Hukuki Makaleler

İşkence Suçu (5237 sayılı TCK. madde 94): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

İşkence

Madde 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle:12/5/2022-7406/4 md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.

(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

GEREKÇE:

Madde metninde işkence suçu tanımlanmıştır.

Türkiye, taraf olduğu Milletlerarası Sözleşmelerde işkencenin yasak olduğunu kabul ederek, işkencenin önlenmesiyle ilgili gerekli tedbirleri alma konusunda taahhüt altına girmiştir.

Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 5. maddesine göre; «Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tâbi tutulamaz.»

Bu uluslararası metinlerden 4 Kasım 1950 tarihli “İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme”nin 3. maddesine göre; «Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tâbi tutulamaz.».

10 Şubat 1984 tarihli “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”nin 1. maddesinde işkence kavramı tanımlanmış ve kapsamı belirlenmiştir. Buna göre;

«“İşkence” terimi, bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla, bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayırım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevî ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızi olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez.» (f. 1)

«Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez.» (f. 2)

Sözleşmenin 2. maddesinde, hiçbir hâl ve şartta işkencenin meşru ve mazur gösterilemeyeceği hüküm altına alınmıştır:

«Hiç bir istisnai durum, ne harp hâli ne de bir harp tehdidi, dahili siyasî istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hâl, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez.» (f. 2)

«Bir üst görevlinin veya bir kamu merciinin emri, işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemez.» (f. 3)

Sözleşmenin 4. maddesinde taraf devletlere işkence fiillerinin suç olarak tanımlanması yönünde bir yükümlülük getirilmiştir:

«Her Taraf Devlet, tüm işkence fiillerinin kendi ceza kanununa göre suç olmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde, işkence yapmaya teşebbüs ve işkenceye iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili suç sayılacaktır.» (f. 1)

İşkence ile ilgili olarak bu Sözleşmede taraf devletlere yüklenen yükümlülüklerin “işkence derecesine varmayan diğer zalimane, gayniinsani veya küçültücü muamele veya ceza gibi fiiller” açısından da geçerli olduğu kabul edilmiştir (madde 16).

Türkiye, ayrıca, 26 Kasım 1987 tarihli “İşkencenin ve Gayriinsani ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi”ni onaylamıştır.

Bu milletlerarası yükümlülüklere paralel olarak Anayasada da işkencenin yasak olduğu kabul edilmiştir:

«Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.» (madde 17, fıkra 3).

«Hiç kimse kendisini … suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.» (madde 38, fıkra 5).

Bu taahhütler karşısında ve özellikle insan haysiyetinin tecavüzlerden korunması için, işkence teşkil eden fiillerin cezasız kalmaması gerekmektedir. Bu düşüncelerle, işkence fiilleri bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.

İşkence suçu ile korunan hukukî değer, karma bir nitelik taşımaktadır. İşkence teşkil eden fiiller, bir yandan buna maruz kalan kişilerin vücut dokunulmazlığına ve onuruna saldırı niteliği taşımakta, beden ve ruh sağlığını bozmaktadır. Diğer yandan, işkenceye maruz kalan kişi, irade serbestisi bertaraf edildiği için ve hatta, algılama yeteneği etkilendiği için, duyduğu acı ve elemin etkisiyle gerçek dışı bazı açıklama ve kabullenmelerde bulunabilir. Bu nedenle, belli bir suça ilişkin ikrar veya sair delil elde etmek için başvurulan işkence, gerçeğin ortaya çıkarılmasına ve adaletin gerçekleşmesine engel olucu bir etki de doğurabilir. Böylece işkencenin ayrı bir suç olarak ceza yaptırım altına alınması, ceza muhakemesinin maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik amacının gerçekleştirilmesine de hizmet eder.

İşkence olarak, bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması gerekir. İşkence teşkil eden fiiller, aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Ancak, bu fiiller, ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Bir süreç içinde süreklilik arzeder bir tarzda işlenen işkencenin en önemli özelliği, kişinin psikolojisi, ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süre ve hatta hayat boyu devam etmesi, işkencenin bu kapsamda işlenen fiillere nazaran daha ağır ceza yaptırımı altına alınmasını gerektirmiştir.

Madde metninde, işkence suçunun mağduru, sadece suç şüphesi altında olan kişi ile sınırlı tutulmamıştır. Tanık ve hatta bir kamu görevlisi de bu suçun mağduru olabilir.

Bu suçun faili bir kamu görevlisi olabilir. İşkence, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmektedir. Ancak, suçun işlenişine kamu görevlisinin yanı sıra diğer kişiler de iştirak etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda, kamu görevlisi olmayan kişilerin sadece bu nedenle yardım eden olarak sorumlu tutulmalarının önüne geçebilmek amacıyla, maddenin dördüncü fıkrasına bir hüküm konulmuştur. Buna göre, bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de, kamu görevlisi gibi cezalandırılacaklardır.

Maddenin ikinci fıkrasında, işkence suçunun nitelikli unsurları belirlenmiştir. Bu unsurlara ilişkin açıklama için, kasten yaralama suçunun gerekçesine bakılmalıdır.

Üçüncü fıkraya göre, fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Dikkat edilmelidir ki, bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdur üzerinde gerçekleştirilen fiillerin cinsel saldırı boyutuna ulaşmamış olması gerekir. Aksi takdirde, işkence suçunun yanı sıra, ayrıca cinsel saldırı suçundan dolayı da cezaya hükmetmek gerekecektir.

İşkence suçunun işlenişine kamu görevlisi olmayan kişiler de iştirak edebilir. Dördüncü fıkra hükmüne göre, bu durumda kamu görevlisi olmayan kişilerin de kamu görevlisi gibi sorumlu tutulmaları gerekecektir.

İşkence suçu, çoğu zaman, amir mevkiindeki kamu görevlilerinin zımni muvafakatiyle gerçekleştirilmektedir. Başka bir deyişle, amir konumundaki kamu görevlisi, kendi gözetim yükümlülüğü altında yürütülmekte olan bir soruşturma işlemi sırasında kişilere işkence yapıldığını öngörmesine rağmen bu konuda gerekli müdahalede bulunmamak suretiyle işkence yapılmasına zımnen rıza göstermiş olabilir. Maddenin beşinci fıkrasına göre; bu gibi durumlarda, amir konumundaki kamu görevlisi, ihmali davranışla işkence suçunu işlemiş kabul edilecek ve bu nedenle cezasında indirim yapılmaksızın sorumlu tutulacaktır.

6459 sayılı Yasa ile Maddeye eklenen 6. Fıkranın HÜKÜMET GEREKÇESİ:

AİHM, işkence veya kötü muamele iddiası ile kamu görevlileri hakkında yargı mercileri tarafından yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesini ve ceza zamanaşımı ile eylemin cezasız kalmasını ihlal sebebi olarak kabul etmektedir.

Düzenlemeyle, maddeye yeni bir fıkra eklenmek suretiyle, işkence suçlarında zamanaşımının uygulanmaması öngörülmektedir.

6459 sayılı Yasa ile Maddeye eklenen 6. Fıkranın ADALET KOMİSYONU GEREKÇESİ:

Tasarının çerçeve 7’nci maddesi ile Türk Ceza Kanununun 94’üncü maddesinde düzenlenen işkence suçu bakımından zamanaşımının işlemeyeceğine dair hüküm, zamanaşımına uğramış suçlar bakımından herhangi bir tereddüde yol açabilecek nitelikte değildir. Zira ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olan, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun hükümleri ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri arasında farklılık bulunduğu takdirde failin lehine kanunu uygulanacağına dair ilke (lehe kanunun uygulanması ilkesi), bu tereddüdü çözmektedir. Dolayısıyla daha önce zamanaşımına uğramış suçlar bakımından söz konusu hükmün herhangi bir hüküm ve sonuç doğurması mümkün değildir. (Anayasa m. 38/2, AİHS m. 7, TCK m. 7)

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Madde 243 – (Değişik: 5/1/1961 – 235/2 md.)

(Değişik birinci fıkra: 26/8/1999-4449/1 md.) Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimselerin veya bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir.

Fiil neticesinde ölüm vukua gelirse 452 nci, sair hallerde 456 ncı maddeye göre tertip olunacak ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.

Madde 245 – (Değişik: 5/1/1961 – 235/2 md.)

Kuvvei cebriye imaline memur olanlar ve bilümum zabıta ve ihzar memurları memuriyetlerini icrada ve mafevkinde bulunan amirinin emrini infazda kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalde başka surette bir kimse hakkında suimuamele veya cismen eza verecek hale cüret eder yahut o kimseyi darp ve cerheylerse üç aydan beş seneye kadar hapis ve muvakkaten memuriyetten mahrumiyet cezaları ile cezalandırılır. Eğer işlediği cürüm bu fiillerin fevkinde ise o cürümlere terettüp eden ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.

(Ek : 02/01/2003 – 4778/1) 243 üncü madde ile bu maddede yazılı suçlardan dolayı verilen cezalar, para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez.

AÇIKLAMALAR

İşkence Suçu (TCK m.94) Üzerine Ceza Hukuku Açısından Sistematik ve Karşılaştırmalı Bir İnceleme

I. Giriş

İşkence, insan onuruna doğrudan yönelen, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü derinden zedeleyen en ağır suç tiplerinden biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “Hiç kimseye işkence ve eziyet yapılamaz” hükmü yer almakta; bu yasak, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda Türk Ceza Kanunu (TCK) m.94, işkence suçunu tanımlamakta ve cezai yaptırımlarını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada TCK m.94 hükmü çerçevesinde işkence suçunun unsurları, nitelikli halleri, cezai yaptırımları ve yargı içtihatları analiz edilmekte; karşılaştırmalı hukuk perspektifinden değerlendirmelere de yer verilmektedir.


II. İşkence Suçunun Tanımı ve Korunan Hukuki Değer

A. Tanım (TCK m.94/1)

TCK m.94’e göre işkence, “Bir kimseye karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama yeteneğinin veya irade özgürlüğünün etkilenmesine yol açacak davranışların, bir kamu görevlisi tarafından sistematik şekilde gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanır.

B. Korunan Hukuki Değer

Suçla korunan temel hukuki yarar, bireyin vücut bütünlüğü, psikolojik sağlığı ve insan onurudur. Ancak bu suç yalnızca bireyin fiziksel ya da psikolojik bütünlüğüne değil, aynı zamanda devletin meşru yetkisini kötüye kullanmaması ilkesine de yöneliktir. Bu yönüyle işkence suçu hem bireysel hem kamusal nitelik taşır.


III. Suçun Unsurları

A. Fail

İşkence suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir. TCK m.94’te açıkça belirtildiği üzere bu suç ancak kamu görevlisi veya kamu görevlisi gibi hareket eden kişi tarafından işlenebilir. Ancak maddenin gerekçesine göre, kamu görevlisi olmayan kişiler de suça iştirak etmeleri hâlinde asli fail gibi sorumlu tutulur (TCK m.37, 38, 39).

B. Mağdur

Herhangi bir kişi işkence suçunun mağduru olabilir. Cinsiyet, yaş, medeni hal, sosyal statü fark etmeksizin herkes bu suçun mağduru olabilir. Ancak suçun mağduru genellikle kamu görevlisinin denetimi altındaki bir bireydir.

C. Fiil (Maddi Unsur)

İşkence suçunun maddi unsuru, mağdurun:

  • Bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesi,
  • Algılama yeteneğinin etkilenmesi,
  • İrade özgürlüğünün sınırlandırılması gibi sonuçlara yol açan sistematik eylemler bütünüdür.

İşkence eylemi süreklilik, sistematiklik ve planlılık arz etmelidir. Tekil, ani ve yalıtılmış bir eylem, işkence olarak değil; kötü muamele ya da kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilebilir.

D. Manevi Unsur (Kast)

İşkence suçu doğrudan kastla işlenebilir. Failin, mağdura eziyet çektirmek, onu itirafa zorlamak ya da cezalandırmak gibi amaçlara sahip olması gerekir. Olası kast yeterli değildir.


IV. Suçun Nitelikli Halleri (TCK m.94/2-3)

TCK m.94’ün ikinci ve üçüncü fıkraları, işkence suçunun nitelikli hâllerini düzenlemektedir:

A. Suçun Çocuğa, Gebe Kadına ya da Savunmasız Kişiye Karşı İşlenmesi (m.94/2)

Bu durumda ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Yargıtay, bu durumda failin mağdurun durumunu bildiği ya da bilebilecek durumda olmasını yeterli görmektedir.

B. Suçun Cinsel Amaçla İşlenmesi (m.94/3)

Cinsel yönden taciz edici fiiller, işkence suçunun cinsel amaçla işlenmiş nitelikli hali olarak değerlendirilir. Bu durumda ceza 10 yıldan 15 yıla kadar hapis şeklindedir.


V. Suçun Özel Görünüş Biçimleri

A. Teşebbüs

İşkence suçuna teşebbüs mümkündür. Örneğin mağdurun sistematik şekilde işkenceye maruz bırakılması planlanmış, fakat fail engellenmişse TCK m.35 kapsamında cezalandırma gündeme gelir.

B. İştirak

Kamu görevlisi olmayan bir kişinin işkenceye yardım veya azmettirme yoluyla katılması hâlinde, TCK m.38-39 hükümleri gereği iştirak hükümleri uygulanır.

C. İçtima

İşkence suçu ile birlikte başka suçlar da işlenmişse (örneğin, işkence sonucu mağdurun ölümü veya cinsel saldırı), bu durumda gerçek içtima (TCK m.44) hükümleri uygulanır.


VI. Yaptırım ve Yargılama Usulü

İşkence suçu re’sen soruşturulan bir suçtur. TCK m.94 kapsamında öngörülen cezalar ağır nitelikte olduğu için Ağır Ceza Mahkemesi görevli mahkemedir. Ayrıca, zamanaşımı süreleri uzundur (20 yıl).


VII. Karşılaştırmalı Hukukta İşkence Suçu

A. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)

AİHS m.3: “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutulamaz.”
AİHM içtihadı, özellikle Türkiye hakkında verilen işkence kararlarında, etkili soruşturma yükümlülüğünü sıkça vurgulamaktadır (örn. Aksoy v. Turkey, 1996).

B. Almanya Ceza Kanunu (StGB)

Almanya’da işkenceye özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte kamu görevlisinin görevi kötüye kullanması, kasten yaralama ve eziyet fiilleri kapsamında cezalandırma mümkündür.

C. ABD Hukuku

Federal düzeyde işkence, “torture statute” kapsamında düzenlenmiş; özellikle ceza infaz kurumlarında uygulanan sistematik işkenceler anayasa mahkemesi kararlarıyla denetlenmektedir (Estelle v. Gamble, 1976).


VIII. Ceza Politikası Açısından Değerlendirme

İşkence suçu, birey-devlet ilişkisini doğrudan etkileyen, ceza adaletine olan güveni sarsan niteliktedir. Özellikle kamu gücünün keyfî ve denetimsiz kullanımı, demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bu bağlamda;

  • Yargılama süreçlerinde etkin soruşturma,
  • Zamanaşımı kaldırımı,
  • Delil karartmanın ağır ceza ile cezalandırılması gibi politikaların benimsenmesi, caydırıcılığı artıracaktır.

IX. Sonuç

TCK m.94 ile düzenlenen işkence suçu, yalnızca bireyin değil, toplumun tamamının güvenlik ve hak arama özgürlüğünü doğrudan ilgilendirmektedir. Bu suçun hem iç hukuktaki düzenlemesi hem de uluslararası hukukla uyumlu biçimde yorumlanması, insan haklarına dayalı ceza adaletinin tesisi açısından elzemdir.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir