
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Madde 109- (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,[1]
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Etkin pişmanlık
Madde 110- (1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
GEREKÇE:
Madde metninde kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu tanımlanmıştır.
Bu suç ile korunan hukukî değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir. Kişiler, bir yerde kalma ve bir yere gitme konusunda tercihte bulunma serbestisine sahiptirler. Söz konusu suç işlenmekle kişinin bir yerde kalma ve bir yere gitme hürriyeti ihlâl edilmiş olmaktadır.
Söz konusu suç, bir kimsenin hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakılmasıyla oluşmaktadır. Örneğin kişinin bir yere kapatılması, bir yerde tutulması veya bir yere götürülmesi veya bir yere gitmekten men olunması fiilleri, bu tanıma göre ceza yaptırımını gerektirmektedir.
Maddede geçen hukuka aykırı olarak ibaresi, hukukun izin vermediği hâlleri ifade eder. Örneğin bir suça ilişkin soruşturma kapsamında suç şüphesi altında bulunan kişinin ceza muhakemesi hukukunun gereklerine uygun olarak tutulması, gözaltına alınması veya tutuklanması hâllerinde, fiil hukuka uygundur ve bu suç oluşmaz. Maddenin ikinci fıkrasında kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir, tehdit veya hile kullanılarak işlenmesi, bu suç acısından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâl olarak belirlenmiştir. Suçun temel şekli açısından cebir, tehdit veya hile kullanılmasına gerek yoktur. Örneğin kişi içeride uyumakta iken kapının kilitlenmesi hâlinde, söz konusu suçun temel şekli gerçekleşmiş olmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Bu nitelikli hâllerden bir kısmı, suçun işleniş tarzına ilişkindir. Söz konusu suçun işlenmesi bakımından, silâhlı olunması veya kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması, bir kolaylık sağlamaktadır.
Kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu, kişinin yerine getirdiği kamu görevi dolayısıyla işlenmiş olabilir. Suçun bu seçimlik nitelikli unsuru için, failin saiki önem taşımaktadır. Suçun işlendiği sırada kişi kamu görevlisi sıfatını taşımayabilir, örneğin emekliye ayrılmış olabilir. Keza, suç, kamu görevlisinin yakınına karşı da işlenebilir. Bir hâkimin verdiği karara tepki olarak oğlunun kaçırılması bu hâle örnek olarak gösterilebilir.
Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi de bu fıkra kapsamında bir seçimlik nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Suçun icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi gerekir. Yani suçun işlenişi acısından müşterek faillik durumunun varlığı hâlinde, bu nitelikli unsur oluşur. Ancak, suçun icra hareketlerinin bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması hâlinde, bu fıkraya göre ceza artırılamaz.
Suçun üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa karşı ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi de, üçüncü fıkra hükmüne istinaden cezanın artırılmasını gerektiren mağdurun şahsı itibarıyla seçimlik nitelikli unsurlar olarak kabul edilmiştir.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre; bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Dikkat edilmelidir ki, bu durumda, suçun netice nedeniyle bir ağırlaşmış hâli söz konusudur. Bu nedenle, failde bu neticeye yönelik kastın bulunması gerekmez. Bu hükmün uygulanabilmesi için, mağdurun ekonomik kaybının önemli miktarda olması gerekir.
Beşinci fıkra hükmüne göre, suçun cinsel amaçla işlenmesi, söz konusu suç açısından failin güttüğü amaç itibarıyla ayrı bir nitelikli unsur oluşturmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşmesi hâlinde verilecek cezanın ayrıca artırıma tabi tutulması gerekmektedir Altıncı fıkraya göre, kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu itibarla, kasten yaralama suçunun temel şeklinin gerçekleşmesi hâlinde, maddenin ikinci fıkrasına istinaden cezaya hükmedilmelidir.
Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı
Madde 179 – (Değişik: 7.6.1979 – 2245/1 md.)
Bir kimse diğer bir kimseyi gayrimeşru surette kişi hürriyetinden mahrum ederse bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin liradan az olmamak üzere ağır para cezasıyla cezalandırılır.
Eğer suçlu bu fiili işlemek için yahut işlediği zamanda tehdit veya kötü muamele eder veya hile kullanır yahut bu fiili öç alma kastıyla veya dini veya milli bir maksatla yahut 499 uncu maddedeki haller dışında maddi çıkar sağlama kastıyla veya siyasi veya ideolojik veya sosyal görüş ayrılıklarından kaynaklanan herhangi bir amaçla işler yahut mağduru askerlikte kullanılmak üzere yabancı bir ülkeye teslim ederse verilecek ceza üç yıldan sekiz yıla kadar ağır hapis ve onbin liradan az olmamak üzere ağır para cezasıdır.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerin silahla veya birden çok kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza üçte birden yarıya kadar arttırılır.
Madde 180 – Evvelki maddede yazılı cürüm failin usul ve füruundan yahut karı kocadan biri tarafından diğeri aleyhine yahut Büyük Millet Meclisi azasından biri yahut memuriyeti işlerinden dolayı bir memur aleyhine irtikabolunur yahut bu fiil sebebiyle mağdurun şahsına veya sıhhatine yahut malına bir zarar gelirse cezası beş seneden on beş seneye kadar ağır hapis ve kırk liradan iki yüz liraya kadar ağır cezayı nakdidir.
Eğer fail, hakkında takibat icra olunmazdan evvel tasavvur ettiği maksada nail olmaksızın ve hürriyetinden mahrum edilen şahsa bir güna zararı dokunmaksızın onu kendiliğinden serbest bırakırsa göreceği ceza altıda birinden yarısına kadar indirilir.
Madde 181 – (Değişik: 11.6.1936 – 3038/1 md.)
Bir memur, memuriyetine aid vazifeyi suistimal ederek veyahut kanunen icab eden usul ve şartlara riayet etmeyerek bir kimseyi şahsi hürriyetinden mahrum ederse bir seneden üç seneye kadar hapis cezası verilir.
Eğer bu fiile 179 uncu maddenin ikinci fıkrası ile 180 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı hallerden biri inzımam etmiş ise ceza üç seneden beş seneye kadar hapistir.
180 inci maddenin son fıkrasında yazılı halde ceza altıda birden yarıya kadar indirilir.
Madde 182 – Her kim şehvet hissi veya evlenmek niyeti olmaksızın henüz on beş yaşına girmeyen küçük bir çocuğu kendi rızası ile ana ve baba veya vasisi veyahut muvakkaten olsun kendisine bakmakta ve muhafaza etmekte olan kimseler yanından kaçırır yahut çocuğun muvafakatiyle bigayrihak yanında tutarsa bir seneye kadar hapis cezasına mahkûm olur.
Eğer bu fiil, kaçırılan veya alıkonulan çocuğun rızası olmaksızın işlenmiş yahut çocuk henüz on iki yaşını ikmal etmemiş bulunursa yerine göre evvelki maddelerde yazılı hükümler tatbik olunur.
Madde 429 – (Değişik: 9.7.1953 – 6123/1 md.)
Her kim cebir ve şiddet veya tehdit veya hile ile şehvet hissi veya evlenme maksadıyla reşit olan veya reşit kılınan bir kadını kaçırır veya bir yerde alıkorsa üç seneden on seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
Kaçırılan kadın evli ise ağır hapis cezası yedi seneden aşağı olamaz.
Madde 430 – (Değişik: 9.7.1953 – 6123/1 md.)
Her kim cebir ve şiddet veya tehdit veya hile ile şehvet hissi veya evlenme maksadıyla reşit olmayan bir kimseyi kaçırır veya bir yerde alıkorsa beş seneden on seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
Eğer reşit olmayan kimse, cebir ve şiddet veya tehdit veya hile olmaksızın kendi rızası ile şehvet hissi veya evlenme maksadıyla kaçırılmış veya bir yerde alıkonulmuş ise ceza altı aydan üç seneye kadar hapistir.
Madde 431 – (Değişik: 9.7.1953 – 6123/1 md.)
Kaçırılan kimse on iki yaşını doldurmamış ise fail cebir ve şiddet veya tehdit veya hile kullanmamış olsa dahi cezası beş sene ağır hapisten aşağı olamaz.
Madde 439 – (Değişik: 9.7.1953 – 6123/1 md.)
Cebren kaçırmak sırasında veya bu yüzden kaçırılan kimse yaralanmış olursa yarasının derecesine göre ceza üçte birden bir misline kadar artırılır ve eğer ölürse fail müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
AÇIKLAMALAR
KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU (TCK m. 109-110): CEZA HUKUKU AÇISINDAN AYRINTILI BİR İNCELEME
Özet
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bireyin en temel haklarından biri olan kişi özgürlüğünü hedef alan ciddi bir ceza hukuku ihlalidir. Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesi kapsamında düzenlenen bu suç tipi, suçun işleniş biçimine ve mağdurun durumuna göre ağırlaştırıcı nedenlerle çeşitlenmektedir. Bu çalışmada, suçun unsurları, nitelikli halleri, cezai sonuçları ve etkin pişmanlık hükümleri detaylı olarak ele alınmış; Yargıtay kararları ve doktrinsel görüşlerle desteklenerek hukuki bir çerçevede analiz edilmiştir. Ayrıca suçun diğer ceza hukuku kurumlarıyla olan ilişkisi ve uygulamada karşılaşılan sorunlara da yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, TCK 109, kişi özgürlüğü, cebir ve tehdit, etkin pişmanlık, özgürlük suçu, Türk Ceza Kanunu, Yargıtay kararları, cinsel amaçla hürriyet kısıtlaması, anayasal haklar
1. Giriş
Kişi özgürlüğü, hem Anayasa hem de uluslararası insan hakları belgeleri tarafından korunan temel bir haktır. Bu hakkın ihlali ise ceza hukuku bakımından ciddi yaptırımlar doğurur. Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinde, hukuka aykırı şekilde bir kimsenin bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün engellenmesi kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu olarak tanımlanmıştır. Suçun işleniş biçimi, kullanılan araçlar ve mağdurun özelliklerine göre ceza miktarları değişmekte; etkin pişmanlık hâlinde ise cezada indirime gidilmektedir.
2. Suçun Hukuki Konusu ve Korunan Değer
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel amacı, bireyin fiziki hareket serbestliği, yani yer değiştirme özgürlüğünü korumaktır. Bu özgürlük, Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Hukuka aykırı olarak bir kişinin özgürlüğünün kısıtlanması, demokratik toplum düzenine açık bir saldırıdır.
3. Suçun Maddi Unsurları
3.1. Fail ve Mağdur
Suçun faili herkes olabilir. Herhangi bir kimse tarafından işlenebilir. Aynı şekilde mağdur da herkes olabilir. Ancak nitelikli hallerde mağdurun kamu görevlisi, çocuk veya savunmasız kişi olması cezada artışa yol açar.
3.2. Fiil
Failin mağduru bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünden yoksun bırakması gerekir. Bu durumun belirli bir süre devam etmesi aranmaz; kısa süreli özgürlük kısıtlamaları da bu suçu oluşturabilir.
3.3. Hukuka Aykırılık
Özgürlüğün kısıtlanması ancak kanuni bir gerekçeye dayanıyorsa hukuka uygundur. Örneğin yakalama ve gözaltı kararları bu suç kapsamında değerlendirilmez.
4. Nitelikli Haller (TCK m. 109/3)
TCK m. 109/3 uyarınca bazı durumlarda suçun cezası artırılmaktadır. Örneğin suçun;
- Silahla (m. 109/3-a),
- Birden fazla kişiyle birlikte (m. 109/3-b),
- Kamu görevi nedeniyle (m. 109/3-c),
- Kamu görevinin sağladığı nüfuz kullanılarak (m. 109/3-d),
- Aile bireylerine karşı (üstsoy, altsoy, eş vs.) (m. 109/3-e),
- Çocuğa veya savunmasız kişiye karşı (m. 109/3-f)
işlenmesi hâlinde ceza bir kat artırılır.
Bu nitelikli haller mağdurun daha kırılgan ya da failin daha güçlü konumda olduğu durumları kapsamakta ve cezanın artırılması suretiyle kamu düzeni korunmaya çalışılmaktadır.
5. Suçun Özel Görünüm Biçimleri
5.1. Cinsel Amaçla Hürriyeti Kısıtlama (TCK m. 109/5)
Eğer kişi özgürlüğünden yoksun bırakma fiili cinsel amaçla işlenmişse verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu durum, cinsel saldırı suçu ile birleşebilecek nitelikte olduğundan uygulamada fail, zincirleme suç ya da fikri içtima kapsamında yargılanabilir.
5.2. Ekonomik Kayıp Nedeniyle Ağırlaşma (TCK m. 109/4)
Mağdurun ekonomik anlamda önemli bir kayba uğraması hâlinde fail hakkında ayrıca bin güne kadar adli para cezasına hükmolunabilir.
5.3. Kasten Yaralama ile Birleşmesi (TCK m. 109/6)
Fiilin icrası sırasında mağdura karşı kasten yaralama suçu da işlenmişse, bu suçun hükümleri de ayrıca uygulanır.
6. Etkin Pişmanlık (TCK m. 110)
Fail, soruşturmaya başlanmadan önce, mağdura zarar vermeden ve kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakırsa, hakkında verilecek cezada üçte ikisine kadar indirim yapılabilir. Bu düzenleme, failin gönüllü pişmanlık duyarak mağdurun özgürlüğüne yeniden kavuşmasına katkı sağlaması hâlinde cezanın hafifletilmesini öngörmektedir.
7. Suçun Diğer Hukuki Kurumlarla İlişkisi
Bu suç, çoğu zaman tehdit (TCK m. 106), cebir, yaralama (TCK m. 86) ve cinsel suçlarla birlikte işlenebilir. Bu hâllerde fikri içtima ya da bileşik suç hükümleri değerlendirilmektedir.
8. Uluslararası Karşılaştırmalı Hukuk Bakımından İnceleme
9.1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Uygulaması
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını koruma altına alır. Bu maddeye göre kimse, hukuka aykırı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu hakka yönelik her türlü müdahaleyi sıkı bir biçimde denetlemektedir.
Örnek Karar:
➡️ Assanidze v. Georgia (AİHM, 2004): Bu kararda, AİHM, yerel mahkeme tarafından tahliye kararı verilmiş olmasına rağmen başvurucunun serbest bırakılmamasını, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir. Mahkeme, kişi özgürlüğünün sadece fiziksel tutulma anlamında değil, herhangi bir hukuka aykırı sınırlama olarak da yorumlanabileceğini vurgulamıştır.
➡️ Storck v. Germany (AİHM, 2005): Mağdurun ailesi tarafından rızası dışında bir psikiyatri kliniğine kapatılması olgusunda, Mahkeme, özel şahısların gerçekleştirdiği eylemlerde de devletin pozitif yükümlülüğü bulunduğunu ifade etmiş; kişisel özgürlüğün özel kişiler tarafından ihlal edilmesinde dahi devletin etkili koruma yükümlülüğüne işaret etmiştir.
9.2. Alman Ceza Kanunu (StGB) Kapsamında Karşılaştırma
Almanya’da kişi özgürlüğünü kısıtlayan eylemler, StGB § 239 maddesinde “Özgürlüğü Yoksun Bırakma Suçu (Freiheitsberaubung)” olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre:
“Bir kimseyi hukuka aykırı şekilde bir yerde kalmaya zorlayan kişi, üç yıla kadar hapis veya para cezası ile cezalandırılır. Cebir, tehdit ya da aldatma kullanılması hâlinde ceza beş yıla kadar hapis cezasıdır.”
➡️ Türkiye ile Farklar:
- Alman hukukunda, fiilin temel şekli daha düşük ceza öngörürken, nitelikli unsurlar (cebir, tehdit) artırıcı sebep olarak düzenlenmiştir.
- Türk Ceza Kanunu’nda ise temel ceza daha yüksek olup nitelikli hallerde artış oranları daha katıdır.
- Alman hukukunda suçun cinsel amaçla işlenmesi özel bir ağırlaştırıcı neden değildir, Türkiye’de ise bu durum özel olarak TCK m.109/5 ile düzenlenmiştir.
9.3. Anglo-Amerikan Hukuk Sistemi (Common Law) Yaklaşımı
İngiltere ve ABD gibi common law sistemlerinde bu tür eylemler genellikle “false imprisonment” (haksız alıkoyma) olarak değerlendirilmektedir. Bu suç, sivil (tazminat) ve ceza hukuku yönünden ayrı ayrı değerlendirilebilmektedir.
➡️ ABD – “People v. Ashley” (1954): Bu davada sanığın mağduru rızası olmaksızın bir odaya kilitlemesi “false imprisonment” olarak değerlendirilmiş; mağdurun fiziksel hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının suçun oluşumu için yeterli olduğu belirtilmiştir.
➡️ İngiltere – “R v. Rahman” (1985): Sanığın bir kadını cinsel amaçla bir süre alıkoyması, “kidnapping” suçu kapsamında değerlendirilmiş ve cezayı ağırlaştırıcı neden olarak cinsel amaç dikkate alınmıştır.
9. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Değerlendirme
10.1. Süre Kriteri Tartışması
Yargıtay uygulamasında suçun oluşması için hürriyetin kısıtlanma süresinin uzun olması gerekmemektedir. Ancak bazı yerel mahkemeler, çok kısa süreli alıkoymalarda suçun oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararları verebilmektedir. Bu durum uygulama birliğini bozan önemli bir sorundur.
10.2. Failin Kastının Belirlenmesi
Failin mağduru hürriyetinden yoksun bırakma kastının somut olarak tespiti önemlidir. Bazı olaylarda mağdurun kendi isteğiyle hareket ettiği savunulmakta ve bu durumun rıza oluşturup oluşturmadığı konusunda farklı kararlar verilebilmektedir.
10. Sonuç ve Öneriler
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bireyin temel haklarına doğrudan müdahale anlamına geldiğinden ağır ceza yaptırımlarıyla düzenlenmiştir. Uluslararası hukukta da bu tür fiiller ciddi insan hakkı ihlali olarak değerlendirilmekte; devletlere pozitif yükümlülükler yüklenmektedir.
Türk hukukunda bu suçla ilgili düzenlemeler, özellikle cinsel amaçla işlenmesi gibi ağırlaştırıcı nedenleri açık biçimde ortaya koyması bakımından gelişmiş düzeydedir. Ancak uygulamada sürenin yorumu, failin kastı ve delil standardı gibi alanlarda daha net ve birleşik bir uygulama çizgisine ihtiyaç vardır.
Sonuç
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bireyin temel anayasal haklarından olan kişi özgürlüğüne yönelik ciddi bir saldırı olup; suçun ceza adalet sistemindeki ağırlığı, cezai yaptırımların niteliğinden anlaşılmaktadır. Suçun işleniş biçimi, mağdurun durumu, kullanılan araçlar gibi unsurlar, cezanın belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Etkin pişmanlık hükümleri ise failin davranışlarıyla toplum yararına katkı sunması amacı taşımaktadır. Ceza hukuku uygulamasında bu suç tipine ilişkin Yargıtay içtihatları, özellikle kısa süreli hürriyet kısıtlamalarının da suç kapsamına girdiğini açıkça ortaya koymaktadır.
[1] 8/7/2021 tarihli ve 7331 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle, bu bende “eşe” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da boşandığı eşe” ibaresi eklenmiştir.

UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.