay’ın Yaklaşımı
Yargıtay, failin belirli bir amacının bulunup bulunmadığını dikkate alarak, fiziksel müdahalenin cebir suçu oluşturup oluşturmadığına karar vermektedir.
5. Hukuka Aykırılık ve Hukuka Uygunluk Halleri
Cebir eyleminin hukuka aykırı olması gerekir. Eğer eylem bir hakkın kullanılması kapsamında gerçekleşmişse (örneğin zilyetliğin korunması), cebir suçu oluşmaz (TCK m. 26).
Örnek:
Kapkaççının çantasını alan kişinin ardından koşarak çantayı döverek geri alan kimsenin eylemi, bir hakkın kullanılması değil, cebir suçu değil yağma suçu (TCK m. 150) oluşturacaktır.
6. Suçun Özel Görünüş Biçimleri
6.1. Teşebbüs
Failin fiziki gücü kullanmak üzere harekete geçip eylemi tamamlayamaması hâlinde teşebbüs hükümleri uygulanacaktır (TCK m. 35).
6.2. İştirak
Bu suça her türlü iştirak mümkündür: azmettirme, yardım etme, birlikte işleme. Suçun birden fazla kişiyle işlenmesi cezayı artıran bir neden olarak düzenlenmemiştir.
6.3. İçtima ve Ayrım
Cebir suçu tamamlayıcı nitelikte olduğundan, başka bir suçun unsuru olduğu takdirde (örneğin yağma, cinsel saldırı, eğitim hakkının engellenmesi), yalnızca o suçtan hüküm verilir. Cebir, bağımsız bir suç olarak değerlendirilemez.
Cebir ve tehdit arasındaki temel fark: Cebirde doğrudan fiziki müdahale, tehditte ise gelecekte yapılacak bir kötülük söz konusudur.
7. Yaptırım
TCK’nın 108. maddesine göre cebir suçu işlendiğinde, fail hakkında kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre belirlenen ceza 1/3 ila 1/2 oranında artırılır.
Örnek:
Fail mağduru saçından tutup zorla bir sözleşme imzalatmaya çalışmışsa, eylem cebir suçu kapsamında değerlendirilir. Mahkeme önce TCK m. 86-87 hükümlerine göre ceza belirleyecek, ardından m. 108 uyarınca artırım uygulayacaktır.
8. Kovuşturma Usulü ve Görevli Mahkeme
Cebir suçu şikâyete tabi değildir, re’sen soruşturulur. Yaralama unsuru basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir olsa dahi, cebir suçu bağımsız bir suç olarak düzenlendiği için yine de re’sen kovuşturma yapılır.
Görevli mahkeme, TCK m. 86-87 hükümleri çerçevesinde belirlenen cezanın üst sınırına göre asliye ceza veya ağır ceza mahkemesi olacaktır.
Sonuç
Cebir suçu, fiziki güç kullanımı suretiyle kişinin irade özgürlüğüne müdahale eden önemli bir suç tipidir. 5237 sayılı TCK ile tehdit ve yaralama gibi suçlardan ayrılarak müstakil olarak düzenlenmesi, uygulamada daha net sınırlar çizmiştir. Yargı uygulamasında cebir suçunun oluşup oluşmadığı, failin amacı, eylemin şekli ve mağdurun direnci gibi unsurlar dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.