Hukuki Makaleler

Ceza Yargılamasında Vicdani Kanaat Nasıl Oluşur? Delil Serbestliği İlkesi, Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi: Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

Ceza Yargılamasında Vicdani Kanaatin Oluşması ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Ceza muhakemesi, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmayı amaçlayan en önemli yargılama türlerinden biridir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Anayasa hükümleri, ceza yargılamasında vicdani kanaat, kanıt serbestliği ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gibi evrensel nitelikte kurallar öngörmüştür. Bu ilkeler, hem sanıkların haklarını korumak hem de mağdurların adalet beklentisini karşılamak için hayati öneme sahiptir.


Ceza Yargılamasında Vicdani Kanaat İlkesi

Anayasa’nın 138. maddesi ve CMK’nın 217. maddesi, hâkimin hükmünü vicdani kanaatine göre vereceğini düzenler.

  • Vicdani kanaat, keyfi bir değerlendirme değil; delillerin mantık, tecrübe ve bilim kuralları ışığında serbestçe değerlendirilmesidir.
  • Hâkim, delilleri bizzat görerek, tarafları dinleyerek ve çelişmeli yargılama ilkelerine bağlı kalarak kanaate ulaşır.
  • Bu kanaat, yalnızca maddi olaya ilişkindir; hukuki sorunların çözümünde vicdani kanaat değil, doğru hukuk kuralının uygulanması esastır.

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi (In Dubio Pro Reo)

Ceza muhakemesinin evrensel ilkelerinden biri de şüpheden sanık yararlanır kuralıdır.

  • Sanık hakkında şüphe varsa, bu şüphe mutlaka sanığın lehine değerlendirilir.
  • Sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi için her türlü şüpheden uzak, kesin ve açık ispat şarttır.
  • Olayın gerçekleşme biçimi veya failin kimliği konusunda şüphe varsa mahkûmiyet kararı verilemez.
  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları da bu ilkeyi istikrarlı biçimde teyit etmektedir.

Ceza Yargılamasında Delil Serbestliği

Ceza muhakemesinde delil serbestliği ilkesi geçerlidir.

  • Hukuka uygun şekilde elde edilen her şey delil olabilir.
  • Hâkim, delilleri serbestçe değerlendirir; ancak Anayasa ve kanunların çizdiği sınırlar içerisinde kalmak zorundadır.
  • Delillerin yanlış değerlendirilmesi, hukuka aykırılık teşkil eder ve üst mahkeme denetimine tabidir.

Şüpheli ve Sanıklar İçin Haklar ve Yapılması Gerekenler

Bir kişi hakkında ceza soruşturması açıldığında veya dava sürecine sanık olarak dahil olduğunda:

  1. Masumiyet Karinesi: Sanık, mahkeme kararı kesinleşinceye kadar suçsuz sayılır.
  2. Müdafi Yardımı: Sanık, uzman bir ceza avukatından hukuki destek almalıdır.
  3. Delil Sunma Hakkı: Sanık lehine deliller sunabilir ve mevcut delillere itiraz edebilir.
  4. Şüpheden Yararlanma: İddianın ispatı yükümlülüğü devlete aittir; sanık kendisini suçsuzluğunu ispat etmek zorunda değildir.
  5. İfade ve Savunma Hakkı: Sanık, kollukta ve mahkemede susma hakkına da sahiptir.

Mağdur ve Müştekiler İçin Haklar ve Yapılması Gerekenler

Suçtan zarar gören mağdur veya müştekilerin de ceza muhakemesi sürecinde hakları vardır:

  1. Katılma Hakkı: Mağdur, davaya katılma talebinde bulunabilir.
  2. Delil Sunma: Olayın aydınlatılması için kendi elindeki delilleri sunabilir.
  3. Avukat Yardımı: Mağdur, haklarının korunması için uzman ceza avukatından destek almalıdır.
  4. Maddi ve Manevi Tazminat Talebi: Ceza davasıyla birlikte veya sonrasında, uğradığı zararların giderilmesini talep edebilir.

Uzman Ceza Avukatının Önemi

Ceza yargılaması, hem sanık hem de mağdur açısından son derece teknik, hassas ve hayati sonuçlar doğuran bir süreçtir.

  • Yanlış bir savunma veya eksik bir hukuki adım, sanığın özgürlüğünü kaybetmesine, mağdurun ise adalete ulaşamamasına yol açabilir.
  • Bu nedenle, ceza yargılamasında deneyimli ve uzman bir ceza avukatıyla çalışmak büyük önem taşır.
  • Avukat, hem delillerin hukuka uygunluğunu denetler, hem de vicdani kanaatin doğru şekilde oluşmasına katkı sağlar.

Sık Sorulan Sorular (SSS)

1. Ceza davasında hâkim vicdani kanaatini nasıl oluşturur?
Hâkim, duruşmada ortaya konulan delilleri, tarafların beyanlarını, hayatın olağan akışını ve mantık kurallarını değerlendirerek vicdani kanaatine ulaşır.

2. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi ne demektir?
Sanığın suçlu olduğuna dair en ufak bir şüphe varsa, bu şüphe sanık lehine değerlendirilir ve beraat kararı verilir.

3. Sanık kendisini suçsuzluğunu ispatlamak zorunda mı?
Hayır. Ceza muhakemesinde ispat yükü iddia makamına (savcıya) aittir. Sanık yalnızca savunma yapar.

4. Mağdur davaya nasıl katılabilir?
Mağdur veya müşteki, dava dosyasına “katılma dilekçesi” sunarak veya duruşmada sözlü beyan ederek davaya katılabilir.

5. Ceza avukatı neden önemlidir?
Ceza yargılamasında hata telafisi çoğu zaman imkânsızdır. Uzman ceza avukatı, hem sanığın haklarını hem de mağdurun adalet beklentisini en etkin şekilde korur.


Sonuç

Ceza muhakemesi, adaleti sağlamak amacıyla şekillenen ve evrensel ilkelerle korunan bir süreçtir. Vicdani kanaat, kanıt serbestliği ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi, bu sürecin temel taşlarıdır. Gerek şüpheli/sanık gerekse mağdur/müşteki olsun, ceza yargılamasında uzman bir ceza avukatı ile hareket etmek, hak kayıplarının önüne geçmek ve adaletin sağlanmasını temin etmek açısından hayati önem taşır.

Yargıtay Görüşü

Anayasa’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (Feyzioğlu, syf. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı’ndaki gerekçesinde bu duruma: “Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur.” denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; “Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır.” (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Silvia Tellenbach’a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir.
Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK, 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK, 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te’lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez. (Ceza Genel Kurulu 2021/400 E., 2025/1 K.)

Olay tarihi itibarıyla 8-9 yaşlarında olan mağdure …’in, teyzesinin damadı olan sanık tarafından, yanlarında inceleme dışı mağdure … de olduğu hâlde parka götürüldüğünü, bu sırada elinden tutan sanığın bir süre sonra elini kendi cinsel organına değdirecek şekilde çektiği, parkta otururken de cinsel organını kastederek “Görmek ister misin? Göstereyim mi?” dediği, bunun üzerine mağdurenin inceleme dışı mağdure … ile birlikte olay yerinden kaçtığı, 2017 yılının başlarında da evine gittiği sanığın, cinsel organını hissedeceği şekilde mağdureye sarıldığı iddia edilen olayda; Olayı yaklaşık sekiz yıl sonra adli mercilere intikal ettiren inceleme dışı mağdure …’nin mağdure …’ya yönelik herhangi bir eylemden bahsetmemesi, bu itibarla mağdurenin sanığa yönelik cinsel istismar iddialarının soyut nitelik taşıması ve sanığın tüm aşamalarda mağdureye yönelik cinsel istismarda bulunmadığına dair aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu 2021/371 E.  ,  2025/28 K.)

Suça sürüklenen çocuğun aşamalarda istikrarlı olarak suçlamayı kabul etmemesi ve tanık beyanlarının suça sürüklenen çocuğun savunmalarını doğrulaması, 09.06.2010 tarihinde genel cerrahi uzmanınca düzenlenen rapora göre katılan mağdurda, iddialarını destekleyecek darp ve cebir izi ile fiilî livata bulgusuna rastlanmaması, 24.01.2011 tarihli savcılık ifadesinde, ilk beyanının aksine yalnızca bir cinsel istismar eyleminden bahseden katılan mağdurun anlatımlarının birbiriyle ve tanık beyanlarıyla çelişmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve suça sürüklenen çocuğun müsnet suçu işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu 2024/227 E.  ,  2025/29 K.)

… uyruklu olan ve iki yıldır Türkiye’de yaşayan katılan mağdurun, sanık …’ın sahibi olduğu … … isimli iş yerinde bulaşıkçı olarak çalıştığı, sanık … ile katılan mağdurun suç tarihinden önce tanışmadıkları, sanıkların ise arkadaş oldukları, katılan mağdurun iş yerinde çalıştığı ikinci günün sabahında saat 06.00 sularında mesaisini bitirip ayrıldığı sırada sanık …’ın katılan mağdurun yanına gelerek “Seni eve bırakacağım.” deyip arabaya binmesini istediği, sanık …’ın arabasıyla sanık … ve katılan mağduru iş yerinden alarak hareket ettiği, kısa süre sonra sanık …’ın arabadan inip içki alarak arabaya geri döndüğü, bir süre sonra sanık …’ın “Eve gel, daha sonra seni evine bırakacağız.” diyerek katılan mağdurun elinden tutup kendi yaşadığı eve götürdüğü, sanık …’ın da aynı eve katılan mağdur … sanık …’la birlikte girdiği, sanık …’ın katılan mağdurun boynunu okşamaya başlayıp göğüslerini sıktığı, “Sen çok güzelsin, çok seksisin. Daha önce hiç …’la ilişkiye girmedim. Seninle ilişkiye girmek istiyorum.” diyerek zorla içki içirdiği, sanık …’ın esrar içtiği ve katılan mağdura da içmeyi teklif ettiği, ilişkiye girmek istemeyip evine gitmek istediğini söyleyen katılan mağdura sanıkların izin vermedikleri ve eylemlerini sürdükdükleri, sanık …’ın, katılan mağdurun elini tutarak boynunu okşamaya başlayıp cinsel ilişki teklif ettiği, katılan mağdurun kabul etmeyip tepki göstermesi üzerine sanık …’ın “Bu benimle ilişkiye girmek istemiyor, … gibi değil.” diyerek evden ayrıldığı, sanık …’ın katılan mağdurun elinden ve saçından tutarak gitmesine izin vermediği, sanık …’ın evde baş başa kaldığı katılan mağdura yönelik eylemlerine devam ederek organ sokmak suretiyle cinsel saldırıda bulunduğu, sanık …’ın alkolün etkisiyle uyuyakalması üzerine saat 07.00-07.30 sıralarında katılan mağdurun evden kaçarak polise gidip şikâyetçi olduğu kabul edilen olayda;
Sanık …’ın evinden saat 07.00-07.30 sıralarında çıkıp kolluk fezlekesi ve tutanaklara göre aynı gün … Polis Merkezine giderek şikâyetçi olan ve saat 11.27’de ifadesi alınan, vücudunda darp ve cebir izine rastlanmayan, ancak cinsel bölgesinde yeni oluşmuş yüzeyel lezyon tespit edilen katılan mağdurun, polis merkezinde bekletilme ihtimali ve kolluk tarafından yapılan işlemlerin süresi de dikkate alındığında sanıktan kurtulduktan hemen sonra olayı adli makamlara intikal ettirdiğinin anlaşılması, tüm aşamalarda olay yerine ve sanıkların eylemlerine ilişkin ayrıntılı, tutarlı, genel hayat tecrübelerine uygun ve çelişki içermeyecek anlatımlarda bulunan katılan mağdurun, sanık …’ı diğer sanığın eylemlerine dâhil etmeden adı geçen sanığın sarkıntılık suretiyle kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu ancak ilişki istemediğini anlaması üzerine evden çıktığını söyleyerek sanıklara farklı nitelikte eylemler isnat etmesi, içki ve esrar içildiğini, sanık …’ın cinsel organına krem sürdüğünü, evde silah ve köpek gördüğünü ifade eden katılan mağdurun beyanlarını doğrulayacak şekilde suç yerinde kuru sıkı tabanca, içki şişeleri, el ve vücut losyonu ve küllük içerisinde iki adet içilmiş esrar maddesinin bulunması ile tahlillere göre sanık …’ın alkol, sanık …’ın ise uyuşturucu madde kullandıklarının anlaşılması, katılan mağdurun kollukta bazı detayları vermeyip mahkemede daha ayrıntılı ifade vermesinin çelişki olarak değerlendirilememesi, ilişkinin rıza sonucu gerçekleştiğinin ve sanık …’ın katılan mağdura cinsel amaçlı dokunmadığının savunulması dışında katılan mağdurun olaya dair verdiği tüm ayrıntıların sanıklar tarafından kabul edilmesi, suç tarihinden iki gün önce sanık …’a ait iş yerinde çalışmaya başlayan, işçi işveren ilişkisi dışında sanık …’la bir irtibatı bulunmayan, sanık …’la ise tanışmayan katılan mağdurun sanıklara iftira atmasını gerektirecek bir husumetin bulunmaması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilen sanıklardan …’a isnat edilen nitelikli cinsel saldırı suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu ve her iki sanığa müsnet kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu 2022/37 E.  ,  2025/48 K.)

Sanığın, sokakta oynadığı sırada yavru bir köpek verip “Bunu tandıra götür.” diyerek tandıra yönlendirdiği katılan mağdurun ellerini ve ayaklarını bağladığı, pantolununu indirip katılan mağduru cinsel organına dokunmak suretiyle istismar ettiği, ardından da bu durumu kimseye anlatmaması konusunda tehditte bulunduğu, bir hafta sonra halasına bir şey göndereceğini söyleyerek katılan mağduru kendi evine götüren sanığın, burada da vestiyerin önüne yatırarak katılan mağduru cinsel yönden istismar ettiği, yine okulların açılmasını müteakip okul bahçesindeki çardakta oturan mağdur ve katılan mağdurun popolarını ellediği, benzer istismar eylemlerinin mağdurun beyanına göre okul bahçesindeki çardağın içerisinde, olayı gördüğünü söyleyen katılan mağdurun beyanına göre ise okulun spor salonunda da gerçekleştiği iddia edilen olayda;
Katılan mağdura tandırda, sanığın evinde ve okulun bahçesindeki çardakta, mağdura ise okulun bahçesindeki çardakta ve spor salonunda cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen sanık hakkında çocukların basit cinsel istismarı suçundan kamu davası açıldığı dikkate alındığında; aşamalarda sanığın evinin mutfağında ve vestiyerin önünde, tandırda, okulun bahçesindeki çardağın içinde ve arka kısmında, kendi evinin önündeki demir kapıda, evinin deposunda ve cami tuvaletinde “poposuna parmak veya cinsel organını sokmak”, “pandik atmak”, “önden organ veya parmak sokmak”, “cinsel organını sokmaya çalışmak”, “terbiyesiz bir şey yapmak”, “ellemek” gibi ifadelerle sanık tarafından istismar edildiğini anlatan katılan mağdur ile okulun çardağında, arka kısmında ve konferans salonunda “poposunu karıştırmak ve ellemek”, “önünü ve şeyini ellemek”, “öpmek”, “göğüslerini ellemek”, “arkadan cinsel organını sokmak”, “sürtünmek”, “şeyini açarak yapmak” gibi ifadelerle sanığın cinsel istismarına maruz kaldığını ifade eden mağdurun; her aşamada suç yerini, eylemlerin niteliğini ve niceliğini farklı anlatmaları, kollukta kendisine yönelik okuldaki eylemden bahsetmeyen katılan mağdurun, sanığın mağduru konferans salonunda istismar ettiğini gördüğünü belirtmesi, sanığın çardakta hem kendisini hem katılan mağduru, popolarını ellemek suretiyle istismar ettiğini ileri süren mağdurun da kolluktaki ifadesinde; konferans salonunda gerçekleşen bir eylemden bahsetmemesi, icra edilen keşif sırasında mağdurun çardakla ilgili net tarifleme yapamaması, katılan mağdurun da konferans salonunda yer gösterme yaparken farklı nitelikteki tüm sorulara “Evet” diyerek açık ve net anlatımda bulunamaması, mağdur ve katılan mağdurun konferans salonunda olayın gerçekleştiği yeri birbirinden farklı göstermeleri, keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda mağdurun beyanına göre konferans salonunda istismara uğradığı yerin katılan mağdurun baktığı camdan görülemeyeceğine yer verilmesi, Mahkemece ifadeleri arasındaki çelişkilerin giderilmesi için mağdura ve katılan mağdura yöneltilen soruların cevaplanamaması, hafif derecede zekâ geriliği saptanan katılan mağdur ve mağdurun tüm aşamalarda kendi içinde ve birbirleriyle çelişen farklı anlatımlarda bulunmaları, katılan mağdur ve mağdurun kolluktaki beyanlarına ait kamera görüntülerinin çözümlenerek metin hâline getirildiği bilirkişi raporu ve kamera görüntülerine göre; çocuk şube müdürlüğünde görevli polisler tarafından ifadeleri alınırken mağdura ve katılan mağdura açık uçlu sorular yerine yönlendirici sorular sorulması, ifadelerinde görevli psikolog ve pedagoglar tarafından da katılan mağdur ve mağdurun algılama ve kavramada güçlük çektiklerinin, zaman ve mekân kavramlarını tam olarak algılayamadıklarının ve yaşadıklarını belli bir bütünlük içinde anlatamadıkları için ifadelerinin soru cevap şeklinde alındığının belirtilmesi, şikâyetçi …’in 01.03.2016 tarihli dilekçesinde; mağdurun sanık tarafından cinsel istismara uğramadığını ve katılan mağdurun kendisini yönlendirdiğini söylemesi sebebiyle sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesi, önceki aşamalarda olaya ilişkin bilgisi olmadığını beyan eden ve 25.04.2013 tarihinde de başka bir okulda görevli olan polis memuruna istismar olayını anlatarak ihbarda bulunan katılan …’in mahkemede katılan mağdurun öğretmeni olan tanık …’ın kendisini arayarak sanığın okula geldiğini söylemesi üzerine olayı adli makamlara intikal ettirdiğini söylediği hâlde tanık …’ın katılan …’i aradığına ilişkin söz konusu beyanı doğrulamaması, böylece intikal şekli, zamanı ve sebebinin de tutarlı bir şekilde açıklanamadığı için şüphede kalması, eğitim ve öğretim devam ederken teneffüslerde okula gelen sanığın bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dışarıdan veya okulun pencerelerinden bakıldığında görülebilen çardakta ve okulun arka tarafında veya konferans salonunda kıyafetlerini dahi çıkararak cinsel istismarda bulunmasının genel hayat tecrübeleriyle bağdaşmaması, okul müdürü olan tanık …’in; konferans salonunun kullanılmadığı dönemlerde kapısının kilitli olduğunu ve cuma günleri pazar sebebiyle okulun bahçesinden insanların gelip geçtiğini beyan etmesi, katılan mağdurun sanık tarafından istismara uğradığını intikalden önce ablası olan tanık …’ya söylediğine ilişkin ifadesinin adı geçen tanık tarafından doğrulanmaması, dışarıda oyun oynarken “İmdat!” diye bağıran katılan mağdura balkondan ne olduğunu sorduğunda bir şey olmadığı şeklinde cevap aldığı için eve girdiğini beyan eden tanık …’nın görgüye dair bilgisinin bulunmaması, katılan mağdur ve mağdurun beyanlarını destekler nitelikte sanığın müsnet suçları işlediğini gösteren doktor raporu, kamera kaydı, tanık beyanı gibi somut delillere rastlanmaması ile sanığın tüm aşamalarda katılan mağdura ve mağdura yönelik cinsel istismarda bulunmadığına dair aksi kanıtlanamayan savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçlardan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu  2024/540 E.  ,  2025/50 K.)

Katılan mağdurelerin 2011-2014 yılları arasında aynı evde kaldıkları öz amcaları olan sanık tarafından birden fazla kez cinsel istismara uğradıkları kabul edilen olayda;
Olayın adli mercilere intikalinin katılan mağdure …’e yönelik son eylemden bir yıl sonra gerçekleşmesi, katılan mağdure …’nin 04.07.2019 tarihli bölge adliye mahkemesi duruşmasında belirttiği üzere iddia edilen cinsel istismar olaylarından sonra diğer katılan mağdureyle birlikte evlerinden ayrılan sanığın evinde bir ay süreyle kalmış olmalarının genel hayat tecrübelerine uygun olmaması, katılan mağdure …’nin ilk derece yargılmasındaki beyanında, yaşanan ikinci olayda sanığın masaj yapma teklifini kabul etmediğini belirtmesine karşın 14.07.2019 tarihli bölge adliye mahkemesi duruşmasında sanığın “Karnına masaj yapayım mı?” şeklindeki teklifini kabul ettiğini belirtmek suretiyle çelişkiye düşmesi, sanığın katılan mağdurelerin babaları olan abisiyle tartışmalarından kaynaklanan husumet sebebiyle iftiraya maruz kaldığı iddiasının tanıklarca doğrulanması ve tüm aşamalarda katılan mağdurelere yönelik cinsel istismarda bulunmadığı yönündeki savunmalarının aksinin kanıtlanamaması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet suçları işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçlardan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.(Ceza Genel Kurulu  2022/140 E.  ,  2025/55 K.)

18.11.2014 tarihinde saat 12.30 sıralarında, mağdurun kurye olarak çalıştığı … Döner isimli iş yerini telefonla arayarak 25 TL tutarında döner siparişi veren suça sürüklenen çocuğun mağdura ücret olarak 100 TL vereceğini, bu nedenle de 75 TL para üstü getirmesini söylediği, daha sonra siparişleri teslim alan suça sürüklenen çocuğun mağdura sahte olduğunu bildiği 1 adet A 565 131620 seri ve sıra numaralı 100 TL’yi verip para üstünü aldığı iddia edilen olayda;
Mağdurun kovuşturma aşamasında alınan ayrıntılı ifadesinde, suça sürüklenen çocuğun savunmasını doğrular şekilde; siparişin, suça sürüklenen çocuğun kendisinde kayıtlı bulunan numara üzerinden değil arkadaşının numarasıyla verildiğini, siparişi teslim ettikten en fazla yarım saat sonra suça sürüklenen çocuğu arayıp paranın sahte olduğunu söylediğini, suça sürüklenen çocuğun ise arkadaşından aldığı paranın sahte olamayacağını belirttiğini ifade etmesi, bu hususun siparişin kendi telefonundan verildiğine dair tanık beyanlarıyla da örtüşmesi ve mağdurun, suça sürüklenen çocuğun cep telefonunu ve ikamet ettiği evin yerini bilebilecek kadar yakın arkadaşı olması sebebiyle sahte para verildiği iddiasının genel hayat tecrübeleriyle bağdaşmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve aşamalardaki istikrarlı savunmalarının aksine suça sürüklenen çocuğun söz konusu 1 adet 100 TL’yi sahte olduğunu bilerek tedavüle koyduğu yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla, in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince suça sürüklenen çocuğun beraatine karar veren Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu 2023/239 E.  ,  2025/67 K.)



UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir