Hukuki Makaleler

Organ veya Doku Ticareti Suçu (5237 sayılı TCK. madde 91): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

ORGAN VEYA DOKU TİCARETİ SUÇU

            Kişilik haklarını yakından ilgilendiren tıbbi müdahale çeşitlerinden biri olan organ ve doku nakli belli koşullar altında kişilik haklarına saldırı niteliğinde görülmemiş ve bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir. Organ sıkıntısının tüm dünyada  sorun oluşturması üzerine  yasal olmayan yollarla bunun ticareti başlamış ve özellikle bazı  ülkelerde  birtakım insanlar için bu husus geçim kaynağı haline gelmiştir. Buna bağlı olarak cezai anlamda yasal düzenlemeler yapılmasında zorunluluk görülmüştür. Ülkemizde de bu kapsamda önceleri 2238 Sayılı Organ ve Doku Nakli Hakkında Kanunla düzenleme altına alınan bu suç  5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 91 ila 93. maddeleri arasında düzenlenerek yaptırıma bağlanmıştır. Bu çalışmada anılan suça ilişkin düzenlemeler ele alınmakla birlikte para ve hayatta kalma arasında yaratılan değer sosyal bir olgu olarak değerlendirilmiştir.

            Anahtar Sözcükler: Organ, doku, ticaret, nakil, kişilik hakları

BİRİNCİ BÖLÜM

            1. ORGAN VE DOKU NAKLİNİN TARİHÇESİ

            Organ aktarması kavramına mitolojide rastlanılmaktadır. Yunan mitolojisinde Mede isimli bir sihirbazın kan nakli suretiyle Anchise isimli ihtiyara gençlik ve kuvvet aşıladığı anlatılmaktadır. Efsanelerin yanısıra tarihi bilgiler de organ aktarımının yapıldığına işaret eder. Hindistan’da bundan 2000 yıl önce yüzdeki kusurları örtmek için vücudun diğer kısımlarından alınan parçalar aktarılmış bunu kan, 1771’de diş, aynı yıllarda üreme sistemi aktarmaları izlemişti.[1] Organ nakli  dünyada modern anlamda ilk kez Macar kökenli bir cerrah olan Dr. Ullman tarafından Viyana’da 1902 yılında hayvanlar üzerinde böbrek nakli ile denenmiş, 1933 yılında Dr. Voronov tarafından Sovyetler Birliği’nde kadavra böbrek ile gerçekleştirilmiştir. 1950’li yıllarda ise ABD bilim adamları başarılı organ nakilleri gerçekleştirmişlerdir. Türkiye’de  ilk kez 1969 yılında Ankara ve İstanbul’da yapılan kalp nakillerinde başarılı olunamamış, ilk başarılı organ nakli 3 Kasım 1975 yılında Dr. Haberal ve ekibince bir anneden oğluna yapılan canlıdan canlıya böbrek nakli ile gerçekleştirilmiştir. 1978 yılında ilk kadavradan böbrek nakli, 1990 yılında ise ülkemizde  çocuklarda akrabalararası karaciğer nakli ve dünyada  ilk kez  yetişkinlerde akrabalararası karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir[2]

Günümüz hukuk sistemlerinde insan hakkın konusu değil, sahibidir. Buna dayalı olarak insana ait organ ve dokuların para ya da başka bir menfaat karşılığı alınıp sa­tılması hukuka ve ahlâka aykırı görüldüğü için birçok ülke tarafından yasaklanmış ve buna bağlı olarak bu tür fiiller için cezai yaptırımlar getirilmiştir. Bununla birlikte tıptaki gelişmeler dikkate alındığında organ ve doku nakli; insanların daha sağlıklı ve huzurlu yaşamaları için zorunludur. Bu sebeple organ ve doku nakli konusu pek çok ülkeden önce Türkiye’de hukuki bir düzenlemeye ka­vuşturulmuş ve 1979 yılında, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla yaşayan kişilerden ve ölülerden organ ve doku naklinin şartlarını düzenleyen 2238 Sayılı “Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun” çıkarılmıştır.

2. Organ ve Doku Nakline İlişkin Temel Kavramlar

1. Doku

Çok hücreli canlılarda, yapı ve fonksiyon bakımından birbirine benzeyen ve anatomik olarak bir bütünlük gösteren anatomi unsurlarından meydana gelen yapıya “doku” denir. Tıp ilmi insan vücudundaki dokuları, fonksiyonları ve özelliklerine göre değişik gruplara ayırmaktadır. Tıbben doku olarak kabul edilen anatomi unsurlarından başlıcaları, kemik iliği kıkırdak, sinir, kirişlerdeki esnek dokular, kas dokusu, iç salgı dokuları, duyu dokuları ve bağ dokularıdır. Ayrıca, göz bir organ olduğu halde saydam tabakası(kornea) doku olarak kabul edilmektedir. Buna benzer olarak, iskelet, kemiklerden oluşan bir sistem, kemik ise bir dokudur. Organ Nakli Kanunu’nun kapsamı dışında tutulmuş olmasına rağmen, kan da tıbbi açıdan bir doku olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, bugüne kadar yapılabilen doku nakillerinin en önemlileri, kornea kemik iliği, kıkırdak, sinir ve kemik naklidir. [3]

              2. Organ

Organ canlı bir organizmanın, dokularından oluşan, belirli bir görevi olan ve sınırları kesin olarak tespit edilebilen kısmıdır. Bir organizmanın organ olarak adlandırılan kısmı dokuların birleşmesinden meydana gelmektedir. Bunun yanında, organlar, sınırları kesin olarak tespit edilebilen vücut kısımları olup böbrek, kalp, pankreas, karaciğer, akciğer, bağırsak, dalak, mide, rahim ve deri birer organdır.[4]

3. Organ ve Doku Nakli (Transplantasyon) Kavramı

Fonksiyonunu yerine getiremez hale gelmiş hücre, doku veya bir organın çıkartılması ve yerine yeni bir hücre, doku veya organın yerleştirilmesi işlemine transplantasyon denir. Başka bir ifadeyle, herhangi bir eksikliği ya da işlevsel bozukluğu düzeltmek amacıyla hücre, doku ya da organların bir canlıdan başka bir canlıya ya da aynı canlının bir bölümünden başka bir bölümüne nakledilmesidir.[5]

Bu işlemin hangi amaçlarla yapılabileceği, organ ve doku naklini düzenleyen ve halen yürürlükte olan 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunun 1. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması ve nakli mümkündür. Kişinin sağlık durumunu düzeltmeye değil gelecekte hastalıkların tedavisinde kullanılacak yöntemleri doğrulamaya ya da reddetmeye yönelik fiiller olarak tanımlanabilen bilimsel amaçla organ ve doku nakli, canlıdan organ ve doku alınmasında geçerli bir amaç olarak kabul edilmemektedir. Bilimsel amaçlarla yalnızca ölüden organ ve doku alınabilecektir.[6]

II. ORGAN VEYA DOKU NAKLİNİN HUKUKSAL TEMELİ VE KAPSAMI

Organ naklinin hukuka uygunluğu konusunda önceleri doktrinde ahlaka uygunluk, örf ve adetçe benimseme, mağdurun rızası, hakkın kullanılması gibi birçok sebep ileri sürülmekte iken bugün ise kanunun açıkça verdiği bir izin söz konusudur. 2004 yılına kadar organ ve doku nakli bütün yönleriyle sadece Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun’da (ODNK) düzenlenmiştir. Ancak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda organ ve doku nakline ilişkin olarak üç hüküm getirilmiş bulunmaktadır[7].

Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunu’nun 2. maddesinde kanunun kapsamı düzenlenmiş ve buna göre gerek canlılardan, gerekse ölülerden organ ve doku alınması, bunların başkasına aşılanması ve nakli konuları düzenlenmiştir.  kanunda belirtilen şartlara uyulması kaydı ile bu konuda hekim için mesleki bir hak ihdas edilmiş olup bu suretle organ ve doku nakli mevzuatımıza hakkın icrası şeklinde ortaya çıkan hukuka uygunluk sebebi olarak girmiştir[8].

Organ ve dokunun yalnızca yaşayan insandan değil, ölüden de alınabilmesi karşısında ölümün tespiti konusu da hukuki açıdan önem arzetmektedir. Bu noktada henüz ölmemiş hastanın hayati organı alınarak ölüme sebebiyet verilirse bu durumun suç oluşturacağı kuşkusuzdur. Bazı durumlarda kendisinden organ veya doku alınan kimseler intihar etmiş ya da öldürülmüş kimseler olabilir. Harici bir etki dolayısı ile meydana gelen bu ölümlere doğal olmayan ölümler adı verilmektedir. Bu şekilde hayatını kaybeden bir kimseden organ veya doku alınırken iki noktanın çok iyi dengelenmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki alınacak olan organ ya da dokunun görev yapma kabiliyetini terketmemesi için bir an önce cesetten çıkarılması, ikincisi de bu operasyon yapılırken cesetten elde edilecek olan suç delillerinin kaybolmamasıdır. Ölüden organ veya doku alırken hukuka aykırı hareket edilirse TCK m. 91 f. 2 uyarınca sorumluluk doğacaktır. Ülkemizde OVDNHK’nın değişik 14. maddesinin 4. fıkrasında “Kaza veya doğal afetler sonucu vücudunun uğradığı ağır harabiyetler nedeniyle yaşamı sona ermiş bir kişinin …sağlam doku ve organları…yaşamı organ ve doku nakline bağlı olan kişilere ve naklinde ivedilik ve tıbbi zorunluluk bulunan durumlarda vasiyet ve rıza aranmaksızın organ ve doku nakli yapılabilir. Bu hallerde adli otopsi bu işlemler tamamlandıktan sonra yapılır.” denilmek suretiyle bu sorun kısmen de olsa halledilmiş görünmektedir.

V. ORGAN VEYA DOKU TİCARETİ SUÇUNU

DÜZENLEYEN TCK’DAKİ HÜKÜMLER

765 Sayılı TCK döneminde organ veya doku ticareti suçunun tam karşılığı bulunmamakta idi. Ancak mülga TCK’nın m. 201/ b bendi hükmündeki insan ticareti suçu organ veya doku ticareti kapsamında değerlendirilmekte idi. 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren TCK organ ve doku nakline ilişkin hükümler getirmiştir. TCK’nın ikinci kitabının ikinci kısmında yer alan “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde 91-93. maddeler arasında organ ve doku nakline ilişkin hükümler içermektedir. 5237 Sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte, 2238 Sayılı Organ ve Doku Nakli Kanunu’nun 15. maddesi 10. maddesinde belirtilen durumlar haricinde uygulama alanını kaybetmiştir. Artık organ ve doku nakline İlişkin cezai hükümler hakkında TCK’nın 91. maddesi uygulanacaktır. TCK’nın 91. maddesinin başlığı “Organ veya Doku Ticareti” olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede organ ve doku nakline ilişkin cezai hükümler açısından artık 2238 Sayılı OVDNHK’nın 15. maddesi uygulanmayacak, TCK’nın 91. maddesi hükümleri uygulanacaktır. Ancak OVDNHK’nın 10. maddesindeki, “Organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklinin, bu işler için gerekli uzman personele, araç ve gerece sahip sağlık kurumlarınca yapılması zorunludur.” hükmünü cezalandıracak bir düzenleme TCK’da yer almamaktadır. Bu durumda 2238 Sayılı OVDNHK uygulanacaktır.

Bu konuda TCK’da düzenleme yapılması yerinde olacaktır.

TCK’nın organ ve doku nakline ilişkin hükümleri 2238 Sayılı OVDNHK ile birlikte değerlendirilmelidir. TCK, OVDNHK tarafından düzenlenen hususların cezai boyutunu ele almış ve bu kapsamda yaptırımlar getirmiş veya var olan yaptırımları genişletmiştir. Bu açıdan 2238 Sayılı OVDNHK organ ve doku nakline yönelik temel düzenleme olma vasfını muhafaza etmektedir. TCK’nın 91 ve devamı hükümlerinde getirdiği düzenleme ise, 2238 Sayılı OVDNHK’nın aynı yönde düzenleme getiren hüküm ya da hükümlerini zımnen ilga etmiştir. Ancak organ ve doku nakline ilişkin genel hükümler halen yürürlükte olup 2238 Sayılı OVDNHK tarafından düzenlenmektedir. TCK ile getirilen hükümler sayesinde artık organını satan kişiye de ceza verilebilecektir. Ancak bu durumda bulunan kişinin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınacak ve cezası bu durum çerçevesinde tayin edilecek ya da ceza vermekten vazgeçilebilecektir. TCK’nın 92. madde hükmüyle kişisel durum özel bir zorunluluk hali olarak düzenlenmiştir.

TCK’nın 91. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen yaşayan kişilerden organ ve doku alınması durumu ile, TCK’nın 80. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen insan ticareti suçu çakışabilir. Bu durumun varlığı halinde suçun faili her iki madde hükmünden de ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Onsekiz yaşını doldurmayan ve temyiz kudreti olmayan kişilerden rızaları dahilinde olsa dahi organ ve doku nakli söz konusu olursa bu durumda TCK’da düzenleme olmadığı için 2238 Sayılı OVDNHK’nın 15. madde hükmüne başvurulabilecektir. Ancak burada 2238 Sayılı Kanun’un 5. ve 15. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtmek gerekir. Bu hükümle TCK’nın 80. maddesinin 3. fıkrasındaki insan ticareti suçu aynı olayda bir araya gelebilecektir. Bu durumda her iki maddeden ayrı ayrı sorumluluk doğacaktır. 2238 Sayılı OVDNHK’nın 5-14. maddelerindeki şartlara uyulmadan elde edilen organ veya dokuyu saklayan, nakleden, aşılayan kişi TCK’nın 91. maddesinin 5. fıkrasına göre cezalandırılacaktır.

TCK’nın 91. maddesinde 5 ayrı suç düzenlenmiştir. Buna göre birinci fıkrada, sağ olan bir kişiden geçerli rızası olmadan organ veya doku alma; ikinci fıkrada ölüden hukuka aykırı olarak organ veya doku alma; üçüncü fıkrada belli bir maddi menfaat karşılığı organ ve doku alıp satma, aracılık yapma; beşinci fıkrada hukuka aykırı olarak elde edilmiş organ veya dokuyu saklama, nakletme veya aşılama; altıncı fıkrada ise, belli bir çıkar karşılığında organ ve doku teminine yönelik ilan veya reklam verme veya bunları yayınlama suç olarak düzenlenmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

ORGAN VEYA DOKU TİCARETİ

Genel Açıklama

İnsanın kendisi, organ ve dokuları malvarlığına giren bir mal değildir. İnsan gerek etikte, gerek hukukta, üstünde başka bir değer olmayan, en üstün bir değerdir. İnsan vücudu, organ ve dokuları, mülkiyetin, mübadelenin veya herhangi bir ticari ilişkinin konusu olamaz.[9]

Anayasanın 17. maddesi tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulmasını kabul etmemiş, maddenin gerekçesinde de kişinin rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulması veya organlarının alınması yasağı vücut bütünlüğü korunması hakkının bir gereği ve uzantısı niteliğinde kabul edilmiştir. [10]

Organ nakli (transplantasyon), günümüzde başka hiçbir tıbbi çözüm olmadığı için, bir insanın organ ya da dokularının ihtiyacı olan bir başka insana tedavi amacıyla nakledilmesi işlemidir. Nakil ameliyatla yada çeşitli tıbbi yöntemlerle gerçekleştirilir. [11]

Ülkemizde bu konudaki ilk kanuni düzenleme 29.5.1979, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanundur. Bu Kanunda da cezai hükümler bulunmaktadır. Ancak Kanunkoyucu bu düzenlemeleri yetersiz görerek, bu hususu TCK’nın 91. maddesinde de düzenlemiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 91. maddesinin 1. fıkrasında kişiden izinsiz organ veya doku alma, 2.fıkrasında ölüden izinsiz organ veya doku alma, 3. fıkrasında organ veya doku satma, satın alma, aracılık etme,  5. fıkrasında hukuka aykırı yolla elde edilmiş organ veya dokuyu saklama, nakletme veya aşılama, 6. fıkrasında  belli bir çıkar karşılığı olarak organ veya doku teminine yönelik ilan veya reklâm verme veya bunları yayınlama suçlarına, diğer fıkralarında ise bu suçlara ilişkin değişik düzenlemelere yer verilmiştir.  

I.Rızası Olmadan Kişiden Organ veya Doku Alma (TCK.91/1)

Yaşayan kişiden rızasına aykırı olarak organ veya doku alınması halinde korunan hukuki değer, kişinin vücut bütünlüğüdür.[12]

Suçun maddi konusu, vücuttan alınan organ ve dokudur. 2238 sayılı Kanunun 2. maddesine göre; “Bu Kanunda sözü edilen organ ve doku deyiminden, insan organizmasını oluşturan her türlü organ ve doku ile bunların parçaları anlaşılır. Oto-grefler, saç ve deri alınması, aşılanması ve nakli ile kan transfüzyonu bu kanun hükümlerine tabi olmayıp, yürürlükte bulunan sağlık yasaları, tüzükleri, yönetmelikleri ve tıbbi deontoloji kuralları çerçevesinde gerçekleştirilir.” Organ, canlı bir organizmanın dokularından oluşan, belirli bir görevi olan ve sınırları kesin olarak tesbit edilebilen kısmıdır. Organlar, dokuların birleşmesinden meydana gelir, az çok belirli bir görevi vardır ve sınırları kesin olarak tesbit edilebilirler. Bu tanımlamalara göre belli başlı organları mide, akciğer, kalp, karaciğer, böbrek, bağırsak, pankreas, dalak, rahim ve deri olarak sayabiliriz. Doku ise, çok hücreli canlılarda, yapı ve fonksiyon bakımından birbirine benzeyen ve anatomik olarak bir bütünlük gösteren hücre ve liflerden meydana gelen yapıdır. Kornea, kemik iliği, sinir, kıkırdak, kemik birer dokudur.

Yaşayan bir kişiden organ veya doku almak suçunun hukuki konusu, vücut bütünlüğü hakkıdır.[13]

Organ veya doku alınması bu konuda uzmanlaşmış hekimlerce icra edilecek tıbbi bir müdahale olup sağlık mensubu olmayanların veya sağlık mensubu olupta konunun uzmanı olmayanların  organ veya doku alması suç teştkil edecektir. Buna göre bu suçun faili ancak hekim olan kişiler olabilir. Organ veya doku alınması hususunda uzman hekimler ise ilgilinin rızası hilafına bu işlemi gerçekleştirdikleri takdirde suçun faili olarak sorumlu olacaklardır.[14] Bu itibarla bu suç mahsus suçtur. Hekimden başka bir kimsenin organ almaya kalkışması halinde fail somut olayın özelliğine göre kasten yaralama, kasten yaralamaya teşebbüs veya nitecesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olabilecektir. Hekim olmayan kişiler mahsus failin fiiline iştirak edebilirler. Organ alma genellikle bir ekip faaliyetini gerektirdiğinden suçun işlenmesine katılan birden fazla fail olabilir.[15]

Suçun mağduru, yaşayan herhangi bir kişi olabilir. Kişinin canlı bir insan olmasının gereği sonucu olarak, henüz doğup da anne karnından tamamen ayrılmamış cenin  veya beyin ölümü gerçekleşmiş kimse de bu suçun mağduru olamayacaktır.[16]

Suç, hukuken geçerli bir rızaya dayalı olmaksızın kişiden organ veya doku alınmasıyla tamamlanmaktadır. Bu suç tipi bakımından ilgilinin rızasının yokluğu suçun maddi unsurlarından birini oluşturmaktadır. Dolayısıyla ilgilinin rızası bu suç tipi bakımından tipikliği kaldıran bir etkiye sahiptir.[17]

Organ veya doku alma suçu ani suçtur. Organ veya doku  ancak ameliyatla alınabileceğinden suç, bağlı hareketli bur suçtur. Organ veya doku  tıbben ameliyat olarak nitelendirilmeyen bir davranışla alınırsa bu suç oluşmaz. Bu durumda kasten yaralama suçu veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu oluşabilir.[18]

İşlenen fiil hukuka aykırı olmalıdır. Bu suç bakımından hukuka uygunluk nedeni mağdurun rızasıdır. Geçerli mağdurun rızası halinde fiil hukuka uygundur.[19]

Birinci fıkraya göre, hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, yaşayan kişiden organ veya doku alınması, suç oluşturmaktadır. Fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hukuken geçerli rıza olması gerekir. Açıklanan rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.

2238 sayılı Yasaya göre organ alınması için geçerli bir rızanın koşullarını şu şekilde sayabiliriz:

– Kendisinden organ veya doku alınacak kimse 18 yaşından büyük ve mümeyyiz olmalıdır.

– Alınacak organ, alındığı takdirde vericinin hayatını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye düşürecek organ olmamalıdır.

– Organ ve doku alınmasıyla ilgili rıza alınmadan önce, bilgi verme ve araştırma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olması gerekir.

– İlgilinin şekle uygun olarak rızasının alınmış olması gerekir. 2238 sayılı Yasa’nın 6. maddesine göre, Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.” Maddede rıza verilmesi sıkı sıkıya şartlara bağlanmıştır.

Geçerli bir rızadan söz edebilmek için, yukarıda sayılan koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurlardan birisinin eksikliği rızayı geçersiz ve yasaya aykırı kılacaktır. Fail, mağdurdan ya hiç izninin almadan organ ve dokusunu aldığı ya da vericinin rızasının hukuken geçerli olmadığı halde organ ve dokusunu aldığı zaman birinci fıkradaki suç oluşacaktır.

Suç kasten işlenir. Failin hangi maksat veya saikle hareket ettiği önemli değildir. İlgilinin rızasının yokluğu suçun maddi unsurlarındandır. Failin bu husustaki yanılgısı kastını kaldırır ise de işlemiş olduğu fiilin oluşturduğu taksirli suçtan dolayı sorumlu tutulmasını engellemez.[20]

Suç neticeli suçtur. Suç, organ veya dokunun vücuttan çıkarılması, yani vücuttan bağımsız hale getirilmesiyle birlikte tamamlanmış olur. Suça teşebbüs mümkündür.[21]

Bu suça fail veya şerik olarak iştirak mümkündür. 

Faillerin eylemlerini bir örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirmeleri halinde failler ayrıca TCK.220 maddesi gereğince örgüt suçundan da cezalandırılacaklardır.[22]

Özel bir içtima hükmü öngörülmemiştir. Kanun açıkça yasaklamadığından, suçun, aynı kişi üzerinde, zincirleme suç olarak işlenmesi mümkündür. Aynı suçu işleme kararının icrası cümlesinden olsa bile başka başka kişilerden organ veya doku alınması kanun gereği olarak zincirleme suça vücut vermeyecektir.[23]

Maddenin birinci fıkrasına göre, hukuken geçerli bir rıza olmaksızın bir kimsenin organını alan kimse 5 yıldan 9 yıla kadar hapis cezasıyla, suçun konusunun doku olması halinde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Maddenin 4. fıkrası uyarınca, suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Maddenin 7. fıkrasına göre, bu maddede düzenlenen suç bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenirse tüzel kişi hakkında TCK’nın 60. maddesinde belirlenen güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bu tedbirler faaliyet izninin iptali veya müsadere olabilir.

5237 sayılı TCK.nun 91/8 nci maddesinde; “Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi hâlinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır” denilmiş, gerekçede ise; “Maddenin sekizinci fıkrasında, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi hâlinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Aslında bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç hâli söz konusudur. Ancak, bu tür fiilleri gerçekleştiren kişinin meydana gelen ölüm neticesi açısından en azından olası kastla hareket edebileceği düşünülmüştür” açıklaması yapılmıştır.

Kanunumuzda yaşayan birisinden geçerli bir rızası olmaksızın organ ve doku alınması eylemi neticesinde mağdurun ölümü söz konusu olursa bu durumda fail kasten öldürme suçuna ilişkin hükümlerden sorumlu tutulacaktır. Hekimin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla hastanın ölümüne veya yaralanmasına yol açması durumunda taksirden bahsedilecek ve hastanın ölmesi veya yaralanmasına göre hekim hakkında TCK 85 veya 89 hükümleri uygulanacaktır. Şayet fail organ veya doku alınması eylemini gerçekleştirirken mağdurun ölebileceğini öngörmüş ve kabullenmişse bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.[24]

II.Ölüden Organ veya Doku Alma (TCK. 91/2)

Hüküm ölüden organ veya dokunun hukuka aykırı olarak alınmasını cezalandırmaktadır. Ölüden organ veya doku alımı hukuka uygun ise suç oluşturmayacaktır. Hukuka aykırılığın kapsamı 2238 sayılı ODNHK’a göre belirlenmelidir.

Bu suçla korunmak istenen hukuki değer, verici ölü de olsa, yakınlarının, yakını oldukları kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmemesine ilişkin çıkarlarıdır. [25]

Suçun konusunu ölüden alınan organ ve doku oluşturmaktadır.

Suçun faili, ölüden organ veya doku alan hekim olabilir. suçun mağduru ise, ölenin yakınlarıdır.[26]

Bu suç bakımından  organ veya dokunun vücuttan nasıl alınacağına ilişkin her hangi bir kısıtlama söz konusu olmadığından serbest hareketli bur suçtur.[27]

Bu fiil bakımından hukuka uygunluk nedeni  ölünün rıza açıklamaya yetkili yakınlarının izninin varlığıdır. Şayet ölünün rıza açıklamaya yetkili yakınlarının izni var ise fiil hukuka uygun olacaktır. Bu fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı, yine ilgili mevzuatta düzenlenmiştir. Ölüden organ veya doku naklinin kimlerin rızası ile ve hangi koşullarda yapılabileceği 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda düzenlenmiş olup anılan yasanın 14. maddesinin 1. fıkrasında; bir kimse sağlığında  vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabileceği açıklanmıştır.

Bu suçun oluşması için organ veya doku alınan kişinin ölü olması gerekir. Ölümün gerçekleştiği anın belirlenmesi tıbbi bir sorun olup tıp biliminin verilerine göre belirlenmelidir. Bu nedenle hakim görüş, ölüm anı bakımından kalp ve dolaşım faaliyetinin durması değil beyin ölümünü esas alır.  2238 sayılı Yasa’nın 11. maddesine göre, “Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulanmak suretiyle, biri kardiolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyolji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yüksek Sağlık Şurasının 24.11.1969 tarihinde verdiği bir karara göre, “ölüm bugünkü telakkilerin en kuvvetlisi ve hâkim durumunda olan beyin fonksiyonunun tamamıyla durması halinin tesbiti şeklinde kabul olunmuştur” denilerek beyin ölümü anlayışı benimsenmiştir.

Ölüden organ veya doku alınmasının hukuka uygun olması için gereken şartları ikiye ayırarak incelemeliyiz. Bunlardan birisi, ölüden vericinin veya yakınlarının rızası olmaksızın organ veya doku alınması, diğeri ise, ölüden vericinin veya yakınlarının rızası ile organ veya doku alınması.

2238 sayılı Yasanın 14. maddesinde, kaza veya doğal afetler sonucu vücudunun uğradığı ağır harabiyet nedeniyle yaşamı sona ermiş olan bir kişinin yanında yukarıda sayılan kimseleri yoksa sağlam doku ve organları, tıbbi ölüm halinin alınacak organlara bağlı olmadığı 11 inci maddede belirlenen hekimler kurulunun raporuyla belgelenmek kaydıyla, yaşamı organ ve doku nakline bağlı olan kişilere ve naklinde ivedilik ve tıbbi zorunluluk bulunan durumlarda vasiyet ve rıza aranmaksızın organ ve doku nakli yapılabileceği,  bu hallerde, adli otopsinin bu işlemler tamamlandıktan sonra yapılacağı ve hekimler kurulunun raporunun adli muayene ve otopsi tutanağına geçirilip evrakına ekleneceği belirtilmiştir.

Kural olarak, bir ölünün vücudundan organ veya doku alınması vericinin veya mirasçının rızasına bağlıdır. 2238 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde istisnai bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre; rıza olmadan ölüden hukuka uygun olarak organ veya doku alınabilmesi için, bir kimsenin kaza veya doğal afetler sonucu vücudunun uğradığı ağır harabiyet nedeniyle ölmüş olması, kişinin tıbbi ölüm halinin alınacak organlara bağlı olmadığının hekimler kurulunun raporuyla belgelenmesi, ölen kimsenin yanında, eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin veya buna benzer yakınlarının bulunmaması,  hayatı biyolojik madde nakline bağlı olan bir alıcının olması ve naklin yapılmasında ivedilik ve tıbbi zorunluluk bulunması koşullarının  hepsinin birlikte gerçekleşmesi gerekir.

2238 sayılı Yasa’nın 14. maddesiyle ölüden organ veya doku alınması konusunda üç durum sözkonusu olabilir.

– Vericinin organ veya doku nakli yapılması konusunda vasiyetinin bulunması; verici ergin ve mümeyyiz olmak koşuluyla, sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmiş ise veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamışsa, bu kişi öldükten sonra organ veya dokularının alınması hukuka aykırı olmayacaktır.

– Ölünün yakınlarının organ veya doku alınmasına rıza göstermesi; ölenin, organ veya dokularının alınması konusunda herhangi bir beyanı veya vasiyeti bulunmuyorsa, sırasıyla ölüm anında yanında bulunan ölenin eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir. Kanun bir sıralama yapmış ve önce sayılan kimsenin iradesi üstün tutulmuştur.

–  Cesette değişiklik yapmayan dokuların alınması; Kanunun 14. maddesine göre, kornea gibi cesette değişiklik yapmayan dokular, ölen veya yakınlarının rızası olmasa bile alınabilir. Ancak ölü sağlığında dokuların alınmaması yönünde bir vasiyette bulunmuşsa veya yakınlarının bu hususta itirazı varsa, bu dokular ceset üzerinde bir değişiklik yapmasa bile, alınması hukuka aykırı olacaktır.

Suç genel kastla işlenir. Failin, ölünün yakınlarının hiç rızası olmadan veya geçerli rızaları olmadan ölüden  organ veya doku aldığını bilmesi ve istemesidir.[28]

Maddenin 2. fıkrasına göre, hukuka aykırı olarak, ölüden organ veya doku alan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.Maddenin 7. fıkrasına göre, bu maddede düzenlenen suç bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenirse tüzel kişi hakkında TCK’nın 60. maddesinde belirlenen güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bu tedbirler faaliyet izninin iptali veya müsadere olabilir.

III. Organ veya doku satın alma, satma, satılmasına aracılık etme (TCK.91/3)

5237 sayılı TCK’nın 91. maddesinin 3 fıkrasında, organ ve doku ticareti suç olarak tanımlanmış olup, buna göre organ veya doku satın alan, satan, satılmasına aracılık eden kişi cezalandırılacaktır. 2238 sayılı Kanunun 3. maddesinde, bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılmasının yasak olduğu belirtilmiştir.

Organ veya doku satma, satın alma, aracılık yapma suçları karşılıklılık bağıntısından ötürü  kendinden çok failli suçlardır. Bu suçlarda her fail kendi fiilinden, yani satmak, satın almak, aracılık yapmak fiilinden sorumludur.[29] Dolayısıyla organını veya dokusunu menfaat karşılığında satan kişi bu suçun mağduru değildir. Mecburiyet hali ise kanunun 92. maddesinde zorunluluk başlığı altında düzenlenmiş, organ veya dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak verilecek cezada indirim yapılmasını veya ceza verilmemesini gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir.[30]

Bu suçun belli bir kişi olarak, belli bir mağduru yoktur. Doktrinde, bu suçlara “mağduru gayri muayyen suç” denilmektedir. Genelde, bunların mağdurunun toplumun kendisi olduğu kabul edilmektedir.[31]

Suç kasten işlenebilir. Suçun oluşumu bakımından failin hangi maksat veya saikle hareket ettiğinin önemi yoktur.

Suç, ani, bağlı hareketli, neticeli bir suçtur. Satan bakımından, organ veya doku satın alınmakla bu suç tamamlanmış olur. Organ veya dokuyu uygun koşullarda  satışa sunmak için sadece bulundurmak hazırlık hareketidir. Organ veya doku satışa arz edildiğinde suçun icrasına başlanmış olur. Bu haliyle, organ veya doku alıcıya teslim edilinceye kadar suç teşebbüs aşamasındadır.[32]

Suçun konusu, organ veya dokudur. Organ veya doku yaşayan bir kişiden veya ölüden hukuka uygun bir şekilde alınmış olsa bile para veya diğer bir menfaat karşılığında tedavüle sokulması halinde organ ve doku ticareti suçunun konusunu oluşturacaktır. Dolayısıyla, suçun oluşumu açısından organın veya dokunun hukuka uygun bir şekilde alınmış olmasının önemi yoktur.[33]

Suç bir kişi tarafından organ veya dokunun satın alınmasıyla, satılmasıyla veya satılmasına aracılık edilmesiyle işlenebildiğinden seçimlik hareketlidir. suçun oluşması bakımından zarar ortaya çıkması şart değildir. Bu yönüyle fiil zarar değil, tehlike suçudur. [34]

5237 sayılı TCK’nın 92. maddesine göre; “Organ veya dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” Bu maddeye göre, bir kimsenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar araştırılarak, borç batağında olması, çocuklarını doyuramaz durumda bulunması gibi nedenlerle organ veya dokusunu sattığı anlaşılırsa, bu kimseye verilecek ceza hâkimin takdirine göre belirlenen miktarda indirilebileceği gibi hâkim ceza vermekten de vazgeçebilir. Bu madde özellikle Türkiye’nin belli yörelerinde bulunan yoksul kimselerin, organlarını, dokularını satmalarını teşvik eder nitelikte olup, kanaatimizce bu hüküm, Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen sosyal hukuk devlet ilkesine ve 12. maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilmez olarak sayılan niteliklerine aykırıdır.

5237 sayılı TCK’nın 93. maddesinin 1. fıkrasına göre;  organ veya dokularını satan kişi resmî makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa hakkında cezaya hükmolunmayacağı, maddenin 2. fıkrasında ise; bu suç haber alındıktan sonra ise, organ veya dokularını satan kişi, gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım ederse hakkında verilecek cezanın, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirileceği belirtilmiştir.

Gönüllü vazgeçme ve etkin pişmanlık cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplerden olup, sadece gönüllü vazgeçen fail gönüllü vazgeçme hükümlerinden ve sadece etkin pişmanlık gösteren fail etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilecektir.[35]

Maddenin 3. fıkrasına göre, para karşılığı organını veya dokusunu satan, bunu satın alan veya satıma aracılık eden kimse  organ söz konusu olduğunda beş yıldan dokuz yıla kadar, doku söz konusu olduğunda ise iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Maddenin 4. fıkrası uyarınca, suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Maddenin 7. fıkrasına göre, bu maddede düzenlenen suç bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenirse tüzel kişi hakkında TCK’nın 60. maddesinde belirlenen güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bu tedbirler faaliyet izninin iptali veya müsadere olabilir.

IV. Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması (TCK.91/5)

5237 sayılı TCK.nun 91. maddesinin 5. fıkrasında, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Suçun cezalandırılabilme koşulu, saklanan veya nakledilen veya aşılanan organ veya dokunun hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olmasıdır.[36] Organ veya dokunun yaşayan bir kişiden mi yoksa ölüden mi alındığının burada önemi yoktur.[37] 

Suçun faili herkes, ama işin icabı olarak daha çok tıp meselği mensubu kişiler olabilir. Mağduru gayrı muayyen bir suçtur. Bu suçta ihlal edilen, ceza ile korunan hukuki değer veya menfaat insanın en üstün değer sayıldığı uygar bir toplumda vücudunun, organ veya dokularının ticaretinin yapılmasının önlenmesine ilişkin kamusal yarardır.[38]

Bu suçun maddi konusu, saklanan, nakledilen, aşılanan organ veya dokudur.

Fıkrada seçimlik hareketler düzenlenmiş olduğundan, bunlardan birisinin gerçekleştirilmesi suçun meydana gelmesi açısından yeterli olduğu gibi, birden fazlasının gerçekleştirilmesi halinde de tek suç meydana gelecektir.[39] Gerektiğinde kullanılmak üzere hukuka uygun olarak elde edilen organ veya dokuyu saklama, nakletme veya aşılama suç değildir.[40]

Bu suç sırf hareket suçudur. Bu nedenle suç, hukuka aykırı yollarla elde edilen organ veya dokunun saklandığı, nakledildiği veya aşılandığı anda tamamlanır. Ayrıca bir neticenin meydana gelmesi gerekmez. Bu suç, suçun konusu bakımından tehlike suçudur. Bu nedenle zarar suçu değildir. Suçun oluşabilmesi için bir zararın meydana gelmesi gerekmemektedir. Somut zarar tehlikesi aranmadığı için soyut tehlike suçudur.[41]

Hekimin organın vericiden alınmasına ilişkin tıbbi müdahaleye katılmadığı, sadece alıcıya bir organın naklini yapmayı üstlenmiş olduğu ve alım satıma konu edildiğini öğrendiği bir organın nakledilmemesi durumunda alıcı açısından hayati tehlikenin bulunması durumunda, (müdahalenin aciliyetine göre nakil öncesi veya sonrası bu suçu yetkili makamlara bildirmesi de aranmak suretiyle) bu nakli yapması zorunluluk hali oluşturabilecektir (TCK 25/2).[42]

Suç kasten işlenebilir. Suçun oluşumu bakımından kişinin, sakladığı, naklettiği veya aşıladığı organ veya dokunun hukuka aykırı yollarla elde edildiğini bilmesi gerekir. Bu konudaki yanılgı failin kastını kaldırır.[43]

Maddenin beşinci fıkrasına göre, hukuka aykırı olarak elde edilmiş organ veya dokuyu saklayan, nakleden veya aşılayan kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Maddenin yedinci fıkrasına göre, bu maddede düzenlenen suç bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenirse tüzel kişi hakkında TCK’nın 60. maddesinde belirlenen güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bu tedbirler faaliyet izninin iptali veya müsadere olabilir.

V. Organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verilmesi veya yayınlanması (TCK.91/6)

Maddenin 6. fıkrasında, belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik ilan veya reklam veren veya yayımlayan kişinin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.

Suçun hukuki konusu, insanın en üstün değer sayıldığı uygar bir toplumda vücudunun, organ ve dokularının ticaretinin yapılmasını özendiren davranışların önlenmesine ilişkin kamusal yarardır.[44]

Bu suçun faili herkes olabilir. İlan veya reklam yayınlamak suçunun faili, “yayın” unsurundan dolayı 5187 sayılı Basın Kanunu ve 3984 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak belirlenecektir. Suçun mağduru kamu veya toplumdur.[45]

Suçun oluşumu ilan veya reklamın  ya da yayının çıkar karşılığında olmasına bağlıdır. Dolayısıyla çıkar sağlamadan organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verilmesi  ya da yayın yapılması maddedeki suçu oluşturmayacaktır.[46]

Suç, seçimlik ve bağlı hareketli suçtur.  Suç ancak ilan veya reklam vermek veya yayınlamak hareketleriyle işlenebilir. İlan, reklam ya da yayınlamanın nerede ve ne şekilde olduğu önemsizdir.[47]

Suç, sırf hareket suçudur. Suçun oluşumu bakımından her hangi bir kişinin zarar görmüş olması, bu yolla bir kişiye organ veya doku temin edilmesi aranmamıştır.[48] Organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verme veya yayınlama suçu aleniyeti gerektirdiğinden, ilan ya da reklamın yalnızca hazırlanmış veya hazırlatılmış olması, ilan veya reklam aleniyet kazanmadıkça hazırlık hareketidir ve cezalandırmanın konusu olamaz.[49]

Suça iştirak mümkündür.

Belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişi, TCK.nun 91. maddesinin 6. fıkrası uyarınca bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu cezanın alt sınırı TCK’nın 49/1. maddesi uyarınca bir aydır. Maddenin yedinci fıkrasına göre bu maddede düzenlenen suç bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenirse tüzel kişi hakkında TCK’nın 60. maddesinde belirlenen güvenlik tedbirlerine hükmolunur. Bu tedbirler faaliyet izninin iptali veya müsadere olabilir.

KAYNAKÇA

Aksaray, B., (2012), “Organ Ve Doku Naklinin Hukuki Boyutu”, Sağlık Hukuku Makaleleri-II, İstanbul: İstanbul Barosu Yayınları.

Algan, Hazal., (2018), Türk Ceza Kanununda Organ Ve Doku Ticareti Suçları, Ankara: Seçkin Yayıncılık

Aydın, Ç.K., (2011), “Organ veya Doku Ticareti Suçu”, Ankara Barosu Dergisi, S:1.

Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık A.Ş.

Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.

Hakeri, H., (2014), Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.

Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.

Köksal, A., (2015), “Organ ve Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Özbek, V.Ö., Doğan, K., Bacaksız, P., Tepe,İ.,(2016), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi.

Özen, M., (2017), Öğreti ve Uygulama Işığında Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.

Özgenç, İ., (2014), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi.

Parlar, A., Hatipoğlu, M., (2010), Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara: Seçkin Yayınevi

Polat, O.A., (2015), “Organ veya Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Çankaya Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Taneri,G., (2017), Hayata Karşı Suçlar, Ankara: Savaş Yayınevi

Toroslu, N., (1978), “Organ Aktarma ve Cezai Sorumluluk”, AÜHFD, S:35.


[1] Çağrı  K. Aydın, “Organ Veya Doku Ticareti Suçu,” Ankara Barosu Dergisi, No: 1, 2011,  s. 131.

[2] Özbek, V.Ö., Doğan, K., Bacaksız, P., (2019), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi. S. 204.

[3] Polat, O.A., (2015), “Organ veya Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Çankaya Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. S.4

[4] Polat, O.A., (2015), “Organ veya Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Çankaya Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. S.5

[5] Köksal, A., (2015), “Organ ve Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. S.13

[6] Aksaray, B., (2012), “Organ Ve Doku Naklinin Hukuki Boyutu”, Sağlık Hukuku Makaleleri-II, İstanbul: İstanbul Barosu Yayınları.S.154

[7] Polat, O.A., (2015), “Organ veya Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Çankaya Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. S.7

[8] Çağrı  K. Aydın, “Organ Veya Doku Ticareti Suçu,” Ankara Barosu Dergisi, No: 1, 2011,  s. 134.

[9] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.98.

[10] Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık A.Ş.S.282.

[11] Özbek, V.Ö., Doğan, K., Bacaksız, P., Tepe,İ.,(2016), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi, S.261

[12] Taneri,G., (2017), Hayata Karşı Suçlar, Ankara: Savaş Yayınevi, S.475.

[13] Özen, M., (2017), Öğreti ve Uygulama Işığında Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.255.

[14] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.276.

[15] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.99.

[16] Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık A.Ş.S.288.

[17] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.276.

[18] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık. S.100.

[19] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık. S.100.

[20] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.277.

[21] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık. S.100.

[22] Taneri,G., (2017), Hayata Karşı Suçlar, Ankara: Savaş Yayınevi. S.485.

[23] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.100.

[24] Hakeri, H., (2014), Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.160,161.

[25] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.101.

[26] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.278.

[27] Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık A.Ş. S.292.

[28] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.101.

[29] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.102.

[30] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.280.

[31] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.102.

[32] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.103.

[33] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.279.

[34] Özbek, V.Ö., Doğan, K., Bacaksız, P., Tepe,İ.,(2016), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi.S.271.

[35] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.280.

[36] Parlar, A., Hatipoğlu, M., (2010), Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara: Seçkin Yayınevi.S.1563.

[37] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.280.

[38] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.105

[39] Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık.S.298.

[40] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.105.

[41] Özen, M., (2017), Öğreti ve Uygulama Işığında Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.

[42] Bayraktar, K., Kiziroğlu,S.K., Yıldız, A.K., Kartal, P.M., Altunç, S., Bozbayındır, G.B., Erman, B., Erman, F.E., Kurt, G., Sınar, H., (2017) Özel Ceza Hukuku, İstanbul: On iki Levha Yayıncılık. S.299.

[43] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.281.

[44] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.107.

[45] Hafızoğulları, Z., Özen, M., (2010), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: US-A Yayıncılık.S.107.

[46] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.281.

[47] Özbek, V.Ö., Doğan, K., Bacaksız, P., Tepe,İ.,(2016), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınevi.S.273.

[48] Koca, M., Üzülmez, İ., (2018), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara: Adalet Yayınevi.S.281.

[49] Köksal, A., (2015), “Organ ve Doku Ticareti Suçları” (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.S.246.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir