Hukuki Makaleler

Gönüllü Vazgeçme (5237 sayılı TCK. madde 36): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan


5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU

Gönüllü vazgeçme

Madde 36- (1) Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.

GEREKÇE:

Gerek icra hareketleri aşamasında gerekse icra hareketlerinin bitmesinden sonra, failin suçu tamamlamaktan gönüllü olarak vazgeçmesini teşvik etmek modern suç politikasının temel araçlarından biridir. 765 sayılı Türk Ceza Kanununda sadece icra hareketlerinin devamı aşamasında kabul edilen gönüllü vazgeçme, icra hareketlerinin bittiği ancak neticenin meydana gelmediği olaylar bakımından da öngörülmüştür. Böylece suçun icrası sürecindeki bütün aşamalarda gönüllü vazgeçme mümkün hâle gelmektedir. Ancak icra hareketlerinin bitmesinden sonra gönüllü vazgeçmenin kabulü için, vazgeçenin suçun tamamlanmasını önlemek bakımından ciddi bir çaba göstermesi gerekmektedir.

Gönüllü vazgeçme hâlinde kişiye ceza verilmemekte, ancak o ana kadar yapılan hareketler ayrıca bir suç oluşturuyorsa sadece o suçtan sorumlu tutulmaktadır.

Suç bütün unsurlarıyla tamamlandıktan sonra örneğin çalınan eşyanın geri verilmesi veya kaçırılan kişinin serbest bırakılması hâllerinde, artık vazgeçme değil etkin pişmanlık söz konusudur. Bazı suçlarla ilgili olarak yapılan düzenlemeler bağlamında özel hükümler olarak etkin pişmanlığa yer verilmesinin daha doğru olacağı düşüncesiyle; Hükûmet Tasarısında “tam teşebbüs” aşamasındaki gönüllü vazgeçme karşılığında kullanılan etkin pişmanlıkla ilgili hüküm, Tasarı metninden çıkarılmıştır.

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Madde 61 – (Değişik: 3/2/1937 – 3112/1 md.)

(2. fıkra) Müteşebbis, cürmün ef’ali icrayesinden ihtiyariyle vazgeçtiği, fakat tamam olan kısım esasen bir suç teşkil ettiği halde ancak o kısma mahsus ceza ile cezalandırılır.

AÇIKLAMALAR

I. Kavram ve Hukuki Niteliği

Gönüllü vazgeçme, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında, failin suçun icra hareketlerinden iradi olarak vazgeçmesi ya da kendi çabasıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemesi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, teşebbüs ile gönüllü vazgeçme arasındaki temel ayrımı ortaya koymaktadır.

Teşebbüs, suçun tamamlanması ya da neticenin gerçekleşmemesinin failin elinde olmayan dışsal nedenlerle engellenmesi durumudur. Buna karşılık, gönüllü vazgeçme mutlaka failin kendi iradesiyle gerçekleşen bir eylemdir. Suçun tamamlanmasından veya neticenin ortaya çıkmasından önce gerçekleştiğinden, etkin pişmanlık kurumundan da ayrılır. Etkin pişmanlık, tamamlanmış bir suçtan sonra failin pişmanlık göstermesi ve zararın giderilmesi amacıyla yapılan eylemleri kapsar.

Hukuki literatürde gönüllü vazgeçmenin niteliği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşler bunu şahsi cezasızlık nedeni olarak değerlendirirken, diğerleri cezayı kaldıran şahsi sebep olarak kabul eder. Ancak, TCK sistematiğinde etkin pişmanlık cezayı kaldıran şahsi sebep olarak düzenlenmiş olup, CMK’nın 223/4. maddesinde şahsi cezasızlık ve etkin pişmanlık dışında alternatif bir neden öngörülmemiştir. Bu nedenle, gönüllü vazgeçmenin şahsi cezasızlık nedeni olarak kabulü, mevcut kanun sistemiyle daha uyumludur.

Gönüllü vazgeçme kurumunun Ceza Hukukunda benimsenmesinin temel gerekçeleri arasında; suç yoluna girmiş kişiye suçu bırakma imkânı tanınması suretiyle suçun önlenmesi ve suçla mücadelede etkinliğin artırılması yer almaktadır. Teşebbüste failin suç işleme kastı devam etmekle birlikte, gönüllü vazgeçmede fail suçun oluşmasını engellemek için aktif bir çaba göstermektedir. Bu durum, faillerin toplum içine yeniden kazandırılması ve cezalandırılmaya kıyasla daha faydalı sonuçlar doğurması açısından önemlidir.

Kanun maddesi metni incelendiğinde, eylemin vazgeçme anına kadar icra edilmesinin haksızlık teşkil ettiği ancak suç politikası gereği failin cezalandırılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, gönüllü vazgeçmenin eylemin haksızlık niteliğini ortadan kaldırmadığı, yalnızca ceza sorumluluğunu kaldırdığı anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, gönüllü vazgeçme düzenlemesine yönelik eşitlik ilkesine aykırılık iddialarını reddetmiş; düzenlemenin suçu önlemeye yönelik olduğu ve herkese eşit uygulandığını belirtmiştir (AYM, 30.01.2008, 2005/75 – 2008/1).


II. Gönüllü Vazgeçmenin Koşulları

1. Suçun İcrasına Başlanılması

Gönüllü vazgeçmeden bahsedilebilmesi için, failin suç işlemeye yönelik icra hareketlerine başlamış olması gerekir. Henüz yalnızca suç fikrinin tasavvur edilmesi veya hazırlık hareketlerinde bulunulması halinde, ceza hukuku açısından suç tamamlanmadığı gibi, gönüllü vazgeçmeden de söz edilemez. Bu durumda hazırlık hareketleri cezalandırılmaz.

Dolayısıyla gönüllü vazgeçme, teşebbüs aşamasına girmiş ve hukuken cezalandırılabilir icra hareketlerinin başlamış olduğu durumlarda uygulanabilir. Kanundaki “suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer” ifadesi, hareketlerin başlaması ancak sürdürülmemesi anlamına gelir. Fail icra hareketlerine başlamamışsa, vazgeçme konusu oluşmaz.

2. Suçun Tamamlanmaması

Gönüllü vazgeçmenin yasallığı için, suçun henüz tamamlanmamış olması zorunludur. Kanunda, suçun tamamlanması veya neticenin gerçekleşmesini önleme ifadesi yer almakla beraber, bu iki durum esasen suçun tamamlanmaması anlamına gelmektedir.

  • Sırf hareket suçlarında suçun tamamlanması, icra hareketlerinin tamamlanmasıyla gerçekleşir.
  • Netice suçlarında ise neticenin meydana gelmesi ile suç tamamlanır.

Bu nedenle, vazgeçme mutlaka suç tamamlanmadan önce olmalıdır. Örneğin, hırsızlık suçunda malın fail tarafından rızası dışında alınarak failin denetim alanına geçmesiyle suç tamamlanır. Fail, bu aşamadan önce aldığı malı geri bırakırsa gönüllü vazgeçme söz konusudur. Ancak bu aşamaya kadar olan hareketler, örneğin konut dokunulmazlığını ihlal gibi başka suç oluşturabilir.

Öte yandan, 36. maddede suç tamamlanmaması koşulu öngörülmüş olsa da, TCK’nın 41. maddesi gönüllü vazgeçenin bütün gayretlerine rağmen suçun işlenememesi durumunda da 36. maddeden yararlanabileceğini kabul eder.

3. Vazgeçmenin Konusunun İcra Hareketleri, Suçun Tamamlanması veya Neticenin Gerçekleşmesinin Önlenmesi Olması

Vazgeçmenin konusu, icra hareketlerinin devamından, suçun tamamlanmasından veya neticenin ortaya çıkmasından vazgeçme şeklinde olabilir.

  • Vazgeçmenin geçerli sayılabilmesi için failin, icra hareketlerini tamamlayabilme imkânına sahip olması gerekir. İcra hareketlerine devamı fiilen mümkün olmadığından vazgeçme gerçekleşmemiş sayılır (örneğin fiziki engellenme halinde).
  • Suçun tamamlanmasını önlemek, icra hareketlerinin tamamlanmasından vazgeçmek veya neticenin doğmasını engellemek anlamına gelir. Örnek olarak, bir marketten saat çalıp, kasaya gitmeden önce malı yerine koyup çıkmak gönüllü vazgeçmedir.
  • İcra hareketlerini tamamlayan failin neticenin doğmasını önleyici davranışlarda bulunması da gönüllü vazgeçme kapsamındadır. Örneğin, öldürme kastıyla yaraladığı kişiyi tedavi ettirmek suretiyle ölümün önüne geçen fail 36. maddeden yararlanmalıdır.

Neticenin önlenmesinde failin çabası esas olup, başka nedenlerle önlenmişse gönüllü vazgeçme olmaz. Ancak 41. madde uyarınca failin gayretleri dışında suç işlenememişse de 36. maddeden yararlanılabilir.

Ayrıca, failin neticeyi önlemek için başkalarının yardımından yararlanması mümkündür. Fakat failin bu konuda açık ve kesin iradi bir çabası bulunmalıdır.

Hatalı davranışlarla neticenin önlenmesi veya neticenin önlenememesi halinde gönüllü vazgeçmeden söz edilemez.

4. Vazgeçmenin Gönüllü Olması

Vazgeçme iradi ve ihtiyari olmalıdır. Failin, suçu tamamlamak için imkanları bulunmasına rağmen kendi özgür iradesiyle vazgeçmesi gerekir.

  • Failin, suçu işleyemeyeceğini anladığı için (örneğin vasıtaların elverişsizliği) veya yakalanacağını düşünerek kaçması gibi durumlar gönüllü vazgeçme sayılmaz.
  • Gönüllülük tespiti psikolojik bir inceleme değil, normatif bir değerlendirme gerektirir. Failin dışa yansıyan davranışları ve olay koşulları göz önüne alınarak, icra hareketlerine devam edebilme olanağı varken iradi olarak vazgeçtiği sonucuna varılmalıdır.
  • Vazgeçmenin sebepleri (dini, ahlaki, vicdani vb.) kanunda aranmaz; önemli olan iradidir.

III. Eylemin Başka Bir Suç Oluşturmaması

Gönüllü vazgeçme halinde fail, işlemiş olduğu suça ilişkin eylemleri nedeniyle teşebbüs aşamasında kaldığı için TCK 36. madde gereği cezalandırılmaz. Bu durumda CMK 223/4 uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

Ancak, failin vazgeçme anına kadar işlediği hareketler başka bir suçu oluşturuyorsa, bu suçtan dolayı cezalandırılır. Örneğin:

  • Hırsızlık amacıyla girilen bir konutta mal alınıp cebine konulduktan sonra malı bırakarak çıkılması halinde hırsızlık suçundan ceza verilemez, ancak konut dokunulmazlığını ihlalden ceza verilir.
  • Öldürme kastıyla yaralama yapılmış ancak sonrasında mağdurun hayatı kurtarılmışsa, kasten öldürme suçundan ceza verilemez; fakat yaralama suçundan ceza verilir.

IV. Etkin Pişmanlık ile Gönüllü Vazgeçmenin Karşılaştırılması

Gönüllü vazgeçme, suç tamamlanmadan önceki iradi vazgeçmeyi ifade ederken; etkin pişmanlık ise suç tamamlandıktan sonra failin zararı gidermek veya suçun etkilerini ortadan kaldırmak için gösterdiği pişmanlık anlamındadır.

  • TCK sisteminde etkin pişmanlık bazı durumlarda cezayı tamamen kaldırırken, bazılarında ceza indirimi sebebidir.
  • Etkin pişmanlık cezayı kaldıran şahsi sebep olarak değerlendirilmekte, CMK 223/4 uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmektedir.

Etkin pişmanlık kapsamındaki suçlar ve failin davranışları örneğin şunlardır:

  1. Organ ve doku kaçakçılığı suçunda suç ortaklarını ihbar etmek (m. 93),
  2. Hürriyetten yoksun bırakılan kişiyi serbest bırakmak (m. 110),
  3. Çalınan malı iade etmek (m. 168),
  4. Ruhsatsız yapıyı hukuka uygun hale getirmek (m. 184/5),
  5. Uyuşturucu suçuna iştirak edenlerin diğer ortakları ihbar etmesi (m. 192),
  6. Sahte para veya kıymetli damga üreticilerini bildirmek (m. 201),
  7. Suç örgütünü dağıtmak veya örgüt üyesinin ayrılarak bilgi vermesi (m. 221),
  8. Zimmete geçirilen malı soruşturma başlamadan iade etmek (m. 248),
  9. Rüşvet alan kişinin malı teslim etmesi veya bilgi vermesi (m. 254),
  10. İftira edenin gerçeği anlatması (m. 269),
  11. Yalan tanıklık yapanın gerçeği söylemesi (m. 274),
  12. Hükümden önce delilleri mahkemeye teslim etmek (m. 281/3),
  13. Suçtan elde edilen mal varlığının yerini bildirmek (m. 282/5),
  14. Kendisine teslim edilen malı kovuşturmadan önce teslim etmek (m. 289/2),
  15. Kaçan hükümlü veya tutuklunun teslim olması (m. 293),
  16. İnfaz kurumuna sokulan yasak eşyayı bildirmek (m. 297/4),
  17. Suç için anlaşma yapanların soruşturmadan önce ayrılması (m. 316/2)

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir