Hukuki Makaleler

Yabancı ülkede işlenen hangi suçlar yönünden Türk Kanunları uygulanır? Evrensellik İlkesi (5237 sayılı TCK. madde 13): Ceza Hukuku, Ankara – Avukat Necmettin İlhan

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Diğer suçlar

Madde 13- (1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır:

a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar.

b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar.

c) İşkence (madde 94, 95).

d) Çevrenin kasten kirletilmesi (madde 181).

e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190).

f) Parada sahtecilik (madde 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti (madde 200), mühürde sahtecilik (madde 202).

g) Fuhuş (madde 227).

h) (Mülga : 26/6/2009 – 5918/1 md.)

i) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (madde 223, fıkra 2, 3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçları.

(2) (Ek ikinci fıkra: 29/6/2005 – 5377/3 md.) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır

(3) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılama yapılır.

29/6/2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle, birinci fıkradan sonra gelmek üzere ikinci fıkra eklendiği için bu fıkranın numarası (2) iken, (3) olarak teselsül ettirilmiştir.

GEREKÇE:

Madde metninde, belli suçların yabancı bir ülkede işlenmesi durumunda, failin Türk vatandaşı veya yabancı olmasına bakılmaksızın, Türkiye’de Türk kanunlarına göre yargılama yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Birinci fıkranın (a) bendine göre, İkinci Kitap, Birinci Kısım altındaki

1)  “Soykırım” başlıklı Birinci Bölümde,

2)  “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti” başlıklı İkinci Bölümde

yer alan suçlar ile;

(b) bendine göre, İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki

1)  “Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar” başlıklı Üçüncü Bölümde,

2)  “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölümde,

3)  “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölümde,

4)  “Millî Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölümde,

5)  “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlıklı Yedinci Bölümde ve

6)  “Yabancı Devletlerle Olan İlişkilere Karşı Suçlar” başlıklı Sekizinci Bölümde

yer alan suçlar ile, fıkranın (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerinde sayılan suçlar nerede işlenmiş olursa olsun, bu nedenle Türkiye’de yargılama yapılarak, Türk vatandaşı veya yabancı olmasına bakılmaksızın fail hakkında Türk kanunlarına göre cezaya hükmolunur. Yabancı ülkede işlenen bu suçlar dolayısıyla failler hakkında Türkiye’de re’sen takibat yapılır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, bu suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Türkiye’de yeniden yargılama yapılır. Ancak bunun için Adalet Bakanının talepte bulunması gerekir.

Yabancı ülkede mahkûm olunan ceza bu ülkede tamamen veya kısmen infaz edilmişse; infaz edilen bu ceza miktarının, mahsup hükümlerine göre, Türkiye’de hükmolunan cezadan mahsup edilmesi gerekir.

Birinci fıkranın (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerinde sayılan suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde; bu suç dolayısıyla, suçu işleyen kişinin Türk vatandaşı veya yabancı olması arasında fark gözetmeksizin, Türkiye’de Türk kanunları uygulanarak yargılama yapılabilecektir.

Ancak, (a) ve (b) bentlerinden farklı olarak, bu bentlerde sayılan suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için, fail hakkında yabancı ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmemiş olması gerekir.

Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli uluslararası sözleşmelerde aut dedere aut judiciare/aut punire kuralına yer verilmek suretiyle ilgili sözleşme kapsamına giren suçlar dolayısıyla ister vatandaş olsun ister yabancı olsun faillerin suçun işlendiği ülkeye geri verilmesi öngörülmüştür. Ancak, bu sözleşmelerle, çeşitli hukukî mülahazalarla geri verme yoluna gidilmemesi hâlinde, taraf devletlere yargılama ve cezalandırma yükümlülüğü yüklenmiştir.

Bu konuda, 1963 yılında imzalanan Uçaklara Karşı İşlenen Suçlara veya Diğer Fillere İlişkin Tokyo Sözleşmesi, 1970 yılında imzalanan Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi hakkındaki La Haye Sözleşmesi, 23 Eylül 1971 tarihli Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Montreal Sözleşmesi, 14 Aralık 1973 tarihli Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair New York Sözleşmesi, Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi, 21.12.1971 tarihinde Viyana’da imzalanan Psikotrop Maddeler Sözleşmesi ve ayrıca, Avrupa Konseyi’nce 27.01.1977 tarihinde hazırlanan Tedhişçiliğin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi örnek olarak gösterilebilir.

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Madde 4 – (Değişik: 8/6/1933 – 2275/1 md.)

(Değişik : 6/6/1991 – 3756 /1 md.) Bir Türk veya yabancı,yabancı memleketlerde Türkiye Devletinin şahsiyetine karşı bir cürümü veya bu Kanunun 211 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile 213, 316, 317, 318, 319, 320, 323, 324, 332 ve 333 üncü maddelerinde yazılı suçları işlerse, hakkında resen takibat yapılarak bu maddelerdeki cezalarla cezalandırılır.

(Değişik: 2/1/2003-4782/1 md.) Bunlar hakkında yabancı bir ülkede daha önce hüküm verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye`de yeniden yargılama yapılır. Ancak, fiil yabancı paraların taklidine veya 211 inci maddenin üçüncü fıkrası ile 213 üncü maddenin uygulanmasına ilişkin olduğu takdirde yabancı ülkede daha önce hüküm verilmiş ise Türkiye`de kovuşturma yapılmaz.

Yabancı memleketlerde Türkiye namına memuriyet veya vazife deruhte etmiş olup ta bu memuriyet veya vazifeden dolayı bir cürüm işleyen kimse hakkında Türkiye’de takibat yapılır.

AÇIKLAMALAR

Giriş

Uluslararası ceza hukuku, devletlerin sınırlarının ötesinde işlenen suçlarla mücadele etme amacı taşır. Evrensellik ilkesi, bu bağlamda, Dünya devletlerinin ortak kültür değerlerine yönelik işlenen suçların cezalandırılmasını amaçlar. Bu ilkenin temel amacı, bazı suçların işlenmiş olduğu coğrafi alan veya failin milliyeti ne olursa olsun, adaletin sağlanmasıdır. Türkiye’nin ceza hukuku düzenlemesinde de bu ilkeye uygun olarak, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 13. maddesi, evrensellik ilkesinin yargılama yetkisini Türk mahkemelerine de tanımaktadır. Bu makalede, TCK’nın 13. maddesinin uygulanabilirliği, yargılama koşulları ve evrensellik ilkesi çerçevesindeki tartışmalar detaylı bir şekilde ele alınacaktır.


1. Evrensellik İlkesi ve Hukuki Temelleri

Evrensellik ilkesi, devletlerin egemenlik haklarını aşarak, dünya genelinde uluslararası toplumu ilgilendiren suçların cezalandırılabilmesi için yargılama yetkisini tanır. Bu ilke, devletlerin yalnızca kendi sınırlarında meydana gelen suçları cezalandırma yetkisine sahip olmasının ötesine geçer ve bütün devletlerin uluslararası suçlara karşı ortak bir sorumluluk taşımasını sağlar. Bu yaklaşım, devletlerin egemenlik haklarına müdahale etmeksizin, belirli suçların cezasız kalmaması adına geniş bir yargılama alanı yaratır.

Evrensellik ilkesi, ceza yargılamasında mülkilik, kişisellik ve koruma ilkelerinin ötesine geçerek, adaletin sağlanması için gerekli olan tüm devletlerin işbirliği ve duyarlılığını ifade eder. Başka bir deyişle, bir suç, dünyada nerede ve kim tarafından işlenmiş olursa olsun, o suçun cezalandırılması için uluslararası toplumun bir bütün olarak hareket etmesini gerektirir. Bu ilke, uluslararası ceza hukuku metinlerinin temel taşlarından biridir ve devletlerin ortak çıkarlarını, insan hakları ve adalet anlayışlarını gözetir.


2. TCK’nın 13. Maddesinin Uygulama Koşulları

TCK’nın 13. maddesi, evrensellik ilkesini içeren ve Türkiye’de belirli suçları yargılayabilme yetkisini veren bir düzenlemedir. Bu maddeye göre, bazı suçlar, failin veya mağdurun vatandaşlığına bakılmaksızın Türkiye’de yargılanabilir. Ancak, bu düzenlemenin geçerli olabilmesi için bazı temel koşulların sağlanması gerekmektedir.

2.1. Suçun Faili

TCK’nın 13. maddesine göre, suçun failinin Türk vatandaşı olup olmaması önemli değildir. Suç, Türk vatandaşı olmayan bir kişi tarafından işlenmiş olsa da, Türk Ceza Kanunu’na göre yargılama yapılabilir. Bu durumda, failin vatandaşlık durumu, suçun cezalandırılabilirliğini etkilemez. Evrensellik ilkesi, bu tür durumlarda Türk mahkemelerinin yargılama yetkisini kullanmasını sağlar.

2.2. Suçun Mağduru

Bu madde kapsamında, suçun mağdurunun da Türk vatandaşı olup olmaması önemli değildir. Mağdurun statüsü, suçun cezalandırılabilirliğini etkilemez. Suç, hangi devletin vatandaşı ya da hangi tüzel kişiliği hedef almış olursa olsun, Türk mahkemelerinde yargılanabilir. Bu durum, evrensellik ilkesinin, mağdurun kimliğine bakmaksızın adaletin sağlanması gerektiğini vurgular.

2.3. Suçun Yabancı Ülkede İşlenmiş Olması

TCK’nın 13. maddesinin uygulanabilmesi için suçun, Türkiye dışındaki bir yerde işlenmiş olması gerekmektedir. Bu durum, suçun sadece bir başka devletin egemenlik alanında işlenmiş olmasını değil, açık deniz veya hava sahasında da işlenmiş olmasını kapsar. Suç, bir Türk ülkesinde işlenmiş olsa, bu durumda TCK’nın 8. maddesi geçerli olacaktır. Türk mahkemeleri, yalnızca yabancı bir ülkede işlenen suçlarla sınırlı olarak değil, bütün uluslararası suçlarla ilgili olarak yargılama yetkisini kullanabilir.

2.4. Evrensellik İlkesi Kapsamında Değerlendirilecek Suçlar

TCK’nın 13. maddesinde, evrensellik ilkesine göre hangi suçların Türk mahkemelerinde cezalandırılabileceği belirlenmiştir. Bu suçlar sınırlı bir şekilde sıralanmış olup, bu suçların işlenmesi durumunda Türkiye’de yargılama yapılabilir. Bu suçlar arasında, soykırım, insanlığa karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar ve işkence gibi ağır suçlar bulunmaktadır. Bu suçlar, evrensel bir suç niteliği taşıdıkları için herhangi bir devletin egemenlik sınırları içerisinde işlenmiş olsalar dahi cezalandırılabilir.

2.5. Failin Türkiye’de Bulunması

Evrensellik ilkesinin uygulanabilmesi için, failin Türkiye’de bulunması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak, fail Türkiye’ye gelmemişse ve başka bir ülkede cezalandırılacaksa, Türk mahkemeleri bu suçları yargılayamaz. Türkiye’deki yargı yetkisi, failin ülke sınırlarına girmesiyle devreye girebilir. Bununla birlikte, Türk Ceza Kanunu, yargılama için failin Türkiye’de fiziksel olarak bulunmasını talep edebilir. Aksi takdirde, uluslararası adaletin sağlanması noktasında mülkilik ve şahsiyet ilkelerinin ihlaline neden olabilir.


3. Yabancı Ülkede Verilen Kararın Türkiye’deki Yargılama Üzerindeki Etkisi

TCK’nın 13. maddesinin 3. fıkrası, belirli suçlarla ilgili olarak, yabancı bir ülkede verilen bir kararın Türkiye’deki yargılamayı etkileyip etkilemeyeceğini düzenler. Bu suçlardan dolayı, yabancı bir ülkede verilmiş bir karar, Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine Türkiye’de yeniden yargılanabilir. Ancak, bazı suçlar, özellikle Türk devletinin güvenliğine yönelik suçlar gibi suçlar, yurt dışında verilmiş bir beraat veya mahkumiyet kararına rağmen Türkiye’de yeniden yargılanabilir. Yargılama sonucunda, yurt dışında verilen mahkûmiyet kararı Türkiye’de infaz edilebilir, ancak bu cezaların mahsup edilmesi gerekecektir.

Bununla birlikte, TCK’nın 13. maddesinde sayılan bazı suçlardan dolayı, yabancı bir ülkede verilen kararlar Türkiye’de yeniden yargılama yapılmasını engelleyecektir. Örneğin, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve benzeri suçlar dışında, diğer suçlar (fuhuş, uyuşturucu ticareti vb.) hakkında verilen bir karardan sonra Türkiye’de yeniden yargılama yapılması mümkün olmayacaktır.


4. Sonuç

Evrensellik ilkesi, uluslararası suçlarla mücadele adına devletlerin ortak bir sorumluluk taşımasını gerektiren temel bir prensiptir. TCK’nın 13. maddesi, bu ilke doğrultusunda, Türk mahkemelerinin yabancı ülkelerde işlenen belirli suçları yargılama yetkisini tanır. Ancak, bu düzenlemenin uygulanabilmesi için suçun niteliği, failin durumu ve yerel şartlar göz önünde bulundurulmalıdır. Yargılamanın uluslararası bir çerçevede yapılabilmesi, adaletin sağlanmasında önemli bir adım olsa da, farklı devletlerin egemenlik haklarını ve hukuk sistemlerini aşan bu tür uygulamaların dikkatli bir şekilde uygulanması gerekmektedir.

SEÇİMLİK CEZALARDA SORUŞTURMA

Seçimlik Cezalarda Soruşturma

MADDE 14 – (1)   11 ve 12 nci maddelerde belirtilen hâllerde, soruşturma konusu suçun yer aldığı kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin uygulanması seçimlik sayılmış ise soruşturma veya kovuşturma açılmaz.

GEREKÇE:

11 ve 12 nci maddelerde suçun hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi bir soruşturma koşulu olarak gösterilmiştir. Hapis ve adli para cezasından birinin uygulanması hâkimin takdirine bağlı bulunan seçimlik cezalı fiiller, genellikle vahamet arz etmeyen suçlardan olduklarından, yabancı ülkede işlenmeleri hâlinde soruşturma veya kovuşturma koşulunun gerçekleşmemiş sayılacağı maddede belirtilmiştir.

Maddenin 765 sayılı TÜRK CEZA KANUNU’ndaki karşılığı

Bu maddenin karşılığı bulunmamaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nda Yurt Dışında İşlenen Suçların Türkiye’de Yargılanması: TCK’nın 11., 12. ve 13. Maddeleri Üzerine Bir İnceleme

Giriş

Türk Ceza Kanunu (TCK), yalnızca Türkiye sınırları içinde işlenen suçları değil, aynı zamanda yurt dışında işlenen bazı suçları da Türkiye’de yargılama yetkisini tanımaktadır. TCK’nın 11., 12. ve 13. maddeleri, yurt dışında işlenen suçlar konusunda Türkiye’nin yetkisini belirleyen önemli düzenlemelerdir. Bu maddeler, özellikle vatandaşlık bağı ve suçun niteliği gibi faktörleri dikkate alarak, yurt dışında işlenen suçların Türkiye’de nasıl soruşturulup kovuşturulacağına ilişkin temel ilkeleri ortaya koymaktadır.

Bu çalışmada, TCK’nın 11. ve 12. maddelerinin yanı sıra 13. maddesinin, özellikle hapis cezası ve adli para cezası arasındaki seçimlik ceza uygulamaları ile ilişkisi detaylı bir biçimde ele alınacaktır. Ayrıca, hapis cezası ve adli para cezasının seçimlik cezalar olarak düzenlendiği maddeler de irdelenecek ve Türk yargı sisteminde bu düzenlemelerin nasıl uygulanması gerektiği tartışılacaktır.


1. TCK’nın 11. ve 12. Maddelerine Göre Yurt Dışında İşlenen Suçların Türkiye’de Yargılanması

1.1. TCK’nın 11. Maddesi: Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında İşlediği Suçlar

Türk Ceza Kanunu’nun 11. maddesi, Türk vatandaşlarının yurt dışında işlediği suçların Türkiye’de yargılanabilmesine ilişkin hüküm içermektedir. Maddeye göre, bir Türk vatandaşı yurt dışında suç işlediğinde, bu suçun Türk Ceza Kanunu’na göre hapis cezasını gerektiren bir suç olması koşuluyla, Türkiye’de yargılanması mümkündür. Ancak, bu düzenleme, yalnızca hapis cezası öngörülen suçları kapsar; adli para cezası gibi daha hafif yaptırımlar içeren suçlar Türkiye’de yargılanamaz.

Bu bağlamda, Türk vatandaşlarının yurt dışında işlediği suçların, Türk hukukunda suç olarak kabul edilen ve cezai yaptırım gerektiren nitelikte olup olmadığı, cezanın türüyle doğrudan ilişkilidir. Hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından Türkiye’de yargılama yapılabilirken, adli para cezası gerektiren suçlar bu düzenlemenin dışındadır.

1.2. TCK’nın 12. Maddesi: Yabancıların Yurt Dışında İşlediği Suçlar

TCK’nın 12. maddesi, yabancıların yurt dışında işledikleri ve Türk Ceza Kanunu’nun 13. maddesi kapsamına girmeyen suçlar için uygulanabilir. Bu maddede, yabancı kişiler tarafından yurt dışında işlenen suçlar ile ilgili olarak Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için, suçun Türk Ceza Kanunu’na göre hapis cezasını gerektirmesi koşulu belirtilmiştir. Yine, adli para cezası gerektiren suçlar bu düzenlemeye dahil edilmez.

Bu durum, yalnızca ciddi suçlar için geçerlidir. Yabancıların işlediği suçlar, ancak Türk kanunlarına göre hapis cezası gerektiren suçlar olduğunda, Türkiye’de yargılama yapılabilir.


2. Hapis Cezası ve Adli Para Cezası Seçimlik Suçlarda Yargılama Yetkisi

2.1. Hapis Cezası ve Adli Para Cezası Arasındaki Seçimlik Cezalar

Türk Ceza Kanunu’nda, bazı suçlarla ilgili olarak seçimlik ceza öngörülmektedir. Bu, mahkeme tarafından suçun niteliğine göre, hapis cezası veya adli para cezası seçeneklerinin uygulanmasını sağlayan bir düzenlemedir. TCK’da bu tür cezaların öngörüldüğü birçok madde bulunmaktadır. Bu maddelerden bazıları şunlardır:

  • TCK Madde 86/2 (basit yaralama)
  • TCK Madde 89/1 (tehdit)
  • TCK Madde 100/1 (hırsızlık)
  • TCK Madde 125/1 (hakaret)

Seçimlik cezaların bulunduğu durumlarda, mahkeme, suçun koşullarına göre cezanın türünü belirler. Bu tür suçlar için mahkeme, suçluya ya hapis cezası ya da adli para cezası uygulamakta serbesttir. Ancak, bu tür suçlarla ilgili olarak Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için, suçun Türk Ceza Kanunu’na göre hapis cezası gerektirmesi gerekmektedir. Eğer suç, hapis cezası ve adli para cezasını birlikte içeriyor ancak seçimlik bir ceza öngörüyorsa, bu durumda adli para cezası Türkiye’de yargılama yapılmasını engelleyecektir.

2.2. Adli Para Cezası Seçeneği Durumunda Yargılama Engeli

Seçimlik ceza söz konusu olduğunda, eğer suçun Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen cezası hapis cezası ile adli para cezası arasında bir tercih olarak belirlenmişse, Türkiye’de yargılama yapılması engellenir. Yani, eğer suçun işlenmesinin ardından kovuşturma aşamasında, hakim sanığa adli para cezası verilmesini tercih ederse, Türkiye’deki yargılama işlemleri, adli para cezası ile sınırlı olacağından, cezanın türü nedeniyle yargılama yapılamaz.

Örneğin, TCK 125/3 maddesi uyarınca, basın yoluyla hakaret suçunda, eğer ceza adli para cezası olarak belirlenmişse, bu suç nedeniyle Türkiye’de yargılama yapılması mümkün olmayacaktır. Bu durum, yalnızca adli para cezası gerektiren suçlar için geçerlidir ve yargılama makamlarının zaman kaybını engellemeyi hedefler.


3. Yargılama Aşamasında Dönüşen Suçlar ve Kovuşma Koşulları

3.1. Dönüşen Suçlar Durumunda Yargılamanın Düşürülmesi

Yargılama sürecinde, failin işlediği suçun Türk Ceza Kanunu’na göre farklı bir suç olarak değerlendirilebileceği durumlar söz konusu olabilir. Yani, soruşturma aşamasında sanık hakkında hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı dava açılmışsa ancak kovuşturma aşamasında, failin işlediği eylemin yalnızca adli para cezası gerektiren bir suç olarak kalması durumunda, Türkiye’deki kovuşturma süreci sona erdirilecektir.

Örneğin, TCK 87‘de düzenlenen yaralama suçu ile ilgili olarak başlatılan bir soruşturma sırasında, failin eyleminin TCK 86/2‘deki basit yaralama suçuna dönüşmesi durumunda, kovuşturma aşamasında, TCK 223 uyarınca dava düşürülecektir. Bu tür bir dönüşüm, yargılamanın gereksiz yere yapılmasını engelleyen bir mekanizma olarak çalışır.

3.2. Kamu Davasının Düşürülmesi ve Uygulama

Bir suçun hapis cezası ve adli para cezası seçenekli cezalar arasında yer aldığı durumlarda, yalnızca adli para cezası verilmesine karar verilmesi, dava sürecinin sonlandırılmasına yol açar. Bu bağlamda, örneğin TCK 86/2 madde hükümleri uyarınca sanık hakkında açılan dava, cezaların türü nedeniyle düşer.


4. Sonuç

Türk Ceza Kanunu’nun 11., 12. ve 13. maddeleri, yurt dışında işlenen suçlarla ilgili olarak Türkiye’nin yargılama yetkisini belirlerken, cezanın türü ve niteliği kritik bir rol oynamaktadır. Hapis cezası gerektiren suçlar bakımından, Türk vatandaşları ve yabancı kişiler tarafından yurt dışında işlenen suçlar Türkiye’de yargılanabilirken, adli para cezası gerektiren suçlar için yargılama yapılamamaktadır. Seçimlik cezaların söz konusu olduğu durumlarda, eğer ceza adli para cezası olarak belirlenirse, Türkiye’de yargılama yapılamaz.

Bu düzenlemeler, hem yargı organlarının etkinliğini artırmayı hem de gereksiz yere zaman kaybını engellemeyi amaçlamaktadır. Yargıçlar, adli para cezası seçeneği söz konusu olduğunda, adaletin sağlanması adına yargılama sürecini dikkatli bir şekilde yürütmelidir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Necmettin İlhan’a ait olup, Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında sadece bilgi amaçlı olarak temin edilmektedir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere ncm.ilhan@gmail.com adresine gönderebilirler.

KVKK AYDINLATMA METNİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir