Hukuki Makaleler

İnsan Öldürme (adam öldürme, cinayet) Suçunda Doğrudan Kast, Olası Kast, Taksir, Bilinçli Taksir: Ankara, Ceza Hukuku – Avukat Necmettin İlhan

   Kast

Madde 21- (1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.

Taksir

Madde 22- (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.

(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.

(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.

(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.

(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.

Kast, Olası Kast, Taksir ve Bilinçli Taksir: Türk Ceza Hukuku Çerçevesinde Ayrıntılı Bir İnceleme

Giriş

Türk Ceza Hukuku’nda suçun manevi unsuru, failin davranışa ve neticeye yönelik iradesini ortaya koyan temel ölçüttür. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 21 ve m. 22’de kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir düzenlenmiştir. Bu kavramlar yalnızca cezalandırma bakımından değil, aynı zamanda failin kusur derecesinin belirlenmesi ve adil yargılanma ilkesi açısından da hayati öneme sahiptir. Özellikle Yargıtay içtihatları, kast ile olası kast ve bilinçli taksir arasındaki sınırların belirlenmesinde yol gösterici olmuştur.


Kast (Doğrudan Kast)

Tanımı ve Unsurları

TCK m. 21/1’e göre kast, “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanır. Kastın iki unsuru vardır:

  1. Bilme unsuru: Failin, işlediği fiilin suçun unsurlarını bilmesi gerekir.
  2. İsteme unsuru: Failin, neticeyi istemesi veya kabul etmesidir.

Uygulamada Kast

Kastın varlığı için yalnızca neticenin öngörülmesi yeterli değildir; ayrıca bu sonucun istenmesi gerekir. Örneğin, failin mağduru doğrudan öldürmek amacıyla ateş etmesi, doğrudan kastın tipik bir örneğidir.


Olası Kast (Dolaylı Kast)

Tanımı

TCK m. 21/2’de düzenlenen olası kast, failin öngördüğü sonucun gerçekleşmesini istememekle birlikte, bu ihtimali göze alarak fiiline devam etmesi hâlinde söz konusu olur.

Özellikleri

  • Fail, doğrudan neticeyi hedeflememektedir.
  • Neticenin gerçekleşmesini kabullenir, “olursa olsun” anlayışıyla hareket eder.
  • Öğretide “dolaylı kast”, “belirlenmemiş kast” veya “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılır.

Örnek

Failin kalabalığa doğru ateş açması ve ölüm sonucunu kabullenmesi olası kasta örnek gösterilebilir.


Taksir

Tanımı

TCK m. 22/2’de taksir, “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanmıştır.

Unsurları

Yargıtay ve doktrinde taksirin unsurları şunlardır:

  1. Suçun taksirle işlenebilir nitelikte olması,
  2. Hareketin iradi olması,
  3. Neticenin iradi olmaması,
  4. Hareket ile netice arasında nedensellik bağının bulunması,
  5. Neticenin öngörülebilir olması.

Uygulamada Taksir

Trafik kazaları taksirli suçlara en tipik örnektir. Fail, gerekli dikkat ve özeni göstermemiş, ancak neticeyi de istememiştir.


Bilinçli Taksir

Tanımı

TCK m. 22/3’e göre bilinçli taksir, failin neticeyi öngörmesine rağmen gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareketine devam etmesidir.

Özellikleri

  • Fail neticeyi öngörmüştür, ancak istememektedir.
  • Fail, şansına, becerisine veya dışsal faktörlere güvenmektedir.
  • Ceza, basit taksire oranla üçte birden yarıya kadar artırılır.

Örnek

Bir sürücünün çok hızlı araç kullanırken kaza ihtimalini bilmesine rağmen, kaza yapmayacağına güvenerek sürmeye devam etmesi bilinçli taksir kapsamına girer.


İçtima Kuralları ile İlişkisi

5237 sayılı TCK, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” ilkesini benimsemiştir. Ancak bazı istisnalar öngörülmüştür:

  • Bileşik suç (m. 42)
  • Zincirleme suç (m. 43/1)
  • Aynı neviden fikrî içtima (m. 43/2-3)
  • Farklı neviden fikrî içtima (m. 44)

Özellikle kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmamaktadır.


Yargıtay Uygulaması

KAST:

   765 sayılı TCY’nda tanımlanmamasına karşın 5237 sayılı TCY’nın 21/1. maddesinde, “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanan kastın iki unsuru bulunmaktadır; bilme ve isteme unsuru. Kastın varlığı için, hareketten doğacak sonucun sadece öngörülmesi, kısaca bilinmesi yeterli olmayıp ayrıca sonucun da istenmesi gerekir.

   OLASI KAST:

   Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları öngördüğü halde hareketini devam ettirmekte ve aldırmamaktadır.

   Öğretide “dolaylı kast”, “belirli olmayan kast”, “gayrimuayyen kast”, “olursa olsun kastı” olarak ta adlandırılan bu kast türüne 5237 sayılı TCY’nın 21/2. maddesinde olası kast denilmiştir. Bu maddeye göre; “(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” .

   TAKSİR:

   Taksir ise, 5237 sayılı TCY’nın 22/2. maddesinde, “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır.

   Taksir, görüldüğü gibi istisnai bir kusurluluk şeklidir. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklan¬maktadır.

   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.10.2007 gün ve 192-221; 09.10.2001 gün ve 181-204; 21.10.1997 gün ve 99-202; 13.12.1993 gün ve 221-317 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;

   1-Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,

   2-Hareketin iradiliği,

   3-Neticenin iradi olmaması,

   4-Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,

   5-Neticenin öngörülebilir olması, şeklinde kabul edilmektedir.

   Bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının varlığı cezalandırmanın koşuludur. Taksirli suçlarda nedensellik bağının varlığının kabulü için, failin hareketinden bağımsız bir etkenin sonuca tek başına neden olmaması gerekir. Sonucun tamamen mağdurun kusurlu hareketinden kaynaklanması halinde bir başkasını bu sonuçtan sorumlu tutma olanağı bulunmamaktadır.

   BİLİNÇLİ TAKSİR:

   Taksir, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 22/1. maddesinde olduğu üzere, fail tarafından öngörülebilir olan neticenin öngörülememesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, 22. maddenin 2. fıkrasında belirtildiği üzere, neticenin öngörüldüğü halde istenmemesi şeklinde de ortaya çıkabilir. Birinci halde taksir (basit taksir – bilinçsiz taksir), ikinci halde ise bilinçli taksir (öngörülü taksir) söz konusu olur. Taksirin bu iki çeşidini birbirinden ayıran temel özellik, öngörme kavramında kendini gösterir. Neticenin öngörülmesi kavramı ile murat edilen, neticenin fail tarafından, hareketin yapıldığı zaman ve koşullara göre tahmin edilebilmesidir.

   Bilinçli taksirde, neticenin gerçekleşmesini istemeyen fail, hareketinin tipe uygun, hukuka aykırı bir sonuca neden olabileceğini öngörmesine rağmen, hareketine devam ederek neticeyi meydana getirmektedir. Hukuka aykırı neticeyi öngördüğü halde gerçekleşmeyeceğine güvenen ve bu güvenle hareketini sürdüren failin söz konusu güveninin dayanağı, talih, bilgi, yetenek, deneyim vb. gibi çeşitli etkenler olabilir.) Taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.

   Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.

   765 sayılı TCY’nın 52. maddesine benzer bir düzenlemeye yer verilmediğine göre sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY’nda hangi suçu ya da suçları oluşturduğu sorununun içtima kuralları çerçevesinde çözülmesi gerekecektir.

   TBMM Adalet Komisyonunun TCY tasarısına ilişkin 03.08.2004 gün ve 1/593-60 sayılı raporunda 5237 sayılı TCY’nın içtima bakımından benimsediği kuralın gerçek içtima kuralı olduğu “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak yeni Yasada gerçek içtima kuralının istisnalarına da yer verilmiştir: Bileşik suç(m.42), zincirleme suç (m.43/1), aynı neviden fikri içtima (m.43/2-3) ve farklı neviden fikri içtima(m.44)

   5237 sayılı TCY’nın 43/2. maddesindeki aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağına ilişkin kuralın, aynı maddenin 3. fıkrasındaki, “(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme nedeniyle kasten öldürme suçlarında uygulanma olanağı bulunmamaktadır.         

    Farklı neviden fikri içtima ise 5237 sayılı Yasanın 44. maddesinde; “ (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir. Bu kuralın uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekir. Burada suçun temel ve nitelikli şekilleri de  “farklı suç” değil aynı suç olarak değerlendirilmelidir. Tek bir fiille aynı hükmün birden fazla ihlali halinde TCY’nın 44. maddesinin uygulanması söz konusu olmayıp bu gibi hallerde gerçek içtima veya zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşulları düşünülmelidir.

OLASI KASITLA ÖLDÜRME/YARALAMA KARAR ÖRNEKLERİ:

ESAS        NO   : 2007/8803

KARAR    NO   : 2009/2521

Sanığın kalabalık düğün ortamında hedef gözetmeksizin iki el tabancayla ateş ettiği sırada çevrede bulunan kişi ya da kişilerin de isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğinin öngörmesine rağmen atışlarına devam ederek, bitişikteki evin damında bulunan maktüleyi baş bölgesinden tek isabetle vurup öldürmesi olayında, sanığın olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerektiği halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde bilinçli taksirle adam öldürme suçundan hüküm kurulması,

   Sanığın olay tarihinde kahvehanenin içindeki ocak bölümünde aralarında çıkan boğuşmada öldürme kastıyla mağdur Murat’a ateş etmek istediği sırada 3 metre mesafede ve farklı bir yönde olan Erdoğan’ın ölümüne neden olması eyleminde, olayın birçok kişinin bulunduğu kahvehanenin içinde meydana gelmesi, sanığın mağdurla boğuşması nedeniyle eline her an bir müdahalenin yapıldığı bir anda öldürücü özelliği herkes tarafından bilinen tabancasıyla ateş etmesi göz önüne alındığında sanığın olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir. Sanık ateş ettiği sırada merminin mağdur Murat’tan bir başkasına isabet edebileceğini öngörmesine karşın meydana gelebilecek neticeyi kabullenerek ateş etmiştir. Bu oluş karşısında sanığın taksirle ölüme sebebiyet verdiğinin kabulü olanaklı değildir. Bu nedenle olayda farklı neviden fikri içtima kurallarının uygulanma yeri bulunmamakta ve gerçek içtima kuralına göre sanığın eylemi 5237 sayılı  TCY’nda mağdur Murat’ı kasten öldürmeye teşebbüs ve Maktul Erdoğan’ı olası kastla öldürme suçunu oluşturmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak ta sanık hakkında 765 sayılı TCY daha lehedir.

ESAS        NO   : 2008/8003

KARAR    NO   : 2009/6640

Oluşa ve dosya içeriğine göre; olay günü gece saat 02.00 sıralarında sanığın tabanca ile içinde mağdur ve arkadaşının bulunduğu araca  ateş  etmesi sonucu, araç içinde bulunan mağdurun sağ parietal bölgeden aldığı mermi çekirdeği isabetiyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı olayda; Sanığın araca ateş etmesi halinde araç içindeki şahıslarında isabet alarak yaralanabileceklerini öngörebilir durumda bulunması nedeniyle olası kastla hareket ettiği ve eyleminin meydana gelen neticeye göre olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı  şekilde karar verilmesi;

BİLİNÇLİ TAKSİR KARAR ÖRNEKLERİ          

Ceza Genel Kurulu   2009/9-189/2009/220                                                                                                                                    

Sanık sürücünün, Karadeniz sahil yolu inşaatında kullanılmak üzere, sevk ve idaresinde bulunan 61 K 3467 plakalı araca yüklettiği dolgu malzemelerinden, 40×30 cm. ebatlarında bir taşın, önce karayoluna düşüp buradan sekerek yol kenarında yayalara ayrılan bölümde yürümekte olan Ayşe’ye çarparak ölümüne neden olması biçiminde gelişen olayda, Karayolları Trafik Yasasının 65.  maddesinin l. fıkrasının (c) ve (g) bentlerinde belirtilen düzenlemeye aykırı olarak, kamyon kasasını aşacak şekilde dolgu malzemesi yükletilip, bu yükün üzeri branda çekilerek kapatılmadan ve başkaca tedbir de alınmadan şehirlerarası yola çıkılması halinde, normal yaşam koşulları gereği, sarsıntının da etkisiyle kamyondaki taşların düşebileceğinin ve başka araçlara ya da olayımızda olduğu gibi yol kenarında yürümekte olan insanlara çarparak, yaralanma ve ölümlere yol açabileceğinin kamyon sürücüsü sanık tarafından da öngörülmesi gereken bir husus olduğu, buna rağmen sözü edilen hatalı taşıma yönteminin zaman ve emekten tasarruf sağlaması ve bu yöntemle ilgili geçmiş deneyimlerinin şanslı sonuçlanması gibi nedenlerle, sanığın bu riski göze aldığı anlaşıldığından, sanığın meydana gelen neticeyi 5237 sayılı TCY’nın 22/3. maddesi kapsamında öngördüğünün, ancak istemediğinin, dolayısıyla da olayda bilinçli taksir halinin bulunduğunun kabulü gerekir.

ESAS        NO   : 2007/9768

KARAR    NO   : 2009/2869

Dosya kapsamına göre, belediyede otobüs şoförlüğü yapan sanığın, durakta yolcularını indirdikten sonra otopark olarak kullanılan ve araçlar için manevra sahası olarak düzenlenen yerden, kafası sağ yana dönük vaziyette yanında bulunan şahısla konuşur vaziyette geriye dönüş yaparken, aracın sol ön kısmından geçmekte bulunan maktule çarptığı, etraftakilerin ikazı üzerine sanığın otobüsü durdurduğu, tanık Hasan’ın otobüsün lastiğinin yanında yatan maktule yardım edeceği sırada, sanığın otobüsü tekrar hareket ettirerek maktulün başının üzerinden geçtiği, maktulün künt kafa travmasına bağlı kafatası parçalı kırığı ve beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü olayda;

Eylemin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek yapılan uygulamada bir isabetsizlik görülmemiştir.

Uygulamada Sanık, Şüpheli ve Mağdurun Hakları

Şüpheli ve Sanık Açısından

  • Kusur türünün doğru belirlenmesi savunma stratejisi açısından önemlidir.
  • Sanık, kast ile olası kast veya bilinçli taksir ayrımında lehine olan yorumdan yararlanmalıdır.
  • Bu süreçte alanında uzman bir ceza avukatından profesyonel hukuki destek alınması hak kayıplarının önüne geçer.

Mağdur, Müşteki ve Suçtan Zarar Gören Açısından

  • Mağdur, olayın kastla mı yoksa taksirle mi işlendiğini doğru biçimde ortaya koymalıdır.
  • Ceza davasında aktif katılım, delil sunma ve taleplerini etkin şekilde dile getirme hakkı vardır.
  • Mağdurun da tecrübeli bir ceza avukatından hukuki destek alması, sürecin etkin yönetilmesi için büyük önem taşır.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

1. Kast ile olası kast arasındaki fark nedir?
Kastta fail neticeyi bilerek ve isteyerek gerçekleştirir. Olası kastta ise neticeyi istemez, fakat gerçekleşmesini göze alır.

2. Taksir ile bilinçli taksir arasındaki fark nedir?
Basit taksirde netice öngörülmemiştir, bilinçli taksirde ise netice öngörülmüş ancak gerçekleşmeyeceğine güvenilmiştir.

3. Olası kastla işlenen suçlarda ceza indirimi yapılır mı?
Evet, TCK m. 21/2 gereği ağırlaştırılmış müebbet gerektiren suçlarda müebbet, müebbet gerektiren suçlarda 20-25 yıl arası hapis cezasına hükmolunur. Diğer suçlarda ise ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.

4. Sanık, kastın bulunmadığını nasıl ispatlayabilir?
Olayın koşulları, failin amacı, hareketin yöneldiği sonuç ve deliller savunmada kullanılabilir. Bu süreçte mutlaka uzman bir avukattan yardım alınmalıdır.

5. Mağdur, failin kastını nasıl ileri sürebilir?
Mağdur, olayın gelişim biçimi, failin davranışları ve kullanılan araçlara dayanarak kastın varlığını iddia edebilir.


Sonuç

Türk Ceza Hukuku’nda kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir kavramları failin kusurunun derecesini belirleyerek adaletin sağlanmasında temel rol oynamaktadır. Failin fiiline yönelik bilinç ve iradesi, cezanın belirlenmesinde esas alınmaktadır. Hem sanık hem de mağdur açısından, bu ayrımların doğru şekilde tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla, ceza yargılamalarında uzman bir ceza avukatının hukuki desteği tarafların haklarını korumada kritik rol üstlenmektedir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir