Hukuki Makaleler

Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma Suçu: Ankara, Ceza Hukuku – Avukat Necmettin İlhan

KASTEN YARALAMA SONUCU ÖLÜME NEDEN OLMA (TCK m. 87/4)

5237 sayılı TÜRK CEZA KANUNU

Madde 87 – (1)-(2)-(3)

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma (TCK m.87/4)

Giriş

Ceza hukuku sisteminde kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşan halleri, faile yüklenen sorumluluk bakımından en tartışmalı alanlardan birini oluşturmaktadır. Özellikle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 87. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen “kasten yaralama sonucu ölüm” hali, failin kastının yaralamaya yönelik olmasına rağmen meydana gelen ölüm sebebiyle daha ağır bir yaptırıma tabi tutulmasını öngörmektedir. Bu düzenleme, kast ile gerçekleşen ölüm arasındaki illiyet bağı, failin sorumluluğunun sınırları ve ölümün fail tarafından öngörülüp öngörülmediği gibi konular bakımından hem doktrinde hem de uygulamada önemli tartışmalara yol açmaktadır.


Kasten Yaralama Suçu ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşan Haller

Kasten Yaralama (TCK m.86)

Kasten yaralama suçu, bir kimsenin vücudu üzerinde acı meydana getirmek veya sağlığının bozulmasına sebebiyet vermek şeklinde tanımlanabilir. Suçun temel hali TCK m.86/1’de, nitelikli hali ise TCK m.86/3’te düzenlenmiştir.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşan Suç (TCK m.87)

Kanun koyucu, bazı durumlarda kastın yöneldiği fiilden daha ağır bir netice doğduğunda faile daha ağır bir ceza öngörmektedir. Bu bağlamda TCK m.87/4, yaralama sonucunda mağdurun ölmesi halini düzenler.


TCK m.87/4’ün Hukuki Çerçevesi

TCK m.87/4 hükmüne göre:

  • Eğer ölüm, TCK m.86/1 kapsamında kalan bir yaralama fiili neticesinde gerçekleşmişse, faile 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Eğer ölüm, TCK m.86/3 kapsamında kalan nitelikli yaralama fiili sonucunda meydana gelmişse, ceza 12 yıldan 16 yıla kadar hapis olacaktır.

Burada dikkat çeken nokta, TCK m.86/2’nin kapsam dışı bırakılmasıdır. Bu durum, ölüm sonucunun sırf hafif yaralama eylemlerinden kaynaklanması halinde faile nasıl bir sorumluluk yüklenmesi gerektiği sorusunu gündeme getirmektedir.


İlliyet Bağı ve Kusur İlişkisi

Ölüme neden olan yaralama eyleminin cezalandırılabilmesi için öncelikle failin fiili ile mağdurun ölümü arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.

  • Eğer ölüm, mağdurda önceden mevcut bir hastalığın failin yaralama fiiliyle aktif hale gelmesi sonucu gerçekleşmişse ve bu bağ kurulabiliyorsa, failin sorumluluğu taksir hükümleri kapsamında değerlendirilecektir.
  • Fail, mağdurun mevcut hastalığını bilmesine rağmen yaralama fiilini işlemişse, bu durumda bilinçli taksir söz konusu olacaktır.
  • Ölüm neticesinin öngörülmesi halinde olası kast tartışmaları da gündeme gelebilir; ancak TCK m.87/4 esas itibarıyla yaralamaya yönelik doğrudan kastı esas alır.

TCK m.86/2 Kapsamında Kalan Fiillerde Sorumluluk

TCK m.86/2, mağdurun basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde yaralanmasını düzenlemektedir. Kanun koyucu, bu fiiller sonucu ölüm meydana gelirse doğrudan TCK m.87/4’e yollama yapmamıştır.

Böyle bir durumda:

  • Öncelikle illiyet bağının varlığı araştırılmalıdır.
  • İlliyet bağı kurulmuşsa, ölüm kast kapsamında değil, taksirle ölüm kapsamında değerlendirilmelidir.
  • Eğer fail mağdurun özel durumunu biliyorsa, bilinçli taksirle öldürme gündeme gelebilecektir.

Uygulamada Yargıtay’ın Yaklaşımı

Yargıtay içtihatlarında, kasten yaralama fiilinin öngörülmeyen bir şekilde mağdurun ölümüne sebebiyet vermesi halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Ancak TCK m.86/2 kapsamındaki hafif yaralamaların ölüme neden olması halinde Yargıtay, failin sorumluluğunu çoğu kez taksirle öldürme hükümleri kapsamında değerlendirmektedir.

Kasten yaralama sonucu ölümün meydana gelmesinde hiç şüphesiz failin kastı yaralamaya yöneliktir. Ancak eylem, neticesi sebebiyle ağırlaşmakta ve ölümle sonuçlanmaktadır.

Maddenin 4. fıkrasında, 86. maddenin birinci ve üçüncü fıkrasına yollama yapılırken ikinci fıkrasına yollama yapılmamaktadır. Bu ayrıntı nedeniyle ölüme neden olan yaralamanın niteliğinin mutlaka saptanması gerekir. Yaralamanın 86. maddenin birinci ve üçüncü fıkrasına girdiğinin tespiti halinde 87/4. maddenin birinci ya da ikinci cümlesi gereğince ceza verilecektir.

Ölüme neden olan yaralamanın, 86. maddenin ikinci fıkrası kapsamında kalması halinde failin sorumluluğu nasıl belirlenecektir? İlk olarak eylem ile ölüm arasında illiyet bağının olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. İlliyet bağının varlığı halinde, Kanun’un 23. maddesinin de yorumu ile meydana gelen netice bakımından kişinin kastından da bahsedilemeyeceğine göre taksirli sorumluluğu söz konusu olacaktır. Failin, Kanun’un 86/2. maddesi kapsamında kalan eylemi, ölende mevcut bir hastalığın aktif hale geçmesine neden oluyorsa, ölüm bu hastalıktan kaynaklanıyor, ölümle eylem arasında illiyet bağı da kurulabiliyorsa sorumluluk, yine taksir temelinde belirlenecektir. Fail, ölende mevcut hastalığı biliyorsa bilinçli taksirden sorumlu olacaktır.

KONU İLE İLGİLİ YARGITAY BİRİNCİ CEZA DAİRESİ KARARLARI

“Oluşa ve dosya kapsamına göre; Olay günü alkollü bir şekilde maktul Mustafa’nın akrabalarıyla birlikte düğün konvoyunda bulunduğu sırada mola vermek amacıyla otomobili durdurduğu, sanık İlhan’ın da kamyoneti ile yoldan geçmek üzere kornaya basarak maktul Mustafa’nın yolu açmasını istediği, maktul Mustafa’nın otomobilini hareket ettirerek yolu açtığı, ancak sanık ve maktul arasında yol verme meselesi nedeniyle tartışma çıktığı ve karşılıklı olarak birbirlerine küfür ettikleri, sanığın kamyonetini hareket ettirmesi üzerine maktulün hareket halindeki kamyonetin sol ön tarafındaki basamağına çıkarak sanığa yumrukla vurmaya başladığı, sanığın da araçtaki sopayı alarak maktulün kafasına vurduğu, halen hareket etmekte olan kamyonetten düşen maktulün kamyonetin arka tekerleğinin üzerinden geçmesi üzerine genel beden travması sonucu öldüğü, sanığın öldürme kastı ya da yaralama kastı ile hareket ettiğini gösterir her türlü kuşkudan uzak yeterli kanıt bulunmadığı, ancak sanığın maktulün kamyonetten düşüp üzerinden geçebileceğini öngörmesine rağmen kamyonetle yola devam edip istemediği halde ölümün gerçekleştiği olayda; sanığın eylemine uyan bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan TCK’nın 85/1, 22/3, 62/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,” ( 1.C.D. 2014/6549 E. – 2015/440 K. )

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul Ahmet’in Ş.. isimli kulüpte kasiyer olarak çalıştığı, olay tarihinden birkaç gün önce sanık Harun’un aynı işyerinde güvenlik görevlisi olarak işe başladığı, olay günü aşırı derecede alkollü olan maktulün sanığa küfür ettiği, bu nedenle çıkan kavgada sanığın, ele geçirilemeyen bıçak ile maktule iki kez vurduğu, sol uyluk üst dış yandaki kesinin öldürücü olmadığı, sol uyluk postero-lateralde oluşan kesinin venafemoralis 1/3 distalde kısmi yırtık oluşturması sonucu gelişen dış kanama sebebiyle maktulün öldüğü olayda; sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirir husumet olmaması, sanığın, ani gelişen kavga ortamında özellikle maktulün hayati organlarının bulunduğu bölgeyi hedef alarak vurduğuna dair delil bulunmaması, ciddi bir engel olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son vermesi dikkate alındığında, sanığın öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla; kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi dikkate alınarak, ancak aynı Yasanın 87/4. maddesinin son cümlesi gereğince alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle hüküm kurulması yerine, kasten öldürme suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,” (1.C.D. 2014/3683 E. – 2015/598 K. )

“Hedef alınan vücut bölgesi, tek darbe bulunması, maktulün ölümüne neden olan yaranın niteliği, maktul ile sanık arasında öldürmeyi gerektirir husumet bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini gösteren kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan TCK’nın 87/4. maddesinin 2. cümlesi gereğince üst sınıra yakın bir ceza belirlenmek suretiyle cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kasten öldürme suçundan hüküm kurulması,” (1.C.D. 2014/4505 E.  – 2015/979 K. )

“Dosya kapsamına göre; sanık ile maktulenin kardeş olup aralarında vefat eden annelerinden kalan taşınmazın satımı konusunda anlaşmazlık bulunduğu, olay günü maktulenin yanında gayri resmi eşi tanık Selahattin ile birlikte durumu konuşmak için sanığın evine gittikleri, tanığın binanın dışında beklediği maktulenin ise binanın üçüncü katındaki sanığa ait eve çıkarak sanıkla evin balkonunda konuşmaya başladıkları, aralarında tartışma çıkması üzerine sinirlenen sanığın bu sırada balkon korkuluklarına oturmuş vaziyette bulunan dokuz aylık hamile olduğunu bildiği kardeşi maktuleyi iki eliyle göğsünden aşağı doğru itekleyerek ikinci katın merdivenlerine düşürdüğü, maktulenin boyun omur kırığı oluşacak şekilde ağır yaralandığı ve tanık Selahattin tarafından ambulans çağrılarak hastaneye kaldırıldığı, sanığın ise bu sırada kendisine bir şey yaparlar korkusuyla kapıyı kilitleyip evden dışarı çıkmadığı, maktulenin yoğun bakımda tedavi gördükten sonra 06.08.2008 tarihinde boyun omur kırığına bağlı solunum yetmezliği ve gelişen komplikasyonlardan dolayı öldüğü olayda; sanığın balkon korkuluğunda oturan ve hamile olan maktuleyi aşağıya itmesi sonucunda maktulenin aşağıya düşüp ölebileceğini öngörmesine rağmen sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanığın eylemi olası kastla gebe olduğu bilinen kardeşini öldürmek suçunu oluşturduğu anlaşıldığı halde, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 82/1-d-f, 21/2. maddelerinden hüküm kurulması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek, kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan TCK’nın 87/4. maddesi uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulması,” ( 1. C.D. 2013/5342 E. – 2014/1085 K. )

“Oluşa ve dosya içeriğine göre, samimi arkadaş olan sanık ile maktulün olay günü birlikte alkol alıp eğlence amaçlı iskambil oyunu oynadıkları, gecenin ilerleyen saatlerinde maktulün aşırı derecede sarhoş olması üzerine sanığın mekandan ayrılmak istediğini söylediği ve masadan kalktığı, bunun üzerine aynı masada bulunan maktulün sanığın gitmesini engellemek için onun omuzundan tuttuğu, sanığın ise maktulün elini hafifçe ittiği, sanığın bu eyleminin etkisi ile dengesini kaybeden maktulün geriye doğru sendeleyip yere düştüğü ve başını beton zemine çarpması nedeniyle oluşan beyin kanamasına bağlı olarak olaydan on gün sonra öldüğü olayda; sanığın maktulü itmekten ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kaldığı, ölüm ile eylem arasında illiyet bağı bulunduğu gözetildiğinde taksirle ölüme neden olma suçundan TCK’nın 85/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması,” (1.C.D. 2014/4086 E. – 2015/3442 K. )

“Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın olaydan önce maktule ait evin bir odasını kiraladığı ve burada eşiyle birlikte yaşamaya başladığı, maktulün sanıktan evde kullanılan elektrik bedelini istemesi nedeniyle zaman zaman tartıştıkları, olay günü de aynı nedenle tartıştıkları sırada kendisine küfür etmesi üzerine sanığın maktule vurduğu, araya giren tanıklar Halil ve Zhivka’nın bu eyleme devam etmesine engel oldukları, tedavi altına alınan maktulün künt kafa travmasına bağlı gelişen beyin kanaması, beyin doku harabiyeti sonucu öldüğü anlaşılan olayda, eyleme bağlı kastın yaralamaya yönelik olduğu ve kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan TCK’nın 87/4. maddesinin birinci cümlesi uyarınca üst sınırdan ceza tayini suretiyle hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kasten öldürme suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,”  (1.C.D. 2015/724 E. – 2015/4315 K.)

“Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul Ahmet’in Ş… isimli kulüpte kasiyer olarak çalıştığı, olay tarihinden birkaç gün önce sanık Harun’un aynı işyerinde güvenlik görevlisi olarak işe başladığı, olay günü aşırı derecede alkollü olan maktulün sanığa küfür ettiği, bu nedenle çıkan kavgada sanığın, ele geçirilemeyen bıçak ile maktule iki kez vurduğu, sol uyluk üst dış yandaki kesinin öldürücü olmadığı, sol uyluk postero-lateralde oluşan kesinin venafemoralis 1/3 distalde kısmi yırtık oluşturması sonucu gelişen dış kanama sebebiyle maktulün öldüğü olayda; sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirir husumet olmaması, sanığın, ani gelişen kavga ortamında özellikle maktulün hayati organlarının bulunduğu bölgeyi hedef alarak vurduğuna dair delil bulunmaması, ciddi bir engel olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son vermesi dikkate alındığında, sanığın öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla; kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi dikkate alınarak, ancak aynı Yasanın 87/4. maddesinin son cümlesi gereğince alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle hüküm kurulması yerine, kasten öldürme suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,”  ( 1.C.D. 2014/3683 E. – 2015/598 K. )

“Oluşa ve dosya kapsamına göre; Olay günü alkollü bir şekilde maktul Mustafa’nın akrabalarıyla birlikte düğün konvoyunda bulunduğu sırada mola vermek amacıyla otomobili durdurduğu, sanık İlhan’ın da kamyoneti ile yoldan geçmek üzere kornaya basarak maktul Mustafa’nın yolu açmasını istediği, maktul Mustafa’nın otomobilini hareket ettirerek yolu açtığı, ancak sanık ve maktul arasında yol verme meselesi nedeniyle tartışma çıktığı ve karşılıklı olarak birbirlerine küfür ettikleri, sanığın kamyonetini hareket ettirmesi üzerine maktulün hareket halindeki kamyonetin sol ön tarafındaki basamağına çıkarak sanığa yumrukla vurmaya başladığı, sanığın da araçtaki sopayı alarak maktulün kafasına vurduğu, halen hareket etmekte olan kamyonetten düşen maktulün kamyonetin arka tekerleğinin üzerinden geçmesi üzerine genel beden travması sonucu öldüğü, sanığın öldürme kastı ya da yaralama kastı ile hareket ettiğini gösterir her türlü kuşkudan uzak yeterli kanıt bulunmadığı, ancak sanığın maktulün kamyonetten düşüp üzerinden geçebileceğini öngörmesine rağmen kamyonetle yola devam edip istemediği halde ölümün gerçekleştiği olayda; sanığın eylemine uyan bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan TCK’nın 85/1, 22/3, 62/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,” (1.C.D. 2014/6549 E. – 2015/440 K.)

“Oluş ve dosya kapsamına göre, hayvan otlatma sırasında sanık ile maktul arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü ve kavga sırasında sanığın maktule baş ve göğüs bölgesinden üçü öldürücü olan toplam sekiz adet bıçak darbesi vurduğu, maktulün kalp zarlı sol akciğer ve sağ ventrikul boşluğa nafiz yaralanmalar sonucu öldüğü olayda, kullanılan aletin niteliği, hedef alınan vücut bölgesi ve yaraların niteliği birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,” (1.C.D.2015/151 E. – 2015/2324 K. )

Tarafların aynı sokakta ikamet ettikleri, aralarında sokakta araç park etme meselesinden kaynaklanan anlaşmazlık bulunduğu, nitekim olay günü maktulün kardeşi Mahir ile sanığın kardeşi Özgür arasında yine aynı meseleden bir tartışma ve kavga yaşandığı, Özgür’ün oradan kaçarak kendi evlerinin olduğu binaya yöneldiği, bu defa Mahir ve maktulün onun peşinden giderek dövmeye başladıkları, kardeşinin dövüldüğünü gören sanığın av tüfeğini alarak aşağı indiği, tartışma ve küfürleşmenin devam etmesi sırasında maktule yakın mesafeden ateş ederek sol femur 1/3 proksimalden yaraladığı, sol bacağı ampute edilen ve 5 gün boyunca yoğun bakımda kalan maktulün, femur kırığıyla birlikte büyük damar laserasyonundan gelişen dış kanama ve komplikasyonları sonucu vefat ettiği olayda;

Suçta kullanılan av tüfeğinin elverişliliği ve kısa mesafeden parçalayıcı özelliği, etkili mesafeden ateş edilmesi ve meydana getirdiği zarar nazara alındığında, sanığın kasten öldürme suçundan mahkûmiyeti yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde ek savunma hakkı da tanınmadan kasten yaralama sonucu öldürme suçundan hüküm tesisi,” (1.C.D. 2015/489 E. – 2015/1095 K.)


Mağdur ve Fail Açısından Hukuki Süreç

Sanık/Şüpheli Açısından

  • Sanık, savunmasında kastının yalnızca yaralamaya yönelik olduğunu, ölüm sonucunu öngörmediğini ortaya koymalıdır.
  • Adli tıp raporlarının ve illiyet bağının detaylı olarak incelenmesi büyük önem taşır.
  • Bu aşamada ceza avukatından profesyonel destek alınması, haksız ceza ile karşılaşmamak için kritik öneme sahiptir.

Mağdur/Müşteki Açısından

  • Mağdurun yakınları veya müştekiler, ölümün yaralama eyleminden kaynaklandığını somut verilerle ortaya koymalıdır.
  • Delillerin eksiksiz toplanması, tanık beyanlarının alınması ve adli raporların değerlendirilmesi gerekir.
  • Bu süreçte de alanında uzman bir ceza avukatı ile hareket etmek, hak kayıplarının önlenmesi için zorunludur.

Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

1. Kasten yaralama sonucu ölüm ile kasten öldürme arasında fark nedir?

  • Kasten öldürmede failin kastı doğrudan ölüme yöneliktir.
  • Kasten yaralama sonucu ölümde ise fail yalnızca yaralama kastıyla hareket eder, ölüm neticesi kastın dışında gerçekleşir.

2. TCK m.86/2 kapsamında ölüm gerçekleşirse hangi hüküm uygulanır?

  • Doğrudan TCK m.87/4 uygulanmaz. Failin sorumluluğu taksirle öldürme hükümlerine göre belirlenir.

3. Fail mağdurun hastalığını biliyorsa sorumluluk nasıl belirlenir?

  • Fail, mağdurun özel durumunu biliyorsa ve buna rağmen yaralama fiilini gerçekleştirirse, sorumluluk bilinçli taksir kapsamında belirlenir.

4. Bu davalarda avukat tutmak zorunlu mu?

  • Kanunen zorunlu olmasa da, hem sanık hem de mağdur açısından uzman bir ceza avukatının hukuki desteği davanın seyrini belirleyici şekilde etkiler.

Sonuç

TCK m.87/4 kapsamında kasten yaralama sonucu ölüm, kastın yaralamaya yönelik olması ve ölümün illiyet bağı içerisinde meydana gelmesi halinde faile ağır yaptırımlar öngörmektedir. Ancak özellikle TCK m.86/2 kapsamındaki fiillerin ölümle sonuçlanması halinde sorumluluk, çoğu kez taksir hükümleri çerçevesinde belirlenmektedir. Bu noktada illiyet bağının kurulması, failin kastının sınırlarının tespiti ve adli raporların değerlendirilmesi büyük önem taşır.

Hem sanık/şüpheli hem de mağdur/müşteki açısından bu davalar teknik ve uzmanlık gerektiren süreçlerdir. Dolayısıyla hak kaybına uğramamak için deneyimli bir ceza avukatından profesyonel destek alınması en doğru yol olacaktır.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir